Academic literature on the topic 'Felsefeciler'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the lists of relevant articles, books, theses, conference reports, and other scholarly sources on the topic 'Felsefeciler.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Journal articles on the topic "Felsefeciler"

1

Çevik, A. Dinçer. "Bilim Felsefesi Bilim Pratiğinden Ne Öğrenebilir?" Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy 7, no. 2 (2020): 110–32. http://dx.doi.org/10.5840/kilikya20207216.

Full text
Abstract:
Dünya’da bilim felsefesi çalışmaları büyük oranda “bilim pratiğini” odak noktası haline getirmişken, Türkiye’de zaten çok fazla ilgi görmeyen bilim felsefesi çalışmaları henüz bu değişimi yakalayamamıştır; Türkiye’deki bilim felsefesi çalışmaları daha çok bilim felsefesi tarihi veya bilim tarihi olarak adlandırılabilir. Pratik odaklı bilim felsefesine göre bilimi anlamak için analiz ve kavramların anlamlarını açıklama çabaları gerekli olsa da bu tek başına yeterli değildir. Bilim insanlarının çalışma pratiğini belli bir amaç doğrultusunda, tercihen, felsefecilerin dışarıdan dayattıkları ile değil bilim insanlarının kendileri tarafından belirlenen bir amaç doğrultusunda incelemeleri daha anlamlıdır. Bu makalede bilim felsefesi ve bilim pratiği arasındaki karşılıklı ilişkiyi durum çalışmalarından hareketle inceleyerek ana akım bilim felsefesi yerine bilim pratiğini odağa alan yaklaşımın doğru şekilde kavrandığında yöntem olarak bilim felsefesinin normatif/betimleyici ikileminden bağımsız şekilde ele alınabilmesinin yollarını göstermesi açısından daha verimli olduğunu iddia ediyorum.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Gökel, Nazım. "Nagel’ın Düşüncesinin Öncüleri." Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy 7, no. 2 (2020): 133–49. http://dx.doi.org/10.5840/kilikya20207217.

Full text
Abstract:
Thomas Nagel’ın artık bir klasik haline gelmiş olan “Yarasa Olmak Nasıl Bir Şeydir?” (1974) başlıklı makalesinin belki de en önemli etkisi olarak, tabi ki bu dönemdeki benzer sezgilerle hareket eden diğer felsefecilerin de katkılarıyla, bilinç sorununu tekrar ana gündem maddesi haline getirmesi gösterilebilir. Fakat Nagel’ın herhangi bir organizmanın bilinçli bir deneyime sahip olmasını o organizma olmak gibi bir şeyin mevcudiyetine sıkı sıkıya bağladığı meşhur tanımı özgün bir tanım değildir; çünkü bu fikir daha önce Farrell (1950) ve Sprigge (1971) tarafından dile getirilmiştir. Bu makalede, ilk önce Farrell’ın deneyimin niteliklerini reddetme nedenini açıklamaya çalışacağım. İkinci bölümde ise, Sprigge’in düşüncelerini, özellikle bilinç ve ereksel nedenler arasındaki içsel bağı, ana hatlarıyla sunmaya çalışacağım. Böylece, literatürde adları sadece arada sırada dipnotlarda veya kaynak bölümlerinde geçen bu düşünürlerin görüşlerine geniş yer vererek çağdaş zihin felsefesi tarihindeki bir eksikliği kısmen gidermeyi amaçlıyorum. Sonuç bölümünde ise, Farrell, Sprigge ve Nagel’ın görüşlerini karşılaştırarak Nagel’ın (1974) makalesinin, diğer orijinal yanlarının dışında, özellikle hangi noktada çok önemli ve özgün bir tespitte bulunduğunu açıklayacağım.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Salaçin, Serpil. "Bilginin Paylaşımı ve Bilimsel Etkinliğin Belgelenmesi." Bulletin of Legal Medicine 4, no. 1 (1999): 3–4. http://dx.doi.org/10.17986/blm.199941342.

Full text
Abstract:
"Paylaştıkça artan, çoğalan, güçlenen üç şey; bilgi, sevgi ve neşedir." Anonim Bu yazının yazarı aldığı eğitim türü ve profesyonel bilgi birikiminin kapsamında ana alanı olarak yer almayan, hiç de yetkin olmadığı bir konuda bilim felsefesi tartışması yapmak amacında değildir. Yazı, genç meslektaşlarımızın bilgi birikimimiz ve deneyimlerimize katkılarını yüreklendirmek dileği ile kaleme alınmıştır. Amacı bilimsel etkinliklerin ürünü olan bilgi türünün çağımızda genel geçerliliğini koruyan özelliklerine ve elde edilişinde şimdilik vazgeçemeyeceğimiz yöntemlerine değinmektir. Ayrıca bu yazıda uğraş alanımıza yaygın olarak bir türlü katamadığımız genel geçer yöntemlerin bazı basamaklarına değinilecektir. Bilgi, yaşamımızda paylaştıkça artan, çoğalan ve güçlendiği söylenen üç kavramdan biri olarak tanımlanıyor. Antik çağdan günümüze bilimciler (scientists) ve bilim felsefecileri bilginin tanımını, özelliklerini ve koşullarını tartışmaktadırlar. Tartışılan çağa, konuya ya da tartışıldığı ülkenin özelliklerine, top- lumların o zaman kesitindeki sosyal normlarına ve kültürel değerlerine göre farklı yaklaşımlar sergilemektedirler. Bilim tarihine meraklılarımız bu tartışmalardaki yaklaşımlardan ve farklılıklarından haberlidirler. Bilgi beş duyumuz aracılığı ile yaşadığımız evren, dünya, insan ve toplumla ilgili duyumsadığımız basit gözlemlerimizdir. Ama bu basit gözlemler yaşadığımız dünyayı, insanı, toplumu anlamamıza yetmez. Aklımızı kullanarak, bazen de hayal gücümüzü katarak duyumsadıklarımızı anlamaya çalışırız. Çevremiz ile ilgili bilgi ediniriz. İnsanlığın varoluşundan bu yana edindiği bilgileri kullanarak yaşamımızı sürdürürüz. Bunların çoğu düzenli ve güvenilir nitelikte gerçek bilgilerdir. Bazıları da bilimsel bilgilerin çağlar boyu toplumlarca içselleştirilmiş ve genelleştirilmiş türleridir. İnsan varoluşundan bu yana kendini, yaşadığı çevreyi ve evreni merak etmiş, anlamak istemiştir. Günlük yaşamımızda ve meslek uğraşımızda kullandığımız her bilgi binlerce yıllık bilgi birikiminin ayıklanarak günümüze kadar ulaşmış olanlarıdır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Taşkın, Bilal. "Larry Laudan’ın Araştırma Geleneklerinin Yöntembilimi Görüşü Ekseninde Kelâm İlminin Bilimsel Yapısı." Tetkik, no. 2 (September 30, 2022): 407–28. http://dx.doi.org/10.55709/tetkikdergisi.2022.2.75.

Full text
Abstract:
Bilim felsefesi, genel anlamda, bilimsel faaliyetin ne olduğunu, doğru yöntemlerini ve entelektüel geleneklerin yapılarını ve hangi ilkelere dayandıklarını inceler. Aydınlanma dönemi ile birlikte deney dışı bilgi araçları bilimsel çevrelerde etkisini yitirmiş deney merkezli bilimsel ilerleme fikri ön plana çıkmıştır. Bununla birlikte bazı bilim felsefecileri bilimsel faaliyeti ve ilerlemeyi, belirli bilim adamları grubunun oluşturduğu bilimsel yapılar üzerinden açıklamışlardır. Amerikalı filozof Larry Laudan da bilimsel bir yapı olan araştırma gelenekleri teorisi ile bu tartışmalara katkıda bulunmuştur. Laudan’ın teorisine göre bilimsel yapıların oluşturduğu araştırma geleneklerinin başlıca amaç ve işlevi problem çözmektir. Bu kuram ve ilkeler, geleneklerin ontolojik ve metodolojik yapılarını kurarlar. Her gelenek, deneysel ve kavramsal bazı problemler tespit eder ve bunları çözümlemeye çalışır. Laudan’a göre bir kuramın, belli bir problemi, irtibatlı olduğu diğer problemler ile birlikte çözebilmesi onun başarısını gösterir. Geleneklerin problem çözme yeterlilikleri, onların rasyonel ve ilerletici yönleriyle ölçülür. Laudan bu şablonun deneysel temele dayanan gelenekler için olduğu kadar, metafizik ve teoloji gibi bilimsel-olmayan entelektüel gelenekler için de geçerli olduğunu söylemektedir. Rasyonel teoloji olarak Kelâm ilmi de birbiriyle rekabet eden ve kendine özgü kuramlara ve problem çözücü ilkelere sahip olan araştırma geleneklerinden oluşur. Kelâm gelenekleri, Laudan’ın teorisi ile büyük oranda örtüşmektedir. Bu örtüşmenin ele alındığı çalışmanın amacı, Laudan’ın teorisini, Kelâm ilmini meşrulaştırma enstrümanı olarak kullanmak değil, moden bir bilim felsefecisinin geliştirdiği teori örnekliğinde, Kelâm geleneklerine ait problem ve kuramların, Laudan’ın teklif ettiği biçimde, problem çözücü bir gözle değerlendirilmesinin önemine dikkat çekmek ve Kelâmın etkinliğinin artırılması yönündeki çalışmalara katkı sunmaktır. * Bu makale, 2. Türkiye Sosyal Bilimler Sempozyumu’nda sözlü olarak sunulan ancak tam metni yayımlanmayan “Larry Laudan’ın Araştırma Geleneklerinin Yöntembilimi Görüşü Ekseninde Kelâm İlminin Bilimsel Yapısı” adlı tebliğin içeriği geliştirilerek ve kısmen değiştirilerek üretilmiş hâlidir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

ÖZTÜRK, Mustafa Bilal. "Māturīdī’s Perception Of Philosophy In Ta’wīlāt Al-Qur’ān." Marife Dini Araştırmalar Dergisi, June 8, 2022. http://dx.doi.org/10.33420/marife.1101216.

Full text
Abstract:
Çalışmanın temel hedefi Te’vîlâtü’l-Kur’ân bağlamında Mâtürîdî’nin (öl. 333/944) genel olarak felsefeye bakışını tespit ve tahlil etmektir. Başlangıçtan günümüze kadar ulaşan tefsirler arasında filozof (el-felâsife) kelimesi ile felsefecilerin görüşlerine ilk kez yer veren Te’vîlât’tır. Öyleyse Mâtürîdî dini yorumlarken dini dışı sayılan unsurlara açıktan müracaat eden ilk kişidir. Fakat o yorumlama sırasında uyulacak ilkeyi koymuştur. Bu bir tür uygunluk analizidir ve oldukça kullanışlıdır. İlkenin işletilmesi iki aşamaya ayrılmaktadır. Birinci aşamada bir bilginin Kur’an’a uygunluk taşıyıp taşımaması bir tarafa ters düşmemesi yeterlidir. İkinci aşamada ise Kur’an’a ters düşen yorumları eleştirmek, uygunları benimsemektir. Dolayısıyla Kur’an’a ters düşmemek kaydı ile felsefe kitaplarının birikiminden istifade edilebilir. Mâtürîdî kendi tefsir çalışmasında bunun örnekleri vermiştir. İşte bu makale sözü edilen örneklerin ayrıntılı araştırmasını içermektedir. Ayrıca Mâtürîdî’nin felsefe birikimine ulaşmasında Mu‘tezilî edebiyatın rolüne dikkat çekilecektir. Te’vîlâtü’l-Kur’ân bir tefsir kitabı olması itibariyle ilk defa felsefecilerin görüşlerini dikkate alarak tartışmaya açmış gözükmektedir. Bu çalışmada öncelikle Mâtürîdî’nin felsefe birikimini anlama ve yorumlama çabası göz önüne serilecektir. Elbette o, sistematik bir bütünlük içerisinde felsefeyi değerlendirmeye açmaz, ancak filozofların çeşitli alanlardaki bilgi birikimine tamamen kayıtsız kalmaz. Kitâbü’t-Tevhîd’de felsefeciler için müstakil bir başlık açılarak eleştirilmemiştir. Buradan yola çıkarak Mâtürîdî’nin felsefecileri sistemli ve belirli bir zümre olarak tanımadığı söylenebilir. Böylece Mâtürîdî’nin tefsirinde dağınık şekildeki felsefe atıfları anlaşılır hale gelmektedir. Filozofların Tanrı, tabiat ve insan anlayışları derli toplu biçimde Mâtürîdî’ye ulaşmamıştır, ancak onlara atfedilen çeşitli görüşler tedavüldedir. Mâtürîdî kaynağı kim olursa olsun kesinlik arz etmeyen konular çerçevesinde alternatif fikirlere hayat hakkı tanımıştır. Mâtürîdî, filozoflar tarafından üretilen insan ve tabiata yönelik genel yaklaşımlardan kesitler aktarmaktadır. Bu aktarımlardan bazısı sözü edilen birikimi anlama çabası taşırken, diğer bazısı olumlu-olumsuz değerlendirme gayretindedir. Hikmet kavramının muhtevası tespit edilirken görüleceği üzere, burada filozofların fikirleri benimsenmektedir. Ahiret hayatının keyfiyetini ilgilendiren ruh-beden ilişkisi bağlamında filozofların yaklaşımlarını aktaran Mâtürîdî, onların kavramlara yükledikleri anlamlara temas etmiştir. Mâtürîdî felsefecileri anlama, alıntılama ve onlardan aktarma dışında onlara eleştiriler de yöneltmiştir. İslam dini dışında kalan zümreler eleştirilirken izlenilen yöntem küçük nüanslar dışında farklılık arz etmez. Tanrı’nın tevhidi, peygamber ve kitap göndermesi, ölümden sonra insanların sorguya çekileceği hususlarına aykırı düşen tüm İslam dışı din, kültür, düşünce ve gelenekler aynı açılardan eleştirilmiştir. Kelâm kimliğine sahip Mâtürîdî, öncelikle kendi düşüncesinin doğruluğunu temellendirmeye çalışır, doğruyu saptamanın ardından yanlışın çürütülmesine geçer. Bu bir yöntemdir ve eleştirinin bilinçsiz ve körü körüne yapılmadığını göstermektedir. Mâtürîdî’nin tefsirindeki genel felsefe eleştirilerine bakıldığında Allah’tan başka sığınılacak bir makam olmadığını göstermek için tabiatta cereyan eden olayların otoritesini tek Allah’a bağladığı görülür. Büyük veya küçük hiçbir hadise Allah’ın ilmi, kudreti ve iradesi dışında kalmaz. Doğadaki fiziksel kesret, ilâhî vahdet için kanıt yapılmaktadır. Son olarak bu çalışma Mâtürîdî’nin felsefeyi veya felsefecilerin çeşitli görüşlerini nereden aktardığını araştırmıştır. Kısa ifade ile soracak olursak; Mâtürîdî felsefe kitabı okumuş mudur? Doğrudan bir felsefe kitabı okumadıysa, besi hayvanlarının iç organıyla ilgili bir olay hakkındaki felsefecilerin yaklaşımlarını hangi kaynaktan aktarmaktadır? Bazı işaretlerden yola çıkarak söylenecek olursa Mâtürîdî, felsefi birikimden Mu‘tezile ekolünün çalışmaları sayesinde haberdar olmuştur. Nitekim Mâtürîdî’den önce felsefi kaynaklarla irtibatın Mu‘tezile tarafından kurulduğunu, yazılan kitap isimleri açıkça göstermektedir. Mâtürîdî’nin bir Mu‘tezile eleştirmeni olduğu dikkate alınırsa, onlara ait çeşitli kitapları incelediği ve bu inceleme sırasında din dışı sayılan zümreler hakkında bilgi sahibi olduğu söylenebilir. Kaynak kitapların pek çoğunun günümüze ulaşmaması nedeniyle, felsefe bağlamında Mâtürîdî-Mu‘tezile arasında karşılıklı bir referansın sağlaması yapılmamıştır. Fakat işaretlerin gücüne güvenilirse Mu‘tezile, Mâtürîdî’nin dış dünyaya açılan penceresi olmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

KOÇAK, İsmail. "İBN SÎNÂ’NIN İBD‘ NAZARİYESİ ETRAFINDA YOKTAN YARATMA TARTIŞMASI." Dini Araştırmalar, December 8, 2022. http://dx.doi.org/10.15745/da.1190002.

Full text
Abstract:
Yaratma meselesi, insanlığın asırlardır üzerinde durduğu bir konudur. Kanaatimizce bu meseleyi önemli kılan unsurlar, üç kategoride değerlendirilebilir. Birincisi insanın ‘bilme’ gereksiniminden kaynaklı olarak yaptığı ontolojik sorgulama. İkincisi var olma niteliğinin müşterekliği bakımından; varlığı, epistemolojinin temeline yerleştirme zorunluluğu ve son olarak yaratmanın âlem ve insanın başlangıç tarihi olması.
 Tarih boyunca başlangıçla ilgili farklı görüşler ortaya atılmıştır. Kelamcılar ve Felsefeciler, bu konuda hem Tanrı ve Âlem olmak üzere iki temel varlık hem de niteliksel ve varoluşsal anlamda farklı yapıya sahip iki varlık alanı belirlemişlerdir. Felsefeciler ile Kelâmcılar, bu iki varlığın ilginliğini araştırmışlardır. Genel kabule göre Kelâmcılar, yoktan yaratmayı (ex nihilo); Felsefeciler ise sudûr (emanation) nazariyesini benimsemişlerdir.
 Söz konusu iki yaratılış izahı, birbirlerinin karşısında konumlandırılmasına rağmen yaratmayı açıklama bakımından sudûr nazariyesini tercih eden İbn Sînâ’nın; ibda‘ kavramını, yoktan yaratma anlamında kullandığı iddia edilmektedir. Bu bağlamda İbn Sînâ’da yoktan yaratmadan söz edilebilir mi? sorusu, cevaplanması gereken önemli bir sorunsal olarak karşımızda durmaktadır.
 Biz makalemizde sudûr nazariyesi ile yoktan yaratmayı ilişkilendirmenin mümkün olup olmadığını tartışmayı hedeflemekteyiz. Özellikle ibda‘ kavramının bazı âlimler tarafından yanlış anlaşıldığı varsayımından hareketle çalışmamızda Kemâlpaşazâde’nin konu hakkındaki görüşleri odak noktamızı teşkil edecektir. Bu bağlamda İbdâ‘ kavramı çerçevesinde iki farklı yaklaşımın olduğunu ortaya koyacağız. Hüseyin Atay, İbn Sînâ’nın İbdâ‘ nazariyesinin, özellikle İbdâ‘ kavramının yoktan yaratma şeklinde anlaşılabileceğini iddia etmektedir. Buna göre İbn Sînâ’nın İbdâ‘ nazariyesi bir tür yoktan yaratma olarak yorumlanabilir. Bu durumu ibda’ kavramı ile temellendirmeye çalışan Atay’ın tersine bazı araştırmacılar Kemalpaşazâde’ye atıfta bulunarak olayın ıskalandığı kanaatindeler. Zira onlara göre ibda’ kavramında kullanılan “leysiyyet” mutlak yokluğa karşılık gelmemektedir. Onlara göre leysiyyet mümkünün mahiyetinin varlığa ve yokluğa maruz kalma mertebesindedir. Dolayısıyla İbn Sînâ’nın yaratma hakkındaki yorumu birbiri ile zıt iki görüşü savunanları ortaya çıkarmıştır. Biz bu makalede söz konusu olan iddiaları değerlendirip kendi çözüm yolumuzu sunacağız.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

YAVUZ, Sercan. "Zihnî Varlık Tartışmaları Çerçevesinde Ma‘dûma Dair Bilginin Kaynağı ve Yeri Meselesi: Müteahhir Dönem Kelâmı Bağlamında Bir İnceleme." ATEBE, December 24, 2022. http://dx.doi.org/10.51575/atebe.1205335.

Full text
Abstract:
Zihnî varlık problemi ontolojik ve epistemolojik yönleriyle birçok konuyla ilişkili olan çok boyutlu bir meseledir. Hem felsefeciler hem de kelamcılar problemi farklı yönleriyle ele almışlar ve aralarında tartışmışlardır. Bu tartışmalar kabul ve ret sadedinde zihnî varlıkla ilgili birtakım delillerin ve eleştirilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Farklı konularla da ilişkilendirilen bu tartışmalar içerisinde özellikle ma‘dûmlara ilişkin bilginin zihnî varlığın ispatında kullanılması aynı zamanda ma‘dûma dair bilginin kaynağını tespit etmeye imkân vermiştir. Zira ma‘dûmun bilgiye konu olması bazı istisnalar hariç tutulacak olursa genel olarak kelamcılar tarafından ittifak edilen bir husustur. Özellikle kelâmın konusunun bilinenlere teşmil edilmesiyle beraber gelen süreç içerisinde mümkün olsun mümteni‘ olsun ma‘dûmların bilinebileceği âlimler tarafından kabul edilen bir husustur. Dolayısıyla ona dair bilginin nerede yer aldığı meselesi zihnî varlık tartışmalarının bir uzantısı olarak ortaya çıkmış olmaktadır. Bu bağlamda hem kelâmcılar hem de felsefeciler benimsedikleri bilgi teorileri açısından ma‘dûm gibi nesnel dünyada olmayan ancak akledilebilen ya da hakkında yargıda bulunabilen veyahut tasavvur edilebilen bu kavramlara dair bilginin epistemolojik ve ontolojik olarak nerede olduğunu sorgulamışlar ve bu bilginin kaynağını belirlemeye çalışmışlardır. Bu çaba neticesinde ma‘dûmla ilgili bilginin kaynağının zihin ve hâriç olmak üzere iki şekilde açıklandığı görülmüştür. Nesnel bir karşılığının olmaması sebebiyle ma‘dûmla ilgili bilgilerin yerinin zihin olduğunu iddia eden kelamcılara karşılık olarak bu bilginin yerinin zihin değil dış dünya olduğu iddia edilmiştir. Onunla ilgili bilginin hâriçte olduğunu iddia edenler arasında da bir ittifak sağlanamamış kimisi bu bilginin Eflâtûn’un idelerinde kimisi de faal akılda olduğunu iddia etmiştir. Ma‘dûma dair bilginin kaynağını zihne bağlayanlar arasında ise herhangi bir ihtilaf yaşanmamıştır. Buradan hareketle bu çalışmada esasen zihnî varlığın ispatı için ileri sürülen deliller ve bu delillere yönelik eleştirilerden yola çıkarak ma‘dûma dair bilginin kaynağı ve yeri müteahhir dönem kelâmı açısından tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu tartışmalar çerçevesinde taraflar belirtilerek muhaliflerin birbirlerine yönelik eleştirilerine de yer verilmiştir. Çünkü bu eleştirilerin mahiyeti, karşıt görüşte olanların ma‘dûma dair bilginin kaynağı hakkındaki düşüncelerini ortaya koyma açısından önem arz etmektedir. Çalışmanın kapsamı, zihnî varlığa dair tartışmaların müstakil bir başlık olarak Fahreddîn er-Râzî tarafından ortaya konulmasından hareketle Râzî ve sonrası bazı müteahhir dönem kelamcıları ile sınırlandırılmıştır. Buna binaen çalışmada müteahhir dönem içerisinde söz konusu meseleye yer veren temsil gücü yüksek ve şöhret bulmuş temel kelâm metinleri ve bu temel metinlere yazılan öne çıkmış şerhler tercih edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

DEVRAN, Yusuf, and Ömer Faruk ÖZCAN. "Dil, Nihilizm ve Televizyon." Fall 2019 10, no. 39 (2020). http://dx.doi.org/10.5824/ajit-e.2019.4.006.

Full text
Abstract:
Anlamın ne olduğu farklı disiplinlerde çalışan araştırmacıların cevabını aradığı en önemli sorulardan biri olmuştur. Anlamın ne olduğu ve nasıl inşa edilebileceği sorusunu soran Ferdinand de Saussure, Roland Barthes, Julia Kristeva, Jacques Derrida ve Friederich Nietzsche gibi Batılı kimi dilbilimciler ve felsefeciler göstergeden başlayarak varlık, metin ve okuyucuya kadar uzanan konularda önemli tartışmalar yapmışlardır. Neticede bu uzun serüven nihilizme kadar uzanmıştır. İşte bir makalenin sınırlı kapsamında, bu serüven bazı boyutlarıyla ortaya konulmakta; dili oluşturan göstergelerin nasıl çağrışım gücünü yitirdiği, metnin öz bir metin olmaktan çıktığı, yazarın devre dışı kaldığı gibi hususlar üzerinde durulmaktadır. Göstergenin kendinden başka bir şeye işaret edememesi varlık anlamında da önemli sorunlara yol açmıştır. Çünkü kendisinden başka bir şeyi gösteremeyen göstergelerle inşa edilen ve başka metinlerle metinlerarası ilişkiye sahip olan bir metin ne müellifine, ne de yaratıcı gücüne göndermede bulunabilir. Derrida da her bir gösterileninin aynı zamanda başka bir şeyin göstergesi olabileceğine, kökenin yokluğundan dolayı her şeyin söyleme dönüşebileceğine ve anlam alanının sonsuz genişleyebileceğine vurgu yaparak, kâinatta ilanihaye göstergeler arası bir dönüşün ve devinimin süregittiğine, dilin doğası üzerinden varlığın kendikendiliğine ve sonsuzluğuna işaret etmiştir. Bu ebedi yeniden doğuş ya da ayni olanın yeniden doğması, “kendikendinelik”, varoluşun gayesini, ‘yaratıcı’ ile şeyler arasındaki ilişkiyi, boşa çıkarmakta ve hiçlik düşüncesini daha da pekiştirmektedir. Üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise kendine özgü bir dili olan ve bu dilsel mantık üzerinden işleyen televizyonun nihilizm ile olan ilişkisidir. Bu anlamda cevabının aranması gereken en önemli soru televizyon ve nihilizme nasıl yol açtığıdır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

GUNAY, Mustafa. "Doğan Özlem ve Türkiye'de Felsefe." Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi, November 26, 2022. http://dx.doi.org/10.55256/temasa.1207174.

Full text
Abstract:
Doğan Özlem, eserleriyle Türkiye’de felsefenin gelişimine önemli katkılarda bulunmuş bir felsefecidir. Onun eserlerinin, felsefenin geniş bir problemler alanına ilişkin olduğu görülür. Ele aldığı başlıca konular şöyle sıralanabilir: tarih, kültür, bilgi, bilim, mantık, anlama, yorumlama vb. Her filozofun açık ya da örtük bir felsefe anlayışı vardır. Özlem, tarihselci ve hermeneutik bir felsefe anlayışını benimser. O çalışmalarını hermeneutik geleneği içinde sürdürmüştür. Onun felsefi çalışmalarında kavramların tarihine/tarihselliğine özel bir önem vermesi de söz konudur. Özlem’in özellikle kültür bilimleri felsefesine yaptığı katkılar önemlidir. Özlem, doğa bilimleri ve kültür bilimlerini epistemolojik ve metodolojik açıdan irdelemiş ve bilimle siyaset ve iktidar ilişkilerini ele almıştır. Kültür kavramı da Özlem’in temel kavramlarından biridir. Özlem’e göre, kültür kavramı hem bir imkan kavramı hem de bir gerçeklik kavramıdır. Doğan Özlem'in felsefe anlayışında tarih, tarih bilinci, tarihsellik gibi kavramlar önemli bir yere sahiptir. Tarih felsefesinin Türkiye’de bir disiplin olarak gelişmesinde önemli katkıları vardır. Özlem, Türkçede ve Türkiye’de üretilen felsefeyle ve felsefecilerle de ilgilenir. Akademik alan dışındaki düşünürleri de inceler.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

GÜMÜŞ, Mustafa Yunus. "ŞEYHÎ’NİN “BAÑA” REDİFLİ GAZELİNİ METİN MERKEZLİ OKUMA." Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, March 28, 2022. http://dx.doi.org/10.33207/trkede.1031892.

Full text
Abstract:
Anlamanın ne olduğu, nasıl meydana geldiği; doğru, yanlış ve eksik anlamanın neyi ifade ettiği bireyin her zaman sorduğu ve soracağı sorular olmuştur. Çünkü anlamak, insanın geçmişten günümüze kadar devam eden en önemli sorunlarından biridir. Bundan dolayı metinlerin anlaşılması için felsefe okulları, eleştiri akımları ve kuramlar metni anlamanın/alımlamanın/yorumlamanın nasıl yapılabileceği ve bir metnin nasıl daha iyi anlaşılabileceği üzerine çalışmışlardır. Özellikle 20. yüzyıl felsefecileri dil ile ilgili problemleri çözebilmek için yeni çözüm yolları ve açılımlar ortaya koymuşlardır. Metni doğru anlama ve doğru yorumlama çabası şeklinde değerlendirilen hermenötik, bu açılımlardan biridir. Çalışmamızda Schleiermacher, Dilthey, Heidegger ve Gadamer gibi hermenötiğin önemli isimlerinin görüşleri ile birlikte hermenötik hakkında kuramsal bilgi verdik. Şeyhî’nin “baña” redifli gazelini, her bir beyti ayrı ayrı olmak üzere, metin merkezli yorumlamaya çalıştık.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
More sources

Books on the topic "Felsefeciler"

1

Flew, Antony. Yanılmışım tanrı varmış: Dünyanın en ünlü ateisti fikrini nasıl değiştirdi? Profil Yayıncılık, 2008.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Nietzsche, Friedrich. Mektuplar. Birey Yayıncılık, 2007.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Kaynardağ, Arslan. Felsefecilerle söyleşiler. Elif, 1986.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Nakhjawānī, Niʻmat Allāh ibn Maḥmūd, -1514, ed. Hidayetül-ihvân: Sûfîlerin kelâmcıları ve felsefecileri eleştirisi. İlk Harf Yayınevi, 2012.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Akas, Erdal. Felsefeciler Neler Söylüyorlar? - Sevimli Felsefe 2. Galeati Yayincilik, 2020.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Görücü, Nevzat. Felsefeciler ve Kelamcilarin Gözüyle Allah'in ve Kainat'in Varligi. Biyografi Net Iletisim ve Yayin, 2019.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

Felsefecilerle söyleşiler. Elif, 1986.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Hitchens, Cristopher. Genc Felsefeciye Mektuplar. Profil Yayincilik, 2008.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Kabadayi, Talip. Duhem'den Laudan'a Cagdas Bilim Felsefecileri. Bilgesu Yayincilik, 2000.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Kabadayi, Talip. Augustinus'tan Paul Weiss'a Tarih Felsefecileri. Bilgesu Yayincilik, 2018.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!