To see the other types of publications on this topic, follow the link: Aşırılık.

Journal articles on the topic 'Aşırılık'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the top 50 journal articles for your research on the topic 'Aşırılık.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Browse journal articles on a wide variety of disciplines and organise your bibliography correctly.

1

Şaban Ali, DÜZGÜN. "Sevginin İstismarı ve Sevgide Aşırılık." Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 52, no. 1 (2011): 5–25. http://dx.doi.org/10.1501/ilhfak_0000001054.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

SHAHAVATOV, Sabuhi. "Tefsirde Mezhep Refleksli Aşırılık İbn Furât Örneği." Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 18, no. 4283 (2014): 243–55. http://dx.doi.org/10.18505/cuifd.254656.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Orkun Erkılıç, Tuğçe, Ali Ozan Erkılıç, and Bülent Bayraktar. "Covid-19 Pandemisi Sonrası Spor Bilimleri Fakültesi Akademisyenlerinin Siberkondria Düzeyleri ve İnfodemide Davranışları Beslenme Durumları ile Bazı Değişkenler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi: Pilot Çalışma." Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 13, no. 1 (2024): 382–91. http://dx.doi.org/10.37989/gumussagbil.1370434.

Full text
Abstract:
Bu çalışma Covid-19 sonrası dönemde akademik personelin siberkondria ile infodemi düzeyleri arasındaki ilişkiyi ve beslenme durumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Kesitsel tipteki bu araştırma, Bayburt Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde görev yapan 23 Akademik personel ile yapılmıştır. Tüm katılımcılara demografik özelliklerinin ve beslenme durumlarının ve besin tercihlerinin belirlenmesine yönelik bir anket uygulanmıştır. Verilerin toplanmasında Siberkondri Şiddet Ölçeği-Kısa Formu, İnfodemi (Dijital Ortamda Sağlık Bilgisi Edinme ve Teyit) Ölçeği ve Besin Tüketim Sıklığı formu kullanılmıştır. Çalışmada, ölçeklerin alt faktörlerinden aşırılık ile Web 1.0 ve Sağlık Bilgisi edinme arasında ve alt faktörlerden güvence ile Web 2.0 ve Dijital sağlık bilgisi edinme arasında pozitif bir ilişki belirlenmiştir. Katılımcıların aşırılık düzeyi yani sağlıklarıyla ilgili araştırmalarının artan ve tekrar eden yapısı arttıkça, sağlık bilgisi edinme düzeylerinin de arttığı tespit edilmiştir (p
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

IŞILAR, Özer, and Adnan BULUT. "Üre-Tiyoüre Temelli Şekerlerin Sentezi ve Enantiyoseçici Michael Katılmasında Organokatalitik Etkilerinin İncelenmesi." Karadeniz Fen Bilimleri Dergisi 14, no. 1 (2024): 38–49. http://dx.doi.org/10.31466/kfbd.1336183.

Full text
Abstract:
Glukofuranoz amin ve galaktopiranoz aminden üre ve tiyoüre temelli yeni organokatalizörlerin (7-10) sentezi ve karakterizasyonu yapılmıştır. Bu bileşikler, farklı diketonlara trans-ß-nitrostiren’e enantiyoseçici Michael katılmasında organokatalizör olarak test edilmiştir. Sıcaklık, çözücü ve katkı maddeleri gibi parametreler ile yapılan optimizasyon sonucunda organokatalizörlerin %99 verim ve %11 enantiyomerik aşırılık ile katalizlediği tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

TAŞTAN GÜRKAN, Ahsen, Afitap ÖZDELİKARA, and Türkmen Kübra İNANLI. "Hemşirelik Öğrencilerinde E-Sağlık Okuryazarlığı ve Siberkondri İlişkisi." Üniversite Araştırmaları Dergisi 6, no. 4 (2023): 474–80. http://dx.doi.org/10.32329/uad.1364668.

Full text
Abstract:
İnternete erişim kolaylığı ve çevirimiçi sağlık bilgisi arama davranışı e-sağlık okuryazarlığı ve siberkondri kavramlarını gündeme getirmiştir. Bu araştırma hemşirelik öğrencilerinde e- sağlık okuryazarlığı ve siberkondri ilişkisini belirlemek amacı ile gerçekleştirilmiştir.Tanımlayıcı türde olan araştırmanın örneklemini bir devlet üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’n de öğrenim gören 202 öğrenci oluşturmuştur. Katılımcılara Kişisel Bilgi Formu, E-Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği (E-SOÖ), Siberkondri Ciddiyet Ölçeği (SCÖ) digital platform aracılığı ile uygulanmıştır. Veriler SPSS 21 paket programı ile analiz edilmiştir. Veri analizinde yüzdelik, ortalama, standart sapma, Independent Samples T Testi, One Way ANOVA ve regresyon analizi kullanılmıştır. Öğrencilerin %77,7’sinin kadın, %45’inin ikinci sınıf, %40,1’inin günlük 3-4 saat internet kullandığı, %98,5’inin sosyal medya hesabına sahip olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin %55’i sağlığı hakkında karar vermede internetin “yararlı” olduğunu, %62,9’u internetteki sağlık kaynaklarına ulaşmanın “önemli” olduğunu bildirmiştir. Öğrencilerin E-Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği toplam puanı 28,86 (±4,09), Siberkondri Ciddiyet Ölçeği toplam puanı 81,35 (±18,20) olarak bulunmuştur. Her iki ölçek puan ortalamalarının cinsiyet, sınıf düzeyi, günlük internet kullanma süresi özelliklerine göre anlamlı farklılaşmadığı saptanmıştır (p>0,05). E-sağlık okuryazarlığının, aşırılık alt boyutunu %7,1 oranında açıkladığı belirlenmiştir (p=0,000).Öğrencilerin e-sağlık okuryazarlıklarının ve siberkondri düzeylerinin orta seviyede olduğu belirlenmiştir. E sağlık okuryazarlığının siberkondri üzerine etkisi bulunmazken, internette tekrarlanan sağlık bilgilerini aramayı temsil eden aşırılık alt boyutu üzerine etkisinin olduğu belirlenmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Öner, Serap. "2017-2023 YILLARI ARASINDA DOĞU TÜRKİSTAN TOPLAMA KAMPLARINDAKİ İNSAN HAK İHLÂLLERİ." Türk Dünyası Araştırmaları 137, no. 272 (2025): 201–26. https://doi.org/10.55773/tda.1577056.

Full text
Abstract:
Çalışmamızda, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’da kurduğu toplama kamplarında 2017-2023 yılları arasında yaşanan insan hakları ihlâlleri incelenecektir. Bu ihlâller arasında yaşama hakkı, organ hırsızlığı, doğum kontrolü, işkence, eşitlik ve sağlık hakkı ile siyasî ve dini özgürlükler yer almaktadır. Çin hükümeti, Doğu Türkistan’da aşırılık ve bölücülük suçlamalarıyla bireyleri yargısız olarak toplama kamplarında alıkoymakta ve uluslararası hukuk standartlarına aykırı bir şekilde hapsetmektedir. Radikal Eğilimin 48 Şüpheli İşareti temel alınarak yapılan tutuklamalar, Çin’in baskıcı politikasını göstermektedir. Toplama kamplarında işkence, zorla çalıştırma, hijyen ve beslenme yetersizlikleri gibi insanlık dışı uygulamalar yaygındır. Bu koşullar, sistematik insan hakları ihlâllerinin boyutunu ortaya koymaktadır. Çalışmamız, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne dayanarak, Doğu Türkistan’daki hak ihlâllerinin uluslararası platformlarda gündeme getirilmesinin ve kamuoyunun desteğinin önemini vurgulamaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

İlbaş, Serdal. "İngiliz Mandası Döneminde Filistin’deki Yahudi Yeraltı Örgütleri ve Faaliyetleri." Filistin Araştırmaları Dergisi, Kudüs’te Kimlik ve Mekan (April 30, 2025): 235–58. https://doi.org/10.34230/fiad.1630346.

Full text
Abstract:
Bu çalışma Filistin’de İngiliz manda yönetimi döneminde var olan Yahudi yeraltı örgütleri Etzel, Lehi ve Palmach gruplarının ideolojileri ve faaliyetlerini konu almaktadır. Bu bağlamda bu çalışma, Yahudi yeraltı örgütlerinin sahip oldukları ideolojilerden yola çıkarak İsrail Devletinin Filistinlilere uyguladığı şiddetin anatomisini anlamada bir yol gösterici olmaktadır. Yahudi yeraltı örgütleri Siyonist ideolojinin birbirine rakip versiyonları içinde ortaya çıkmış olsa da yöntem olarak birbirlerine benzedikleri ve bazen beraber hareket ettikleri görülmüştür. Revizyonist Siyonist ideolojiden çıkan Etzel, uyguladığı politika kendi içinde var olan daha radikal bir fraksiyon tarafından eleştirilmiş ve bu grup Etzel’den ayrılarak Lehi adında daha sert politikalar uygulamayı savunan başka bir örgüt kurmuştur. Bu iki örgüt İsrail Devleti kurulduktan sonra politik sisteme katılarak Etzel Herut siyasi partisine dönüşmüş, Lehi ise Savaşçılar Listesi adı altında ilk seçimlere katılmıştır. Daha sonra Savaşçılar Listesi de Herut hareketine katılmıştır. Üçüncü yeraltı örgütü olan Palmach ise özellikle Kibutzim geleneğinden gelen sol aşırılık yanlısı Yitzak Tabenkin’in ideolojisine dayanmaktaydı. Bu grup manda döneminde İngilizler tarafından kurulmasına izin verilmiş olsa da daha sonra dağıtılmak istenmiş fakat örgüt yeraltına inerek terör yöntemlerine başvurmuştur. Grup, İsrail Devleti kurulduktan sonra hem Mapai (İsrail İşçi Partisi) hem de Mapam (Birleşik Emek Partisi) içinde ideolojik varlığını sürdürmüştür. 1977 seçimlerinden önce Palmach geleneğinden gelenler sol işçi hareketinden ayrılarak Herut ile birleşmiş ve günümüzde Likud (Birleştirme) partisinin kurulmasını sağlamışlardır. Bu durum günümüzde iktidarda olan Likud siyasi hareketinin Filistinlilere karşı uyguladığı şiddetin arka planında hangi ideolojilerin olduğu bu çalışmanın önemle üzerinde durduğu konudur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Turan, Maşallah. "Maide 33-34 Ekseninde Muhammed Esed'in Sembolizm Algısına Eleştirel Bir Yaklaşım." Marife 10, no. 3 (2010): 45–57. https://doi.org/10.5281/zenodo.3344228.

Full text
Abstract:
Sembolik ve mecazî ifadelerin tahlili yapılırken, ifrat ve tefrite düşmemek büyük bir önem arz etmektedir. Özellikle islamî inançlarla modern felsefedeki kimi rasyonel spekülasyonları uzlaştırmaya gereğinden fazla önem atfedilmesi, söz konusu ölçünün önemini bir kat daha arttırmaktadır. Ayrıca herhangi bir kritere tabi olmadan tüm ifadeleri mecaz bahanesi ile öznelleştirip anlamı buharlaştırmak, ilahî bir metnin üzerindeki örtünün kaldırılması adına bir fayda sağlamadığı gibi mesajın asıl gayesinin kaybedilmesi riskini de beraberinde getirebilir. Öyleyse ölçülü hareket etmek, ilahî mesajın asıl ve özünün korunabilmesinin vazgeçilmez şartıdır.<b>In the Context of 33-34 Verses of Maide Sura, a Critical Ap-Proach on the Perception of Symbolism of Muhammed Esed</b>While analysis of the symbolic and metaphorical expressions, the staying away from extremism has a great importance. Especially the giving too much importance to reconcile the beliefs of Islam with some rational speculations of modern philosophy increases the importance of that measure. In addition, the evaporating and making subjective the meaning without being subject to any criteria does not provide a benefit about the removal of cover on the religious text such as can bring with it the risk of losing the main aim of the message. Then the acting deliberately is unavoidable obligation to protection of origination and essence of divine message.https://www.marife.org/marife/article/view/554
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Süleyman, Bülbül. "İran İlhanlı Alçı Mihrapları." Van İlahiyat Dergisi 7, no. 10 (2019): 42–63. https://doi.org/10.5281/zenodo.3250314.

Full text
Abstract:
1256 M. yılında H&uuml;lagu tarafından merkezi Tebriz olmak &uuml;zere İran&rsquo;da kurulan İlhanlı devleti,1335 M. de Ebu Said Bahadır Han&rsquo;ın v&acirc;rissiz olarak &ouml;lmesi &uuml;zerine farklı b&ouml;lgelerde &ccedil;eşitli beyliklere ayrılarak tarih sahnesinden &ccedil;ekilir. Bu s&uuml;re&ccedil; i&ccedil;erisinde İran&rsquo;da gelişen mimari ve sanat esas itibariyle Sel&ccedil;uklu sanatının devamı niteliğindedir. Kum kentindeki bir grup İlhanlı Anıt Mezarının dışında İlhanlılar d&ouml;nemin sanat ve mimarisine &ouml;zg&uuml;n katkı sunamamışlar. Genel olarak Sel&ccedil;uklu d&ouml;neminde başlayan mimari ve bezeme &ouml;zellikleri İlhanlılar d&ouml;neminde devam etmiştir. Ancak XIV.yy ın başlarından itibaren bezemede barok tarz olarak nitelendirilebilecek aşırılık İlhanlı s&uuml;slemelerinin Sel&ccedil;ukludan ayrılmasını sağlamıştır. Tarihsel s&uuml;re&ccedil; i&ccedil;erisinde erken tarihli &ouml;rneklerdeki bezemelerin orta kabartma tekniğinde uygulandığı, s&uuml;re&ccedil; ilerledik&ccedil;e y&uuml;ksek kabartmaya ge&ccedil;ildiği g&ouml;zlemlenir. Bazı mihraplarda mavi ve kırmızı ağırlıklı olmak &uuml;zere renk kullanıldığı da tespit edilmiştir. İncelenen mihraplar i&ccedil;erisinde Urumiye Mescidi Cuma mihrabı boyut, Olcayto Mescidi mihrabı olgunluk, Piri Bakran Anıt Mezar mihrabı boyut ve bezeme, Azerbaycan b&ouml;lgesi mihrapları &uuml;&ccedil;gen niş kemerleri bakımından &ouml;zellik arz eder. Meşkinşehir Sultan Haydar k&uuml;mbetinde Sasani d&ouml;nemine ait bir ateşgede bulunması ayrıca bir farklılıktır. &Ccedil;alışmada s&ouml;z konusu coğrafyada g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze gelebilen yapılardan 17 tanesinde orijinal 19 İlhanlı al&ccedil;ı mihrabı incelenmiştir. Mihrapların teknik, tarz ve s&uuml;sleme unsurları ayrıntılı olarak tanımlanıp değerlendirilmesi yapılmıştır.19 al&ccedil;ı mihrapta 7 usta adı tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

KARABURUN, Merve, and Faruk AŞICIOĞLU. "The Turkish Adaptation Study of the Militant Extremist Mindset." Turkiye Klinikleri Journal of Forensic Medicine and Forensic Sciences 18, no. 1 (2021): 1–9. http://dx.doi.org/10.5336/forensic.2020-76116.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
11

Arifi, Besa. "Güney Doğu Avrupa’da Şiddet İçeren Aşırılığa İten Güçler – Kuzey Makedoniya Bağlamı." Journal of Penal Law & Criminology 7, no. 1 (2019): 27–51. http://dx.doi.org/10.26650/jplc2019-0011.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
12

Gəraybəyli, G. Ç., B. M. Əsədov та P. P. Məmmədov. "СОЦИАЛЬНО-ДЕМОГРАФИЧЕСКИЕ И ПРОФИЛАКТИЧЕСКИЕ АСПЕКТЫ РАСПРОСТРАНЕННОСТИ ЗАВИСИМОСТИ ОТ ПСИХОАКТИВНЫХ ВЕЩЕСТВ В ГОРОДЕ БАКУ". Azerbaijan Medical Journal, № 2 (10 травня 2023): 8–15. http://dx.doi.org/10.34921/amj.2023.2.001.

Full text
Abstract:
Məqalədə Bakı şəhərində narkotik maddələrdən istifadə edilməsini kompleks şəkildə araşdırmaq məqsədilə aparılmış tədqiqat işi haqqında məlumat verilmişdir. Bu məqsədlə 2011-2015-ci illər ərzində Respublika Narkoloji Mərkəzində Bakı şəhəri əhalisindən qeydiyyatda olan 2954 nəfər narkomaniyadan əziyyət çəkən xəstənin və narkotik məddlər qəbul edən”gizli” kontingent olan 1076 şəxsin, Respublika Toksikoloji Mərkəzində narkotik maddələrin (tiryək və heroin) istifadəsi nəticəsində zəhərlənmə və doza aşırımı ilə stasionar müalicədə olan 266 xəstənin məlumatları araşdırılmış, onların sosial-demoqrafik göstəricilərinin müqaisəli təhlili aparılmışdır. Tədqiqat göstərmişdir ki, ”gizli” kontingent olan şəxslərdə qadınların payı əhəmiyyətli dərəcədə çoxluq təşkil edir, xəstələrin böyük əksəriyyəti 21-40 yaşda olan şəxslərdir. Son 5 il ərzində Respublika Toksikoloji Mərkəzində narkoistifadəcilərin 266 nəfəri narkotik vasitələrin doza aşırımı və zəhərlənmə vəziyyətləri ilə əlaqədar stasionar müalicədə olmuş və onlardan 249 nəfər kəskin vəziyyətdən çıxaraq evə yazılmış, 17 nəfər isə aparılmış müalicə tədbirlərinə baxmayaraq ölmüşdür, yəni stasionar letallıq 6,39% təşkil etmişdir. Представлены результаты исследования, проведенного с целью определения распространенности употребления наркотических веществ в городе Баку. Проведен сравнительный анализ социально-демографических показателей 2954 лиц, жителей г. Баку, находившихся в период 2011-2015 гг. на стационарном лечении в Республиканском наркологическом центре с диагнозом наркомания и 1076 лиц, принимающих наркотические вещества, но не обращающихся за наркологической помощью. Среди обследованных больных выявлены достоверные различия: доля женщин в «скрытом» контингенте была достоверно больше, подавляющее большинство больных были в возрасте 21-40 лет. За последние 5 лет на стационарном лечении по поводу передозировки наркотиков и отравлений в Республиканском токсикологическом центре находилось 266 наркоманов, из них 249 больных вышли из острого состояния и были выписаны, 17 больных, несмотря на проведенные лечебные мероприятия скончались, т.е. стационарная летальность составила 6,39%. The results of a study aimed at determining the prevalence of drug use in the city of Baku are presented. 2954 people diagnosed with drug addiction were admitted to inpatient treatment at the Republican Narcological Center between 2011 and 2015, while 1076 people were identified as using narcotic substances but not seeking narcological help. A comparative analysis of socio-demographic indicators was carried out for the studied groups. An interesting distinction was observed among the studied patients: the proportion of women in the "hidden" group was significantly greater, and the vast majority of patients were aged 21-40. Over the last 5 years, 266 drug users received inpatient treatment for drug overdose and poisoning at the Republican Toxicology Center. Among them, one was discharged from acute condition, and one died despite the treatment measures taken, resulting in an inpatient lethality rate of 6.39%.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
13

Doğan, Hasan. "Osmanlı Savaş Hukukunda Sivillere Yönelik Benimsenen Genel Siyaset (1853-1920)." Belleten 87, no. 309 (2023): 595–634. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2023.595.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti, yönetim anlayışında İslam dini ve hukuk sistemini esas almıştır. İslam dininin meşruiyet nedenleri itibarıyla haklı; gözettiği hukuki ve ahlaki ilkeler ile adil bir savaş yaklaşımı, Osmanlı savaş hukukuna da yansımıştır. Buna göre savaş, gerekçeleri gibi gerçekleştiriliş biçimi bakımından da meşruiyet taşımalıdır. Savaşın tüm safhalarında insani, hukuki, ahlaki açıdan belli prensiplere uyulması gerekmektedir. İtidale riayet, haddi aşmayı, ve aşırılığa yönelmeyi reddetmektedir. İslam dininin ve Türk devlet geleneğinin en önemli uygulayıcılarından biri olan Osmanlı Devleti, hüküm sürdüğü dönem boyunca yüzlerce savaşın içinde yer almıştır. Kuruluş Devrinde iştirak ettiği savaşlardan genel olarak galip veya belirleyici taraf olarak ayrılan Osmanlı Devleti, özellikle incelediğimiz XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bölgesel savaşlar dışında büyük savaşların tamamına yakınını kaybetmiştir. Ancak Osmanlı Devleti, her şeye rağmen savaşta insani, ahlaki ve hukuki ilkeleri gözetme hususunda azami gayret göstermiştir. Bilhassa savaş esnasında ve sonrasında kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere sivillerin, gayrı muharip unsurların haklarının korunması amacıyla mütemadiyen düzenlemelere gitmiştir. Savaş meydanında ve sonrasında bu ilkeleri gözetmeye çalışırken zaman zaman kendi yetkililerini uyaran, hatta aksine davrananları cezalandıran bir siyaset izlemiştir. Öte yandan karşı karşıya geldiği herhangi bir devletle dinî ve ırkî bağları olan Osmanlı vatandaşlarının da güvenliğini sağlamaya çabalamıştır. Arşiv belgeleri tetkik edildiğinde Osmanlı Devleti’nin, kazanma gayretleri ile insani değerler arasında bir denge kurmaya çalıştığı görülmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
14

Zeynalli, Garay. ""Azerbaycan'da aynı sektörde faaliyet gösteren yabancı firmaların iş ilanlarındaki benzerlikler ve farklılıklar "." EUROASIA JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES & HUMANITIES 9, no. 26 (2022): 1–8. https://doi.org/10.5281/zenodo.6788383.

Full text
Abstract:
Bir&ccedil;ok şirket y&ouml;neticisi, başarılı olmak i&ccedil;in başvuranların en iyi arama sonu&ccedil;larında bir boşluğun tanıtımı i&ccedil;in &ouml;deme yapmanın yeterli olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yor. Tanıtımı, ne kadar &ccedil;ok kişi g&ouml;r&uuml;rse o kadar &ccedil;ok cevap gelir. &nbsp;Ancak,tanıtım &ccedil;alışan insanların ilgisini &ccedil;ekmezse, tek bir izlenim yardımcı olmaz. İdeal olarak, yabancı şirketler rakiplerinden daha iyi olmaya odaklanmalıdır. Diğer bir deyişle, boşluk piyasa ger&ccedil;ekleriyle uyumlu veya onlardan biraz daha iyi olmalıdır [2]. A&ccedil;ık pozisyonun tanımı bazı şirketlerde basit ve spesifiktir ve diğerlerinde aday i&ccedil;in aranan şartlar aşırıdır. Başvuru sahipleri, metinden kendilerine ne teklif edildiğini ve onlardan ne beklendiğini a&ccedil;ık&ccedil;a anlamalıdır [8]. Bazı yabancı şirketler hemen hemen herkes tarafından biliniyorsa, şirket biliniyorsa, prestijliyse, tanınmışsa, işveren olarak iyi bir &uuml;ne sahipse, &ccedil;ekici bir imaja sahipse, a&ccedil;ık pozisyonlarına ilgi daha y&uuml;ksektir. İş tanımı, ayrıntılı iş tanımlarını ve sorumlulukları, gerekli bilgi, beceri ve yetenekleri, gerekli eğitim ve deneyimi, fiziksel ve zihinsel gereksinimleri ve pozisyonun organizasyon ve &ccedil;alışma ortamındaki başarısı i&ccedil;in kriterleri i&ccedil;eren resmi bir i&ccedil; belgedir [6]. Web siteler veya kariyer siteleri şirketlerin iş başvurularını toplamak ve değerlendirmek i&ccedil;in kullandıkları ana ara&ccedil;lardan biridir. &nbsp;Bu, iş arayanları etkilemek ve cezbetmek i&ccedil;in tasarlanmış bir t&uuml;r reklam veya afiştir. Pozisyon, harici adaylar i&ccedil;in veya kurumun kendi &ccedil;alışanları tarafından dahili kapasite ve hareketliliği desteklemek i&ccedil;in uygulanabilecek dahili pozisyonlar i&ccedil;in olabilir Bir&ccedil;ok şirket y&ouml;neticisi, başarılı olmak i&ccedil;in başvuranların en iyi arama sonu&ccedil;larında bir boşluğun tanıtımı i&ccedil;in &ouml;deme yapmanın yeterli olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yor. Tanıtımı, ne kadar &ccedil;ok kişi g&ouml;r&uuml;rse o kadar &ccedil;ok cevap gelir. &nbsp;Ancak,tanıtım &ccedil;alışan insanların ilgisini &ccedil;ekmezse, tek bir izlenim yardımcı olmaz. İdeal olarak, yabancı şirketler rakiplerinden daha iyi olmaya odaklanmalıdır. Diğer bir deyişle, boşluk piyasa ger&ccedil;ekleriyle uyumlu veya onlardan biraz daha iyi olmalıdır [2]. A&ccedil;ık pozisyonun tanımı bazı şirketlerde basit ve spesifiktir ve diğerlerinde aday i&ccedil;in aranan şartlar aşırıdır. Başvuru sahipleri, metinden kendilerine ne teklif edildiğini ve onlardan ne beklendiğini a&ccedil;ık&ccedil;a anlamalıdır [8]. Bazı yabancı şirketler hemen hemen herkes tarafından biliniyorsa, şirket biliniyorsa, prestijliyse, tanınmışsa, işveren olarak iyi bir &uuml;ne sahipse, &ccedil;ekici bir imaja sahipse, a&ccedil;ık pozisyonlarına ilgi daha y&uuml;ksektir. İş tanımı, ayrıntılı iş tanımlarını ve sorumlulukları, gerekli bilgi, beceri ve yetenekleri, gerekli eğitim ve deneyimi, fiziksel ve zihinsel gereksinimleri ve pozisyonun organizasyon ve &ccedil;alışma ortamındaki başarısı i&ccedil;in kriterleri i&ccedil;eren resmi bir i&ccedil; belgedir [6]. Web siteler veya kariyer siteleri şirketlerin iş başvurularını toplamak ve değerlendirmek i&ccedil;in kullandıkları ana ara&ccedil;lardan biridir. &nbsp;Bu, iş arayanları etkilemek ve cezbetmek i&ccedil;in tasarlanmış bir t&uuml;r reklam veya afiştir. Pozisyon, harici adaylar i&ccedil;in veya kurumun kendi &ccedil;alışanları tarafından dahili kapasite ve hareketliliği desteklemek i&ccedil;in uygulanabilecek dahili pozisyonlar i&ccedil;in olabilir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
15

Çiçek, Erkan. "Dijital çağda medya ve hastalıkları." JOURNAL OF AWARENESS 8, no. 1 (2023): 69–75. http://dx.doi.org/10.26809/joa.1976.

Full text
Abstract:
Hayatımızın her yerinde ve her ortamda işimizi kolaylaştıran İletişim olgusu çok kaba bir tanımlamayla “anlaşma ve anlaşmaktır” şeklinde tanımlayabiliriz. Diğer bir değişle iletişim anlamları ortak kılma sanatıdır. İletişim kodlama kod açmadır. İletişim istenen neticelere ulaşmak ve davranışları etkilemek amacıyla insanlar arasında sözlüya da sözlü olmayan tüm çabalardır. Bu tanımlardan hareketle genel olarak iletişim; kişiler, toplumlar ve kümeler arasında çizim, resim, söz, yazı el kol hareketleri vb. sembol ve simgeler aracılığıyla fikir, istek ve duyguların karşılıklı iletilmesini sağlayan bir etkileşimdir. İnsanoğlu ilk çağlarda bile derdini görüntü ile anlatma sevdasına düşmüştür. İnsanlık tarihinin bilinen en eski duvar resimlerinde buna tanıklık etmekteyiz. Örneğin 24 bin yıllık geçmişe sahip olan Altamira mağarasında bu resimlere rastlanabilmektedir. Yani insanlık tarihinin ilk eski resimlerinde bile görüntülü medyanın atası sayılan sinema ve fotoğraf olgusuna çağrıştıracak verilere gidebiliriz. Bu noktadan devamla, İletişime dair en önemli gelişme internet tabanlı medyanın hayatımıza girmesidir. İnternet tabanlı medyanın özellikle geri bildirim sağlaması ve anındalık yönünden işlevsel olması insanlar tarafından çok tercih edilmesine sebep olmuştur. Günümüzde artık hayatımızın her alanında yer alan sosyal medya yazılımları, siteleri, linkleri vb. gibi alanları deyim yerinde insanın ve de toplumun olmazsa olmazı olmuştur. Hayatımızın merkezinde olan internet tabanlı sosyal medya dünyası amaca göre kullanıldığı zaman elbette fayda sağlamıştır. Ancak birçok işlevi bir arada sağlayan “Akıllı cihazların kullanımı” ve beraberinde getirdiği “yüz yüze iletişimin zayıflaması, bireyselleşmenin aşırılığa vardırılması, bilgi kirliliği, bağımlılık oluşturan uygulamalar ve bunların sağladığı psikolojik rahatsızlıklar” çeşitli hastalık ve çözülmesi zor katmanlı problemlerdir.Bu çalışmamızda; literatür taraması yapılarak bu alanda üretilmiş çeşitli çalışmalar incelenip sosyal medya hastalıklarının insanlar üzerindeki etkisi çözümlenmeye çalışılmıştır.Sonuç olarak; Sosyal medya alanı amaçlı ve ihtiyaca göre ve ihtiyaç kadarı tercih edildiği zaman zarardan çok fayda getireceği sonucuna ulaşabiliriz.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
16

Turan, Maşallah. "Kur'an'ın Anlatım Üslubunda Sembolik Unsurlar." Marife 10, no. 1 (2010): 107–28. https://doi.org/10.5281/zenodo.3344152.

Full text
Abstract:
Kur'an'ın sahih bir yorumu için yapılan çalışmalar, gösterilen çabalar tefsirle ilgili çalışmalarda din dilindeki sembolik unsurların nasıl yorumlanması gerektiği konusunu daima güncel tutmaktadır. Bu bağlamda, ifadeleri literal anlamlarıyla değil, ifade etmek istedikleri maksatlarla yorumlamayı önceleyen alegorik anlamın ortaya çıkarılması, teolojik bir metnin aktüellik kazanmasının vazgeçilmez şartı olarak kabul edilmektedir. Tam da bu noktada, mecaz konusunda ifrat ve tefrite düşmeden, yani herhangi bir surette aşırılığa kaçmadan sembolik anlatım unsurlarını yerli yerince değerlendirebilmek çok büyük bir hizmetin ifası anlamına gelecektir. Öyleyse bize düşen ölçülü hareket etmektir. Yani, hem dili zenginleştiren mecaz ve edebî tasvirleri tümüyle yok saymamak, hem de herhangi bir kritere tabi olmadan tüm ifadeleri mecaz bahanesi ile öznelleştirip anlamı buharlaştırmamak gerekmektedir.<b>The Symbolic Elements in Style of Expression of the Qur'an</b>The studies and efforts for a correct interpretation of the Qur'an always keep up to date the subject that about works of commentary how the symbolic and metaphorical elements of the religious language should be interpreted. In this context releasing the figurative meaning wish foresees to interpret the expressions not only in their literal meanings, but also in the intensions they wish to express, is considered as unavoidable obligation in gaining actuality of a text. Precisely at this point, on the subject of metaphor, be able to assess the elements of symbolic expression in accordance without extremism means to perform a great service. So what we have to do is acting deliberately. We mean that it is both necessary not to ignore wholly metaphors and literary depictions making richer the language and, with metaphor excuse, not to evaporate and make subjective the meaning, without subjecting to any criterion.https://www.marife.org/marife/article/view/523
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
17

OKTAY, Erkan, Yavuz DEMİR, and Ebubekir YAZICIOĞLU. "Researching the Ecological Footprint Awareness of University Youth: Example of TRA1 Region." Turkish Research Journal of Academic Social Science 6, no. 2 (2024): 199–210. http://dx.doi.org/10.59372/turajas.1390871.

Full text
Abstract:
Bu çalışma Erzurum, Erzincan ve Bayburt illerinde yüksek öğrenimlerine devam eden üniversite öğrencilerinin ekolojik (karbon) ayak izi farkındalığını ölçmek, ekolojik ayak izi farkındalığı üzerinde etkili olabilecek faktörleri tespit etmek için yapılmıştır. Çalışmaya katılan üniversite öğrencilerinin %3,9 gündelik hayatlarında ekolojik ayak izini çok az düşündüklerini, %41,3’ü orta düzeyde düşündüklerini ve 46,6’sı ise çok fazla düşündüklerini ifade etmiştir. Ekolojik ayak izini düşünme üzerinde etkili olan demografik faktörler önem sırasına göre “öğrencilerin bir işte çalışması”, “yaşları” ve “sınıflarıdır”. Ekolojik ayak izi düşünme sıklığı üzerinde etkili olan kişisel özellikler sırasıyla “tekliği tercih etme”, “mantıklı olma” ve “kalabalığı tercih etmedir”. Ekolojik ayak izi farkındalığı üzerinde etkili olan psikolojik faktörler sırasıyla “üretimde yenilenebilir enerjinin kullanılmasının geleceğimiz için sevindirici olması” ve “doğaya verilen zararı minimuma indirme baskısıdır”. Ekolojik ayak izi farkındalığı üzerinde etkili olan sosyolojik faktörler sırasıyla “biyoçeşitliliği arttırıcı çalışmalara katılma”, “çevre eğitimi dersleri alma”, “ailede çevre bilinci oluşması için çaba gösterme”, “tek kullanımlık ürünlerin kullanımını desteklemedir”. Ekolojik ayak izi farkındalığı üzerinde etkili olan toplumsal duyarlılık faktörleri sırasıyla “ürünleri ekolojik zararına göre alma” ve “dünyadaki gıda krizinden dolayı porsiyonları azaltmadır”. Ekolojik ayak izi farkındalığı üzerinde etkili olan enerji duyarlılığı faktörleri sırasıyla “küçük evleri tercih etme” ve “şehirdeki yenilenebilir enerji üretim kapasitesinin farkında olma” “evdeki enerji kaynaklarının tasarrufu için çalışma”, “geri dönüşümden elde edilen enerjiyi destekleyici çalışmalara katılma” ve “yenilenebilir enerji sistemleriyle ısınmayı tercih etmedir”. Ekolojik ayak izi farkındalığı üzerinde etkili olan gıda duyarlılığı faktörleri sırasıyla “sera ürünlerini tercih etmeme”, “yaşadığı yere yakın yerlerde üretilmiş gıdaları tercih etme”, “tüketimde aşırılığa kaçacak davranışlardan kaçınma”, “beslenmede öncelikli olarak organik tarım ürünlerini tercih etme” ve “gıda atığı üretmemeye çalışmadır”. Ekolojik ayak izi farkındalığı üzerinde etkisi olan biyolojik kapasiteye duyarlılık faktörleri sırasıyla “ortak kullanım alanlarını tercih etme”, “yeşil ekonomiyi destekleyici hareketlere önem verme”, “yanlış sulama yöntemlerinin toprağı bozduğuna inanç” ve “tarım arazilerinin imara açılmasının gıda kıtlığına sebep olacağına inançtır”.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
18

Edim, Can Özçelik. "Tomas Garrigue Masaryk'in Siyasal Liderlik Anlayışı ve Çekoslavakya'nın Kuruluşu Sürecindeki Rolü." JOURNAL OF ACADEMIC SOCIAL RESOURCES (ASR JOURNAL) 9, no. 1 (2024): 53–59. https://doi.org/10.5281/zenodo.10715115.

Full text
Abstract:
Tomas Garrigue Masaryk, 19. y&uuml;zyılın son yarısı ile 20. y&uuml;zyılın ilk yarısına damgasını vuran b&uuml;y&uuml;k savaşlar d&ouml;nemi i&ccedil;erisinde, siyasetinde barış&ccedil;ıl bir &ccedil;izgi izlemeyi tercih eden nadir isimlerden biridir. Filozof kişiliği, onun siyasi ve sosyal g&ouml;r&uuml;şlerinin temelini de oluşturmuştur. Etik, ahlak ve insanlık değerlerine dayanan d&uuml;ş&uuml;nce yapısı, hem liderliğini hem de &Ccedil;ekoslovakya'nın ve daha geniş perspektifte Avrupa'nın modern tarihini şekillendirmiş olan politikalarını etkilemiştir. 1918'de &Ccedil;ekoslovakya'nın bağımsızlığını kazanmasından sonra, &Ccedil;ekoslovakya'nın ilk Cumhurbaşkanı olarak g&ouml;reve başlamış ve 1935'e kadar &uuml;&ccedil; d&ouml;nem boyunca Cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Kurucu Cumhurbaşkanlığı d&ouml;nemi boyunca da demokratik değerlere bağlı kalmayı kararlılıkla s&uuml;rd&uuml;rm&uuml;şt&uuml;r. G&ouml;revinin ilk d&ouml;nemi, gen&ccedil; &uuml;lkesinde ulusal bir kimlik oluşturmak ile, halkını her t&uuml;rl&uuml; &ccedil;atışmadan uzak tutarak g&uuml;venliğini sağlamak &ccedil;abalarının i&ccedil;inde ge&ccedil;miştir. D&uuml;nyanın son derece zor bir d&ouml;nemden ge&ccedil;tiği b&ouml;ylesi bir zamanda, şiddete, aşırılığa, u&ccedil; d&uuml;ş&uuml;nce ve eylemlere savrulmamadan bu siyaseti y&uuml;r&uuml;tebilmek de, Masaryk&rsquo;in temelleri sağlam fikri alt yapısından g&uuml;&ccedil; almıştır. &Ccedil;ekoslavakya&rsquo;yı bağımsız bir &uuml;lke olarak kurmak ve yaşatmak gibi son derece meşakkatli bir işin altından da bu g&uuml;&ccedil; ile kalkabilmiştir. Masaryk ismi tarihin &ouml;nde gelen fig&uuml;rleri arasına b&ouml;ylece yerleşmiştir. Nihayetinde mirası, belki temenni ettiği kadar &ccedil;atışmalardan uzak şekilde yaşamamış olsa da, g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze kadar şekil değiştirerek de olsa gelebilmiş ve yıkımlar &ccedil;ağının i&ccedil;inde &ouml;zg&uuml;n bir kuruluş pratiği olarak tarihteki yerini almıştır. <strong>Anahtar Kelimeler:</strong>&nbsp; Masaryk, &Ccedil;ekoslavakya, Siyasal Liderlik
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
19

Bulut, Hasan. "Allah İnancında Aşırılık ve İtidal." December 31, 2019. https://doi.org/10.5281/zenodo.3596371.

Full text
Abstract:
Y&uuml;ce Allah, insanı yaratmış ona doğru ve yanlış yolu g&ouml;stermiştir. Kendisine hi&ccedil;bir şekilde ortak koşulmaması ve hi&ccedil;bir varlığa benzetilmemesi gerektiğini de vahiyle bildirmiştir. Allah&rsquo;ın (cc) bu emirlerine aldırış etmeyen Yahudi ve Hristiyanlar, Allah&rsquo;a &ccedil;ocuk isnat etmiş, haham ve rahiplerini rab edinmiş, O&rsquo;nun (cc) hakkında uygunsuz yakıştırmalarda bulunarak O&rsquo;na (cc) şirk koşmuş ve dalalete sapmışlardır. Sabi&icirc;ler de melaikeye, yıldızlara ve putlara ibadet etmiş, semav&icirc; dinin asli mecrasından inhiraf ederek aşırıya d&uuml;şm&uuml;şlerdir. İlah&icirc; dinlerdeki bu bozulmalar &uuml;zerine Allah (cc), indirdiği son ilah&icirc; kitap olan Kur&rsquo;&acirc;n ile yapılan tahrifatlara dikkat &ccedil;ekmiştir. Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ın ortaya koymuş olduğu temel iman esaslarına rağmen, zamanla İsl&acirc;m dini b&uuml;nyesinde yer aldığını s&ouml;yleyen Sebeiyye ve Beyaniyye gibi aşırı mezhepler de Allah&rsquo;ın (cc) sıfatları hakkında teşb&icirc;h ve tecs&icirc;mi kabul ederek itidalden uzaklaşmışlardır. İşte bu &ccedil;alışmada adı ge&ccedil;en din ve mezheplerin Allah inancında g&ouml;sterdikleri aşırılık ile İsl&acirc;m&rsquo;ın bu husustaki itidal &ouml;rneklerine yer verilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
20

"Prof. Dr. Tarhan: “Biz İslam’ı temsil edemiyoruz.”." üha, 2024. http://dx.doi.org/10.32739/uha.id.43639.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
21

KURT, İsmail. "İbn Hacer’in Bazı Münekkitleri Tenkitte Aşırıya Gitmekle Eleştirmesi." Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, December 12, 2022. http://dx.doi.org/10.51553/bozifder.1186123.

Full text
Abstract:
Bu çalışma, bazı münekkitleri yapmış oldukları râvî tenkidinde aşırı gitmekle niteleyen İbn Hacer el-Askalânî’nin (öl. 852/1449) iddiasının analizini konu edinmektedir. Araştırmamız Taḳrîbu’t-Tehẕîb adlı eserinde tespit edilen ilgili değerlendirmelerini kapsamaktadır. Söz konusu eleştirilerin tespit edilmesinde İbn Hacer’in sarih bir şekilde işaret ettiği aşırılık ifadeleri esas alınmıştır. Taḳrîbu’t-Tehẕîb, kısa ancak olabildiğince fazla biyografiden oluşmaktadır. Bu yönüyle adı geçen eser, sahasında başvuru kaynağı olmuştur. Dolayısıyla İbn Hacer’in Taḳrîbu’t-Tehẕîb’teki eleştirileri, kendisinin otoritesi dikkate alındığında büyük bir önemi haizdir. Bununla birlikte nasıl ki o, kendisinden önceki münekkitleri değerlendirmek suretiyle ricâl ilmine katkılar sunmuş ise bu tenkit anlayışının devamı niteliğinde olacak yeni değerlendirmelerin yapılması da gereklidir. Bu bağlamda öncelikle incelememize konu olacak veriler tespit edilmiştir. Akabinde incelemeye konu olan râvî/ler hakkındaki değerlendirmelerin tamamı tespit edilmeye gayret edilmiştir. Elde edilen veriler üzerinden İbn Hacer’in eleştirisinde ne oranda isabet kaydettiğini ortaya koyacak analizler gerçekleştirilmiştir. İbn Hacer’in aşırılık iddiasında bulunurken ricâl tenkit verileri, hadis alanında otorite isimleri, tenkitte bulunan kimsenin taassub sahibi olup olmaması gibi hususları esas aldığı görülmektedir. Netice itibariyle onun, bazı itirazlarında isabet kaydetmediği de anlaşılmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
22

YELBOĞA, Nurullah. "Ölüm ve Yas Ritüelleri: Din, Modernizm ve Batı Medeniyetleri Ekseninde Bir Değerlendirme." Kültür Araştırmaları Dergisi, February 12, 2024. http://dx.doi.org/10.46250/kulturder.1419025.

Full text
Abstract:
Geçmişte hayatın bir parçası olarak kabul edilen ölüm; modern hayatın baskın hale gelmesiyle görmezden gelinmiş, “yokmuş gibi” davranılmış ve hayatın içinden koparılıp atılmaya çalışılmıştır. Modern dönemde sergilenen bu tutumlar ise yasın gizli yaşanmasına, cenaze törenlerinin önemini yitirmesine ve mezarlıkların yerleşim alanlarının dışına (yeterince uzak) kurulmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla başlangıçta topluma ait olan ölüm fenomeni ve yas ritüelleri, zamanla aile ve yakın çevreye ait ve küçük bir grup tarafından üstlenilen bir olguya dönüşmüştür. Yas tutma biçimleri üzerinde etkili olan inanç sistemleri boyutuyla bakıldığında Hristiyan geleneğinde yas ve matemin uygun görülmediği ve dolayısıyla aşırılığa giden yas eylemlerinin yasaklandığı görülmektedir. Yahudi geleneğinde ise yas ve matem, ölüm olayının önemli bir boyutunu temsil etmekte ve yas adetlerine bağlılık gösterilmektedir. Ancak günümüzde hem Batı Hristiyan hem de Yahudi toplumlarında düzenlenen törenler, merasimler ve yas adetleri eski görkemini ve önemini kaybetmiştir. İslam anlayışı perspektifiyle duruma bakıldığında ise yas adetlerinin, İslamiyet öncesinde kutsal görev olarak kabul edildiği ancak uzun süreli ve taşkınlık derecesinde tutulan yas adetlerinin İslamiyet ile birlikte yasaklandığı görülmektedir. Sonuç olarak, ritüel ve yas tutmada aşırılık uygun görülmemiş, inançsal ve kültürel ögelerin biçtiği sınırlar ölçüsünde ölüm ve yas ritüelleri varlığını sürdürmüştür. Ölüm etrafında şekillenen törenlere ve yas adetlerine ise asıl darbeyi modernizm vurmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
23

İyigüngör, Tuğçe. "Yeni Medya ve Şiddet Odaklı Eylemler: Incel Hareketi ve Çevrim İçi Denetim Stratejileri." İletişim ve Diplomasi, December 9, 2024. https://doi.org/10.54722/iletisimvediplomasi.1573777.

Full text
Abstract:
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin toplumsal yaşamın bir parçası hâline geldiği günümüz dünyasında kitle iletişim araçları, demokratik tartışmaların gelişmesine yönelik sahalar açmış; bireylerin, ulusal sınırları aşarak belirli düşünce kalıpları içinde birleşen uluslararası topluluklar oluşturmalarına olanak sağlamıştır. Ancak bununla birlikte ayrımcı uygulamalara da ortam hazırlamıştır. Etkileşimli kamusal alanlar, nefret söylemlerinin ve dijital şiddet pratiklerinin sıradanlaşmasına ve yeniden üretilmesine yol açmıştır. Bu kapsamda çalışma, ‘çevrim içi nefret söylemi ve dijital şiddet’ olgusunu ele almıştır. Yeni iletişim ortam ve araçlarının şekillendirdiği şiddet yanlısı bir aşırıcı grup örneği olarak ‘Incel’ (involuntary celibate) hareketinin etkisi incelenmiştir. Bu etkilerin fiziksel şiddete dönüşüm süreci analiz edilmiştir. Dijital şiddete karşı farklı ülkelerin çevrim içi denetim stratejileri, mevzuatları ve düzenleyici çerçeveleri araştırılmıştır. Çalışma, hükûmetler tarafından alınması gereken önlemleri, yeni iletişim ortamlarının fiziki eylemler ile iç içeliği bağlamında değerlendirmiştir. Nefret söylemi ile dijital şiddeti etkili bir şekilde önlemek için kapsamlı ve çok katmanlı stratejilerin gerekliliği vurgulanmıştır. Türkiye’de çevrim içi şiddet içeriklerinin kontrol altına alınmasına yönelik yasal ve kurumsal girişimlere, dijital okuryazarlığın geliştirilmesine ve toplumsal farkındalığın artırılmasına vurgu yapılmıştır. Bulgular, ifade özgürlüğünü korurken çevrim içi nefret ve dijital şiddetin risklerini azaltan dengeli politikaların önemini ortaya koymaktadır. Çalışma, dijital nefret söylemi, çevrim içi aşırılık ve dijital şiddet konularında ulusal ve uluslararası yayınların incelendiği bir literatür çalışmasıdır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
24

YAZ, Mücahit. "POSTMODERNİZMDE TÜKETİM, MEDYA VE BİLGİ TEKNOLOJİSİ." Meriç Uluslararası Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, June 5, 2022. http://dx.doi.org/10.54707/meric.1052588.

Full text
Abstract:
Modernizm karşıtlığını esas alan postmodernizm, insanlığın tüketim anlayışını değiştiren önemli bir süreçtir. Bu değişimi yaparken kapitalizm, medya ve bilgi teknolojilerini de beraberinde araç olarak kullanmaktadır. Bu araçlar tüketimi teşvik ederek insanların zihnini her zamankinden daha çok tüketimle meşgul etmektedirler. Bu meşguliyet insanlığı ihtiyacı olmayan isteklerini de ihtiyaçmış gibi göstererek sûnî bir gerçekliğin içine çekmektedir. Bu sûnî gerçekliğin içinde insanlık ilk önce kendine yabancılaşmakta sonra da toplumsal olarak ayrışmaktadır. İnsanlığın tüketim anlayışındaki bu aşırılık kaynaklarımızı ve gelecek nesillerimizi tehdit etmektedir. Üretimin geriye atıldığı postmodern dünyanın zihni tüketimle dolmuş insanlığı sûnî gerçeklik hipnozundan uyanamazsa tüketecek kaynak bulamama tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
25

Acar, Özlem. "MÜSLÜMANLARIN RADİKALLEŞTİĞİ ALGISININ GELİŞİMİ VE BU KAPSAMDA OLUŞTURULAN RADİKALLEŞME MODELLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ." Düşünce Dünyasında Türkiz, February 26, 2024. http://dx.doi.org/10.59281/turkiz.1420988.

Full text
Abstract:
Radikalleşme kavramı, 2001 yılından itibaren yaşanan şiddet olaylarının etkisiyle içerik açısından önemli ölçüde evrim geçirmiştir. Günümüzde, kavram genellikle birey veya grupların aşırılık içeren fikirleri savunması, hatta şiddeti benimsemesi veya uygulaması olarak anlaşılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, radikalleşme kavramının kapsamının tanımlanmasında nüanslar olduğunu vurgulamak, radikal düşünceye sahip bireyin veya grubun şiddeti zorunlu olarak benimsemesine sebep olmayabileceğini, ayrıca her şiddet eyleminin kaynağında radikal düşüncenin olmadığını ortaya koymaktır.&#x0D; Bu bağlamda, literatür araştırması yapılarak radikalleşme kavramının tarihçesi, içeriği ve sebeplerini belirlemeye yönelik çalışmalar incelenmiştir. Özellikle Avrupa ülkeleri ile Orta Doğu ülkeleri arasında radikalleşmenin ve ardından gelen şiddetin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan faktörler karşılaştırılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
26

YÜCE, Fatma. "Ahlâkta Tutarlılık ve Denge Modeli: Aşırılık ve Eksiklik Ortasında, Objektif ve Bütüncül Bir Yaklaşım." Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, December 16, 2019, 1257–77. http://dx.doi.org/10.18505/cuid.620235.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
27

Uğraş Tiryaki, Ebru, and Erhan Şimşek. "AİLE SAĞLIĞI MERKEZİNDE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ŞİDDET." MEYAD Akademi, April 2, 2024. http://dx.doi.org/10.59007/meyadakademi.1457388.

Full text
Abstract:
Şiddet, bir gücün yoğunluğu veya hızı olarak tanımlanırken; karşıt görüşte olanlara yönelik kaba kuvvet kullanma veya duygu ve davranışlarda aşırılık olarak tanımlanmıştır. Sağlık kurumlarında çalışmak, diğer iş yerlerine göre şiddete maruz kalma riskini artırır. Son yıllarda sağlık ortamlarında hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artış göstermektedir. Yapılan araştırmalar, sağlık alanında şiddetin diğer iş yerlerine kıyasla daha yaygın olduğunu ve ciddi şiddet vakalarının genellikle kayıtlara geçmediğini göstermektedir. Hasta yakınlarının da sağlık çalışanlarına şiddet uygulama eğiliminde oldukları gözlemlenmiştir; bu durumda sözlü şiddet, fiziksel şiddetten daha yaygındır. Bu inceleme, toplumda artan sağlıkta şiddet olaylarını, birinci basamakta aile sağlığı merkezlerinde görülen şiddetin nedenlerini ve önleyici tedbirleri ele alarak önerilerde bulunmayı amaçlamaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
28

Akşit, Mirpenç. "FÂRÂBÎ’DE “İTİDÂL TEORİSİ”." FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, November 9, 2024. http://dx.doi.org/10.53844/flsf.1541291.

Full text
Abstract:
Ahlakın, aşırılık ve eksikliğin ortasında yer alan, nefsin güçlerinin dengelemesiyle ortaya çıkan mutedil eylemlerle elde edilebileceğini ifade eden itidâl teorisi gerek Yunan gerek İslam düşüncesinde merkezi bir konumdadır. Fârâbî itidâl teorisinde diğer filozoflara göre daha Aristotelesçidir ve onu aşacak şekilde yeni bir perspektif ortaya koymuştur. Fârâbî’nin ahlak düşüncesi bakımından büyük bir önem haiz olduğunu düşündüğümüz takdir, mikdâr ve mi’yâr kavramları bağlamında itidâl konusuna eğilmiştir. Fârâbî, kendisinden sonra gelecek olan ahlak düşünürleri etkileyecek şeklide; ahlâkta itidâl ve vasat kavramlarıyla ifade edilen orta noktanın matematiksel anlamda sabit bir nokta olarak anlaşılmaması gerektiğini özellikle belirtmiştir. İtidâl kavramını izafi teorisine göre ele almıştır. Bedenlerin sıhhatini sağlayan ilkelerin tıp bilimi ile ortaya konması gibi, insanın ahlâkî yapısını ulaşması gereken noktaya getiren ilkelerin de bir disiplinin altında tayin edilmesi ve geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek mevzuyu itidâl sağlık analojisi ve itidâl eğitim ilişkisi ile izah etmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
29

Ulusoy, Ali Ömür. "Robert Wilson’ın ‘Hamlet Makinesi’ Rejisi ve Postdramatik Stratejisi." Yedi, November 7, 2024. http://dx.doi.org/10.17484/yedi.1551474.

Full text
Abstract:
Postmodern süreçte ortaya çıkan ve Hans-Thies Lehmann tarafından literatüre kazandırılan postdramatik tiyatro, dramatik yapının bütün kalıplarını kırar ve metni merkezden çıkarması bakımından, postmodern tiyatrodan da ayrılır. Lehmann, dramatik yapıyı mutasyona uğratan bu oluşumu ayrıştırmak için; hiyerarşisizlik, eşzamanlılık, göstergelerin yoğunluğu, aşırılık, müzikalizasyon, senografi, sıcaklık ve soğukluk, bedensellik, somut tiyatro, gerçeğin çöküşü ve olay/durum olmak üzere on bir kriter belirler. Bu yeni estetiğin erken bir temsilcisi olarak Heiner Müller’in Hamlet Makinesi, postdramatik yaklaşımın temel metinlerinden biri olarak öne çıkar. Robert Wilson ise yenilikçi bir yönetmen olarak, başlangıçtan günümüze, postdramatik tiyatronun en önemli isimlerinden biri olmuştur. Bu çalışmada, Robert Wilson’ın Hamlet Makinesi rejisindeki postdramatik stratejileri, Lehmann’ın on bir kriterine uyumu açısından irdelenmiştir. Söz konusu prodüksiyon, dijital ortamda izlenmiş ve nitel araştırma arka planında yapı-söküm metoduyla çok-merkezli şekilde incelenmiş; elde edilen veriler, örneklerle aktarılmıştır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede, Wilson’ın reji stratejilerinin, Lehmann kriterleriyle örtüştüğü ve prodüksiyonun postdramatik tiyatro açısından bir model oyun olarak konumlandırılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
30

AY, Abdulhakim. "Sünnetin Teşrî Değeri Açısından Hac İbadetine Sağladığı Kolaylıklar." Din ve Bilim - Muş Alparslan Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, November 29, 2022. http://dx.doi.org/10.47145/dinbil.1185695.

Full text
Abstract:
İnsanoğlunun yaratılış gayesi Allah’a kulluk olup bu amaçla yüce Allah, insanları bir takım ibâdetlerle mükellef kılmıştır. Söz konusu ibâdetler, Kur’an’la belirlenmiş olmalarına rağmen uygulama ve beyanatları yapılmamıştır. Bu ibâdetlerin açıklama ve uygulamaları sünnet ile belirlenmiştir. Çünkü sünnet teşrî yetkisine sahip olup, Kur’an’dan sonra İslam dinin ikinci temel kaynağıdır. Bu itibarla sünnetin ibâdetler noktasında belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. Kulluğun göstergesi ibâdetlerin insanların doğasına uygun bir şekilde vaz‘ edilmiş bu konuda bir aşırılık ve zorlulukta bulunmamaktadır. Hatta ibâdetlerle ilgili bazı kolaylıkların da sağlandığı görülmüştür. Kur’an’da bu kolaylıklardan bir kısmına değinilmiş fakat ayrıntılı bilgi verilmemiştir. Sünnet ise bu konuda gerekli beyanatta bulunmuş ve uygulamalı olarak da göstermiştir. Bu ibâdetler içerisinde hac ibâdetine de bazı kolaylıklar sağlanmıştır. Zira hac, belirli bir mekân ve zamanla sınırlı, diğer ibâdetleri de kapsayıcı, bir o kadar da ayrıntılı özelliğe sahiptir. Bu bağlamda bu çalışmada sünnetin, hac ibâdetine sağladığı kolaylıklara temas edilecektir. Böylelikle sünnetin teşrî yönüne vurgu yapılarak söz konusu ibâdete ne gibi kolaylıklar sağladığı izah edilmeye çalışılacak ve ibâdetler konusundaki belirleyici yönüne de değinilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
31

PEHLİVAN, Oğuzhan. "Yabancı Savaşçı Kavramına ve Tipolojisine Ontolojik Güvenlik Bağlamında Yaklaşım." Savunma Bilimleri Dergisi, October 18, 2022. http://dx.doi.org/10.17134/khosbd.1122109.

Full text
Abstract:
Yabancı savaşçı kavramı, dünya çatışmalar tarihinde farklı motivasyon kaynakları ile süregelen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Üzerinde uzlaşılmış bir tanım bulunmaması, yabancı savaşçı kavramının bilimsel olarak araştırılmasını güçleştirmektir. Dünya siyasetinin geçmişten günümüze değişen doğası, bu alanda kullanılan kavramların tanımlarını değiştirmektedir. Bu çalışmada, söz konusu problemden hareketle literatürdeki tanımların ve tipolojilerin devletlerin dönemsel güvenlik tehdit algıları ile örtüşecek şekilde oluşturulup oluşturulmadığı sorgulanmış, ayrıca ontolojik güvenlik bağlamında yabancı savaşçı kavramının devletlerin kimlik ve benlik algısına tesirinin hangi yönde olduğu irdelenmiştir. Araştırmada tarama ve döküman incelemesi teknikleri melez bir şekilde kullanılmış, kısmen vaka çalışması bağlamında son yaşanan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali üzerinden de örneklere değinilmiştir. Araştırmanın sonucunda, yabancı kavram ve tipolojisinin ülkelerin dönemsel tehdit algılarına göre değişkenlik gösterdiği, yabancı savaşçıların kimlik ve benlik algısı bağlamında devletler üzeinde ontolojik güvensizlik oluşturduğu, radikalleşme ve aşırılık bağlamında terörizm gibi diğer güvenlik tehditlerine dönüşme olaslığı bulunduğu saptanmıştır. Bu minvalde, devletlerin özellikle kritik karar verici seviyesinde söz konusu yabancı savaşçı kavramına bakış açılarını tekrar gözden geçirmelerinin uygun olacağı kıymetlendirilmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
32

Albayrak, Kamil Ruhi. "İbâdiyye’ye Nispeti Tartışmalı Olan Fırkalar." Kader, December 21, 2024. https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1564753.

Full text
Abstract:
İslam tarihinde Müslüman topluluk içinde ilk fikrî ve fiilî anlaşmazlıklar Hz. Peygamberin (s.a.v.) vefatının ardından başlamış daha sonra Hz. Osman ve ardından Hz. Ali döneminde olayların büyümesiyle Hâricîlik mezhebi tarih sahnesine çıkmıştır. Sıffîn savaşını bitirmeyi ve Müslümanlar arasında barışı temin etmeyi hedefleyen Tahkîm olayı başka bir ayrılıkla neticelenmiş, Kur’ân’ı-Kerîm’in hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle Müslüman topluluktan büyük bir grup ayrılarak Nehrevan’a çekilmiştir. Çoğu taşradan gelmiş, eğitim seviyesi düşük askerlerinden oluşan ve daha sonra Hâricîler diye isimlendirilen bu grup, kendi içlerinde de anlaşamamış pek çoğu aşırılık yanlısı bir tavırla Emevî ve Abbasî Devletleri döneminde isyan etmiş ve muhtelif şiddet olaylarına karışmıştır. Hicrî üçüncü asrın sonlarında İbâdiyye hariç, başta Ezârika olmak üzere aşırılığa meyleden veya şiddete başvuran Hâricî gruplar dağılıp yok olmuştur. Hâricî kitleler içerisinde ortaya çıkmış olan İbâdiyye kendi dönüşümünü sağlayarak ve hatta fikir ve yöntemlerindeki yumuşaklık sebebiyle halktan gerekli desteği alarak bir yandan Kuzey Afrika’da 132 yıl hüküm süren Rüstemîler Devletini kurarken diğer yandan da fikrî bünyesini inşa etmiştir. Günümüzde Kuzey Afrika, Umman ve Zanzibar’da yedi milyona yakın nüfusa sahip olan bu mezhep pek çok açıdan etüt edilmeyi hak eden bir topluluk ve bir fikir akımıdır. İbâdiyye, hicrî ikinci asra dayanan yazılı eserleri ve yüzyıllarca biriktirdiği deneyimi ile İslam dininin inanç, davranış ve siyaset esaslarının tedvini için sosyo-politik zeminin anlaşılmasında değerli verilere sahiptir. Öte yandan mezhebin her açıdan objektif olarak ele alındığını söylemek mümkün görünmemektedir. Hicrî üçüncü asrın sonlarından itibaren yazılan fırak ve makālât türü eserlerde çeşitli gerekçelerle Hâricîlik için kullanılan pek çok yerici ifade, aidiyeti iyice araştırılmadan İbâdiyye’yi teşmil edecek şekilde kullanılmıştır ve halen de kullanılmaya devam etmektedir. Burada asıl dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, ehl-i biꜤdat yahut ehl-i küfre ait olduğu değerlendirilen pek çok şahıs, düşünce veya ekolün ilmi açıdan tevsiki yapılmadan İbâdiyye’ye nispet edilmiş olabileceğidir. Bu makalede İbâdiyye’nin tarihi derinliklerine inilerek hem inanç sahasına yeni birtakım fikir veya tespitleri kazandırmak hem de mezhebin doğru bir şekilde anlaşılmasına katkı sunmak için İbâdiyye’ye nispet edilen bazı fikir, şahıs yahut alt grupların durumu ele alınmıştır. Bu amaçla temel fırak ve makālât eserleri, İbâdiyye’nin muteber klasik ve çağdaş kaynaklarıyla mukayeseli olarak kullanılmış ve İbâdiyye’ye nispeti tartışmalı olan alt grupların mezhebe aidiyeti tespit edilmeye çalışılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
33

İDER, Cengiz. "KUR’ÂN TEFSİR METODOLOJİSİNDE ŞAZ YORUMLARIN HÜKMÜ." Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, December 27, 2022. http://dx.doi.org/10.47098/bayburt-ilahiyat.1181216.

Full text
Abstract:
Allah Teâlâ’nın âyet-i kerimelerden kast ettiği anlama ulaşmak için takip edilen metodolojinin doğru olması oldukça önem arz etmektedir. Bu konuda müfessirlerin ittifak etmesinin de doğru sonuca ulaşmada önemli bir rolü bulunmaktadır. Çalışmada tefsir yönteminde bu ittifaktan ayrılıp şaz yorum yapanların hükmüne dikkat çekilmiştir. Geçmişten günümüze âyetler üzerine farklı yorumlar yapılmaktadır. Müfessirlerin ittifak ettikleri anlamın dışına çıkıp farklı bir yorum yapmak şaz kabul edilmektedir. Cumhurdan ayrılıp bir görüşte tek kalmak, görüşün sahih ve kabulden uzak olmasına sebep olmaktadır. Şaz yorum Ehl-i sünnet, Mu‘tezile, Şiâ ve farklı mezhep ve ideoloji sahibi müfessirler tarafından âyetlerin tefsirinde zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Ulemâ bu gibi görüşlerin kabul edilmediğini ittifakla beyan etmektedir. Dolayısıyla Kur’ân tefsirinde bu şaz yorumlara dikkat edip uzak durmak icap etmektedir. Yapılan bu şaz yorumların sebepleri arasında kötü emellerine ulaşma, aşırılık, mezhebî ve müfessirin bireysel ideolojisi neden olarak gösterilebilir. Kur’ân âyetleri üzerine yapılan tefsir, te’vil ve yorumların Arap dil kaideleri ve tefsir usûl kaidelerine uygun olması gerekmektedir. Aksi durumda âyetlerin asıl manasına ulaşmada ileri sürülen görüşlerin kabul edilmeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Meşhur olan görüşün bu şaz yorumlara tercih edilmesi ulemânın üzerinde ittifak ettiği konulardandır. Çalışmada âyetin zâhir anlamına muhalif bu ve benzeri görüşlerin ulemâ nezdinde kabul görmediğine dikkat çekilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
34

İDER, Saadet. "Milli Kimlik İnşasında Din Eğitiminin Gerekliliği Üzerine Bir Değerlendirme." Marife Dini Araştırmalar Dergisi, December 25, 2023. http://dx.doi.org/10.33420/marife.1329440.

Full text
Abstract:
Millet kendi içerisinde benzerlik ve bağlı olduğu değerlerde aynilik bulunan, kendisi dışındaki gruplardan bu yönüyle ayrılan insan topluluğudur. Kişilerin ya da grupların bağlı olduğu millet olgusu, içerisinde barındırdığı dil, din, ırk, tarih birliği ile bireylerin mensubiyetini milli kimlik kavramı ile ortaya koymaktadır. Milli kimlik, bireyin ve toplumun bağlı olduğu milli kültüre ve o kültürün her bir ögesine bağlılığı düzeyinde üstlendiği kolektif bir kimliktir. Tekliği birliğe dönüştürerek, ortaklık ve aidiyet vurgusu ile kişisel kimliği kolektif ruha yücelten üst bir değerdir. Milli kimlikle ilişkili olan milliyetçilik ise, birey ya da toplumun taşıdığı milli kimliğin özsel değerlerini içselleştirmesi ile ortaya çıkan, milli kimliğin pekişmiş, fikri ve hissi yoğunluğa ulaşmış halidir. Milli kimlik ve milliyetçilik kavramları aynı kökten türeyip aynı kaynaktan beslenen ancak farklı anlamları muhtevî kavramlardır. Milli kimlik, kişinin istemli ya da istemsiz şekilde edindiği, taşıdığı ve dışa vurduğu niteliksel ve durumsal bir kimliktir. Milliyetçilik ise bu niteliğin fonksiyonel hali, yani durumun dinamiğe dönüşmüş formudur.&#x0D; Milletlerin kendi varlığını kabul ettirmesi ve sürdürmesi, kendi mensuplarına kazandıracağı milli kimlikle mümkündür. Bu amaçla her millet eğitim olgusunu bir araç olarak kullanmakta ve milli kimlik inşasında eğitimin etkin gücünden yararlanmaktadır. Bu noktada din eğitimi milli kimliği inşa eden temel dinamikler arasında yerini almalıdır. Zira, milli kimliğin teşekkül ettiği kök değerler arasında din, başat unsurlardan biri durumundadır. İslam ırk, renk, dil farklılığını bizzat tesis ettiği için milletleri oluşturan bu unsurlara dikkat çekmekte ve Allah’ın kudretinin delili olarak sunmaktadır. Ancak belli bir ırkın ya da milletin üstünlük iddiası İslamın ahlak anlayışına sığmamaktadır. Irkçı nitelikteki sözde bir milliyetçiliği İslam ile temellendirmek mümkün olmadığı gibi, bilakis bu türde bir eğilim doğru referanslar üzerine kurgulanmadığı için sergilediği aşırılık geleneği ile İslamın kendisine de zarar vermektedir. Bu sebeple aşırılık ya da üstünlük gayretinde olmayan milliyetçilik geliştirme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.&#x0D; Milli kimlik, millet olgusunun ortaya çıkışından itibaren güncelliğini hiçbir zaman yitirmemiş kişisel ve toplumsal bir mesele olması itibariyle bilimsel araştırmalarda gerek dilsel ve tarihsel gerek toplumsal ve dinsel boyutuyla sıklıkla ve hassasiyetle ele alınmaktadır. Bu çalışma, günümüzde milli kimliği sarsan iç ve dış müdahalelerin gittikçe artan şiddeti sebebiyle örgün eğitimde Türk İslam kimliği özelinde din ve milliyetçilik arasındaki ilişkinin vurgulanması gerektiğine dikkat çekmektedir. Çalışma, dinin milli duygu ve anlayış gelişimindeki etkin rolü üzerine milli kimlik inşasında din eğitiminin gerekliliğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Araştırmada, dinin milli kültürün en güçlü unsurlarından biri olduğu, farklı milletlerin oluşturan çeşitliliğin ilahi kaynaklı olduğu ve dini referanslarla ifade edilen bu çeiştliliğin milli kimlik inşasında bir referans olması gerektiği ortaya koyulmuştur. Araştırma doküman analiz yöntemi ile gerçekleştirilmiş nitel bir çalışmadır. Araştırma sonunda, milli duygu ve düşünce gelişiminde dinin yer alması ve milli kimlik inşasında din eğitiminin başat rol oynaması gerektiği ortaya konulmuştur. Mevcut din öğretiminin milli değerler hakkındaki sınırlı içeriği ve milli kimliği seküler anlayış üzerine temellendirme gayreti üzerine milli kimlik inşasında dinin yeteri ölçüde yer bulduğunu, din dersinin milli kimlik inşasına doğrudan hizmet eden başat dersler arasında yer aldığını söylemek mümkün değildir. Milli kimlik inşasında din eğitimi ihtiyacının bilimsel araştırmalarda daha fazla dile getirilmesi ve örgün din eğitimi programlarının bu amaca göre yeniden geliştirilmesi ve daha işlevsel hale getirilmesi önerilmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
35

Ahmet, ÇELİK. "KUR'ÂN VE SÜNNETTE ORTAYOL, AŞIRILIK KAVRAMLARI VE MÜSLÜMANLARIN BUGÜNKÜ DURUMLARI." March 30, 2019. https://doi.org/10.5281/zenodo.2617142.

Full text
Abstract:
ÖZET Bilindiği üzere 11 Eylül 2001 yılında Amerika&#39;nın New York kentinde ikiz kulelerin yıkılmasından ve yaklaşık dört bine yakın sivilin ölümünden sonra, Batı bu olayın sorumluluğunu el-Kaide örgütüyle ilgisi olduğu iddia edilen kişilere yüklemişti. Çünkü örgütün lideri Usame bin Ladin 2004 yılında Amerika başkanlık seçimlerinden az önce yani 29 Ekim 2004 de el-Cezire kanalı ekranlarında yayınlanan sesli ve görüntülü bir kasette, olayları el-Kaide örgütünün üstlendiğini duyurmuştu. Özellikle bu tarihten başlamak üzere Batı, belki de ders alabileceği olayların arkasındaki gizli sebepleri ve gerçek failleri araştırmaksızın, İslam&#39;ın sertlik ve terörü destekleyen bir din, Müslümanların da terörist olduğunu iddia etmeye ve bunu işlemeye başladı. Ve böylelikle Batı&#39;da bir çok bilginin genel kanaati &quot;İslam şiddet dinidir&quot; şeklinde teşekkül etmeye başladı. O günden sonra bu kişiler bilerek veya bilmeyerek sürekli Müslümanlara ve İslam&#39;a saldırır oldular. Bunun neticesi olarak da Batılılar İslam ve Müslümanların aleyhinde zalim bir kampanya başlattılar ve peşine de Afganistan ve Irak işgalleri geldi; Taliban ve Saddam rejimleri yıkıldı ve o günden sonra başta Amerika olmak üzere Müslümanlar, günlük hayatlarında birçok tehlikeye maruz kaldılar. Bu çalışmamızda biz, Amerika&#39;nın gerçek etkenlerini araştırmadan özellikle yukarıdaki olayları bahane ederek Orta Doğu bölgesine yaptığı açık ve seçik işgalin sebeplerinin ayrıntılarına girmeyeceğiz. Kitap ve Sünnetten deliller getirerek İslam&#39;ın her şeyde orta yolu tercih ettiğini, her türlü aşırılık ve şiddetten uzak olduğunu açıklamaya çalışacağız ve Batı&#39;nın iddia etmiş olduğu görüşlerin gerçekten yoksun sırf bir iftira olduğunu kanıtlamaya gayret edeceğiz. 􏰘􏰜􏰵
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
36

Kalkan, Mehmet Talha. "KADINSILAŞAN TOPLUM: XVII. YÜZYIL İSPANYA’SINDA ERKEK OLMAK." Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, September 23, 2024. http://dx.doi.org/10.29029/busbed.1483902.

Full text
Abstract:
XVII. yüzyıl İspanya’sında patlak veren gerileme tartışmaları yüzyılın ilk yarısından itibaren birçok yazarın ilgili konuyla alakalı fikirlerini içeren eserlerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Birçok İspanyol yazar, monarşinin karşı karşıya kalmış olduğu kriz sürecini göz önüne alarak geçmiş hüküm sürmüş ve bir süre sonra yıkılmış tüm krallıklar gibi İspanya’nın da eski gücünden uzaklaşarak gerilemeye başladığı düşüncesini benimsemiştir. Monarşinin içerisinde bulunduğuna inanılan gerilemenin olası nedenlerini de bulmaya çalışan bu yazarlar, çok farklı görüşler ortaya koymuşlar; İspanyol erkeklerinin eski kimliklerinden uzaklaşmaları ve kadim değerlerini ve erdemlerini muhafaza etmemeleri ciddi sorunlar olarak görmüşlerdir. Daha da önemlisi erkeklerin İspanyol toplumu tarafından kendilerine verilen sorumlulukları yerine getirmemeleri, aile kurmaktan kaçınmaları, başta tembellik, aşırılık ve lüks tüketim bağımlılığı olmak üzere kötü alışkanlıkları benimsemeleri, asker olmaktan veya tarlada çalışmaktan imtina etmeleri, kıyafetlerine dikkat etmeleri ve çalışmadan para kazanmak istemeleri gibi durumlar erkeklere yönelik eleştiriler içerisinde yer almış ve bu eleştiriler vasıtasıyla onların kadınsılaştığı/efemine hale geldiği vurgusu yapılmıştır. Günden güne hem fiziksel hem yaşayış tarzı olarak daha fazla kadına benzetmekle suçlanan İspanyol erkeklerinin mevcut durumu da toplum nezdinde büyük bir erkeklik krizi yaşandığının göstergesi olmuş ve yaşanan gerilemenin başlıca nedenleri arasında erkeklik anlayışının değişmesi yer almıştır. İşbu çalışma da İspanyolların yaşadıklarına inanmış oldukları gerileme süreci ile efemine hale geldiklerini ileri sürdükleri ve her türlü erdemi ve iyi alışkanlığı unutmakla suçladıkları İspanyol erkekleri arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmayı amaçlamıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
37

Duman, Özlem Deniz. "Dijital Medyada Nefret Söylemi: “6284 Sayılı Kanun” Örneği." Akdeniz Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, October 25, 2024. http://dx.doi.org/10.33708/ktc.1503165.

Full text
Abstract:
Yeni iletişim teknolojilerinin ve yeni medyanın büyük hızla gelişmesinin yanı sıra anonimlik ve hareketlilik özelliği nefret söyleminin küresel ölçekte büyümesine ve zahmetsiz hale gelmesine yol açmıştır. Özellikle nefret söyleminin artmasında ciddi bir öneme sahip olan internet, yeni medyanın her geçen gün katlanarak büyümesine ve aşırılık yanlısı kişi veya grupları etkisi altına almasına neden olmuştur. Nefret söylemi, “Bir kişi veya bir grup insana doğuştan gelen veya algılanan birtakım özelliklerinden dolayı önyargılı, düşmanca, kötü niyetli konuşma, yazma ve davranış olarak” tanımlanmaktadır. Bu araştırmada yeni medyadaki nefret söyleminin “6284 Sayılı Kanun” örneği üzerinden değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda araştırmanın temel amacı YouTube ekseninde, 6284 Saylı Kanun çerçevesinden nefret söylemini tespit etmektir. Araştırmanın kuramsal temeli Teun A. van Dijk’in söylem teorisine dayanmaktadır. Araştırmanın bulgularını, Mart 2023-Temmuz 2023 tarihleri arasında “6284 Sayılı Kanun” anahtar kelimesinden hareketle yeni iletişim uygulamalarından biri olan YouTube’daki kullanıcı yorumları oluşturmaktadır. Mevcut tarih aralığında 6.075 gönderi analiz edilmiş ve bu gönderiler içerisinden 659 adet paylaşım nefret söylemi kapsamında değerlendirilmiştir. Kullanıcı yorumları nitel araştırma tekniği kapsamında yer alan içerik analizi ve eleştirel söylem çözümlemesi yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre, kullanıcı yorumlarının analizinde kategorik bağlamda %38 oranıyla abartma/yükleme ve çarpıtmanın diğer kategorilere oranla daha fazla olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir kategori olan küfür/hakaret/aşağılama ise %26 oranıyla ikinci sırada yer almıştır. Yorumlarda özellikle cinsiyetçi ve dinsel bir nefret söyleminin ön plana çıktığı ve yoğunlaştığı belirlenmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
38

Öz, Nedim. "Erdemli Toplumun Temel Dinamikleri-1." Kilis 7 December University Journal of Theology, December 20, 2024. https://doi.org/10.46353/k7auifd.1517585.

Full text
Abstract:
Dini ve ahlaki değerlerle erdemler bireyler ve toplumsal hayat için kaçınılmaz bir öneme s ahiptir. Değerler genellikle beğenilen, inanılan, arzu edilen ve yararlı görülen şeyleri gösteren ölçülerdir. Bu yüzdendir ki, her birey ve toplumun davranışları muhakkak surette bir “değer” veya “erdem” ile ilişkilidir. Her hangi bir kişi “doğru” olmaya çalışıyorsa bu, doğruluğu bir değer olarak görmesindendir. Çünkü insan, fıtrat olarak selim bir tabiat ile din ile ahlaki ilkeleri kabul etmeye eğilimli ve huzurlu bir ortamda yaşamaya yatkın bir yapıda yaratılmıştır. Kâinat içerisindeki varlıklar arasında önemli bir mevkiye sahip olan insan, kendisi ve kâinatla olan ilgisi açısından yaratıcısının isteklerine göre hareket ettiğinde evrende olması gereken yerde bulunmuş ve dengesini korumuş olmaktadır. Başka bir ifadeyle o bu yürüyüşüyle “erdemli bir insan” olmaktadır. Ne yazık ki modernite, sekülerleşme ve postmodernizm gibi akımlar ve süreçler, insanın içinde yaşadığı dünyada ahlaki müphemliğin egemen olduğu bir yaşam evreni yaratmış ve böylece ahlaka dayalı yaşantıya büyük zarar vermiştir. Artık toplumsal evrende sabit olan, gizli, örtülü hiçbir şeyin kalmadığı; her şeyin alabildiğine esnek, akışkan, serbest, görünür ve orta yerde olmasına neden olduğu ilgili süreçlerin, söz konusu evreni yaratırken yıktığı ilk duvarlardan biri ise din olmuştur. Din duvarının yıkıldığı yerde zemin kayganlaşmakta, ilke yerini ilkesizliğe, güven yerini güvensizliğe, adalet yerini bir biçimde zulme terk etmektedir. Bunun sonucunda ise hakikat ve gerçeklik gibi ilkelerin içi boşaltılmakta ve insan için hayati önemi bulunan, ıskalanması mümkün olmayan “anlam” buharlaşmaktadır. Anlamın buharlaşmasıyla birlikte ahlaki ilkeler toplumdan dışlanmakta ve insanlar arasındaki sosyal ilişki ve bağlar pamuk ipliğine dönüşmektedir. İşte bu yüzdendir ki, bu çalışma Nahl suresi 90. ayet çerçevesinde erdemli bir toplum için gerekli görülen adalet, ihsan ve akrabaya yardım etmeyi, aynı şekilde erdemli bir toplum oluşturmada engel olarak görülüp Allah tarafından yasaklanan fahşa, münker ve bağy’i literatür taraması yöntemi ile ele almaktadır. Çalışmada bundan hareketle, üç erdem ya da ilkenin emredilmesi ile yine erdemli bir toplumun teşkil edilip yaşatılmasına engel olan üç yasak çerçevesinde erdemli bir toplumun nasıl tezahür etmekte olduğu analiz edilmektedir. Çalışmanın amacı, belli erdemlere uyulup, bazı kötülüklerden kaçınılması halinde ideal bir toplumun hayal olmadığını ortaya koymaktır. Toplumsal yaşamın aktif üyeleri olan bireyler, aileden başlayarak eğitim ve diğer bütün toplumsal kurumlar aracılığı ile bu üç emredilen ve üç yasaklanan prensip çerçevesinde sosyalleşmesini tamamlarsa, erdemli kişi olma imkânı elde edebilir. Diğer bir deyişle kendisi için ve çevresi için adaleti işleten, bütün mahlûkata ihsanda bulunan ve özellikle akrabayı kollayan, görüp gözeten kişiler, iyilik ve diğerkâmlığı karakter haline getiren erdemli insan olma ideali ile hareket etmiş olur. Aynı şekilde birey ve topluma zarar veren ya da kötülüğün ve bencilliğin sıradanlaşarak yaygınlaşmasına neden olan her türlü aşırılık, kötülük ve haddi aşma davranışından kaçınan bu kişiler erdemli bir ortam oluşumuna katkı sunarlar. Bu itibarladır ki ilgili ayet, Müslümanların bu ilkeleri içselleştirmek suretiyle sekülerizmin büyüsüne kapılan insanlara somut örnekler sunmalarını istemektedir. Sonuç olarak ilgili ayet erdemli bireyler erdemli bir toplumun oluşmasını, erdemli toplum da aynı şekilde erdemli bireylerin toplum içerisinde yeniden inşa edilmesini sağlamış olacaktır. Böylece imaj değil hakikat ortaya çıkar, din metalaştırılmaz ve her şeyin mübah olduğu bir dünyada yaşanmaz. Tam aksine herkesin hakkının verildiği adalet, işlerin iyilikle ve nitelikli bir şekilde yapıldığı ihsan ile toplumdaki bireylerin birbiriyle yardımlaşması sağlanırken; birey ve topluma zarar veren her tülü aşırılık, kötülük ve azgınlık da yok olur ya da azalmış olur. Böylece erdemli yaşayışın ön planda olduğu bir dünya kurulur ki, bundan bütün mahlûkat bu kurulan düzenden olumlu yönde etkilenir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
39

DEMİR, Recep. "The Case of Jealousy and Its Penalties in Anatolian Tales." Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, April 25, 2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1272426.

Full text
Abstract:
Masal türü ve masal anlatma geleneği; Türk halk edebiyatı, Türk folkloru ve Türk kültürü açısından önemli bir alan kabul edilmektedir. Çocukların ninni ile birlikte ilk kez karşılaştıkları edebi tür olan masallar; olağanüstü kişi ve olayların anlatıldığı, genellikle hayali zaman ve mekânda vuku bulan, topluma ait kültürel veriler barındıran, eğlendirirken aynı zamanda eğiten ve öğreten metinlerdir. Bireyin toplumun beklentileri doğrultusunda yetiştirilmesinde önemli katkısı olan masallar, küçük yaşlardan itibaren çocuklara değer eğitimi veren edebi metinlerin başında gelmektedir. Öncelikli tüketicisi çocuklar olan masallar aynı zamanda iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın mücadelesine de sahne olmaktadır. İyinin kötüye, doğrunun yanlışa karşı gösterdiği çaba metinlerin sonunda genellikle iyi ve doğrunun zaferiyle noktalanmaktadır. Suç işleyen ve kötülük yapanlar ise masaldaki adalet algısı doğrultusunda cezalandırılmaktadır. Günümüz hukuk sisteminde var olan yasa-hâkim ilişkisi, masal dünyasında “Türün gereklilikleri (yasa)-anlatıcı (hâkim)” şekline bürünerek kendi içerisinde adalet sistemini oluşturmuştur. Masallarda kötülük yapan veya suç işleyen kahramanlara, türün genel kaideleri dahilinde anlatıcının kişilik özelliklerine, karakterine ve kararına uygun ceza verilmektedir. Anadolu masallarında tespit edilen ve masalların büyük çoğunluğunda ölüm ile cezalandırılan suçlardan biri kıskançlık olmuştur. Kıskançlık, gerçek hayatta değerlendirildiğinde bir suç unsuru olarak görülmemekle birlikte masallarda işlenen birçok suçun oluşmasında temel sebeptir. Masal metinlerinde genellikle “anormal kıskançlık” ile karşılaşılmaktadır. Bu tür kıskançlıkta birey, kaybetmekten korktuğu şeyi saplantı haline getirir. Bu durum aşırılık, şiddet ve saldırganlık gibi istenmeyen davranışlara yol açar ve kahramanı suça yönlendirir. Masal ahlakı açısından tasvip olunmayan davranışlar sergileyen kahraman da yine masal içi adalet sistemine göre cezalandırılmaktadır. İşlenen benzer suçlara verilen cezalar masaldan masala büyük değişiklikler göstermektedir. Belirlenen eş metinlerde (varyantlarda) cezaların çeşitlilik göstermesinde anlatıcının kişilik özellikleri rol oynamaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
40

Ünal, Safa, and Mehmet Kara. "İslami Bağlılık ve İsraf Anlayışının Tüketici Davranışlarına Etkisi: Yozgat İli Örneği." Turkish Research Journal of Academic Social Science, December 23, 2024. https://doi.org/10.59372/turajas.1535473.

Full text
Abstract:
Tüketim, tarihin her döneminde kişilerin hayatlarında yer almıştır. İnsanların hayatlarını idame ettirebilmesinin basit bir yöntemi şeklinde tanımlanan tüketim, kişilerin ihtiyaçlarının karşılanması anlamıyla ortaya çıkmışsa da modern tüketim bu durumu farklı noktalara taşımıştır. Tüketim kültürünü, sürekli bir şekilde teşvik eden sistem, adeta tüketmeyi de tükettirmektedir. “Tüketici odaklı” olan modern tüketim kültüründe, kültürel değerler ve dini inanışlar, satın alma sürecinde bireylerin sahip olduğu tüketim yapılarına etki etmektedir. İslami bağlılık, kişilerin hayatlarının şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir. Bu noktadan bakıldığında İslami bağlılığı olan tüketiciler üzerinde incelemeler yapılması oldukça önemli bir hal almıştır. İslam dininde aşırılık yerine kanaat etmek, şükretmek vardır. Tüketim ve İslami bağlılık kavramları anlamları açısından birbirlerine zıt kavramlardır. Ancak Muhafazakâr kesim olarak ifade edilen İslami bağlılığa sahip insanlar ile modern tüketim kültürü iç içe geçmiş bir haldedir. Helal sektöründe ilk akla gelen gıda ürünleri olsa da artık bu pazar gıda sektörünün çok daha ötesinde sağlık ürünleri, temizlik malzemeleri, kozmetik ürünler ve tıbbi cihazların yanında pazarlama, paketleme, lojistik, markalaşma, finans, turizm gibi hizmet sektörünü kapsayarak oldukça gelişme göstermiştir. Gerekenden fazla tüketim yapmak İslam dinine göre israftır ve uygun görülmemektedir. İslam dininde dikkat edilmesi gereken durum maksadına uygun tüketim yapmaktır. Günümüzde artarak devam eden tüketim anlayışı ile İslami bağlılık arasında zıtlık gün geçtikçe artmaktadır. Aşırı tüketen insan, asla tatmin olamayarak tüketimi daha çok arzulamaktadır. Oysa İslam dini her konuda neyin helal neyi haram olduğunu belirlemiş doğal kaynakların ne derecede tüketilmesi gerektiğinin yolunu çizmiştir. Yapılan bu çalışmada, Tüketim olgusuna etki eden dini değerler, bireyin tüketim kalıplarını ne yönde şekillendirirler sorusuna cevap aramaya çalışılmış, özellikle İslami bağlılık düzeyine göre tüketicilerin sahip oldukları demografik özellikler çerçevesinde nasıl davrandıklarını ortaya koymak amaçlamaktadır. İsraf anlayışının, tüketime etkisi ve doğal olarak ekonomiye etkisi ayrıca irdelenmektedir. Araştırma Yozgat ilinde seçilen örneklem üzerinden gerçekleştirilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden, odak grup çalışmaları ile veriler elde edilip değerlendirmeler yapılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
41

SARAÇ, Hakan. "Türk Siyaset Dilinin Sembolleri: Renkler (Kültürel, Semantik ve Tarihsel Bakış)." Mavi Atlas, July 20, 2022. http://dx.doi.org/10.18795/gumusmaviatlas.1119228.

Full text
Abstract:
İnsan yaşamının her alanında renklerin kullanımına rastlamak mümkündür. Soyut düşünce ve kavramlarla ilişkilendirilen renkler sanatta, edebiyatta, dilde, dinde ve hayatın diğer alanlarında sembolleştirilerek yeni anlam ve özellikler kazanmıştır. Sembol anlam taşıma kapasiteleri ve hatırda kalıcı etkiye sahip olmaları renkleri izahı ve idraki zor olan olay, duygu ve düşüncelerin ifadesi yapmıştır. Böylelikle, insan yaşamına dair sevinç, mutluluk, heyecan, gençlik, güzellik, yas, öfke, savaş ve zafer gibi kavramlar renklerle anlatılır olmuştur.&#x0D; &#x0D; Dünyayı ve insan hayatını güzelleştiren ve süsleyen renklerin etkinliğinin görüldüğü alanlardan birisi de siyaset meydanıdır. Öyle ki siyasi bir olay, fikir ve ideolojinin ifade edilmesinde renklerin rolü azımsanmayacak kadar çoktur. Nitekim, temiz, dürüst ve ahlaklı siyasetin sembolü “ak” iken, kötü, kirli ve utanç dolu bir siyasetin ifadesi “kara” renktir. Siyasi görüş ve ideolojiler de renklerde hayat bulur: Komünizm “kırmızı/kızıl”la, faşizm ise “siyah”la bağdaştırılır. Türk siyasetinde ikili ilişkilerin durumu ve gidişatı trafik ışıklarına benzetilerek renklerle dile getirilir: “Kırmızı ışık, yeşil ışık ve sarı ışık (yakmak).” Bunun dışında, siyasilerin söylemlerinin inandırıcılığını artırmak ve hedef kitlelerini etkilemek için “renkli” ifadelere başvurdukları görülür: “Kızılca kıyamet, karalamak, alnının akıyla, kızıl komünist, mavi vatan” vb. &#x0D; &#x0D; Bu çalışmada Türk siyaset dilinde sembollerin ifadesi olan renklerin anlam ve özellikleri konu edilmektedir. Çalışmanın amacı ise, Türk siyaset dilinde zikredilen “renkli” ifadeleri belirlemek ve bu ifadelerde geçen renklerin siyaset arenasında kazandığı sembol (metaforlu ve metonimli) anlamların ortaya konulmasıdır. Bu hedef doğrultusunda, söz konusu ifadelerin belirlenmesi için gazetelere başvurulmuştur. Tahlili yapılmak üzere seçilen “renkli” ifadeler ve renk adları tarihsel, kültürel ve anlam bilimsel açılardan incelenmiştir. İnceleme neticesinde, Türk siyaset dilinde 11 farklı renk adıyla 40 adet kalıplaşmış ifadenin kullanıldığı tespit edilmiştir. Türk siyaset dilinde söz konusu renklerin doğruluk, erdem, başarı, tehlike, uyarı, devrim, aşırılık, şiddet, bayrak, İslam, asker, güç, teslimiyet, doğa ve barış gibi sembol anlamlar taşıdığı saptanmıştır. Gerçekleştirilen analizden elde edilen bilgi ve bulgular çalışmanın sonunda derlenmiş ve değerlendirilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
42

KARADUT, İsmail Cem. "Militant Democracy Concept Regarding the Discord Between Democracy and Populism." Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, August 8, 2023. http://dx.doi.org/10.14782/marmarasbd.1247830.

Full text
Abstract:
Meşruiyet kaynağını halktan alan ve klasik Lincoln formülünde özetlendiği üzere “halkın, halk&#x0D; tarafından, halk için yönetimi” olan demokrasi, kuşkusuz en istenir ve ‘popüler’ yönetim biçimidir.&#x0D; Keza halkı öne çıkaran popülizm ise, demokratik yolları ve araçları kullanmakla birlikte, antidemokratikliği kabul edilen bir siyaset tarzı, bir ideoloji ya da siyasal bir stratejidir. Popülizmin ne&#x0D; olduğu ya da nasıl tanımlanması gerektiği hakkında çokça tartışma ve yaklaşım varken, onun ne&#x0D; olmadığı konusunda böylesi bir tartışma bulunmamaktadır zira popülizm kendisini halkın tek ve&#x0D; gerçek temsilcisi görmesi nedeniyle demokrasinin en önemli varlık koşullarından olan çoğulculuğa&#x0D; açıkça karşıdır. Temsili siyaseti fazlasıyla karmaşık ve akıl bulandırıcı, kendisini basit ve dolaysız&#x0D; gören popülizm(ler) yine de “gönülsüz bir biçimde siyasaldır” ve demokratik düzen(ler)in getirdiği&#x0D; olanaklardan faydalanmaktadır. Bu çalışmada, ilkin demokrasi ve popülizm arasındaki sorunlu ilişki,&#x0D; ikinci olarak faşizm ve popülizm arasındaki soykütüksel bağ(lantı)lar ele alınmıştır. Üçüncü olarak&#x0D; ise, 1930’ların faşizmine karşı bir önlem olarak ortaya atılan militan demokrasinin “ıslah edilmiş&#x0D; faşizm” ve “yozlaşmış demokrasi” şeklinde de ‘teşhis’ edilen güncel popülizme karşı bir kuramsal ve&#x0D; kılgısal bir tedbir olarak düşünülüp düşünülemeyeceği ilgili literatürün taranması yöntemiyle ve güçlü&#x0D; demokrasi, anti-popülizm ve sağ popülizme karşı sol popülizm gibi kavramsallaştırmalar da dikkate&#x0D; alınarak tartışılmıştır. Sonuç olarak, popülizmin nasıl kavrandığı ve tanımlandığı onun demokrasi&#x0D; karşısındaki duruşuyla beraber demokratik kurallar içerisinde ona karşı kullanılan demokratik araçları&#x0D; ve mücadeleyi de biçimlendirmektedir. Ek olarak, bu iki kavram arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri&#x0D; belirleyen diğer bir faktör, içinde bulunulan tarihsel çağdaki siyasal toplu durumdur. Denilebilir ki,&#x0D; 21. yüzyılın dünyası, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkan, demokrasiye ve demokratik&#x0D; rejimlere yönelik duyulan iyimserliğe sahip değildir; bu yüzden demokrasiyi anti demokratik ve aşırılık&#x0D; yanlısı hareketlere karşı, demokratik sınırlar dahilinde ve yine demokrasi adına koruma hassasiyeti&#x0D; artmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
43

Sevde, Hilal Çelik. "Hadislere Göre Duyguların Eğitimi." 5 (Eylül/September 2022) (September 20, 2022): 3–29. https://doi.org/10.5281/zenodo.7090800.

Full text
Abstract:
Sosyal bir varlık olan insan s&uuml;rekli d&uuml;ş&uuml;nme ve hissetme halindedir. İnsanı harekete ge&ccedil;iren bu zihinsel ve duygusal faaliyetler onun &ccedil;evresiyle iletişimini sağlamaktadır. Zihinsel s&uuml;re&ccedil;lerin merkezi akıl iken duygusal s&uuml;re&ccedil;lerin merkezi kalptir. Kalp, yaratılış itibariyle b&uuml;t&uuml;n duyguları b&uuml;nyesinde barındırmaktadır. Bunların i&ccedil;erisinde; sevgi, nefret, &ouml;fke, h&uuml;z&uuml;n, merhamet, korku&hellip; gibi bir&ccedil;okları yer alır. İnsanın her bir duyguya ihtiyacı vardır.&nbsp; Duygular ortaya &ccedil;ıkış şekillerine g&ouml;re iyi ve k&ouml;t&uuml; olmak &uuml;zere ikiye ayrılır. B&uuml;t&uuml;n duygular &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml; olduğu s&uuml;rece iyi, aşırılık boyutuna ulaştığı s&uuml;rece de k&ouml;t&uuml; olarak kabul edilmiştir. Her duygunun bir g&ouml;revi ve &ouml;l&ccedil;&uuml;s&uuml; bulunmaktadır. Bazen duygular kontrol dışı kalıp amacı dışında ve aşırı bir şekilde kullanıldığında kişisel ve toplumsal sorunlara neden olabilmektedir. Bu sorunların en aza indirilmesi ya da yok edilmesi ancak duyguların eğitilmesi sonucunda ger&ccedil;ekleşebilmektedir. Duygu eğitimi, diğer b&uuml;t&uuml;n eğitimler kadar &ouml;nemli olup kişinin duygularını tanımasına olanak sağlamaktadır. &Ouml;ğrenilen hisler sayesinde kalp ve zihin işbirliği ile daha isabetli kararlar alınabilir ve toplumsal iletişim sağlıklı bir şekilde s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilir hale gelmektedir. Ras&ucirc;lullah (s.a.v) beşer olma kimliğiyle hislerini en g&uuml;zel şekilde yaşamış, peygamber olma kimliğiyle de duyguların sınırlarını bildirmiştir. Bu makalede, amellerin vuku bulmasında b&uuml;y&uuml;k payı bulunan duygular hadisler &ouml;zelinde ele alınarak incelenecektir. Ayrıca duygular sayı itibariyle &ccedil;ok fazla olduğundan &ouml;ncelik verilen bazı duygulara değinilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
44

KÖSALI, Suzan Ezgi, and Fuat AKSU. "AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN KARŞITLIĞI VE AŞIRILIKÇI SAĞ: YUNANİSTAN VE ALMANYA ÖRNEĞİ." Yönetim Ekonomi Edebiyat İslami ve Politik Bilimler Dergisi, December 14, 2022. http://dx.doi.org/10.24013/jomelips.1197689.

Full text
Abstract:
Avrupa’da son yıllarda güçlendiği ifade edilen aşırılıkçı sağ hareketlerin köklü bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir. Bugünün koşullarında ise gerek Avrupa Birliği kurumlarında gerekse üye devletlerin günlük siyasetlerinde yaşanan politik tıkanmışlığın yabancı karşıtı ve aşırılıkçı sağcı hareketlerin söylemlerine süreklilik kazandırdığı gözlemlenmektedir. AB ülkelerindeki aşırılıkçı sağcı hareketlerin birbirinden farklı özellikler taşıdığı görülse de göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığında birleşen ortak bir söylem birlikteliğiyle hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Söylem düzeyinde gözlemlenen aşırılıkçı tutumun şiddet eylemlerine dönüşüp dönüşmediğinin incelenmesi ihtiyacından hareketle 1990 yılından itibaren Avrupa ülkelerinde aşırılıkçı sağcı şiddet ve terör eylemlerinin istatistiklerinin yer aldığı RTV (Right-Wing Terrorism and Violence) veri seti analiz edilecektir. RTV verileri üzerinden yapılacak bu inceleme ile aşırılıkçı sağcı şiddetin zaman içerisindeki dönüşümünü, aşırılıkçı sağ şiddet eylemlerinin artış gösterdiği yönündeki genel algıyı ve seçilen AB ülkelerinde eylemlerini sürdüren aşırılıkçı sağcı grupların arasındaki farklılıkları anlamak mümkün olacaktır. Çalışmada, son yıllarda aşırılıkçı sağ şiddet eylemlerinin en fazla gerçekleştiği Yunanistan’da Altın Şafak Partisinin ve Almanya’da İmparatorluk Vatandaşı Hareketinin eylemleri üzerine değerlendirmelerde bulunulacak ve doğrudan kitlesel göç hareketliliğiyle ilişkilendirilen bu eylemlerin arka planında yer alan temel sebepler ele alınacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
45

Önder, Begüm Aylin, and Nur Emine Koç. "ALGORİTMİK TOPLUMLARDA YAPAY ZEKÂ İLE DEZENFORMASYON: SİYASİ LİDERLER ÜZERİNE BİR ANALİZ." Turkish Online Journal of Design Art and Communication, May 19, 2024. http://dx.doi.org/10.7456/tojdac.1464241.

Full text
Abstract:
ALGORİTMİK TOPLUMLARDA YAPAY ZEKÂ İLE DEZENFORMASYON: SİYASİ LİDERLER ÜZERİNE BİR ANALİZ ÖZ Bu çalışma, özellikle toplumsal çalkantıların başrol oynadığı seçim dönemlerinde algoritmik toplumların propaganda faaliyetlerinde hükümetlerin ve aşırılık yanlısı grupların yapay zekâ, büyük veri ve algoritmalarla ürettikleri propaganda görsellerini analiz etmektedir. Çalışmanın odak noktası bu görsel modellerin dezenformasyon süreçlerine katkısıdır. Bu bağlamda örneklem, Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanı Donald Trump için yapay zekâ görüntü modelleri ile üretilen dezenformatif görsel ve videolardan oluşmaktadır. Ayrıca, Türkiye'de merkez sol siyasi yelpazede yer alan Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu için üretilen ve sosyal medyada yayılan dezenformatif görsel ve videolardan oluşmaktadır. Söz konusu üretilen görsel içerikler araştırmacılar tarafından betimsel analiz yöntemi ile analiz edilmiş ve yapay zekâ destekli bu görsellerin doğruluğu tespit edilerek etik ve mahremiyet açısından değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı ise, yapay zekâ ile üretilen görsellerin seçim süreçlerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu anlamak ve bu teknolojilerin fayda ve zararlarını ortaya koymaktır. Ayrıca kullanıcıların dezenformatif ve manipülatif bilgileri doğru okuyabilmelerine katkı sağlayarak literatüre yeni bir katkı sunmayı hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Algoritmik Toplum, Yapay Zeka, Dezenformasyon, Görsel Tasarım, Etik. DISINFORMATION WITH ARTIFICIAL INTELLIGENCE IN ALGORITHMIC SOCIETIES: AN ANALYSIS OF POLITICAL LEADERS ABSTRACT This study analyses the propaganda visuals produced by governments and extremist groups with artificial intelligence, big data, and algorithms in the propaganda activities of algorithmic societies, especially during election periods when social turmoil plays a leading role. The focus of the study is on the contribution of these visual models to disinformation processes. In this context, the sample consists of disinformative images and videos produced with artificial intelligence image models for Donald Trump, the former President of the United States of America. Furthermore, it consists of Kemal Kılıçdaroğlu, the former leader of the Republican People's Party (CHP), a center-left political spectrum in Turkey, and disseminated on social media. The visual contents produced in question were analyzed by the researchers with descriptive analysis method and these artificial intelligence-supported visuals were evaluated in terms of ethics and privacy by determining the accuracy of these visuals. The study aims to understand how the visuals produced with artificial intelligence have an impact on the selection processes and to reveal the benefits and harms of these technologies. It also aims to make a new contribution to the literature by contributin. Keywords: Algorithmic Society, Artificial Intelligence, Disinformation, Visual Design, Ethics.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
46

CANTAŞ, Azime, and İhsan KOLUAÇIK. "Kötülüğün sineması, yıkıcı bir sinema: yeni aşırıcılık." ARTS: Artuklu Sanat ve Beşeri Bilimler Dergisi, September 10, 2023. http://dx.doi.org/10.46372/arts.1324781.

Full text
Abstract:
Çağdaş toplumların eleştirel teorileri, büyük bir dönüşümün olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak bu çağdaş geçiş, eleştirel olmayan kuramların çoğunda özgürleştirici bakış açılarıyla ele alınırken, eleştirel kuramlarda, sanat ve bilim alanlarını etkileyen toplumsal kriz olarak değerlendirilmiştir. Sinema çağdaş toplumsal krizi, şiddeti ve kaosu yansıtmada diğer tüm sanat biçimlerini geride bırakmıştır. Günümüzde modern sinemada, gerçekliğin sinemayla kendini onarmaya çalıştığı ve gerçekliğin yanlış bir izlenimini yarattığı, karakterlerin, konuların ortadan kaldırıldığı, yalnızca şiddetin aşırı temsillerinin sapkın yanılsamaları, şok edici ve kışkırtıcı bir şekilde bırakıldığı kurgusal bir evren sunulmaktadır. Bu makale, bu analizi bir başlangıç noktası alarak, dönüşümü, şiddet ve cinselliğin aşırı net temsillerini içeren büyüyen bir film grubunu tanımlamak için kullanılan bir terim olan “yeni aşırıcılık”ın filmsel temsillerindeki sonuçlarına odaklanmaktadır. Şiddet, beden ve cinsellik temaları üzerinden mevcut yönetmenlerin, modern bireye ve modern egemenlik biçimlerine yönelik tabularına saldırdığı tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
47

ÇOLAKOĞLU, Seda. "Aşırı Sağ Terör Gruplarında Kadınlar: Geleneksel Rollere Meydan Okuyan Kimlikler." Bingöl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, March 24, 2023. http://dx.doi.org/10.33399/biibfad.1253156.

Full text
Abstract:
Geleneksel terörizm çalışmalarında failler ve eylemleri eril bir çerçevede ele alınmaktadır. Bu durum literatürün önemli bir kısmında terörist olanın sadece erkek olduğu algısının hâkim olmasına neden olmuştur. Özünde klasik savaş anlatılarına dayanan bu tezahürler; barışçıl, kırılgan ve savaşlardan korunması gereken kurban kadın profiline karşı; savaşçı, cesur, kadını koruyan erkek profili algısı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devam etmesine imkân tanımıştır. Böylelikle bu mevcut algı birçok kültürde kadının şiddete ve terörizme kanalize olamayacağı şeklindeki cinsiyetçi algıyı şekillendirmiştir. 9/11 terör saldırılarından sonra benzer bir bakış açısı aşırıcılık ve radikalleşme konularında da yaşanmıştır. Kişilerin radikalleşmesine, örgütlere kanalize olmasına imkân tanıyan hususlar arasında birçok faktör ele alınmasına rağmen cinsiyet, toplumsal cinsiyet sıklıkla ihmal edilmektedir. Fakat uluslararası siyaset arenasında “kadınların nerede” olduğu sorusunun yanıtlarını arayan feminist akademisyenler, en nihayetinde toplumsal cinsiyet algılarını adeta yapısöküme uğratan, terörist stratejiyi benimseyen kadınları gün yüzüne çıkarmanın önemi üzerinde durmuştur. Her ne kadar akademik yazında yeteri kadar araştırma konusu olmasalar da coğrafi bir sınır olmadan etnik bölücü, Marksist-Leninist, dini temelli, ekoterörizm ve aşırı sağ gibi çok çeşitli gruplarda terörizme bulaşan kadınlar yer almaktadır. &#x0D; Eril, beyaz ırkçı, Yahudi, Müslüman ve yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtı gibi çeşitli ideolojilerle hareket eden ve Batı dünyasında gittikçe artan eylemleriyle göze çarpan aşırı sağcı yapıların ideolojilerinin bir ayağında da kadın düşmanlığı yer almaktadır. Kadın düşmanı ve anti-feminist söylemlerine rağmen birçok kadının çeşitli rollerle aşırı sağcı örgütlerde yer aldığı görülmektedir. Toplumsal cinsiyet ve terörizmin kesişimselliğini belirgin bir şekilde kabul eden bu araştırma açıkça şu soruları yanıtlama gayesi gütmektedir: “Anti-feminist, kadın düşmanı aşırıcı sağcı yapılarda kadınlık ne ifade etmektedir?” “Kadınlar bu yapılarda hangi rollerde yer almaktadır?”. Anti-feminist, anti-toplumsal cinsiyet, kadın düşmanlığı anlatıları yalnızca erkeklerin radikalleşmesine ve teröre kanalize olmasına hizmet etmekle kalmamaktadır. Söz konusu bu çalışma, feminist merak ve Eleştirel Terörizm Çalışmalarının kesişim noktasından esinlenerek terörizm sorunsalını kadın ve toplumsal cinsiyet merkezinde ele almaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
48

BENRAS, Mahmoud. "İBADİYYE MEZHEBİ VE GİZLİLİK DÜŞÜNCESİ (TAKİYYE)." Kilis 7 December University Journal of Theology, November 28, 2022. http://dx.doi.org/10.46353/k7auifd.1173175.

Full text
Abstract:
Hariciyye’nin bir alt kolu olan İbadiye, temelde bazı sosyo-politik sebeplerle kendini yenileyerek günümüze kadar varlığını sürdürebilen az sayıdaki İslâm mezheplerinden biridir. Günümüzde İbadiyye mezhebi doğuda Umman Sultanlığı, batıda Kuzey Afrika ve Tanzanya gibi farklı coğrafyalara yayılmış durumdadır. Orantısal olarak değerlendirildiğinde İbadiler ile ilgili yapılan araştırmaların diğer mevcut ve mensubu kalmamış mezheplere nispetle daha az olduğu görülmektedir. Bu durum mezhebin sahada yeteri kadar bilinmemesine hatta yanlış bazı değerlendirmelerde bulunulmasına sebep olmaktadır. İbadiyye, hicri birinci yüzyılda meydana gelen ve özellikle Büyük Fitne olayları diye anılan Sıffin Savaşı ve sonrasındaki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan dinî bir gruptur. Bu grup ilk dönemde Haricilerin yanında yer alırken süreç içerisinde fikren ve siyaseten onlardan ayrılmıştır. Hariciler erken dönemden itibaren tarih sahnesinden silinmelerine rağmen İbadiler günümüze değin varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır. Çoğu araştırmacı, İbadilerin hâlâ Haricilerin bir kolu olarak varlıklarını sürdürdüklerini düşünmektedir. Dünyada birçok dini fırka ve mezhep açıktan veya saklı faaliyet gösterme fikrini benimsemiştir. Bu husus, ahlakî açıdan olumsuz bir durum olarak görünse de benzer nitelikler Şiî, Batınî vb. diğer Müslüman gruplar arasında da yaygın olarak mevcuttur. Dini akım yahut grupların, mensubu bulunduğu dinin diğer mensuplarından kendilerini farklı görmeleri hatta diğer akım veya mezhep müntesiplerini ötekileştirme süreçleri, kimi bilginler tarafından bir tür gerçekten uzaklaşma veya yalanı ve ikiyüzlülüğü meşru kabul etme olarak nitelendirilmektedir. Aynı zamanda bu durum çevresindekileri bir tür aldatma, kandırma ile neticeleneceği için bir fırkaya veya mezhebe intisabın zorunlu bir gereği olarak da değerlendirilemeyeceği yorumu yapılmaktadır. Öte yandan takiyye olgusu dinî açıdan olumlu bir arka plana sahiptir. Örneğin takiyye sayesinde din, dolayısıyla da insan ve toplum birtakım tehdit ve tehlikelerden korunabilir. Ancak bu müspet olgunun yalan ve ikiyüzlülüğe bulaştığı ithamlarına muhatap olması, dinin maksadı dışında farklı hedefler için kullanıldığını göstermektedir. Dinde takiyyenin hedefi insanı, toplumu ve dini korumaktan ve ahlaki olarak geliştirmekten öte bir şey olduğu söylenemez. Bazı İslam mezhepleri takiyyeyi anılan bağlam içinde makul bir seviyede ele alıp uygularken, bazıları da ifrat derecesinde aşırılığa kaçmaktadırlar. Bu çalışmada İbâdiyye mezhebinin siyasi düşüncesindeki temel meselelerinden olan takiyye konusundaki yaklaşımları başta olmak üzere onların takiyye yapıp yapmadıklarını, imamet ve yönetim konularındaki bakış açılarını ve diğer sünnî veya sünnî olmayan mezheplerle karşılaştırmalı olarak ele alacağız. İbâdiyye’nin bu güne kadar varlığını sürdürebilmesinin başlıca nedenleri arasında takiyye yapmış olmaları da söylenebilir. Öyle ki, tarih boyunca birçok kültürel ve askeri saldırıya maruz kalmasına rağmen muhtelif coğrafyalarda kesintisiz bir şekilde yaşayabilmişlerdir. Bazı dönemlerde diğer Müslüman gruplardan kendini izole ederek yaşasa da geçmişte olduğu gibi bugün de diğer mezhep müntesipleriyle barış içinde bir arada yaşamaktadır. İlaveten aşırılıkçı bir siyasi ideolojiye sahip olan Hariciyye mezhebine bağlı olmasına rağmen İbâdîler, tarihi süreçte düşünce yapılarında ve yaklaşım tarzlarında kısmen ılımlılık havasına büründükleri görülmüştür. Kısaca İbâdîler, Haricilerle tarihsel birlikteliklerine rağmen, özellikle itikadi ve siyasî düşüncelerini hayata geçirmede Haricilerden ayrılmışlardır. Bununla birlikte İbâdî siyasî düşüncesi birtakım özelliklerle ayırt edilir ve bunların en önemlileri şunlardır: Birincisi: İbâdî siyasî düşüncesi zahire dayalıdır. Yani içinde Bâtınî yahut ezoterik unsurları taşımayan açık bir düşüncedir ve hicretin birinci ve ikinci asırlarında ortaya çıktığı andan itibaren Haricî düşünce ile benzerlikler taşısa da pek çok temel noktada farklıdır. Öte yandan siyasi düşüncede İbâdîler ile Haricilerin birleştirilmesi de yanlıştır. İkincisi: İbâdîler, mutedil sayılan ve Ehl-i sünnet’in düşüncesine yakın kabul edilebilecek İslâmî bir gruptur. Çünkü muhaliflerini, Haricilerde olduğu gibi kâfir ve gayrimüslim saymazlar, kanaatimizce İbâdiyye mezhebinin günümüze kadar varlığını sürdürmesinin temel sebebi budur. Zira İslam tarihinde aşırılıkçı yaklaşıma sahip İslâm mezheplerinin çoğu zamanla yok olmuştur. Üçüncüsü: İbadilerin Takiyye fikrini ölçülü kullandıklarını ve onu dinin esaslarından biri olarak da görmediklerini ifade etmek gerekir. Aksine onlara göre takıyye dini, bireyi ve toplumu korumayı amaçlayan, bir olgudur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
49

KURT, Selim, and Vahdettin DEMİRAT. "SECURITIZATION OF RELIGION AS A REFERENT OBJECT: THE CASE OF AL-QAEDA." Ortadoğu Etütleri, December 25, 2023. http://dx.doi.org/10.47932/ortetut.1397497.

Full text
Abstract:
Soğuk Savaş sonrası dünyada çeşitlenen aktör ve tehdit yelpazesiyle genişleyen yeni güvenlik alanını açıklama amacıyla ortaya çıkan teorilerden biri de güvenlikleştirmedir. Güvenlikleştirme teorisinin alt sektörlerinden biri olan toplumsal güvenlik dini de tehdit altında olan referans nesnelerinden biri olarak incelemektedir. Toplumsal güvenlik dinin aşırılıkçı yorumlarını yapan ve bunu terörün nedeni haline getirenlerin temel endişesinin, inandıkları dinin tamamen yok olmasından daha çok, içeriğinin değiştirilmesi olduğunu iddia etmektedir. Böyle bir durumda topluluk üyeleri inançlarına yönelik varoluşsal bir tehdidin varlığından söz ederek, dini savunmak için harekete geçebilmektedirler. Bu durumun en güzel örneklerinden biri El-Kaide terör örgütüdür. Örgütün ideologları varoluşsal bir tehdit olarak algıladıkları dinin içeriğinin değiştirilmesini (yani orijinalinden kopuşunu), uyguladıkları şiddetin gerekçesi olarak sunarak, gerçekleştirdikleri şiddet eylemlerini meşrulaştırmaya çalışmıştırlar. Bu çerçevede, dini gruplarda güvenlikleştirme sürecini tetikleyen temel tehdidin büyük ölçüde dinin içeriğinin değiştirilmesi algısı olduğu söylenebilir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
50

Uzer, Umut. "Türkiye’de Irkçılık: Hüseyin Nihal Atsız Örneği." EKLEKTIK Sosyal Bilimler Dergisi, June 25, 2023, 231–50. http://dx.doi.org/10.61150/eklektik.2023010108.

Full text
Abstract:
Bu incelemede önce Atsız’ın kısa bir biyografisi verilecek, ardından doğrudan doğruya yazılarına odaklanılarak milliyetçilik, azınlıklar ve din konularındaki düşünceleri analiz edilecektir. Hüseyin Nihal Atsız, ırkçılığı ve Turancılığı açık açık savunan az sayıda Türk düşünürden biridir. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi önceki Türk milliyetçilerinden ayrı bir fenomen olarak görülmelidir. Atsız; ırkçı teorilerin etkilediği, yayılmacı ve kurtarımcı retorikle nitelenen 1930’ların siyasi atmosferinin bir ürünüdür ve ırk, milliyet, din ve savaş ile ilgili görüşlerini değiştirmemiştir. Hüseyin Nihal Atsız, bir idealistti ve fikirlerini sonuçlarına aldırmaksızın savunma cesaretini gösterdi. Yaşamı boyunca aynı fikirleri belki çok ufak sapmalarla aktardı. Bu durum hapse atılmasına ve akademik görevlerinden alınmasına neden oldu. İnançlarında samimiydi ve onlardan caymadı. Görüşlerinin aşırılığı halkın büyük kısmı tarafından benimsenmesini engelledi. Özellikle romanları edebî değer taşımalarına rağmen Atsız’ın adı, ideolojisini akla getirdiğinden ılımlı entelektüeller tarafından okunmaları olanaksızlaşmaktadır. Atsız’ın milliyetçi çevreler dışında pek fazla tanınmamasının nedeni budur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!

To the bibliography