Journal articles on the topic 'Advers olaylar'

“Merkezimizde Sol Ana Koroner Stent İmplantasyonu Uygulanan Hastaların Major Advers Kardiyak Olaylar Açısından İncelenmesi” isimli çalışma hakkındaki düşüncelerim. Alper Özbakkaloğlu Özel Sağlık Hastanesi, İzmir/TÜRKİYE e-mail: alperozbakkaloglu@hotmail.com ORCİD: https://orcid.org/0000-0001-5735-4473 Sorumlu yazar: Alper Özbakkaloğlu Sorumlu yazar adres: Evka3 mah. 125/7 sok. Briçkent sitesi No:H3/1 Bornova, İzmir, TURKEY Sorumlu yazar telefon: +905309793335 Sayın Editör, Derginizde yayınlanan “Merkezimizde Sol Ana Koroner Stent İmplantasyonu Uygulanan Hastaların Major Advers Kardiyak Olaylar Açısından İncelenmesi” isimli makaleyi merakla okudum. Yazarların üzerinde durduğu konu günümüz Kalp ve Damar Cerrahisi ve Kardiyoloji girişimleri açısından oldukça önem arz etmektedir. Özellikle ana koroner lezyonlarında hasta morbiditesi ve mortalitesine etki edecek unsurların incelenerek ortak görüş oluşturulmasını çok değerli görüyorum. Makalede bahsedilen “Kalp Takımı” konseptinin 1 geliştirilerek, karar alma mekanızması haline getirilmesi gerçekten önem taşımaktadır. Makale ile ilgili iki konu hakkında görüş belirtme ihtiyacı hissettim. Öncelikle koroner arter hastalarında ana koroner lezyonu olması durumlarda hem 2018 ESC (European Society of Cardiology) 2 hem de 2021 AHA (American Heart Association) 3 klavuzlarında koroner bypass cerrahisini klas 1 endikasyon olarak belirtmektedir. Şahsi görüşüm bu klavuzlara atıfta bulunulması makaleyi daha kıymetli hale getirecektir. Diğer bir öneri olarak hastaların başvurularında CABG/PCI (Koroner Bypass Greftleme/perkütan koroner intervasyon) arasında nasıl karar verildiğinin aydınlatılması makaleyi daha üst bir pozisyona taşıyacaktır. Yazarlarında belirttiği gibi klopidogrel kullanımı farkı PCI öncesinde hastaya yükleme yapılmasından kaynaklanıyor ise karar aşamasının aydınlatılması bu farkında ortaya konmasını sağlayacağı kanaatindeyim. Yazarlara değerli çalışmalarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Özellikle Kalp takımı konseptinin geliştirilmesinin günümüz koşullarında son derece gerekli olduğu kanaatindeyim. Anahtar kelimeler: CABG, PCI, Sol ana koroner Referanslar 1. Çayırlı S, Eryılmaz U, Gülaştı S, Merkezimizde Sol Ana Koroner Stent İmplantasyonu Uygulanan Hastaların Major Advers Kardiyak Olaylar Açısından İncelenmesi, CBU-SBED, 2022, 9(4): 473-479 2. Lawton, J. S., Tamis-Holland, J. E., Bangalore, S., Bates, E. R., Beckie, T. M., Bischoff, J. M., ... & Zidar, J. P. (2022). 2021 ACC/AHA/SCAI Guideline for Coronary Artery Revascularization: A Report of the American College of Cardiology/American Heart Association Joint Committee on Clinical Practice Guidelines. Circulation, 145(3), e18–e114. https://doi.org/10.1161/CIR.0000000000001038 3. European Society of Cardiology (ESC) and European Association for Cardio-Thoracic Surgery (EACTS). (2018). 2018 ESC/EACTS Guidelines on Myocardial Revascularization. European Heart Journal, 40(2), 87–165. https://doi.org/10.1093/eurheartj/ehy394

<strong>&Ouml;zet</strong> Haberci ribon&uuml;kleik asit (mRNA) gen ekspresyonu ve aşı teknolojisinin geleneksel aşı y&ouml;ntemlerine (canlı atten&uuml;e, inaktif, protein sub&uuml;nit) ve yeni nesil sistemlere (DNA-&nbsp;deoksiribon&uuml;kleik asit- ve viral vekt&ouml;rler) kıyasla belirli avantajları ve dezavantajları vardır. mRNA aşılarında ekspresyon siteminin tek bir bariyeri (h&uuml;cre membranı) ge&ccedil;ip ribozomlara ulaşması yeterli olduğundan bu aşılar tasarım avantajına sahiptir ve ayrıca insersiyonel mutagenez riski taşımamaktadır. mRNA sistemlerinin ge&ccedil;ici ekspresyon oluşturması, &uuml;retilen antijen ile ilgili ek riskleri minimalize etmektedir. mRNA ekspresyon sistemlerinin en &ouml;nemli dezavantajlarından biri RNA&rsquo;nın stabil bir molek&uuml;l olmaması ve bu aşılar i&ccedil;in genellikle soğuk saklama ve transport koşullarının gerekmesidir.&nbsp;mRNA molek&uuml;l&uuml;n&uuml;n in-vitro ve in-vivo stabilitesinin artırılması ve doğal bağışıklığın h&uuml;cresel sens&ouml;rlerinden saklanabilmesi i&ccedil;in &ccedil;eşitli teknikler (kapak sistemleri,&nbsp;sekans optimizasyonu, modifiye n&uuml;kleozitler) geliştirilmiştir.&nbsp;Geleneksel aşılara g&ouml;re hızlı tasarımı ve &ouml;l&ccedil;eklenebilir &uuml;retimi ve d&uuml;ş&uuml;k doz aşılama ile y&uuml;ksek imm&uuml;nojenik aktivite sunması bu aşıları &ouml;zellikle salgınlara m&uuml;dahalede (SARS-CoV-2,&nbsp;<em>Severe acute respiratory syndrome coronavirus 2</em>, pandemisinde olduğu gibi) g&uuml;&ccedil;l&uuml; ara&ccedil;lar haline getirmektedir.&nbsp;Antijen &uuml;retiminin ve sunumunun doğal koşullara benzer olarak yapılması bu aşıların imm&uuml;n sistemin h&uuml;cresel ve humoral yolaklarını başarılı bir şekilde aktive etmesini sağlamaktadır.&nbsp;Klinik &ccedil;alışmalarda, &ccedil;eşitli bulaşıcı hastalıkları ve kanserleri hedefleyen mRNA aşılarının genellikle g&uuml;venli olduğu ve iyi tolere edildiği değerlendirilmekle beraber, SARS-CoV-2 pandemisi s&uuml;recinde aşılanan milyonlarca kişiden elde edilecek veriler bu sistemin etkinliğini ve g&uuml;venliğini diğer aşı platformları ile karşılaştırma&nbsp;imkanı&nbsp;sunacaktır. mRNA molek&uuml;lleri h&uuml;crelere &ccedil;ıplak olarak veya nanopartik&uuml;l taşıyıcılar i&ccedil;erisinde iletilebilmektedir. Bazı taşıyıcı partik&uuml;ller i&ccedil;in toksisite ve alerjik reaksiyon riskleri bulunduğu gibi, bu aşıların otoimm&uuml;n reaksiyonlara neden olabileceğine dair endişeler de vardır, bu nedenle aşı i&ccedil;eriğindeki t&uuml;m bileşenler i&ccedil;in olası risklerin kapsamlı &ccedil;alışma verileri ile incelenmesi ve aşıların g&uuml;venlik profilinin uzun d&ouml;nem sonu&ccedil;larını sunan izlem &ccedil;alışmaları ile ortaya konması gerekmektedir. D&uuml;ş&uuml;k sıklıkta da olsa, aşılama sonrası anafilaktik reaksiyon riski bulunduğu i&ccedil;in aşı yapılan yerlerde anafilaksiye m&uuml;dahale edebilmek i&ccedil;in gerekli malzeme ve ekipmanlar bulundurulmalı, aşı yapan ekip bu konuda farkındalık sahibi olup aşılanan bireyleri bir s&uuml;re izlemde tutmalıdır. <strong>Abstract</strong> Messenger ribonucleic acid (mRNA) gene expression and vaccine technology has certain advantages and disadvantages compared to traditional vaccine methods (live attenuated, inactive, protein subunit) and new generation systems (DNA-deoxyribonucleic acid- and viral vectors). mRNA vaccines have a design advantage since the expression system needs to cross a single barrier (cell membrane) and reach the ribosomes, also there is no risk of insertional mutagenesis in these vaccines. The transient expression of mRNA systems minimizes the additional risks associated with the antigen produced. One of the most important disadvantages of mRNA expression systems is that RNA is not a stable molecule and generally cold storage and transport conditions are required for these vaccines. Various techniques (cap systems, sequence optimization, modified nucleosides) have been developed to increase the in-vitro and in-vivo stability of the mRNA molecule and to stealth from cellular sensors of innate immunity. Its rapid design and scalable production compared to traditional vaccines and high immunogenic activity with low dose vaccination make these vaccines particularly powerful tools in response to epidemics (as in the current Severe acute respiratory syndrome coronavirus 2, SARS-CoV-2, pandemic). Antigen production and presentation&nbsp;similar to&nbsp;natural conditions enables these vaccines to successfully activate the cellular and humoral pathways of the immune system. In clinical studies, it is evaluated that mRNA vaccines targeting various infectious diseases and cancers are generally safe and well tolerated, however the data to be obtained from millions of people vaccinated during the SARS-CoV-2 pandemic will provide the opportunity to compare the effectiveness and safety of this system with other vaccine platforms. mRNA molecules can be delivered to cells naked or in nanoparticle carriers. There are risks of toxicity and allergic reactions to some carrier particles, as well as concerns that these vaccines may cause autoimmune reactions, therefore, possible risks for all components in the vaccine content should be examined with comprehensive study data and the safety profile of vaccines should be revealed through follow-up studies that present long-term results. Despite the low frequency, since there is a risk of anaphylactic reaction after vaccination, necessary materials and equipment should be available in places where the vaccine is administered, and the vaccinating team should be aware of this issue and keep the vaccinated individuals under follow-up for a while.

It is a common Knowledge that adverbs in Turkish languages can modify verbs, adjectives, nouns or other adverbs. Moreover, adverbs can determine the meanings of nouns and verbs in a sentence as far as time, place, manner, quantity and interrogative are concerned. The present study debates adverbs’ functions in Namiq Kamal’s play Vatan yahut Silistre. The study sheds light on the author’s use of the adverbs to describe the required theatrical actions of the play and to convey his reflections and thoughts easily to the auidence. One of the main hindrances encountered in conducting the study is the shortage of the upto date academic resources necessary for the study. Özet: Bilindiği gibi Türkçede zarfların fonkisyonu cümlede fiil ve isimlerin anlamını tamamlamaktır. Zarflar cümlede fiilin işlevi durum, zaman, yer-yön, miktar ve soru bakımndan açıklamaktadır. Araştırmalar neticesinde Namık Kemal'ın "Vatan Yahut Silistere" tiyatrosunda geçen zarflar üzerine bir çalışma yapılmadığı için, bu konu çalışmaya uygun görülmüştür. Dolayısıyla çalışmamızda zarfların tespiti üzerinde durulacaktır. Yazar tiyatroda cereyan eden olayları anlatmak, okuyucuyu etkilemek, fikirlerini açık ve basit bir şekilde aktarmak ve cümlelerin anlamlarını tamamlamak için, farklı farklı zarflar kullanmıştır. Çalışmada karşılaştığım sorunlardan biri de konuyla ilgili yeni kaynakların bulunmamasıdır.

Madde kullanımı, bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlığı &uuml;zerinde yarattığı olumsuz etkilerin yanı sıra, toplumsal d&uuml;zen ve işyeri dinamiklerini de tehdit eden kritik bir halk sağlığı sorunudur. &Ouml;zellikle &ccedil;ocukluk &ccedil;ağında yaşanan travmaların, yetişkinlikte madde kullanımı ve işyeri performansı &uuml;zerindeki uzun vadeli etkileri dikkat &ccedil;ekmektedir. &Ccedil;ocukluk d&ouml;nemi deneyimlerinin bireylerin davranışsal ve bilişsel gelişimindeki rol&uuml;, sağlıklı bir iş-yaşam dengesi oluşturulmasında belirleyici olmaktadır. Olumsuz &Ccedil;ocukluk Deneyimleri (Adverse Childhood Experiences, ACE), madde kullanım bozuklukları ve işyeri verimliliğinde azalma gibi bir&ccedil;ok risk fakt&ouml;r&uuml;n&uuml; beraberinde getirmektedir. Bu &ccedil;alışma, &ccedil;ocukluk d&ouml;neminde yaşanan travmatik olayların yetişkinlikte madde kullanımına olan etkilerini ve bu durumun işyeri performansı &uuml;zerindeki yansımalarını incelemiştir. Ayrıca, hem bireylerin ruh sağlığını korumak hem de iş yerlerinde sağlıklı bir ortam oluşturmak amacıyla kapsamlı &ouml;nleme ve m&uuml;dahale stratejileri geliştirilmesi gerekliliğini de ele almıştır. &Ccedil;alışmanın bulguları arasında, &ccedil;ocukluk d&ouml;nemine y&ouml;nelik erken m&uuml;dahale programlarının &ouml;nemi, aile bağlarının g&uuml;&ccedil;lendirilmesi, cinsiyete &ouml;zg&uuml; politikaların geliştirilmesi ve işyerinde destekleyici programların uygulanması gerektiği yer almaktadır. Sonu&ccedil; olarak bu &ccedil;alışma ile &ccedil;ocukluk travmalarını ele alan ve işyerinde madde kullanımını &ouml;nlemeye odaklanan b&uuml;t&uuml;nc&uuml;l yaklaşımların, bireysel ve toplumsal faydalar sağlayacağı &ouml;n g&ouml;r&uuml;lmektedir. <strong>Anahtar Kelimeler:</strong> &Ccedil;ocukluk Travması, Madde Kullanımı, İş Yeri Davranışları, Erken M&uuml;dahale, İş G&uuml;venliği.

Acil durumlar, toplumdaki bütün insanları etkilemekle birlikte özellikle çocuklar, bu olayların olumsuz etkilerinden görece çok daha fazla etkilenmektedir. Çocukların başa çıkma kapasiteleri yetişkinlerde olduğu gibi tam anlamıyla gelişmediği için acil durum sonrasında ortaya çıkan kaotik duruma adapte olmaları daha zor olmaktadır. Dahası acil durumlar, çocukların gelecek yaşantılarını doğrudan etkileyen eğitim faaliyetlerinin aksamasına yol açabilir. Bu nedenle eğitim konusu afet yönetimi politika ve uygulamaları açısından göz önünde bulundurulması gereken önemli bir husustur. Özellikle savaş ya da iç karışıklıklar nedeniyle yaşadığı yeri terk ederek başka bir bölge veya ülkeye sığınan kişilerin eğitimi çok daha karmaşık bir sorun oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı acil durum yönetimi perspektifinden mültecilere yönelik yapılan eğitim yardımlarını incelemek ve bu bağlamda Türkiye'deki Suriyeli mültecilere yapılan eğitim yardımlarını eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmektir. Okul çağındaki mültecilerin eğitimine yönelik uygulamalar, acil durumlarda eğitim ve eğitim hakkı literatüründen yararlanılarak Türkiye'deki Suriyeli mülteciler örneğinde incelenmiştir. Türkiye, mültecilerin eğitimi için öğretmen desteğinden okul yapımına kadar birçok yardım gerçekleştirmektedir. Buna rağmen çok sayıda okul çağındaki mülteci çocuk eğitime erişememektedir. Suriyeli mülteciler için eğitim açısından görülen iki temel sorun vardır. Birincisi, yerinden edilmişliğin doğal bir sonucu olan fakirliktir. İkincisi ise geçerliliği olan diplomaların verilememesidir. Sorunların çözümü için hükümetler, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği ve koordinasyonun artırılması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: Acil durum, Eğitim, Eğitim yardımı, Mülteci, SığınmacıEducation of School-age Children in Emergencies: The Case of Syrian Refugees in TurkeyAbstractEmergencies affect all people in society, but especially children are relatively much more effected from adverse effects of these events. Because, unlike adults, children’s coping capacities are not yet fully developed. Thus it is more diffucult for children to adapt to the chaotic aftermath of an emergency situation. Moreover emergencies can cause distruption in education which directly affect their future. Hence, education is an important issue to be taken into consideration in terms of disaster management policies and practices. Education of refugees constitutes a much more complex problem. This study aims to examine the educational assistance offered to refugees from an emergency perspective and to evaluate the educational assistance provided for Syrian refugees in Turkey. Policy and practices for the education of school-age Syrian refugees in Turkey have been examined with reference to emergency and right to education literature. Turkey aids refugees in many ways including providing teachers to school construction for education of refugees. However, a large number of school-age refugees still have no access to education. There are two basic problems in education of Syrian refugees: First is poverty which is a direct result of becoming a refugee. The second is unrecognised education certificates. To address these problems, there is need for increased cooperation and coordination between governments, international organizations and non-govermental organizations.

Presentación En septiembre de 2017, la Asociación Colombiana de Alergia, Asma e Inmunología (ACAAI) y la Organización Mundial de Alergia (WAO) celebraron conjuntamente en la Ciudad de Cartagena, Colombia, dos eventos únicos: el XI Congreso Colombiano de Alergia, Asma e Inmunología y el Simposio WAO “Alergia a ácaros: de la ciencia básica a las aplicaciones clínicas”. Los organizadores se esmeraron a fondo en ofrecer un programa de contenido novedoso e interesante, pero también en lograr una convocatoria numerosa y de calidad que motivara la presentación de trabajos libres. Para ello, se emprendió una ambiciosa gestión con el fin de lograr la publicación de los resúmenes en una revista de impacto para la especialidad, llegando a un acuerdo con la Revista de Alergia de México, líder en las áreas de la alergología y la inmunología en la región, y órgano oficial de la Sociedad Latinoamericana de Alergia, Asma e Inmunología (SLAAI). Alergología Presentación Carlos D. Serrano R. Adherence to pharmacotherapy improves school performance in children with rhinitis and asthma Jorge Mario Sánchez, Andrés Sánchez, Ricardo Cardona Adherencia a la inmunoterapia sublingual y subcutánea en los pacientes del servicio de alergología de una institución en salud. Medellín, Colombia Ana Milena Acevedo, Rosa Farfán, Ruth Ramírez, Ricardo Cardona Aerobiological study in Lima, Peru Silvia Uriarte,Óscar Calderón Aerobiological study in Peruvian cities Silvia Uriarte,Óscar Calderón Alergia al trigo en un adulto. Reporte de un caso Ricardo Cardona, Karen Hernández, Julián Londoño Alimentación complementaria antes de los 4 meses de edad y su relación con asma, rinitis y eccema Karol Cervantes De la Torre, Francisco Guillén-Grima Alta frecuencia de sensibilización a camarón entre pacientes con rinitis alérgica sin consumo previo María Angélica Muñoz, Estefanía Hernández Susana Diez, Jorge Sánchez Alteraciones psicosociales entre escolares y adolescentes con alergias respiratorias en Medellín, Colombia Juan José Yepes, Víctor Calvo, Ricardo Cardona Anafilaxia causada por cidra y yuca. Reporte de caso Emerson Daniel Amaya-Ruiz Anafilaxia en lactante alérgico a la proteína de la leche de vaca Ana María Calle-Álvarez, Carlos Fernando Chinchilla Anafilaxia perioperatoria. Reporte de un caso y revisión de la literatura María Clara Vásquez-Maya, Mónica Molina, Ricardo Cardona Anafilaxia tardía tras la ingesta de carnes rojas con sensibilización a alfa-gal. Reporte de caso María Beatriz García-Paba Asma alérgica infantil severa resistente que remite tras manejo con omalizumab. Reporte de caso Miguel Ángel Daza-Cruz, Andrés Felipe Mantilla-Santamaría Association of IgE profiles to micro-arrayed house dust mite allergens with allergic symptoms measured in a house dust mite challenge chamber Azahara Rodríguez-Domínguez, Yvonne Resch, Petra Zieglmayer, Rudolf Valenta, Susanne Vrtala Ausencia de reactividad cruzada entre aril propiónicos. Reporte de caso Julián Londoño, Ricardo Cardona Calidad de vida en población pediátrica con dermatitis atópica atendidos en una unidad especializada de alergología de Medellín, Colombia Ruth Ramírez-Giraldo, Iris Castelblanco-Arango, Víctor Calvo, Carlos Chinchilla-Mejía, Ricardo Cardona-Villa Caracterización clínica de pacientes con rinosinusitis crónica en un centro ambulatorio de alergología e inmunología en Bogotá Carlos Olmos-Olmos Clinical efficacy of cat or dog allergen A real-life study Silvia Uriarte, Joaquín Sastre Comparison of several combinations maintenance and reliever therapy for asthma patients Pablo Andrés Miranda-Machado Comportamiento de las gastroenteropatías eosinofílicas en la población pediátrica Carolina Gallego-Yepes, Luisa María Holguín-Gómez, Yuliana Toro-Colorado, Carlos Fernando Chinchilla-Mejía Conocimientos básicos en alergología en una cohorte de médicos generales que ingresan a residencia diferente de alergología Luis Fernando Ramírez-Zuluaga, Carlos Daniel Serrano-Reyes De anafilaxia por Culex a síndrome de activación mastocitaria en un paciente adulto Ricardo Cardona, Emerson Daniel Amaya-Ruiz, María Angélica Muñoz-Ávila Dermatitis de contacto no tan obvias: descripción de casos Carolina Gómez-García, Edison Morales-Cárdenas Desensibilización a quimioterápicos: nuestra experiencia David Baquero-Mejía, Alfredo Iglesias-Cadarso, María del Mar Goñi-Yeste, María del Mar Reaño-Martos, Marta Rodríguez-Cabrero, Matilde Rodríguez-Mosquera Desensibilización exitosa a ciclofosfamida. Reporte de un caso Diana Lucía Silva-Espinosa, Luis Fernando Ramírez-Zuluaga, Carlos Daniel Serrano-Reyes Desensibilización exitosa a hierro sacarosa endovenoso. Descripción de dos casos Edgardo Antonio Chapman-Ariza, Leidy Álvarez-Ricardo, Dalyla Leal, Mónica Duarte-Romero, Elizabeth García Desensibilización exitosa con tocilizumab. Reporte de un caso Luis Fernando Ramírez-Zuluaga, Diana Lucía Silva-Espinosa, Carlos Daniel Serrano-Reyes Diagnóstico molecular en alergia a camarón y langostino Diana Lucía Silva-Espinosa, Luis Fernando Ramírez-Zuluaga, Carlos Daniel Serrano-Reyes Eritrodermia recurrente que condujo al diagnóstico de síndrome hipereosinofílico Liliana María Tamayo-Quijano, Lina María Aguirre-Hernández ¿Es la levadura un alérgeno importante en la alergia a licores? Reporte de caso Yuliana Toro-Colorado Esofagitis eosinofílica en niños de una región intertropical Luisa Holguín-Gómez Experiencia de inmunoterapia con extractos no modificados durante un año en un centro ambulatorio de Bogotá Carlos Olmos-Olmos, Catalina Gómez-Parada Lizeth Florez Exposición y sensibilización a insectos en pacientes alérgicos en el trópico Jorge Mario Sánchez, Andrés Sánchez, Ricardo Cardona Exposure and sensitization to dust mites in Peruvian cities Silvia Uriarte, Óscar Calderón, Víctor Iraola Factores sociodemográficos y su relación con el nivel de control del asma en pacientes pediátricos del Instituto Nacional de Salud del Niño de Perú César Galván-Calle, Ricardo Muñoz-León, David García-Gomero, Edgar Matos-Benavides, Wilmer Córdova-Calderón, María López-Talledo Frecuencia de reacción alérgica a la triple viral en 94 pacientes con alergia a huevo Jorge Mario Sánchez, Ruth Ramírez, Ricardo Cardona Herramienta de orientación en casos de incertidumbre de intolerancia a AINE Ricardo Cardona, Julián Londoño, Felipe Arboleda, Víctor Calvo Hipersensibilidad a AINE en niños: lo que no se ajusta a la clasificación María Angélica Muñoz-Ávila, Ruth Helena Ramírez-Giraldo, Ricardo Cardona-Villa House dust mites as potential carriers for IgE sensitization to bacterial antigens Sheron Dzoro, Irene Mittermann, Yvonne Resch, Susanne Vrtala, Marion Nehr, Alexander M. Hirschl, Gustav Wikberg, Lena Lundeberg, Catharina Johansson, Annika Scheynius, Rudolf Valenta IgE serological tests based on natural house dust mite extracts underestimate allergen-specific IgE levels compared to recombinant allergen-based tests Huey-Jy Huang, Yvonne Resch-Marat, Kuan-Wei Chen, Renata Kiss, Rudolf Valenta, Susanne Vrtala IgE/IgG1 antibody responses to ubiquitin are associated with emergency room attendance due to asthma symptoms Juan Felipe López-Crespo, Dilia Mercado, Velky Ahumada-Contreras, Ronald Regino López, Josefina Zakzuk-Sierra, Luis Caraballo Impacto del uso de la herramienta “Reactividad cruzada entre betalactámicos” Ricardo Cardona, Julián Londoño, Felipe Arboleda, Víctor Calvo Inhibition of Orai-STIM coupling alleviates experimentally-induced airways remodeling changes Martina Sutovska, Sona Franova Más allá de la alergia a la yuca o mandioca Ricardo Cardona, María Angélica Muñoz-Ávila, Kenny Mauricio Gálvez-Cardenas Mastocitosis cutánea difusa. Reporte de un paciente pediátrico Rodrigo Alonso Gaviria-Rendón, Ricardo Cardona Miositis eosinofílica, parte del espectro del síndrome hipereosinofílico o diagnóstico Reporte de un caso Carlos Olmos-Olmos Modelo de ecuaciones estructurales en pacientes con urticaria crónica Ricardo Cardona, Susana Diez, Víctor Calvo Niveles séricos de cortisol matutino en niños atópicos con asma bronquial y su influencia en la respuesta inmune IgE. estudio piloto en comunidades pobres de la ciudad de Barranquilla Fernando Rafael De La-Cruz-López, Gloria Egea-Garavito, Nicole S. Pereira-Sanandres, Luis Fang-Mercado, Iván Stand-Niño, Sofía Moreno-Woo, Gloria Garavito-De Egea, Eduardo Egea-Bermejo Omalizumab como terapia adyuvante para la dermatitis atópica severa en niños: una serie de casos María Alejandra García-Chabur, Alejandro Durán, Edgardo Chapman, Elizabeth García Omalizumab en conjuntivitis vernal severa: a propósito de un caso Manuela Olaya-Hernández, Luis Fernando Ramírez, Carlos Daniel Serrano-Reyes Omalizumab más allá del asma y la urticaria crónica espontánea Luisa Holguín, Angélica Muñoz, Ricardo Cardona Patients living in urban areas require more pharmacotherapy and have lower remission of symptoms for asthma and rhinitis than patients in rural location Jorge Mario Sánchez, Andrés Sánchez, Ricardo Cardona Prevalence, incidence and mortality of anaphylaxis in Colombia Pablo Andrés Miranda-Machado Prueba de parches de flores, un acercamiento a la estandarización María Muñoz, Catalina Gómez, Susana Diez, Liliana Guevara, Carlos Chinchilla, Ricardo Cardona Pruebas in vivo e in vitro para el diagnóstico de alergia a metamizol en pacientes de un centro médico en Perú David García-Gomero, Daniel Mendoza-Quispe, Edgar Matos-Benavides, Rosario Inocente Malpartida, Marco Álvarez-Ángeles Remisión de urticaria solar posterior al uso de omalizumab. Reporte de caso Ana María Villa-Arango, María Angélica Muñoz-Ávila, Ricardo Cardona Reporte de un paciente con queratoconjuntivitis vernal controlada con omalizumab y recaída con su suspensión Jorge Sánchez, Luis Carlos Santamaría-Salazar ¿Requiere cambios la clasificación actual de urticaria crónica? July Ospina-Cantillo, Liliana Guevara-Saldaña, Ricardo Cardona Rhinitis symptoms, mattress covers and bedroom environmental control: a multicentred double blind randomized versus placebo-controlled trial Emeline Furon Safety of an ultra-rush subcutaneous immunotherapy using an infusion pump in real-life Silvia Uriarte, Joaquín Sastre Seguimiento a largo plazo de inmunoterapia oral con leche de vaca David Baquero-Mejía, Pedro Ojeda-Fernández, Peter Bae, Isabel Ojeda-Fernández, Gema Rubio-Olmeda, Rocío Mourelle-Aguado, Sandra Yago-Meniz Seguridad de la inmunoterapia por vía subcutánea con alergoides María Nelly Restrepo Sensibilización a aeroalérgenos en pacientes pediátricos con asma atendidos en un periodo de 4 años en un Hospital de Medellín, Colombia Estefanía Vásquez-Echeverri, J. H. Donado, M. P. Villar, S. I. Ramírez, Carlos Fernando Chinchilla-Mejía, J. E. García Sensibilización a contactantes en 2003 pacientes de Medellín, Colombia María Nelly Restrepo-Colorado, Edison Morales-Cárdenas E, Ana María Acevedo-Vásquez, Daniel Amaya-Ruiz, Paula Andrea Arango-Castaño, Rosa Remedios Farfán-Plata, Carolina Gómez-García, Ruth Mery Marín Franco, Margarita Olivares-Gómez, Rafael Alberto Pérez-Arango, Liliana María Tamayo-Quijano, Juan David Tobón-Franco, Liliana María Valencia-Gómez Sensitization to the mosquito allergens, Aed a 1 and Aed a 2 in patients with papular urticaria from two Colombian cities with different altitude Luis Miguel Henao, Juana Bustillo, Josefina Zakzuk, Luis Caraballo, Elizabeth García Simplificación del estudio alergológico en pacientes con sospecha de alergia a fármacos con riesgo bajo a moderado Diana Lucía Silva-Espinosa, Luis Fernando Ramírez-Zuluaga, Manuela Olaya-Hernández, Carlos Daniel Serrano-Reyes Síndrome DRESS por penicilina benzatínica. Primer reporte de caso en Latinoamérica Ana María Calle, Iris Castelblanco-Arango, Ricardo Cardona-Villa Síndrome de Frey como diagnóstico diferencial de alergia alimentaria July A. Ospina-Cantillo, Ruth Helena Ramírez-Giraldo, Iris Castelblanco-Arango, Ricardo Cardona Síndrome de Presentación de dos casos Liliana María Tamayo-Quijano, Lina María Aguirre-Hernández, Luz Marina Gómez-Vargas Superposición de reacciones graves por fármacos. Reporte de dos casos Diana Lucía Silva-Espinosa, Luis Fernando Ramírez-Zuluaga, Carlos Daniel Serrano-Reyes The efficiency of flavonols in the setting of experimentally induced allergic asthma Sona Fraková Tromboembolismo pulmonar como causa de exacerbaciones frecuentes en un paciente con asma de difícil control, aspergilosis broncopulmonar y uso de esteroides sistémicos Liliana M. Guevara-Saldaña, Libia Susana Díez-Zuluaga, Catalina Gómez-Henao, Ricardo Cardona Urticaria Reporte de un caso María Raigosa, Yuliana Toro, Jorge Sánchez Utilidad clínica del omalizumab en urticaria crónica inducible Ricardo Cardona Vitamina D y atopia en escolares pertenecientes a comunidades vulnerables de la ciudad de Barranquilla Luis Fang, Nicole Pereira-Sanandres, Fernando Rafael De la Cruz-López, Sofía Moreno-Woo, Nelly Lecompte, Lila Visbal, Gloria Garavito-De Egea, Eduardo Egea-Bermejo Inmunología Angioedema hereditario y lupus. Reporte de caso Catalina Gómez-Parada Características clínicas y de laboratorio en una cohorte de pacientes con ataxia telangiectasia en el Grupo de Inmunodeficiencias Primarias de la Universidad de Antioquía Lina Rocío Riaño, Jesús Armando Álvarez, Julio César Orrego, Dagoberto Cabrera, Carolina Gómez, Héctor Valderrama, Alexandra Sierra, Derly Carolina Hernández, José Luis Franco Cuantificación y análisis de citocinas proinflamatorias en pacientes con hallazgos coronariográficos de lesiones ateroscleróticas en la ciudad de Barranquilla, Colombia Franklin Torres, José Villarreal, Marcio de Ávila, Xavier Lastra, Edward Lozano, Martín Oviedo, Axel Tolstano Estudio de los polimorfismos de los antígenos leucocitarios humanos HLA y citocromos CYP en síndrome de Stevens-Johnson relacionado con fenitoína y carbamazepina en Colombia Nohemí Esther Santodomingo-Guerrero Estudio de una población barranquillera basada en los alelos DRB1 y DQB1 comparada con otras poblaciones suramericanas Carlos Hernando-Parga Evaluación de la adsorción de los alérgenos Blo t2 y Blo t3 y del proteoliposoma de Neisseria meningitidis al Al(OH)3 en formulaciones de una vacuna antialérgica adyuvada contra el ácaro Blomia tropicalis Yoskiel Laurencio-Lorca Exome sequencing reveals gain-of-function mutations in STAT1 conferring predisposition to chronic mucocutaneous candidiasis and tuberculosis in six Colombian patients Marcela Moncada-Vélez, Lucía Victoria Erazo-Borrás, Jesús Armando Álvarez-lvarez, Carlos Andrés Arango, Miyuki Tsumura, Satoshi Okada, Sara Daniela Osorio, Lorena Castro, Natalia González, Catalina Arango, Julio César Orrego, Lina Riaño, Juan Fernando Alzate, Felipe Cabarcas, Jean-Laurent Casanova, Jacinta Bustamante, Anne Puel, Andrés Augusto Arias, José Luis Franco Experiencia de una clínica de inmunodeficiencias primarias en un centro de atención nivel IV en Cali, Colombia Manuela Olaya-Hernández, Jaime Patiño, Diego Medina, Harry Pachajoa, Viviana Lotero, Paola Pérez Expression and immunological characterization a heat shock cognate-70 protein allergen, rAed a8, from the mosquito species Aedes aegypti José Fernando Cantillo, Leonardo Puerta, Enrique Fernandez-Caldas, José Luis Subiza, Irene Soria, Sylvie Lafosse-Marin, Barbara Bohle Gemelos idénticos con enfermedad granulomatosa crónica que se manifestó inicialmente como colitis alérgica. Reporte de caso Carlos Olmos-Olmos Genetic analysis of the SERPING1 gene in hereditary angioedema patients in Neiva, Colombia Jairo Antonio Rodríguez, Carlos Fernando Narváez Hyperimmunoglobulin E syndrome in three siblings of non-consanguineous healthy Egyptian family. Case report Rehab Zaki Elmeazawy, Nabil Elesawy, Ahmad Abdelrazik, Osama Toema, Mohamed Hamza, Amany Bararkat Local adverse reaction rates decreased over time during treatment with recombinant human hyaluronidase- facilitated subcutaneous infusion of immunoglobulin G (fSCIG) in patients with primary immunodeficiency diseases in the fSCIG phase 3 studies Lina Laguado, Mark Stein, Richard L Wasserman, Isaac Melamed, Sudhir Gupta, Lisa Kobrynski, Arye Rubinstein, Christopher J Rabbat, Werner Engl, Barbara McCoy, Heinz Leibl, Leman Yel Long-term adverse events, efficacy, and tolerability of recombinant human hyaluronidase-facilitated subcutaneous infusion of immunoglobulin in patients aged &lt; 18 years with primary immunodeficiency diseases Lina Laguado, Richard L. Wasserman, Isaac Melamed, Lisa Kobrynski, Sudhir Gupta, Werner Engl, Heinz Leibl, Leman Yel Manifestaciones alérgicas en inmunodeficiencias primarias, ¿cómo diferenciar dermatitis atópica versus síndrome hiper-IgE? Reporte de casos Carlos Olmos-Olmos Immune response to multi-epitope Blomia tropicalis hybrid protein in mice Dalgys Martínez, Brenda Flam, Helber Herazo, Inés Benedetti, Narasaiah Kolliputi, Luis Caraballo, Richard F. Lockey Leonardo Puerta Next generation sequencing identifies mutations in Colombian patients with primary immunodeficiency diseases Carlos Andrés Arango-Franco, Marcela Moncada-Vélez, Alexander Franco-Gallego, Lucía Victoria Erazo, Catalina Martínez, Sebastián Gutiérrez, Jesús Armando Álvarez, , Manuela Molina, Diana Arboleda, Laura Naranjo, Juan Álvaro-López, Juan Fernando Alzate, Felipe Cabarcas, Claudia Milena Trujillo- Vargas, Julio César Orrego, Satoshi Okada, Anne Puel, Jacinta Bustamante, Jean-Laurent Casanova, Andrés Augusto Arias, José Luis Franco Niña con infección recurrente y severa de virus Epstein-Barr CD27 negativo. Reporte de caso Ana Ivette Mondragón-Pineda Non-interventional post-marketing safety study on the long-term safety of HyQvia (global) Lina Laguado, Katharina Fielhauer, Andras Nagy,2 Christopher J. Rabbat, Barbara McCoy, Heinz Leibl, Leman Yel Novel mutations in NCF4 gene confer non-classic chronic granulomatous disease with disseminated histoplasmosis in a Colombian child Carlos Andrés Arango-Franco, Alejandro Nieto-Patlán, Marcela Moncada-Vélez, Jesús Armando Álvarez, Carmen Oleaga-Quinta, Caroline Deswarte, Juan Fernando Alzate, Felipe Cabarcas, Carlos Garcés, Julio César Orrego, Susana Pamela Mejía, Luz Elena Cano, Jean-Laurent Casanova, Jacinta Bustamante, José Luis Franco, Andrés Augusto Arias Registro y caracterización de pacientes con inmunodeficiencia primaria en un centro ambulatorio de alergología e inmunología en Bogotá Catalina Gómez-Parada Relación entre la expresión del alelo HLA DRB1*08:02 y reacciones de hipersensibilidad al medicamento bucilamina en poblaciones amerindias colombianas Carlos Hernando Parga-Lozano Relación filogenética de alelos HLA con presencia de alergias en poblaciones amerindias Carlos Hernando Parga-Lozano, Nohemí Santodomingo Guerrero Reporte epidemiológico de inmunodeficiencias primarias en el Centro Jeffrey Modell de Colombia: 1987-2017 Lina Rocío Riaño-Cardozo, Natalia Correa-Vargas, Alejandro Gallón-Duque, Julio César-Orrego, José Luis Franco Respuesta IgE a extracto de Blomia tropicalis y Ascaris spp. en población proveniente de San Basilio de Palenque Andrés Merlano, Luis Fang, Beatriz Martínez, Catherine Meza, Luz Hernández, Eloína Zárate, Javier Marrugo Secuenciación completa del exoma como herramienta para el diagnóstico molecular de la enfermedad granulomatosa crónica Manuela Molina, Diana Marcela Arboleda, Marcela Moncada, Gabriel Vélez, Juan Fernando Alzate, Felipe Cabarcas, José Luis Franco, Andrés Augusto Arias-Sierra, Juan Álvaro-López The sigma-and omega-class members of the glutathione-S-transferase family from ascaris are IgE binding components with marked differences in the IgG1 and IgG4 response Ana Milena Lozano-Mendoza, Juana Bustillo, Juan López, Luis Caraballo, Josefina Zakzuk

Karşılanamayan hemşirelik bakımı “gereksinim duyulan hasta bakımının (kısmen veya tamamen) gecikmesi/ertelenmesi ya da ihmal edilmesi” olarak tanımlanır. Bakım sürecinin herhangi bir aşamasında karşımıza çıkan karşılanamayan hemşirelik bakımı kasıtlı olarak yapılan eylem veya eylemsizlikten değil, hemşirenin klinik öncelik belirleme biçimi olarak dolaylı yoldan kısıtlamanın bir sonucudur. Karşılanamayan hemşirelik bakımı önlenebilir advers olaylarla ilişkilendirilmiştir ve hasta güvenliğini olumsuz etkilemektedir. İhmal hataları hastalar için daha ciddi sorunlara neden olsa da literatürde daha çok order/görev hataları üzerinde durulmuştur. Bu derleme, Karşılanamayan Hemşirelik Bakımı Modeli çerçevesinde karşılanamayan hemşirelik bakımı kavramı, nedenleri, hasta sonuçları ve hemşirelik üzerine etkileri, karşılanamayan hemşirelik bakımı ve advers olayların önlenmesini gözden geçirmeyi amaçlamaktadır.

Amaç: Bu çalışma, akalazya tanısı almış yetişkin hastalarda POEM prosedürünün etkinlik ve komplikasyonlar açısından sonuçlarını sunmayı ve yaş, cinsiyet ve obezite gibi geleneksel risk faktörlerinin bu sonuçlar üzerindeki potansiyel etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır.&#x0D; Gereç ve Yöntemler: Ocak 2021'den Temmuz 2023'e kadar POEM prosedürü geçiren toplam 51 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Ana sonlanım noktası, prosedürden iki ay sonra Eckardt skorunun 3 veya daha düşük olmasıyla belirlenen klinik başarı oranı olarak değerlendirildi. İkincil sonlanım noktaları, herhangi bir advers olay, yoğun bakım ünitesine kabul ve prosedür sonrası iki ayda reflü semptomlarının varlığı olarak değerlendirildi &#x0D; Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 49,3 ± 13,3 yıl idi ve semptomların süresi 6 ay ile 10 yıl arasında değişiyordu. Ameliyat öncesi medyan Eckardt skorları 9 idi ve 5 ile 12 arasında değişiyordu. Prosedür sonrası 2. ayda hastaların %96,1'i 3 veya daha düşük bir Eckardt skoruna sahipti, medyan 8 puanlık bir azalma ile (IQR = 6 – 8, p &lt; 0.001). Hastaların %13,7'si advers olaylarla karşılaştı, bunların %3,9'u pnömomediastinum, %1,9'u mediastinit ve %1,9'u tünel içi kanama içeriyordu. Prosedür sonrası 2. ayda hastaların %17,6'sı reflü özofajiti sergiledi. Hiçbir hastada mortalite gözlenmedi.&#x0D; Sonuçlar: POEM, akalazya için etkili, güvenli ve minimal invaziv bir tedavi olup, semptomatik rahatlama, yaşam kalitesinde iyileşme sunan ve yüksek klinik başarı oranı ile umut verici bir terapötik seçenek olarak öne çıkmaktadır. Düşük oranda gözlenen advers olaylar yönetilebilir düzeydeydi ve mortaliteye neden olmadı.

Giriş: Literatürde yer alan birçok çalışmaya rağmen sol ana koroner arterde (LMA) kritik darlık&#x0D; saptanan hastaların tedavisinde kesin olarak varılan bir karar bulunmamaktadır. Merkezimizde son beş yıl içerisinde LM stent implantasyonu yapılan hastaları retrospektif olarak tarayarak CABG uygulanan hastalar ile kıyaslayıp kendi merkezimizin sonuçlarını paylaşmayı hedefledik.&#x0D; Gereç ve Yöntem: Koroner arter hastalığı şüphesiyle çeşitli testler sonucunda invaziv koroner anjiyografi uygulanıp LM kritik darlığı nedeniyle stent implantasyonu (31 hasta) ve ana koroner darlığı ya da üç damar hastalığı nedeniyle bypass kararı verilen (34 hasta) hastalar çalışmaya dahil edildi. Ölüm, inme, miyokart enfarktüsü, tekrarlayan revaskülarizasyon açısından hastalar kıyaslandı.&#x0D; Bulgular: PCI grubunda ortalama yaş 68,77±11,46, CABG grubunda ise 72,82±8,81 olarak izlenmişken p değeri 0,110 olarak saptanmıştır. İki grubun demografik verileri benzer olup gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır. İki grup arasında kalsiyum kanal blokörü (p 0.049) ve klopidogrel (p 0.001) kullanımı açısından istatistiki anlamlı fark saptanmıştır. Gruplar arasında inme (P 0,981), tekrarlayan revaskülarizasyon ihtiyacı (0,614), ölüm (P 0,21) ve miyokart enfarktüsü (0,071) açısından istatistiki açıdan anlamlı bir fark gözlenmemiştir.&#x0D; Sonuç: LM lezyonu olan hastalarda PCI ve CABG uygulanmasında inme, tekrarlan revaskülarizasyon, ölüm ve miyokart enfarktüsü açısından fark yoktur.&#x0D; Anahtar Kelimeler: CABG, PCI, mortalite

Bu çalışmanın amacı, Klinik Karar Destek Sistemleri’nin (KKDS) hemşireler tarafından kullanılabilirliğinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek Sağlık Sistemleri Kullanılabilirlik Ölçeği (SSKÖ) Türkçe formunun psikometrik özelliklerini incelemek, geçerlik ve güvenirliğini test etmektir. Araştırma bir üniversite hastanesinde çalışmaya gönüllü katılmayı kabul eden 335 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Veriler çevirimiçi anket yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. İstatistiksel analizler için R ve JASP (Version 0.18.1) programları kullanılmıştır. SSKÖ’nin yapı geçerliği DFA ile incelenmiştir. DFA sonucu ölçeğin 22 madde ve 4 faktörlü yapısı doğrulanmıştır (χ2/df= 2,58, CFI=0,939, TLI=0,929, RMSEA=0,069, %90 GA [0,062, 0,076] ve SRMR=0,03). Maddelerin faktör yükleri 0,679 ile 0,865 arasındadır. SSKÖ faktörleri arasındaki korelasyon katsayıları 0,579 ile 0,786 arasında değişmektedir. Ölçeğin iç tutarlılığı için Cronbach’s α katsayısı 0,956, alt faktörlerin ise 0,822 ile 0,914 arasındadır. Bu çalışmanın bulguları SSKÖ Türkçe versiyonunun klinik karar destek sistemlerinin hemşireler tarafından kullanılabilirliğini değerlendirmek amacı ile kullanılabilecek iyi psikometrik özellikler, yakınsak-ayrışım geçerliliği ve güvenirliğine sahip bir araç olduğunu desteklemiştir. SSKÖ, klinik karar destek sistemlerinin kullanılabilirlik sorunlarının bağlam içinde daha iyi anlaşılmasına, potansiyel tıbbi olumsuz olaylar meydana gelmeden önce ele almasına ve tıbbi advers olaylara neden olabilecek kullanılabilirlik sorunlarının erken tanımlanmasına yardımcı olabilir ve hemşirelerin KKDS’ye yönelik farkındalığına katkıda bulunabilir.

Amaç:İmmün trombositopeni tedavisinde son yıllarda deksametazon, rituksimab ve siklosporin kombinasyon tedavileri umut verici sonuçlar vermiştir. Bu çalışmada, immün trombositopenide verilen kombinasyon tedavilerinin eltrombopag ile birleştirilmesiyle oluşturulan dörtlü tedavinin hastalardaki yanıtlarının araştırılması amaçlanmıştır.&#x0D; Yöntem:İmmun trombositopeni tanısı almış birinci basamak tedavide steroid, 2.basamak tedavide eltrombopag alan, tam ya da kısmı remisyon sağlanamayan 4 hasta retrospektif olarak aldıkları tedavi ve yanıt oranları açısından değerlendirdi.&#x0D; Sonuç:Relaps /refrakter immün trombositopenisi olan hastalar, eltrombopag tedavisine ek olarak oral deksametazon, oral siklosporin ve intravenöz düşük doz rituksimab ile tedavi edildi. Eltrombopag tedavisine 50 mg/gün dozunda devam edildi. Siklosporin için yükleme dozu verilmedi, haftalık kan siklosporin düzeyi toksisite açısından izlendi ve tedavi 200 ile 400 µg/L'lik bir hedef doza titre edildi. Toksisite kaynaklı ölüm, tedaviye bağlı ciddi advers olaylar veya tedaviye uyumsuzluk gözlenmedi. 6 aylık yanıt oranı %75 idi ve tedavi iyi tolere edildi. Hastalarımızdan iki tanesi halen tam yanıtlı olarak tarafımızca takipli iken bir hastamızda 6.aydan sonra relaps olması nedeniyle splenektomi yapılmış olup halen eltrombopag tedavi ile takiplidir. Yanıtsız olan daha önce splenektomili olan hastamıza ise romiplastim tedavisi uygulandı ancak bu tedaviye de yanıt alınamadı. Hasta klinik çalışmaya dahil edildi. &#x0D; Sonuç:Tedaviye dirençli immün trombositopenili hastalarda dörtlü tedavi kombinasyonunun bir tedavi seçeneği olabileceğini gösteren çalışmamız umut vaad etmektedir.

Sağlık hizmet sunumu, hata payının ve istenmeyen olayların en az olması istenen hizmet sektörüdür. Ancak uygulanan tedaviler ve girişimler sırasında istenmeyen olayların meydana gelmesi kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda hasta ve hasta yakınları birincil mağdur (kurban) olarak adlandırılırken, bu gibi olayla karşılaşan sağlık çalışanı da ikinci mağdur (kurban) konumuna düşmektedir. Çeşitli faktörlerin etkisi ile ikinci mağdur olgusu yaşama sıklığı kişiden kişiye değişse de özellikle pandemiden dolayı yıpranmış ve tükenmiş sağlık çalışanları advers olaylara karşı daha hassas bir dönemde bulunmaktadır. Ameliyathane ve yoğun bakımlar ise yüksek mortalite ve morbidite oranı olan, yoğun çalışma temposuyla ve gece vardiyası ile çalışılan, aciliyetin ve hızlı karar vermenin gerektiği alanlardır. Bu alanda çalışan sağlık personelinin, sonu ölüme kadar giden advers olaylardan etkilenme ihtimali daha yüksektir. Avrupa ve Amerika’da pek çok tıp merkezi ikinci mağdur durumunda sağlık personelini desteklemek için politikalar geliştirmiştir. Ancak Türkiye’de bu konu hala bilinmemekte ve bu konuda herhangi bir yayın bulunmamaktadır. Bu derleme anestezi ve yoğun bakım alanında görev yapan sağlık personelinin ikinci mağdur konusundaki farkındalığını arttırmak için yazılmıştır

Amaç: Akut enfeksiyöz enterit, gelişmekte olan ülkelerde çocuklar arasında en yaygın ölüm nedenlerinden biridir. Gelişmiş ülkelerde çocukluk çağı akut gastroenteritlerin %75 ile %90'ına virüsler, yaklaşık %20'si bakterilerden kaynaklanmaktadır. En az 14 gün süren ishal daha çok parazitlere bağlı enfeksiyonlardan kaynaklanır ve akut gastroenterit vakalarının %5'inden azını oluşturur. Bir nitroimidazol olan metronidazol, Clostridium difficile'ye bağlı kolit, anaerobik bakteriler, protozoanlar (Entamoeba histolytica, Giardia intestinalis, Trichomonas vaginalis gibi) ve mikroaerofiller (Helicobacter pylori gibi) ile sınırlıdır. Metronidazolün, enteritli hastalarda mikrobiyolojik tanıya dayalı olmadan kullanılması bakterilerde antibiyotik direnç artışına, gereksiz maliyet, advers olaylar ve bağırsak disbiyozisine neden olabilmektedir. Materyal ve Metod: Hastanemizde 2020 ve 2021 yıllarında 18 yaş altı hastalara ait incelenen tüm dışkı örneklerinin FilmArray GI Panel (Biomerioux, Fransa), dışkıda direk mikroskobi, hızlı antijen testleri (Rotavirüs, Adenovirüs, G. intestinalis, Cryptosporidium spp, C. difficile toksin A/B (CerTest Biotech, İspanya)), E. histolytica microELİSA (Adhesin Ag, Entamoeba CELISA Path, Avustralya) sonuçları ve dışkı kültürleri retrospektif olarak tarandı. Hastaların metronidazol kullanım durumu Hastane Bilgi Yönetim Sisteminden elde edildi. Bulgular: Çalışmamızda kullanılan tanı yöntemleriyle iki yıllık süre boyunca 2282 hastanın dışkı örnekleri değerlendirildi ve 663 (%29) hastada 782 etken tespit edildi. En sık saptanan etken %11.6 oranıyla Rotavirüs idi. Tek etken saptanan 564 (%24.7) hasta, iki etken saptanan 77 (%3.3) hasta ve üç etken saptanan 22 (%0.9) hasta vardı. Çalışmamızda 124 hastada metronidazol kullanıldı ancak 47’sinde metronidazol kullanım endikasyonu gerektiren etken tespit edilemedi. Sonuç: Sonuç olarak gastroenterite neden olan etkenlerin uygun tanı yöntemleriyle saptanması, hastaların uygun tedavi almasına, gereksiz antibiyotik kullanımının ve antibiyotik direncinin önlenmesine katkıda bulunacaktır.

The need to be in touch with ground control units is important due to the unexpected and quickly evolving complex structures of meteorological data in the aviation industry, which must be adhered to at all times during the flight. One of the key elements influencing how effectively airlines fly is the impact of meteorology on aircraft. Risks associated with meteorology must be continuously assessed and carefully managed by the flight crew in order to ensure the safety of flights. The goal of crew resource management, on the other hand, is to ensure safe flight operations in the field of international aviation. Pilots have been put through rigorous training to see if different crew resource management tools are adequate to improve flight efficiency in adverse weather conditions caused by meteorology.&#x0D; The goal of this study is to examine the favourable and unfavourable effects of meteorological events on crew resource management in recent aviation operations. The face-to-face interview technique, one of the qualitative research methods, was used and data were collected in the light of the information obtained from the pilot pool of 50 people. In the study, the opinions of the teams on what kind of flight management and data analysis application they carried out were taken, accompanied by questions directed through meteorology, flight safety and crew resource management factors. The collected data were analysed by content analysis method. As a result of the analysis, it was concluded that theoretical knowledge on stress management and a good analysis of meteorology are of vital importance. It has been evaluated that accidents and incidents that occur indirectly in aviation in meteorology can be completely prevented, and by drawing attention to the importance of the team resource management factor, it has been concluded that they can be prevented by working together with advanced meteorology systems and an up-to-date training.&#x0D; &#x0D; Havacılık sektöründe meteoroloji verilerinin öngörülemeyen ve ani gelişen etkili karmaşık yapıları neticesinde, uçuş sırasında her daim takip edilmesi gereken ve yer kontrol birimleriyle kontrollü olarak iletişim halinde kalınması gereklidir. Meteorolojinin hava araçları üzerinde meydana gelmekte olan etkileri, havayollarının uçuş verimliliğini etkileyen başlıca faktörlerden biri olmaktadır. Uçuş emniyeti hususunda, meteoroloji kaynaklı risklerin uçuş mürettebatı tarafından süreklilik gerektiren analiz ve dikkatli bir yönetim yapılması gerekmektedir. Ekip kaynak yönetiminin amacı ise uluslararası havacılık alanında emniyetli uçuş operasyonlarını sağlamaktır. Pilotlar, meteorolojinin neden olduğu olumsuz hava koşullarında uçuş verimliliğini artırmak için farklı mürettebat kaynak yönetimi araçlarının yeterli olup olmadığını görmek için sıkı bir eğitimden geçirilmektedir. Bu çalışmanın amacı, son zamanlardaki havacılık operasyonlarında meteorolojik olayların ekip kaynak yönetimi üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini incelemektir. Nitel araştırma yöntemlerinden yüzyüze kullanılan görüşme tekniği kullanılmış ve 50 kişilik pilot havuzundan elde edilen bilgiler ışığında veriler toplanmıştır. Yapılan çalışmada, meteoroloji, uçuş emniyeti ve ekip kaynak yönetimi faktörleri üzerinden yönlendirilen sorular eşliğinde, ekiplerin nasıl bir uçuş yönetimi ve veri analizi uygulaması gerçekleştirdiklerine yönelik görüşleri alınmıştır. Toplanılan veriler içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Analiz sonucunda stres yönetimi konusunda teorik bilginin ve meteorolojinin iyi analiz edilmesinin hayati bir öneme sahip olduğu görüşüne varılmıştır. Havacılıkta meteoroloji dolaylı gerçekleşen kaza ve olayların tamamen önlenebilir olunabileceği değerlendirilmiş ve ekip kaynak yönetimi faktörünün önemine dikkat çekerek, gelişmiş meteoroloji sistemleri ve güncel bir eğitim ile ortak çalışarak önlenebilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Hıristiyanlar için Kudüs şehrinin önemi İsa Mesih ile doğrudan bağlantılı bir biçimde aynı onun gibi çift katmanlı bir yapı arz eder. Nasıl İsa’nın hem insanî doğası, hem de tanrısal doğası olduğuna inanılıyorsa; Kudüs şehrinin de bir somut bir de soyut anlamı vardır. Somut anlamıyla bu şehir; tarihin, siyasetin, coğrafyanın, kültürün ve edebiyatın konusuyken, soyut anlamıyla teolojinin, eskatolojinin ve soteriyolojinin konusudur. Her iki anlam dünyasını birbirine bağlayan, merkezlerinde yer alan unsur ise İsa Mesih’tir. Bir Hıristiyan için bu şehir İsa Mesih’le anlam kazanır. İsa Mesih’in dünyayı teşrifinden (noel) göğe yükselişine (ascension) kadar geçen olayların hepsi bu şehrin somut, maddi ve kognitif değerlerini oluşturur. İsa Mesih göğe yükseldikten sonra bu şehir anlam değiştirmiş ve artık kalplere hitap eden bir hüviyete kavuşmuştur. İsa Mesih’in hayatı ile birlikte okunduğunda şehrin maddî alandan ruhsal alana geçişişinin izleri kolaylıkla görülebilir. İsa Mesih doğduktan sonra tapınağa sunulmak için buraya getirilmiştir. İncillere göre İsa Mesih Kudüs tapınağının avlusunda vaaz vermiş, hastalara şifa mucizeleri göstermiştir. Tapınağı dünyevi ihtiraslarıyla kirleten tacirlerden arındırması onu çarmıha götüren olayların başlangıçlarından birisi olarak sayılmaktadır. İsa’nın dünyevi yaşamının son haftası Kudüs’te gerçekleşmiştir. Havarileriyle birlikte Son Akşam Yemeğini Kudüs’te yemiştir. Onun Getsemani’de yakalanması, mahkemeye çıkartılması, Golgota’da çarmıha gerilmesi, taş mezara konulması, dirilişi ve göğe yükselişi hep Kudüs’te gerçekleşmiştir. Somut anlamıyla bu Kudüs; dünya üzerinde başka hiçbir şehre nasip olmamış harikuladelikleri bünyesinde barındırmış bir kenttir. Hıristiyanların Tanrı olarak inandığı İsa Mesih’in ilk ve son kez yaşadığı topraklardır. İsa Mesih göğe yükseldikten sonra anlam değiştiren bu şehir; Tanrıyı gözleriyle görecekleri, azizlerle birlikte sevinçle yaşayacakları bir yuva, altın çeşmelerden balların akacağı bir cennet, gecenin, acının ve hiçbir ihtiyacın olmayacağı meleklerin etrafta uçuşacağı bir ukba olarak resmedilmeye başlanmıştır. İlahilerde anlatıldığı üzere, burası yeryüzü halkının sevinç kaynağı olacak hasretle binlerce yıldır beklenen İsa’nın Gelişinin (Advent) gerçekleşeceği şehirdir. Bu şehir ziynetler takınmış, altınlarla süslenmiş bir gelin olarak tasvir olunur ve damat olarak İsa’yı beklemektedir. Bu düğünün kapıları ise İsa’nın adı uğruna nice acılar ve işkenceler çekmişlere ve en başta şehitlere ardına ve sonsuza kadar açılacaktır. Hıristiyan’ın anlam ve gönül dünyasındaki bu çift katmanlı Kudüs imajını destekleyen, şekillendiren ve çeşitlendiren başat metinler ise Kutsal Kitap ayetlerinden ilham alan, günlük ve haftalık ibadetlerde kullanılan ilahilerdir. Bu çalışmanın amacı, teorik, teolojik veya tarihsel açıdan değil, bir Hıristiyan inanlının gönlünde Kudüs’ün ne anlama geldiğini ilahiler üzerinden pratik olarak okumaya çalışmaktır. Çünkü ilahiler akideye dair kabullerin serbest bir biçimde kaleme alındığı eserlerdir. Şiir şeklinde yazılırlar ve dogmatik ihtilaflar ve sapkınlıklar içermedikleri takdirde ibadetlerde kullanılırlar. Yöntem olarak muhteva analizinin kullanıldığı bu çalışmada, kaynak metinler olarak Katolik Kilisesi bünyesinde kullanılan Latince, İngilizce ve Türkçe ilahi kitapları seçilmiştir. Bu yöntemle Kudüs ile ilgili kadim zamanlardan günümüze kadar onlarca şairin yazdığı yüzlerce ilahinin güftesi tespit edilmiş ve bazıları tarafımızdan ilk defa Türkçeye tercüme edilmiştir. Elde edilen bulgular fenomenolojik yöntemle yorumlanarak, bu ilahilerdeki ortak mesajlar derlenmiş ve en meşhur ilahilerden birer örnekle gösterilmiştir. İlahilerde dinlediği, hayalini kurduğu ve dualarında kavuşmayı düşlediği Kudüs; tanrının huzurunda yürüyecekleri, nimetle dolup taşmış, karanlık ve sıkıntının olmadığı, parlak, aydınlık ve hep gündüzün yaşandığı, etrafı surlarla çevrili bir şehir, güvenli bir sığınaktır. Orası bir düğün şenliğinin merkezidir ve güvey de İsa Mesih'in ta kendisidir. Bu düğün alayından birisi olmak ve bu eğlencede yer almak bir Hristiyan'ın en ulvi hedefidir. Dolayısıyla insan yazarlar tarafından kaleme alınan ilahilerdeki Kudüs okunduğunda çoğu zaman bir şairin duygusallığı veya bir mistiğin metaforları ama en başta da bir inanlının ümitleri görülmektedir. Resmi ayin kitaplarına dahi giren ve ibadetlerde tekrar tekrar okunan bu ilahilerle dünyevi bir şehir değil, uhrevi bir menzil hedeflenir. Kudüs'ün Hristiyan anlam dünyasında bir de bu açıdan ele alınması alana farklı bir bakış açısı katacaktır.