Academic literature on the topic 'Dinî Tutum'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the lists of relevant articles, books, theses, conference reports, and other scholarly sources on the topic 'Dinî Tutum.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Journal articles on the topic "Dinî Tutum"

1

Kandemir, Sibel. "Lise Öğrencilerinde Dinî Tutum ve Din Dışı Yönelim." Marife Dini Araştırmalar Dergisi 24, no. 1 (2024): 265–90. http://dx.doi.org/10.33420/marife.1338467.

Full text
Abstract:
Din, esasları itibariyle değişmez ilkelere sahip olmakla birlikte varlık ve yaşama dair paradigmalarla yeniden yorumlanarak yaşamda varlığını sürdüren bir olgudur. Tarihi süreç içerisinde dinin insan yaşamındaki rolü değişmektedir. Ortaçağda ekonomiden siyasete, eğitimden sanata kadar yaşamın her alanında etkin olan din, modern toplumlarda kamusal alandaki etkisini büyük oranda kaybetmiştir. Postmodern dönemde gelişen bireysellikle birlikte kurumsal din daha da güç kaybetmiştir. Bu dönemde din, kişisel düşünce ve arzulara göre şekillenen bir olguya dönüşmüştür. Günümüzde özellikle batılı toplumlarda dini kimlik tanımlamalarının her geçen azaldığı görülmektedir. Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyada genç nesil arasında kendisini “dini yok, ateist, agnostik, seküler, hümanist” gibi din dışı kimliklerle tanımlayanların sayısı günden güne artmaktadır. Küreselleşen dünyada dine alternatif ya da karşıt kimliklerin ülkemiz gençliği üzerinde hiç kabul görmediğini söylemek güçtür. Yapılan bazı araştırmalarda ülkemizde son yıllarda dindarlığın azaldığı, ateist ve deist anlayışların geçmiş yıllara nispetle arttığı iddia edilmektedir. Bu bağlamda kimlik gelişimi açısından kritik bir gelişim dönemini ifade eden ergenlik döneminde olan lise öğrencilerinin din dışı yönelimlere eğilimlerinin araştırılması önemlidir. Böylelikle kimliğin önemli bir bileşeni olan dinin gençler için ifade ettiği anlamın ne olduğu, dinî kimliğin gelişiminde etkili olan unsurların neler olduğu ve din eğitiminin bu husustaki etkinliği hakkında bilgi edinmek mümkün olacaktır. Elde edilecek bilgilerle dinî kültürün yeni nesle aktarımında daha etkili bir din eğitimi planlaması yapmak mümkün olacaktır. Lise gençliğinin din dışı yönelim eğilimlerini ve bu hususta din eğitimi ve çevresel unsurların rollerini ortaya koymayı amaçladığımız çalışmamız 2021-2022 yılında Konya il merkezinde gerçekleştirdiğimiz nicel bir araştırmadır. Araştırmada “Din Dışı Yönelim Ölçeği” ve “Ok-Dinî Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Kota örnekleme yöntemiyle belirlenen 473 kişilik örneklemden topladığımız veriler SPSS 15 programı ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre gençlerin %6’sı yüksek düzeyde, %12’si ise orta düzeyde din dışı yönelim eğilimi göstermektedir. Gençlerin %3,ü ateist, %3’ü agnostik ve %2’si ise deist Tanrı anlayışını benimsemektedir. Katılımcıların %70,2’si hiçbir şüphe duymadan Allah’ın varlığına inanırken, %21,4’ü ise bazı şüpheleri olmakla birlikte Allah’ın var olduğuna inanmaktadır. Allah’ın varlığına inanma ile olumlu dini tutuma sahip olma arasında pozitif yönlü pozitif yönlü yüksek korelasyon (r=0,722, p=0,000) vardır. Allah’ın varlığına inanma ile din dışı yönelim arasında ise negatif yönlü yüksek korelasyon (r=-0,833, p=0,000) tespit edilmiştir. Gençlerin dini tutumları ve din dışı yönelimleri üzerinde en fazla etkili olan kurum ailedir. Bu yönüyle manevi değerlerin genç kuşaklara aktarımında ilk sırada gelen aile kurumunun güçlendirilmesi, ebeveynlerin bilinçlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Ayrıca okul ve çevre ile ilgili çeşitli değişkenlerin de gençlerin dini tutumları ve din dışı yönelimleri üzerinde etkisi vardır. Dine önem verilen ve hoşgörünün egemen olduğu bir aileye sahip olmak, okulda verilen din eğitiminden memnun olmak, okul dışında da din eğitimi almak, dini yaşamla ilgili olumlu rol modellere sahip olmak gençlerin dine karşı olumlu tutum geliştirmelerini desteklemekte ve din dışı yönelimlere eğilimlerini de azaltmaktadır. Dolayısıyla okullarda verilen din eğitimi hizmetinin kalitesinin artırılması, öğretmenlerin aynı zamanda olumlu rol model olmaları, müfredat ve ders kitaplarının çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncellenmesi, ateizm, deizm, agnostisizm gibi akımların gençlerin inanç dünyalarına şüphe tohumları ekmesini engelleyecektir. Aile ve okul dışında da dinin olumlu temsili gençleri dine karşı olumlu tutum geliştirmeye yönlendirmekte ve varoluşsal sorularına din dışından cevap arama ihtiyacını da azaltmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Kuzu, Hatice, and Mebrure Doğan. "Dini Tutum ile Ölüm Kaygısı Arasındaki İlişki: Tasavvufa İntisabı Olan Bireylerle Olmayanların Karşılaştırmalı Bir Araştırması." Kocatepe İslami İlimler Dergisi 7, no. 2 (2024): 486–510. https://doi.org/10.52637/kiid.1525486.

Full text
Abstract:
Ölüm kaygısı varoluşsal bir kaygı olup başlangıçtan itibaren insanlığın temel problemlerinden biri olmuştur. İnsan, hayatı boyunca mücadele etmek zorunda olduğu bu problemle başa çıkarken çoğunlukla ölümle en çok ilişkilendirilen dine müracaat etmiştir. Dinler de bu kaygıyı yatıştıracak öneriler sunmuşlardır. Araştırmaların önemli bir kısmı dinlerin ölüm kaygısı ile başa çıkmada yatıştırıcı bir etkisinin olduğunu ortaya koysa da dindarlığın ölüm kaygısını artıran bir faktör olduğu sonucuna ulaşılan araştırmalar yok değildir. Dinin içselleştirilerek özüne uygun yaşanmasını hedefleyen tasavvufun ölüme, insanın özüne kavuşması, ruhun beden kafesinden kurtulması ve Allah’a kavuşması biçiminde pozitif anlamlar yüklediği bilinmektedir. Bu bağlamda araştırmada öncelikle dinî tutum ile ölüm kaygısı arasındaki ilişkilerin incelenmesi, ardından tasavvufa intisabı olan bireylerle olmayanların dinî tutum ve ölüm kaygısı düzeylerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Nicel yöntemle gerçekleştirilen araştırmada betimsel analiz ve ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 18 yaş üstü bireyler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi seçilirken tasavvufa intisabı olan 214 birey amaçlı örnekleme, tasavvufa intisabı olmayan 214 birey tesadüfi örnekleme yoluyla belirlenmiştir. Verilerin toplanmasında “Kişisel Bilgi Formu”nun yanı sıra “Ok-Dinî Tutum Ölçeği” ve “Thorson-Powell Ölüm Kaygısı Ölçeği” kullanılmıştır. Yapılan analizlerin sonucunda katılımcıların tamamının dinî tutum puanları ile ölüm kaygısı puanları arasında negatif yönlü anlamlı ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada tasavvufa intisabı olan bireylerle olmayanların dinî tutum ve ölüm kaygısı puanları karşılaştırılmıştır. Buna göre tasavvufa intisabı olanların dinî tutum puanları, olmayanlara göre anlamlı derecede daha yüksek iken ölüm kaygısı puanları anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur. Buradan dini yaşamak için tasavvuf metodunu benimsemenin dindarlıkta artışı sağlayabileceği; bu yolla dindarlık düzeyinin yükselmesinin de ölüm kaygısını düşüren bir faktör olabileceği sonucuna ulaşılabilir. Diğer taraftan araştırmada tasavvufa intisabı olan bireylerin arasında tarikat ritüeli gereği ölüm rabıtası yapanlar ile yapmayanların ölüm kaygısı puanları karşılaştırılmış, ölüm rabıtası yapanların ölüm kaygısı düzeylerinin yapmayanlara göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu bulgusu elde edilmiştir. Bulgudan hareketle her ne kadar literatürde ölüm üzerinde düşünmenin ölüm olgusunu kabullenmeyi kolaylaştırıcı etki yapabileceği, böylece ölüm kaygısını hafifletebileceği yönünde görüşler olsa da ölümü düşünme biçiminin burada etkili olabileceği söylenebilir. Kendi ölüm anını hayal etmek suretiyle ölüm anında acı çektiğini, kabirde azapla karşılaştığını hayal etmek gibi korkuyu çağrıştıran uygulamaların ve ölüme negatif anlamlar yüklemenin istenmeyen bazı sonuçları ortaya çıkarabileceğinden söz edilebilir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Melih, DEMİRKOL. "Dinî Bir Tutum Olarak Yardımseverlik." guifd 7, no. 2 (2019): 211–32. https://doi.org/10.5281/zenodo.3594044.

Full text
Abstract:
Bu çalışma, dinin bir prososyal tutum ve davranış örneği olarak yardımseverliği ne ölçüde desteklediğini ve fıtrî yatkınlığın güçlenmesine ne şekilde katkı sağladığını araştırmayı amaçlayan bir makale çalışmasıdır. Araştırmamız, ampirik araştırma sonuçlarını da dikkate alan kuramsal, anlayıcı ve analitik bir çalışmadır. Araştırmanın öne çıkan kavramları tutum, davranış, dindarlık, prososyal davranış, empati, cömertlik, özgecilik, duyarlı ve koşulsuz sevgi, yardımseverlik, yardımlaşma ve dayanışmadır. Kavramsal çerçevede konuyla ilişkili bazı kavramlar açıklanmış ve aralarındaki ilişki ortaya çıkarılmıştır. Yardımseverlik tutumunun insan fıtratında içkin olup olmadığı tartışılmıştır. Bunda başta aile, eğitim, çevre ve din faktörlerinin etkili olduğu görülmüştür. Alanda yapılmış ampirik araştırmaların bulgularına dayanılarak, dindarlık tutumları içinde iç kaynaklı dindarlık, dış kaynaklı dindarlık ve sorgulayıcı dinî yönelimin yardım etme davranışını farklı şekil ve derecelerde etkilediği anlaşılmıştır. Empatinin prososyal davranışlardaki rolü tespit edilmiştir. Araştırmada dinî emir, öğüt ve kıssaların dindarlar üzerinde farklı derecelerde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum, dindarlarda dinî tutumun bilişsel ögesi ile duygusal ve davranışsal ögelerinin eşit değil, farklı derecelerde ve şekillerde gerçekleşebileceğini göstermektedir. 
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

GENCER, Nevzat. "Ergenlerde Rüya Motifleri ve Dinî Tutum İlişkisi." Bilimname 2020, no. 41 (2020): 341–83. http://dx.doi.org/10.28949/bilimname.670009.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

SARMIŞ, Mustafa. "Dinî Gruplarda Hegemonik İşleyiş Mekanizması." Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 63, no. 1 (2022): 321–54. http://dx.doi.org/10.33227/auifd.1072155.

Full text
Abstract:
Bu makalenin amacı; dinî grupların sosyal yapısal temel unsurlarının üyeler üzerindeki etkilerini, üyelerin dinî gruplara yönelmelerini sağlayan güdüleri, grupla bütünleşmelerini sağlayan ögeleri ortaya çıkarmak ve söz konusu faktörlerin üyelerde bir hegemonyaya yol açıp açmadığını belirleyerek bu hegemonik unsurların bir işleyiş mekanizması üzerinden üyeleri yönlendirip yönlendirmediğini inceleme altına almaktır. Makalede grupların yapısal özellikleri ve üyelerin gruplara yönelik tutum ve davranışları teorik açıdan sosyal psikolojik bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu kapsamda sosyal etki ve uyma konusu başta olmak üzere itaat, boyun eğme, özdeşleşme ve benimseme olguları, grup-üye arasındaki etkileşimler ve gruplar arası ilişki biçimleri hegemonya kavramıyla bağlantılı olarak araştırılmaktadır. Makalede yorumlayıcı sosyal bilimsel yaklaşım çerçevesinde ideal tip yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda Türkiye’deki tarikat ve cemaatlere yönelik gerçekleştirilmiş çalışmalar doküman analizi yöntemiyle incelenmiş, aynı zamanda araştırmacının çeşitli gözlemleri dikkate alınarak hegemonyaya yol açabilecek özellikler on başlık altında toplanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Keleş, Mahmut Recep. "Eyyûbîler Dönemi Siyasi ve Dinî Dinamikler Bağlamında Şeyh Şihâbeddin Sühreverdî’nin İdamı." Eskiyeni, no. 53 (June 30, 2024): 533–56. http://dx.doi.org/10.37697/eskiyeni.1413223.

Full text
Abstract:
Selâhaddîn Eyyûbî’nin kurduğu Eyyûbî Devleti, siyasi ve dinî açıdan zengin ve karmaşık bir tarihî dönemi temsil eder. Bu dönemin en önemli olaylarından biri, İşrâkī felsefe akımını kuran filozof Şeyh Şihâbüddîn Sühreverdî’nin idamı ve bu dramatik olayın ardından meydana gelen geniş çaplı siyasi ve dinî etkilerdir. Selâhaddin, genel olarak alimlere vermiş olduğu desteklerle yardımsever bir hükümdar olarak tanınmasına karşın, felsefi çalışmalara ve bu konudaki eğilimlere karşı sert bir tutum sergilemiştir. Bu durum, Eyyûbîlerin yönetimi altındaki şehirlerde, felsefi ilimlerin aksine İslami ilimlerin öğretilmesine odaklanan medreselerin sayısının artmasına ve bu alanların ilim merkezleri haline gelmesine yol açmıştır. Sühreverdî’nin idamı, Selâhaddin’in alimlerle ilişkilerinin karmaşıklığını ve dönemin siyasi hassasiyetlerini belirgin bir şekilde gözler önüne sermektedir. Sühreverdî’nin yenilikçi felsefi fikirleri ve siyasi ilişkileri, özellikle Halep’te güçlü olan Şâfiî-Eş’arî ulemasını endişelendirmiş, onun dinî ve siyasi yapılarca tehdit olarak algılanması, idam sürecinin başlamasına neden olmuştur. Bu durum, Selâhaddin’in yönetimi sırasındaki iç siyasi dengeleri ve dönemin dinî dinamiklerini aydınlatmaktadır. Selâhaddin’in hükümdarlık dönemi, Haçlı Seferleri ve İslam dünyasındaki mezhepsel çatışmalarla yoğun bir şekilde iç içe geçmiştir. Selâhaddin, Haçlılarla mücadele ederken ve İslam dünyasında birlik sağlama gayreti içindeyken, yaygın İslam mezhepleri olan Şâfiî, Hanefî ve Mâlikî’yi desteklemiş, ancak Eyyûbî dönemi alimlerinin etkisiyle İsmâîlî ve Hanbelî mezheplerine ve alimlerine karşı daha katı bir tutum takınmıştır. Bu politika, Selâhaddin’in İslam devletleriyle olan ilişkilerini belirgin bir şekilde etkilemiştir. Sühreverdî’nin idamı, Selâhaddin’in alimlerle olan ilişkilerindeki çelişkileri ve dönemin siyasi duyarlılıklarını vurgulayan tarihi bir öneme sahip bir olay olarak karşımıza çıkmıştır. Bu durum, Sühreverdî ile Selâhaddin Eyyûbî’nin oğlu ve Halep hâkimi el-Melikü’z-Zâhir arasındaki ilişkinin karmaşıklığını ve dönemin siyasi duyarlılığını ortaya koymuştur. El-Melikü’z-Zâhir, hocası Sühreverdî’ye olan sadakatini, onun ölüm emrini vermeye teşvik edenleri cezalandırarak göstermiş ve böylece Selâhaddin’in alimlerle olan çelişkili doğasını ve dönemin siyasi hassasiyetlerini açığa çıkarmıştır. Bu durum, Eyyûbî Devleti’nin siyasi ve dinî yapısının karmaşıklığını ve dönemin zorlu dengelerini temsil eden bir örnektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

BEYAZKILINÇ, Eminenur. "Din ve Mizah." Marifetname 9, no. 1 (2022): 305–9. http://dx.doi.org/10.47425/marifetname.v9i70363.1115816.

Full text
Abstract:
Sosyal etkileşimin en esnek araçlarından biri olarak görülen mizah, geçmişten bugüne önemli bir ilgi alanı olagelmiştir. Son yıllarda sosyal medyanın yayılmasıyla hemen her olayın mizah açısından yorumlanması mizaha olan ilginin göstergesi olarak kabul edilebilir. Mizah insana ait olan hemen her şeyi konu edindiği gibi dini temaları da konu edinmektedir. Bu açıdan bakıldığında mizah, mizahi tutum ve dindarlık biçimleri arasındaki ilişkiler Din Psikolojisinin araştırma konusuna girmektedir. Yusuf Emre tarafından doktora çalışması kapsamında hazırlanan “Din ve Mizah” adlı eser, mizah anlayışı ile dinî yaşayışın farklı görüntüleri arasındaki ilişkiyi kuramsal ve uygulamalı olarak araştırmak amacıyla hazırlanmıştır. Kitap, Giriş, Kuramsal Çerçeve, Araştırma ve Yöntem, Bulgular, Tartışma ve Yorum, Sonuç olmak üzere yedi bölümden oluşmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Koç, Raşit. "Abdülfettah Rauf’un ‘Ey Yurdum’ Şiir Kitabına Dair Bir Değerlendirme." Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları 7, no. 1 (2025): 23–31. https://doi.org/10.47139/balted.1566760.

Full text
Abstract:
Abdülfettah Rauf, aldığı medrese eğitimi, içinde yaşadığı kültür itibariyle daha çok dinî tasavvufi edebiyata dair eserler vermekle birlikte şimdiye kadar yayınlanan dört şiir kitabında insani olan her konuda şiirler yazmıştır. Halk arasında Fettah Efendi diye bilinen şairin şiirlerinde, Üsküp’ün güzelliklerini, Vardar’ın coşkun akışının şairde uyandırdığı hissiyatı, köyleri, dağları ya da Üsküp güzellerinin salınarak gezişini anlatan mısralara ve tasvirlere rastlarız. Medrese eğitimi alması, Osmanlı kültürüyle yoğrulan bir şehirde yetişmiş olması, Fettah Efendi’nin divan edebiyatına olan ilgisi nedeniyle şiirlerinin çoğunda aruz ölçüsünü ve gazel, kaside, murabba gibi divan edebiyatı nazım şekillerini kullanır. Şekil yönünden divan şiirini örnek alan şair üslup olarak da divan şiiri tarzını benimsemiştir. Şiirlerinde divan şiirinde geçen bazı mazmunları kullanması da bu nedenledir. Divan şiiri geleneğine kendine göre farklı temaları da katan şair, memleketinin yaşadığı sıkıntıları, insanlarda görülen yozlaşmayı, fes yerine şapka giyilmesine varıncaya kadar sosyal tenkidi de içeren şiirlerde zaman zaman Mehmet Akif’in sesini duyar, izini görürüz. Abdülfettah Rauf şiirlerinde dinî la-dinî konuları işlerken benzetmelerden, divan edebiyatına ait mazmunlardan sıkça yararlanır. Bununla birlikte Fettah Efendi şiirlerinde duygularına hâkim olamayarak küfür, hakaret ve aşağılama içeren kelime ve benzetmeleri kullanmaktan da çekinmez. Özellikle millî ve dinî konularda yaşanan bozulmaları, vatana ve dine karşı kabul edemediği tutum ve davranışları eleştirirken Fettah Efendi hislerini ve öfkesini anlatmada galiz ifadeler kullanmaktan çekinmez. Bu çalışmada Abdülfettah Rauf’un ‘Ey Yurdum’ şiir kitabında yer alan şiirlerde sık kullanılan kelimelerden hareketle şairin içinde bulunduğu düşünce ve ruh dünyasını irdelemeye çalışacağız.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Evrenk, Faruk. "Sosyo-Politik ve Dinî Hegemonyanın Oluşumunda Aydınların Rolü: Gramscici Organik-Geleneksel Aydın Dikotomisinin Sosyolojik Analizine Bir Giriş." Cihanşümul Akademi Sosyal Bilimler Dergisi 5, no. 8 (2024): 1–11. http://dx.doi.org/10.62356/cihansumul.1481014.

Full text
Abstract:
20. yüzyılın önemli Neo-Marksist teorisyenlerinden Antonio Gramsci’nin en önemli kavramı hegemonyadır. Hegemonik iktidar, otoritesini tabi olanların rızalarına dayandırır. Hegemonya, tabi olanların zihniyet, duygu, değer, tutum, dünya görüşü gibi içsel durumlarını dönüştürmeyi hedefleyen bir mekanizmadır. Gramsci’ye göre hegemonyanın üretilmesinin en etkili ajanları aydınlardır. Aydın kategorisini ikili bir tasnife tutan Gramsci’ye göre sosyo-politik, dinî ya da kültürel iktidara talip olan her toplumsal sınıfın, kendi aydın sınıfını oluşturması öncelikli görevleridir. O bu sureci organik aydınların oluşumu olarak kavramsallaştırmıştır. Geleneksel aydın ise, görece özerk olan, herhangi bir toplumsal sınıfa bağlılığı olmayan aydın kategorisine göndermede bulunan bir kavramdır. Gramsci’ye göre iktidara talip toplumsal sınıfın aydınlarla ilişkili ikili bir görevi söz konusudur. Bir taraftan kendi içinden organik aydınını üretirken diğer taraftan görece özerk olan geleneksel aydınları kendi organik aydınına dönüştürme görevidir. Sosyo-politik ve dinî hegemonyanın sürekliliği bir yönüyle aydınlarla ilgili bu mekanizmanın işleyişine bağlıdır. Nitel araştırma yöntemine dayanan bu çalışmada, Gramsci’nin aydın kategorileri ile sosyo-politik ve dinî iktidar tipi olarak belirttiği hegemonyanın ilişkisi sosyolojik bir bakışla ele alınacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Bayram, Nurun Nisa, and Faruk Karaca. "Çok Boyutlu Dinî Bireyselleşme Ölçeği." Eskiyeni, no. 54 (September 30, 2024): 1289–308. http://dx.doi.org/10.37697/eskiyeni.1463486.

Full text
Abstract:
Modern dönem bireyin ön planda olduğu bir dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde birey, toplumdan ve geleneksellikten uzaklaşıp bireysel bir tutum tercih etmesi ile bilinmektedir. Bu durumun din üzerinde de önemli etkileri olmuştur. Bun-lardan biri de dini bireyselleşmedir. Dini bireyselleşme, bireyin dini konularda gele-neksel olandan ya da toplulukla ilişkili olandan bireyselliğe yönelmesine ve dini tu-tumlarda bazı değişikliklere işaret etmektedir. Söz konusu değişimin son yıllarda ül-kemizde de ciddi oranda kendisini göstermeye başladığı düşünülmektedir. Bu araş-tırmada söz konusu değişimi incelemek için yetişkinlerde dinî bireyselleşmeyi ölç-meye yönelik bir ölçme aracı geliştirmek amaçlanmıştır. Araştırma ‘Keşfedici sıralı karma desen’ ile tasarlanmıştır. Araştırma önce nitel sonra nicel ve tekrar nicel ol-mak üzere üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ilk aşamasında 12 kişi ile mülakat yapılmış ve elde edilen veriler analiz edilerek geliştirilecek ölçek için bulgu-lar ortaya konmuştur. Araştırmanın ikinci aşamasında tasarlanan ölçek 349 katılımcı-ya uygulanmıştır. Elde edilen verilere AFA yapılarak faktör yapısı belirlenmiştir. So-nuçlara göre varyansın %59,57’sini açıklayan, 18 maddelik beş faktörlü (görecelik, sorgulama, kolektif olmama, dini gruplara karşı mesafe ve dini öz yeterlik) bir yapı oluşmuştur. Yapılan güvenirlik analizi sonucunda, ölçeğin cronbach’s alfa katsayısı ,83 olarak hesaplanmıştır. Elde edilen ölçek son şekliyle çalışmanın üçüncü aşaması ola-rak 351 kişilik yeni bir örnekleme uygulanarak DFA yapılmıştır. Elde edilen veriler LISREL programı ile analiz edilmiş ve sonuçta model uyum indeks değerleri ölçeğin geçerliğe sahip olduğunu göstermiştir. Yapılan analizlerde ölçeğin RMSEA değeri 0.068, χ 2 /sd değeri ise 328.73/125 olarak tespit edilmiştir. Ölçeğin uyum indeksle-ri ise GFI= 0.91, CFI= 0.94, NFI= 0.91, NNFI= 0.93, RFI= 0.89 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca bu aşamada ölçeğin kriter/ölçüt geçerliğini sınamak için Dini Bireyselleşme Ölçeği ( Paker - Akçalı, 2012) ve Öz- Yeterlik Ölçeği (Aypay, 2010) ile korelasyonla-rına bakılmış ve ölçekler arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Geliştirilen ölçeğin psikometrik verileri topluca değerlendirildiğinde yeterli düzeyde güvenilirlik ve geçerlik skorlarının ortaya çıktığı, konuyla ilgili yapılacak çalışmalarda işlevsel bir araç olarak kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
More sources

Books on the topic "Dinî Tutum"

1

Kaya, Mevlüt. Din eğitiminde iletişim ve dinı̂ tutum: Bazı çevre faktörlerinin dinı̂ tutum üzerindeki etkisi. Etüt Yayınları, 1998.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Uysal, Veysel. Din psikolojisi açısından dinî tutum davranış ve şahsiyet özellikleri. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1996.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Roekhan, ed. Penggunaan maksim tutur dalam novel Pertemuan dua hati, karya Nh. Dini. Departemen Pendidikan dan Kebudayaan, Institut Keguruan dan Ilmu Pendidikan Malang, Proyek Peningkatan Perguruan Tinggi, 1993.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Kaya, Mevlut. Din egitiminde iletisim ve dini tutum: Bazi cevre faktorlerinin dini tutum uzerindeki etkisi (Toplum dizisi). Etut Yayinlari, 1998.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Harputlu, Ilke. Dini Tutum ve Özgecilik. Gece Kitapligi Yayinlari, 2021.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Yurt Disindaki Türk Gencligi - Dini Tutum, Ahlak ve Deger. Cizgi Kitabevi, 2021.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles

Book chapters on the topic "Dinî Tutum"

1

Bedirhan, Yaşar. "Selçuklu Sultanlarının Hâkimiyet Mefkûresi Bağlamında Atsız Bey ve Tutuş’un Suriye-Filistin’deki Faaliyetleri." In Tarih Alanında Seçme Yazılar-V. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub260.c1321.

Full text
Abstract:
Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun 1040 yılında Dandanakan savaşından sonra Merv’de toplanan kurultaydan sonra Devletin dış politikasının şekillendiğini görüyoruz. Özellikle Sultan olarak devletin başına geçen Tuğrul Bey’in bile isteye kendisine batının fethini üstlenmesiyle, devletin yönünü batıya döndüğünü göstermesi açısından önemlidir. Bu minvalde özellikle İslam Dünyası içerisinde bulunan siyasi ve dini kargaşanın Selçuklu sultanları tarafından bertaraf edilme çabası ve başarısı Selçuklu sultanlarının Ortadoğu hâkimiyetini beraberinde getirmiştir. Tuğrul Bey ve Büyük Selçuklu Devleti’nin Batı Politikasının önemli bir unsuru olan Irak, Suriye, Filistin ve Mısır’ın ele geçirilmesi hedefi; yeni kurulan Selçuklu Devleti’nin yeni yerler ele geçirme ve İslâm dünyasında kendisini kabul ettirme, başka bir deyişle meşruiyetini pekiştirme amacından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda Selçuklu Devleti sultanlarının Suriye ve Filistin bölgesini fethetme ve burada kalıcı olarak hâkimiyet kurmak amacıyla görevlendirmiş oldukları Atsız Bey ve Tutuş, bölgeyi fethedip Suriye Selçuklu Devleti’nin temellerini atmakla kalmamışlar, aynı zamanda da Mısır Fatımileri’nin bölge hâkimiyetine de son vermişlerdir. Her ne kadar Sultan Melikşah’ın vefatından sonra Suriye ve Filistin bölgesinde Selçuklu hâkimiyeti gücünü kaybetmiş olsa da, Türklerin buralarda yüzyıllarca kalmasını ve buraları Türklerin vatanı haline getirmelerini engelleyememiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Çoruh, Haydar. "Antisemitizm Kurguları ve Holokost İnkarcılığına Bir Bakış." In Tarih Alanında Seçme Yazılar-V. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub260.c1488.

Full text
Abstract:
Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin işgali ve parçalanması projelerinin bir sonucu olarak Siyonizm’e Filistin’e yerleşme ve bir İsrail devleti kurma imkânı sunmuştur. Batılıların desteğini alan Siyonizm, devlet kurma konusunda önünde ikinci bir engel olan Vatikan’ın ortadan kaldırılması için büyük çaba harcamıştır. Vatikan’a karşı başlatılan saldırgan tutum kısa zamanda yeni bir savaşın fitilini de ateşleyecektir. Vatikan buna rağmen Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine izin verilmeyeceğini ilan etmiştir. 1922-1933 yılları arasında uygulanan bu politika, 1933’ten sonra değişmiştir. Siyonistler Vatikan’a Filistin’de bazı tavizler vermiş olsa da, 1936’dan sonra Vatikan yeniden hedef tahtasına konulmuştur. Vatikan bütün paydaşlarını göreve çağırmış olsa da, Siyonizm’in kurbanı olmaktan kurtulamamıştır. İkinci Dünya Savaşı arifesinde Yahudilerin taleplerine boyun eğmiş hatta, Yahudi çıkarlarına hizmet edecek şekilde, Yahudi aleyhtarı yeni bir pozisyon almak zorunda kalmıştır. Bu pozisyona uygun olarak Naziler tarafından Yahudilere yeni bir özel hediye edecek şekilde Almanya’daki Yahudilerin göçüne hizmet edecek bir anlaşmaya da imza atmıştır. Bu anlaşma Vatikan’ın sonradan Yahudilere karşı Nazilerle işbirliği yapmış olduğu yönünde değerlendirilerek, Antisemitizm ile suçlanmasına sebep olmuştur. Bu sayede Siyonizm, bir taraftan Filistin’deki rakiplerini ebediyen susturmuş, diğer taraftan Almanya’daki Yahudilerin dini bir örgüt tarafından yok edilmek üzere planlar hazırlandığı görüntüsünü verme imkanına kavuşmuştur. Bu da Vatikan’ın 1945 öncesinde olduğu gibi 1945 sonrasında da Yahudi aleyhtarlığının tamamen sonlanmasını sağlayacak en önemli Siyonist başarısı olmuştur.
 Bu makalede Yahudilerin 1936-1939 yılları arasında Filistin’e yerleşme planlarına uygun olarak Vatikan’ın muhalefetinin kırılışını ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde sözde soykırımı tetikleyecek büyük bir Yahudi aleyhtarlığının nasıl kurgulandığı üzerinde durulacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Soydan Erdemir, Aynur. "Cumhuriyet Eğitimi ve Modern Kadın Kimliğinin İnşası." In Tarih ve Eğitime Dair Cumhuriyetin 100. Yılı Konuşmaları. İstanbul Üniversitesi–Cerrahpaşa Yayınevi, 2024. http://dx.doi.org/10.5152/5408.

Full text
Abstract:
Osmanlı modernleşmesiyle gündeme gelen kamusal eğitim, Cumhuriyet’e giden yolda önemli bir temel oluştursa da eğitime ilişkin kurumsallaşma çabaları, kim için, ne için, nasıl bir eğitim gibi soruları açıklıkla yanıtlayabilecek bütünsel bir çerçeveye sahip değildi. Batı aydınlanmasını yaratan sosyo-ekonomik koşulları yakalayamayan Osmanlı devleti, oluşturulan modern eğitim kurumları yoluyla Aydınlama düşüncesine ve uzantılarına alan açmaya çalışmıştı. Kadınları da kapsayan, eğitime yönelik düzenleme ve kurumsallaşmalar bu sürecin ürünü oldu. Bununla birlikte hukuk alanında olduğu gibi, eğitimde de geleneksel/tutucu müdahale ortadan kaldırılamadı. Balkan savaşları, 1. Dünya Savaşı koşuları da zorlayıcı ve travmatikti elbette. Ülkenin işgaline karşı verilen savaşın zaferle sonuçlanmasının hemen ardından Bağımsızlık Savaşının önderi Atatürk, eğitime ve kadınların eğitimine ilişkin öğretici konuşmalar yapmaya başladığında önceki dönemin ikircikli tutumuna düşmeme konusunda kararlı olduğu görüldü. Eğitim alanında gerçekleştirilecek düzenlemelerin ve bunları tamamlayacak toplumsal devrimlerin hazırlığı yapılırken, çağdaş uygarlığın bir parçası olarak bağımsız bir devlet varlığı hedeflenmekteydi. Devletin yurttaşları bilgisizlikten kurtarılmalı, bilgi yaygınlaştırılmalı, ulusal temelli bilimsel ve laik eğitim kurumsallaşmalı, eğitimde kadın erkek eşitliği sağlanmalı ve bunun doğal sonucu olarak kadınların kamusal alandaki varlığı etkinleştirilmeliydi. Siyasal, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin dönüştürülmesi için eğitim yoluyla verili zihinsel kodları da değiştirmek, kadın erkek her bireyi yurttaş kimliğinde birleştirmek gerekiyordu. Yokluk, yoksulluk içinde bir ülke olarak eğitim kurumları oluşturmanın bile çok zor olduğu bir süreçten geçiliyordu ama daha büyük güçlük dinin ya da din görüntüsündeki geleneklerin hem devlet hem de toplum üzerindeki etkisinin kaldırılmasını sağlamaktı. Bu çalışmada; Atatürk’ün müdaheleleri, Cumhuriyet kadrolarının kararlı tutumu ve kadınların da görünür olmasıyla eğitimde kadın erkek eşitliğiyle başlayan sürecin eşit yurttaşlıkla tamamlandığı ortaya konmuştur. Yazıda belirtildiği gibi kadınları ailede, toplumda daha ileri noktalara taşıyabilecek gelişmeler kesintiye uğramış olmakla birlikte, kadınlar elde etmiş oldukları kazanımları değerlendirebilecek, bunlara yenilerini ekleyecek bilince sahip olmuşlardır
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles

Conference papers on the topic "Dinî Tutum"

1

ERDOĞAN, Haşim. "ATATÜRK VE SÜRYANİLER." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.38.

Full text
Abstract:
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak ülke toprakları üzerinde yaşayan bütün halkı Türk halkı olarak adlandırmıştır. Müslüman ya da gayrimüslim olduğuna bakılmaksızın bütün ahaliye eşit yaklaşılmasını istemiştir. Laiklik ilkesi ile birlikte Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerden olan Süryaniler de kendilerini güvende ve laikliğin garantisi altında hissetmişlerdir. Bu güven duygusuyla birlikte Türkiye’de yaşayan diğer gayrimüslim gruplardan farklı olarak Süryanilerin genelinde devlete bağlılık duygusu oluşmuştur. Din adamları aracılığıyla her fırsatta devlete ve devlet başkanı olarak Atatürk’e bağlılık ve sadakat bildiren Süryanileri zaman içerisinde diğer gayrimüslim milletlerde olduğu gibi kendi menfaatleri uğruna kullanmak isteyenler olmuşsa da Kadim Süryaniler, bu çağrılara uzun süre kulak asmamışlardır. Özellikle 1917-1932 yılları arasında Patriklik yapan ve Türkiye’de görev yapan son patrik olma özelliğini taşıyan III. İlyas Şakir Efendi döneminde ilişkiler yoğunlaşmıştır. Lozan Antlaşması sırasında Atatürk’ün huzuruna çıkarak Azınlık haklarını istemediklerini belirten Patrik İlyas Şakir Efendi’nin bu tutumu kendilerini bağlı bulundukları devletten ayrı görmemeleri adına oldukça önemlidir. Musul Meselesi ve Şeyh Sait İsyanına kadar olumlu giden ilişkiler, bu olaylarla birlikte İngiliz kışkırtmalarına alet olmuş ve bu sürecin sonunda, patrikhane Mardin’den Suriye’nin Humus şehrine, ardından da Şam’a taşınmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yapılan çağdaşlaşma hareketlerine de Süryaniler destek vermiş, bu yenilik hareketlerine çabuk uyum sağlamış, yenilikleri benimsemiş ve uygulayıcısı olmuşlardır. Özellikle sosyal hayata dair yapılan yeniliklerin destekçisi olmalarının yanı sıra bu yeniliklerin Süryani cemaati içerisindeki diğer insanlar tarafından da tanınmasını sağlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki bütün bu olumlu gelişmelere rağmen 20. yüzyıl boyunca farklı zamanlarda yurtdışına göç etmiş ve oralarda diaspora oluşturmuş olan bazı Süryanilerin, Ermenilerle ortak bir tarih yaratma çabaları da batılı devletlerin Türkiye üzerindeki emelleri çerçevesinde devam etmektedir. Hristiyan bir cemaat olmasından dolayı Süryaniler, 20. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu’da yaşayan diğer gayrimüslim gruplarda olduğu gibi Avrupalı büyük devletlerin ilgisini çekmiş ve bu durum, onların da misyonerlik faaliyetlerinden etkilenmelerini beraberinde getirmiştir. Misyonerler aracılığıyla batılılar tarafından haklarında daha iyi bilgiler edinilen ve zamanla tanınan Süryaniler de diğer Hristiyan gruplar gibi batılı devletlerin Anadolu’daki menfaatleri çerçevesinde kullanılmaya çalışılmışlardır. Süryanilerin önemli bir özelliği bu kullanılma hadisesine en az alet olan cemaat olmalarıdır diyebiliriz.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!

To the bibliography