To see the other types of publications on this topic, follow the link: Dinî Tutum.

Journal articles on the topic 'Dinî Tutum'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the top 50 journal articles for your research on the topic 'Dinî Tutum.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Browse journal articles on a wide variety of disciplines and organise your bibliography correctly.

1

Kandemir, Sibel. "Lise Öğrencilerinde Dinî Tutum ve Din Dışı Yönelim." Marife Dini Araştırmalar Dergisi 24, no. 1 (2024): 265–90. http://dx.doi.org/10.33420/marife.1338467.

Full text
Abstract:
Din, esasları itibariyle değişmez ilkelere sahip olmakla birlikte varlık ve yaşama dair paradigmalarla yeniden yorumlanarak yaşamda varlığını sürdüren bir olgudur. Tarihi süreç içerisinde dinin insan yaşamındaki rolü değişmektedir. Ortaçağda ekonomiden siyasete, eğitimden sanata kadar yaşamın her alanında etkin olan din, modern toplumlarda kamusal alandaki etkisini büyük oranda kaybetmiştir. Postmodern dönemde gelişen bireysellikle birlikte kurumsal din daha da güç kaybetmiştir. Bu dönemde din, kişisel düşünce ve arzulara göre şekillenen bir olguya dönüşmüştür. Günümüzde özellikle batılı toplumlarda dini kimlik tanımlamalarının her geçen azaldığı görülmektedir. Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyada genç nesil arasında kendisini “dini yok, ateist, agnostik, seküler, hümanist” gibi din dışı kimliklerle tanımlayanların sayısı günden güne artmaktadır. Küreselleşen dünyada dine alternatif ya da karşıt kimliklerin ülkemiz gençliği üzerinde hiç kabul görmediğini söylemek güçtür. Yapılan bazı araştırmalarda ülkemizde son yıllarda dindarlığın azaldığı, ateist ve deist anlayışların geçmiş yıllara nispetle arttığı iddia edilmektedir. Bu bağlamda kimlik gelişimi açısından kritik bir gelişim dönemini ifade eden ergenlik döneminde olan lise öğrencilerinin din dışı yönelimlere eğilimlerinin araştırılması önemlidir. Böylelikle kimliğin önemli bir bileşeni olan dinin gençler için ifade ettiği anlamın ne olduğu, dinî kimliğin gelişiminde etkili olan unsurların neler olduğu ve din eğitiminin bu husustaki etkinliği hakkında bilgi edinmek mümkün olacaktır. Elde edilecek bilgilerle dinî kültürün yeni nesle aktarımında daha etkili bir din eğitimi planlaması yapmak mümkün olacaktır. Lise gençliğinin din dışı yönelim eğilimlerini ve bu hususta din eğitimi ve çevresel unsurların rollerini ortaya koymayı amaçladığımız çalışmamız 2021-2022 yılında Konya il merkezinde gerçekleştirdiğimiz nicel bir araştırmadır. Araştırmada “Din Dışı Yönelim Ölçeği” ve “Ok-Dinî Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Kota örnekleme yöntemiyle belirlenen 473 kişilik örneklemden topladığımız veriler SPSS 15 programı ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre gençlerin %6’sı yüksek düzeyde, %12’si ise orta düzeyde din dışı yönelim eğilimi göstermektedir. Gençlerin %3,ü ateist, %3’ü agnostik ve %2’si ise deist Tanrı anlayışını benimsemektedir. Katılımcıların %70,2’si hiçbir şüphe duymadan Allah’ın varlığına inanırken, %21,4’ü ise bazı şüpheleri olmakla birlikte Allah’ın var olduğuna inanmaktadır. Allah’ın varlığına inanma ile olumlu dini tutuma sahip olma arasında pozitif yönlü pozitif yönlü yüksek korelasyon (r=0,722, p=0,000) vardır. Allah’ın varlığına inanma ile din dışı yönelim arasında ise negatif yönlü yüksek korelasyon (r=-0,833, p=0,000) tespit edilmiştir. Gençlerin dini tutumları ve din dışı yönelimleri üzerinde en fazla etkili olan kurum ailedir. Bu yönüyle manevi değerlerin genç kuşaklara aktarımında ilk sırada gelen aile kurumunun güçlendirilmesi, ebeveynlerin bilinçlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Ayrıca okul ve çevre ile ilgili çeşitli değişkenlerin de gençlerin dini tutumları ve din dışı yönelimleri üzerinde etkisi vardır. Dine önem verilen ve hoşgörünün egemen olduğu bir aileye sahip olmak, okulda verilen din eğitiminden memnun olmak, okul dışında da din eğitimi almak, dini yaşamla ilgili olumlu rol modellere sahip olmak gençlerin dine karşı olumlu tutum geliştirmelerini desteklemekte ve din dışı yönelimlere eğilimlerini de azaltmaktadır. Dolayısıyla okullarda verilen din eğitimi hizmetinin kalitesinin artırılması, öğretmenlerin aynı zamanda olumlu rol model olmaları, müfredat ve ders kitaplarının çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncellenmesi, ateizm, deizm, agnostisizm gibi akımların gençlerin inanç dünyalarına şüphe tohumları ekmesini engelleyecektir. Aile ve okul dışında da dinin olumlu temsili gençleri dine karşı olumlu tutum geliştirmeye yönlendirmekte ve varoluşsal sorularına din dışından cevap arama ihtiyacını da azaltmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Kuzu, Hatice, and Mebrure Doğan. "Dini Tutum ile Ölüm Kaygısı Arasındaki İlişki: Tasavvufa İntisabı Olan Bireylerle Olmayanların Karşılaştırmalı Bir Araştırması." Kocatepe İslami İlimler Dergisi 7, no. 2 (2024): 486–510. https://doi.org/10.52637/kiid.1525486.

Full text
Abstract:
Ölüm kaygısı varoluşsal bir kaygı olup başlangıçtan itibaren insanlığın temel problemlerinden biri olmuştur. İnsan, hayatı boyunca mücadele etmek zorunda olduğu bu problemle başa çıkarken çoğunlukla ölümle en çok ilişkilendirilen dine müracaat etmiştir. Dinler de bu kaygıyı yatıştıracak öneriler sunmuşlardır. Araştırmaların önemli bir kısmı dinlerin ölüm kaygısı ile başa çıkmada yatıştırıcı bir etkisinin olduğunu ortaya koysa da dindarlığın ölüm kaygısını artıran bir faktör olduğu sonucuna ulaşılan araştırmalar yok değildir. Dinin içselleştirilerek özüne uygun yaşanmasını hedefleyen tasavvufun ölüme, insanın özüne kavuşması, ruhun beden kafesinden kurtulması ve Allah’a kavuşması biçiminde pozitif anlamlar yüklediği bilinmektedir. Bu bağlamda araştırmada öncelikle dinî tutum ile ölüm kaygısı arasındaki ilişkilerin incelenmesi, ardından tasavvufa intisabı olan bireylerle olmayanların dinî tutum ve ölüm kaygısı düzeylerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Nicel yöntemle gerçekleştirilen araştırmada betimsel analiz ve ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 18 yaş üstü bireyler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi seçilirken tasavvufa intisabı olan 214 birey amaçlı örnekleme, tasavvufa intisabı olmayan 214 birey tesadüfi örnekleme yoluyla belirlenmiştir. Verilerin toplanmasında “Kişisel Bilgi Formu”nun yanı sıra “Ok-Dinî Tutum Ölçeği” ve “Thorson-Powell Ölüm Kaygısı Ölçeği” kullanılmıştır. Yapılan analizlerin sonucunda katılımcıların tamamının dinî tutum puanları ile ölüm kaygısı puanları arasında negatif yönlü anlamlı ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada tasavvufa intisabı olan bireylerle olmayanların dinî tutum ve ölüm kaygısı puanları karşılaştırılmıştır. Buna göre tasavvufa intisabı olanların dinî tutum puanları, olmayanlara göre anlamlı derecede daha yüksek iken ölüm kaygısı puanları anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur. Buradan dini yaşamak için tasavvuf metodunu benimsemenin dindarlıkta artışı sağlayabileceği; bu yolla dindarlık düzeyinin yükselmesinin de ölüm kaygısını düşüren bir faktör olabileceği sonucuna ulaşılabilir. Diğer taraftan araştırmada tasavvufa intisabı olan bireylerin arasında tarikat ritüeli gereği ölüm rabıtası yapanlar ile yapmayanların ölüm kaygısı puanları karşılaştırılmış, ölüm rabıtası yapanların ölüm kaygısı düzeylerinin yapmayanlara göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu bulgusu elde edilmiştir. Bulgudan hareketle her ne kadar literatürde ölüm üzerinde düşünmenin ölüm olgusunu kabullenmeyi kolaylaştırıcı etki yapabileceği, böylece ölüm kaygısını hafifletebileceği yönünde görüşler olsa da ölümü düşünme biçiminin burada etkili olabileceği söylenebilir. Kendi ölüm anını hayal etmek suretiyle ölüm anında acı çektiğini, kabirde azapla karşılaştığını hayal etmek gibi korkuyu çağrıştıran uygulamaların ve ölüme negatif anlamlar yüklemenin istenmeyen bazı sonuçları ortaya çıkarabileceğinden söz edilebilir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Melih, DEMİRKOL. "Dinî Bir Tutum Olarak Yardımseverlik." guifd 7, no. 2 (2019): 211–32. https://doi.org/10.5281/zenodo.3594044.

Full text
Abstract:
Bu çalışma, dinin bir prososyal tutum ve davranış örneği olarak yardımseverliği ne ölçüde desteklediğini ve fıtrî yatkınlığın güçlenmesine ne şekilde katkı sağladığını araştırmayı amaçlayan bir makale çalışmasıdır. Araştırmamız, ampirik araştırma sonuçlarını da dikkate alan kuramsal, anlayıcı ve analitik bir çalışmadır. Araştırmanın öne çıkan kavramları tutum, davranış, dindarlık, prososyal davranış, empati, cömertlik, özgecilik, duyarlı ve koşulsuz sevgi, yardımseverlik, yardımlaşma ve dayanışmadır. Kavramsal çerçevede konuyla ilişkili bazı kavramlar açıklanmış ve aralarındaki ilişki ortaya çıkarılmıştır. Yardımseverlik tutumunun insan fıtratında içkin olup olmadığı tartışılmıştır. Bunda başta aile, eğitim, çevre ve din faktörlerinin etkili olduğu görülmüştür. Alanda yapılmış ampirik araştırmaların bulgularına dayanılarak, dindarlık tutumları içinde iç kaynaklı dindarlık, dış kaynaklı dindarlık ve sorgulayıcı dinî yönelimin yardım etme davranışını farklı şekil ve derecelerde etkilediği anlaşılmıştır. Empatinin prososyal davranışlardaki rolü tespit edilmiştir. Araştırmada dinî emir, öğüt ve kıssaların dindarlar üzerinde farklı derecelerde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum, dindarlarda dinî tutumun bilişsel ögesi ile duygusal ve davranışsal ögelerinin eşit değil, farklı derecelerde ve şekillerde gerçekleşebileceğini göstermektedir. 
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

GENCER, Nevzat. "Ergenlerde Rüya Motifleri ve Dinî Tutum İlişkisi." Bilimname 2020, no. 41 (2020): 341–83. http://dx.doi.org/10.28949/bilimname.670009.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

SARMIŞ, Mustafa. "Dinî Gruplarda Hegemonik İşleyiş Mekanizması." Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 63, no. 1 (2022): 321–54. http://dx.doi.org/10.33227/auifd.1072155.

Full text
Abstract:
Bu makalenin amacı; dinî grupların sosyal yapısal temel unsurlarının üyeler üzerindeki etkilerini, üyelerin dinî gruplara yönelmelerini sağlayan güdüleri, grupla bütünleşmelerini sağlayan ögeleri ortaya çıkarmak ve söz konusu faktörlerin üyelerde bir hegemonyaya yol açıp açmadığını belirleyerek bu hegemonik unsurların bir işleyiş mekanizması üzerinden üyeleri yönlendirip yönlendirmediğini inceleme altına almaktır. Makalede grupların yapısal özellikleri ve üyelerin gruplara yönelik tutum ve davranışları teorik açıdan sosyal psikolojik bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu kapsamda sosyal etki ve uyma konusu başta olmak üzere itaat, boyun eğme, özdeşleşme ve benimseme olguları, grup-üye arasındaki etkileşimler ve gruplar arası ilişki biçimleri hegemonya kavramıyla bağlantılı olarak araştırılmaktadır. Makalede yorumlayıcı sosyal bilimsel yaklaşım çerçevesinde ideal tip yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda Türkiye’deki tarikat ve cemaatlere yönelik gerçekleştirilmiş çalışmalar doküman analizi yöntemiyle incelenmiş, aynı zamanda araştırmacının çeşitli gözlemleri dikkate alınarak hegemonyaya yol açabilecek özellikler on başlık altında toplanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Keleş, Mahmut Recep. "Eyyûbîler Dönemi Siyasi ve Dinî Dinamikler Bağlamında Şeyh Şihâbeddin Sühreverdî’nin İdamı." Eskiyeni, no. 53 (June 30, 2024): 533–56. http://dx.doi.org/10.37697/eskiyeni.1413223.

Full text
Abstract:
Selâhaddîn Eyyûbî’nin kurduğu Eyyûbî Devleti, siyasi ve dinî açıdan zengin ve karmaşık bir tarihî dönemi temsil eder. Bu dönemin en önemli olaylarından biri, İşrâkī felsefe akımını kuran filozof Şeyh Şihâbüddîn Sühreverdî’nin idamı ve bu dramatik olayın ardından meydana gelen geniş çaplı siyasi ve dinî etkilerdir. Selâhaddin, genel olarak alimlere vermiş olduğu desteklerle yardımsever bir hükümdar olarak tanınmasına karşın, felsefi çalışmalara ve bu konudaki eğilimlere karşı sert bir tutum sergilemiştir. Bu durum, Eyyûbîlerin yönetimi altındaki şehirlerde, felsefi ilimlerin aksine İslami ilimlerin öğretilmesine odaklanan medreselerin sayısının artmasına ve bu alanların ilim merkezleri haline gelmesine yol açmıştır. Sühreverdî’nin idamı, Selâhaddin’in alimlerle ilişkilerinin karmaşıklığını ve dönemin siyasi hassasiyetlerini belirgin bir şekilde gözler önüne sermektedir. Sühreverdî’nin yenilikçi felsefi fikirleri ve siyasi ilişkileri, özellikle Halep’te güçlü olan Şâfiî-Eş’arî ulemasını endişelendirmiş, onun dinî ve siyasi yapılarca tehdit olarak algılanması, idam sürecinin başlamasına neden olmuştur. Bu durum, Selâhaddin’in yönetimi sırasındaki iç siyasi dengeleri ve dönemin dinî dinamiklerini aydınlatmaktadır. Selâhaddin’in hükümdarlık dönemi, Haçlı Seferleri ve İslam dünyasındaki mezhepsel çatışmalarla yoğun bir şekilde iç içe geçmiştir. Selâhaddin, Haçlılarla mücadele ederken ve İslam dünyasında birlik sağlama gayreti içindeyken, yaygın İslam mezhepleri olan Şâfiî, Hanefî ve Mâlikî’yi desteklemiş, ancak Eyyûbî dönemi alimlerinin etkisiyle İsmâîlî ve Hanbelî mezheplerine ve alimlerine karşı daha katı bir tutum takınmıştır. Bu politika, Selâhaddin’in İslam devletleriyle olan ilişkilerini belirgin bir şekilde etkilemiştir. Sühreverdî’nin idamı, Selâhaddin’in alimlerle olan ilişkilerindeki çelişkileri ve dönemin siyasi duyarlılıklarını vurgulayan tarihi bir öneme sahip bir olay olarak karşımıza çıkmıştır. Bu durum, Sühreverdî ile Selâhaddin Eyyûbî’nin oğlu ve Halep hâkimi el-Melikü’z-Zâhir arasındaki ilişkinin karmaşıklığını ve dönemin siyasi duyarlılığını ortaya koymuştur. El-Melikü’z-Zâhir, hocası Sühreverdî’ye olan sadakatini, onun ölüm emrini vermeye teşvik edenleri cezalandırarak göstermiş ve böylece Selâhaddin’in alimlerle olan çelişkili doğasını ve dönemin siyasi hassasiyetlerini açığa çıkarmıştır. Bu durum, Eyyûbî Devleti’nin siyasi ve dinî yapısının karmaşıklığını ve dönemin zorlu dengelerini temsil eden bir örnektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

BEYAZKILINÇ, Eminenur. "Din ve Mizah." Marifetname 9, no. 1 (2022): 305–9. http://dx.doi.org/10.47425/marifetname.v9i70363.1115816.

Full text
Abstract:
Sosyal etkileşimin en esnek araçlarından biri olarak görülen mizah, geçmişten bugüne önemli bir ilgi alanı olagelmiştir. Son yıllarda sosyal medyanın yayılmasıyla hemen her olayın mizah açısından yorumlanması mizaha olan ilginin göstergesi olarak kabul edilebilir. Mizah insana ait olan hemen her şeyi konu edindiği gibi dini temaları da konu edinmektedir. Bu açıdan bakıldığında mizah, mizahi tutum ve dindarlık biçimleri arasındaki ilişkiler Din Psikolojisinin araştırma konusuna girmektedir. Yusuf Emre tarafından doktora çalışması kapsamında hazırlanan “Din ve Mizah” adlı eser, mizah anlayışı ile dinî yaşayışın farklı görüntüleri arasındaki ilişkiyi kuramsal ve uygulamalı olarak araştırmak amacıyla hazırlanmıştır. Kitap, Giriş, Kuramsal Çerçeve, Araştırma ve Yöntem, Bulgular, Tartışma ve Yorum, Sonuç olmak üzere yedi bölümden oluşmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Koç, Raşit. "Abdülfettah Rauf’un ‘Ey Yurdum’ Şiir Kitabına Dair Bir Değerlendirme." Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları 7, no. 1 (2025): 23–31. https://doi.org/10.47139/balted.1566760.

Full text
Abstract:
Abdülfettah Rauf, aldığı medrese eğitimi, içinde yaşadığı kültür itibariyle daha çok dinî tasavvufi edebiyata dair eserler vermekle birlikte şimdiye kadar yayınlanan dört şiir kitabında insani olan her konuda şiirler yazmıştır. Halk arasında Fettah Efendi diye bilinen şairin şiirlerinde, Üsküp’ün güzelliklerini, Vardar’ın coşkun akışının şairde uyandırdığı hissiyatı, köyleri, dağları ya da Üsküp güzellerinin salınarak gezişini anlatan mısralara ve tasvirlere rastlarız. Medrese eğitimi alması, Osmanlı kültürüyle yoğrulan bir şehirde yetişmiş olması, Fettah Efendi’nin divan edebiyatına olan ilgisi nedeniyle şiirlerinin çoğunda aruz ölçüsünü ve gazel, kaside, murabba gibi divan edebiyatı nazım şekillerini kullanır. Şekil yönünden divan şiirini örnek alan şair üslup olarak da divan şiiri tarzını benimsemiştir. Şiirlerinde divan şiirinde geçen bazı mazmunları kullanması da bu nedenledir. Divan şiiri geleneğine kendine göre farklı temaları da katan şair, memleketinin yaşadığı sıkıntıları, insanlarda görülen yozlaşmayı, fes yerine şapka giyilmesine varıncaya kadar sosyal tenkidi de içeren şiirlerde zaman zaman Mehmet Akif’in sesini duyar, izini görürüz. Abdülfettah Rauf şiirlerinde dinî la-dinî konuları işlerken benzetmelerden, divan edebiyatına ait mazmunlardan sıkça yararlanır. Bununla birlikte Fettah Efendi şiirlerinde duygularına hâkim olamayarak küfür, hakaret ve aşağılama içeren kelime ve benzetmeleri kullanmaktan da çekinmez. Özellikle millî ve dinî konularda yaşanan bozulmaları, vatana ve dine karşı kabul edemediği tutum ve davranışları eleştirirken Fettah Efendi hislerini ve öfkesini anlatmada galiz ifadeler kullanmaktan çekinmez. Bu çalışmada Abdülfettah Rauf’un ‘Ey Yurdum’ şiir kitabında yer alan şiirlerde sık kullanılan kelimelerden hareketle şairin içinde bulunduğu düşünce ve ruh dünyasını irdelemeye çalışacağız.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Evrenk, Faruk. "Sosyo-Politik ve Dinî Hegemonyanın Oluşumunda Aydınların Rolü: Gramscici Organik-Geleneksel Aydın Dikotomisinin Sosyolojik Analizine Bir Giriş." Cihanşümul Akademi Sosyal Bilimler Dergisi 5, no. 8 (2024): 1–11. http://dx.doi.org/10.62356/cihansumul.1481014.

Full text
Abstract:
20. yüzyılın önemli Neo-Marksist teorisyenlerinden Antonio Gramsci’nin en önemli kavramı hegemonyadır. Hegemonik iktidar, otoritesini tabi olanların rızalarına dayandırır. Hegemonya, tabi olanların zihniyet, duygu, değer, tutum, dünya görüşü gibi içsel durumlarını dönüştürmeyi hedefleyen bir mekanizmadır. Gramsci’ye göre hegemonyanın üretilmesinin en etkili ajanları aydınlardır. Aydın kategorisini ikili bir tasnife tutan Gramsci’ye göre sosyo-politik, dinî ya da kültürel iktidara talip olan her toplumsal sınıfın, kendi aydın sınıfını oluşturması öncelikli görevleridir. O bu sureci organik aydınların oluşumu olarak kavramsallaştırmıştır. Geleneksel aydın ise, görece özerk olan, herhangi bir toplumsal sınıfa bağlılığı olmayan aydın kategorisine göndermede bulunan bir kavramdır. Gramsci’ye göre iktidara talip toplumsal sınıfın aydınlarla ilişkili ikili bir görevi söz konusudur. Bir taraftan kendi içinden organik aydınını üretirken diğer taraftan görece özerk olan geleneksel aydınları kendi organik aydınına dönüştürme görevidir. Sosyo-politik ve dinî hegemonyanın sürekliliği bir yönüyle aydınlarla ilgili bu mekanizmanın işleyişine bağlıdır. Nitel araştırma yöntemine dayanan bu çalışmada, Gramsci’nin aydın kategorileri ile sosyo-politik ve dinî iktidar tipi olarak belirttiği hegemonyanın ilişkisi sosyolojik bir bakışla ele alınacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Bayram, Nurun Nisa, and Faruk Karaca. "Çok Boyutlu Dinî Bireyselleşme Ölçeği." Eskiyeni, no. 54 (September 30, 2024): 1289–308. http://dx.doi.org/10.37697/eskiyeni.1463486.

Full text
Abstract:
Modern dönem bireyin ön planda olduğu bir dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde birey, toplumdan ve geleneksellikten uzaklaşıp bireysel bir tutum tercih etmesi ile bilinmektedir. Bu durumun din üzerinde de önemli etkileri olmuştur. Bun-lardan biri de dini bireyselleşmedir. Dini bireyselleşme, bireyin dini konularda gele-neksel olandan ya da toplulukla ilişkili olandan bireyselliğe yönelmesine ve dini tu-tumlarda bazı değişikliklere işaret etmektedir. Söz konusu değişimin son yıllarda ül-kemizde de ciddi oranda kendisini göstermeye başladığı düşünülmektedir. Bu araş-tırmada söz konusu değişimi incelemek için yetişkinlerde dinî bireyselleşmeyi ölç-meye yönelik bir ölçme aracı geliştirmek amaçlanmıştır. Araştırma ‘Keşfedici sıralı karma desen’ ile tasarlanmıştır. Araştırma önce nitel sonra nicel ve tekrar nicel ol-mak üzere üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ilk aşamasında 12 kişi ile mülakat yapılmış ve elde edilen veriler analiz edilerek geliştirilecek ölçek için bulgu-lar ortaya konmuştur. Araştırmanın ikinci aşamasında tasarlanan ölçek 349 katılımcı-ya uygulanmıştır. Elde edilen verilere AFA yapılarak faktör yapısı belirlenmiştir. So-nuçlara göre varyansın %59,57’sini açıklayan, 18 maddelik beş faktörlü (görecelik, sorgulama, kolektif olmama, dini gruplara karşı mesafe ve dini öz yeterlik) bir yapı oluşmuştur. Yapılan güvenirlik analizi sonucunda, ölçeğin cronbach’s alfa katsayısı ,83 olarak hesaplanmıştır. Elde edilen ölçek son şekliyle çalışmanın üçüncü aşaması ola-rak 351 kişilik yeni bir örnekleme uygulanarak DFA yapılmıştır. Elde edilen veriler LISREL programı ile analiz edilmiş ve sonuçta model uyum indeks değerleri ölçeğin geçerliğe sahip olduğunu göstermiştir. Yapılan analizlerde ölçeğin RMSEA değeri 0.068, χ 2 /sd değeri ise 328.73/125 olarak tespit edilmiştir. Ölçeğin uyum indeksle-ri ise GFI= 0.91, CFI= 0.94, NFI= 0.91, NNFI= 0.93, RFI= 0.89 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca bu aşamada ölçeğin kriter/ölçüt geçerliğini sınamak için Dini Bireyselleşme Ölçeği ( Paker - Akçalı, 2012) ve Öz- Yeterlik Ölçeği (Aypay, 2010) ile korelasyonla-rına bakılmış ve ölçekler arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Geliştirilen ölçeğin psikometrik verileri topluca değerlendirildiğinde yeterli düzeyde güvenilirlik ve geçerlik skorlarının ortaya çıktığı, konuyla ilgili yapılacak çalışmalarda işlevsel bir araç olarak kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
11

Albayrak, Ahmet. "Dindarlık Tipleri Açısından Dua Formları." Marife 7, no. 2 (2007): 189–201. https://doi.org/10.5281/zenodo.3343835.

Full text
Abstract:
Dua, insan için fıtrî bir değer taşımaktadır ve hem ibadetin hem de dinin özü mahiyetindedir. İbadetin diğer bütün formlarında olduğu gibi, insanın dua pratiğine yönelişinde de, biri dış güdümlü dindarlık, diğeri iç güdümlü dindarlık olmak üzere temel iki tutum vardır. Birbirine zıt karakterleri ifade eden bu iki tutum, dua eden insanın dinî yaşayışındaki kalitesini gösterir. Dinî yaşayışın derinlemesine boyutlarını ortaya koyan ve Allport tarafından sistemleştirilen dış güdümlü ve iç güdümlü dindarlık tutumları, duaya yönelişin hem içeriğini hem de davranış olarak yönelme biçimini belirler. Dış şartlara bağlı olarak yapılan duanın daha çok psikolojik gerçekliği, içten doğma bir şekilde yapılan duanın ise, ontolojik gerçekliği ön plandadır.<b>The Forms of Pray From the Standpoint of Types of Religiousness</b>Pray is the nature worth for human and it is essential character of both worship and religion. As in the other forms of worship, there are two attitudes of human in tendency to pray. These two attitudes which they signify the opposite characters to each other indicate the quality of religious life of prayer man. The extrinsic and intrinsic religious orientations that they were named by Allport and that they are exposed the deeply dimensions of religious life, designate orientation to pray from the point of view of both its content and the form of tendency to pray as behavior. In the extrinsic orientation the psychological reality of pray and in the intrinsic orientation the ontological reality of pray are in the most important place.https://www.marife.org/marife/article/view/384
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
12

Yaman, Ahmet. "Dinî Hükmün Güncellenmesi: Alanı, İmkânı ve Gerekçeleri." Tevilat The Journal of Islamic Sciences 1, no. 1 (2020): 11—. https://doi.org/10.5281/zenodo.4412194.

Full text
Abstract:
Y&uuml;ce Allah&rsquo;ın buyruk ve belirlemelerine bağlı olduğu i&ccedil;in din&icirc; h&uuml;km&uuml;n ve bunların bir araya gelmesiyle oluşan fıkhın g&uuml;ncellenmesi meselesi, hem akademik hem de duygusal boyutları olan ve bu sebeple de dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Bu mesele etrafında birisi tefrit diğeri ifrat sayılabilecek iki sağlıksız tavır yanında, metodik &ccedil;er&ccedil;evede daha dengeli bir değişim teorisi &ouml;neren &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; bir tutum bulunmaktadır. Din&icirc; h&uuml;km&uuml;n asla değişmeyeceğini savunan tefrit yaklaşımı, klasik fıkıh doktrinini, meseleye son noktayı koyan h&uuml;k&uuml;mler mecmuası olarak g&ouml;rmektedir. Bunun karşısında konumlanan ifrat g&ouml;r&uuml;ş&uuml;ne g&ouml;re ise doğrudan Kitap ve S&uuml;nnet&rsquo;te bulunanlar da d&acirc;hil olmak &uuml;zere din&icirc;-fıkh&icirc; h&uuml;k&uuml;mlerin tamamı, &uuml;retildiği tarihsel ve toplumsal şartlarla kayıtlıdır. Dolayısıyla toplum ve şartların değişimine paralel olarak bu h&uuml;k&uuml;mler de değişmelidir. Daha dengeli ve y&ouml;ntemsel olarak daha tutarlı olan &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; yaklaşıma g&ouml;re ise değişimin ilkesel olarak m&uuml;mk&uuml;n olmadığı alanlar dışında kalan fıkh&icirc; h&uuml;k&uuml;mler, dayanakları ve ama&ccedil;ları itibarıyla değişime konu olabilirler. Bu yazı, işte bu son yaklaşım etrafında bazı saptamalar yapacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
13

KOÇ KANCA, Hatice. "Aynı Dine İnanma Ekseninde İlahiyat Fakültesi Öğrenci/Mezun ve Akademisyenlerinin Suriyeli Mültecilere Yönelik Tutumlarının İncelenmesi." Eskiyeni, no. 48 (March 28, 2023): 255–80. http://dx.doi.org/10.37697/eskiyeni.1227771.

Full text
Abstract:
Bu araştırmada, ilahiyat fakültesi öğrenci, mezun ve akademisyenlerinin Suriyeli mültecilere yönelik tutumları inceleme konusu yapılmıştır. Araştırmada yüksek din öğretimi alan ilahiyat fakültesi öğrenci ve mezunları ile bu öğretimi veren akademisyenler, Suriyeli göçmenlerle aynı dine inanma ekseninde farkındalığı nispeten yüksek bir grup olarak özellikle tercih edilmiştir. Bu çerçevede ortak dinî mirasa dair farkındalığı olan ev sahibi ülke katılımcılarının Suriyeli göçmenleri tehdit olarak algılama, kabul etme ya da reddetme alt boyutlarındaki puanlarına bakılmıştır. Araştırma, nicel araştırma yöntemlerinin genel tarama modellerinden ilişkisel tarama modeli ile yapılandırılmış betimsel bir çalışmadır. Çalışmanın evreni Türkiye genelinde rastgele olarak seçilen ilahiyat/İslami ilimler fakültesi öğrenci, mezun ve akademisyenlerinden oluşan toplam 425 kişidir. Çalışmada yarı yapılandırılmış anket formu ve “Yerel Halkın Suriyelilere Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizi aşamasında SPSS programı kullanılarak betimsel istatistik analizi, ikili karşılaştırmalarda bağımsız gruplar için t testi ve çoklu karşılaştırmalarda tek yönlü varyans analizi (Anova), gruplar arası farklılığı ortaya koymak için post-hoc testi ve değişkenler arası ilişkiyi ortaya koymak için korelasyonel analizler kullanılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
14

Uzunkaya, Uğur, and Muhammet Raşit Öztürk. "Ahlaklılık, Tutum ve İhtiras Hakkında Eski Uygurca Fragmanlar Üzerine Bir İnceleme." Türklük Bilimi Araştırmaları, no. 57 (June 1, 2025): 177–99. https://doi.org/10.17133/tubar.1642656.

Full text
Abstract:
Doğu Uygur Kağanlığı’nın yıkılışından sonra Turfan bölgesine göç etmeleriyle birlikte Uygurlar; farklı etnik topluluklarla, dinî ve kültürel muhitlerle tanışmışlardır. Böylece İpek Yolu güzergâhında siyasi ve askerî bir kimlikten çok kültürel ve ticari faaliyetlerle öne çıkan bir devlet kuran Uygurlar, Orta Asya dinlerinin etkisinde oldukça kapsamlı bir tercüme edebiyatı oluşturmuştur. Bu edebiyat içerisinde felsefi bir inanış sistemi olarak kendisini tanımlayan Budizm, son derece güçlü bir yere sahiptir. Uygurlar, Budizm’in oldukça farklı ekollerini tanısalar da çevirdikleri eserler temelde Budist öğreti ilkeleriyle örtüşmektedir. Bu ilkelerden ahlaklılık, zihinsel olgunlaşmanın bir yolu olarak değerlendirilmektedir. Budizm’de doğru davranış yahut tutum ise erdemli olmanın gereği sayılır. Budist inanış sisteminde ihtiras, tıpkı nefret ve cahillik gibi imha edilmesi gereken bir duygudur. Bu çalışma, bugün Berlin Turfan Koleksiyonu’nda korunan şimdiye kadar yayımlanmamış dört Eski Uygurca fragmanın filolojik neşrini amaçlamaktadır. Bu fragmanlar şunlardır: Mainz 296 (T II b 42), Mainz 723 (T II D 85 / Ch 14), U 1192 (T II Y 37) ve U 1645 (T II M). Yazıda bu fragmanların metni, aktarması, açıklamaları ve sözlüğü ortaya konmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
15

Yıldırım, Serpil. "SÂDIK HİDÂYET’İN ROMANINDA KARANLIK BİR TİP: HACI AGA." Doğu Esintileri, no. 22 (March 29, 2025): 57–67. https://doi.org/10.62425/dogu.1624481.

Full text
Abstract:
Edebiyatta tipler ve kişilikler edebî metinlerin temelini ve olayların esasını oluşturmaktadır ve insan odaklı metinler içerisindeki kişiler, gerçek hayattaki insanların yansımasıdır. Bu nedenle metni tam olarak anlayabilmek için tip ve kişiliklerin doğru tespit edilmesi önemi haizdir. Modern İran edebiyatının önde gelen yazarlarından sayılan Sâdık Hidâyet’in 1940’lı yılların İran’ında sermaye çevrelerinin ve dini, çıkarlarına alet etmekten çekinmeyen yüzsüz siyasetçilerin ipliğini pazara çıkaran Hacı Aga adlı bir romanı mevcuttur. Adı geçen bu eserde, hacca gitmeden sırf işlerini yoluna koymak için hacı sıfatını alan romanının baş kahramanı Hacı Aga tamamen karanlık bir tip olarak resmedilir. Hacı Aga kendi menfaatleri söz konusu olduğunda dinî ve toplumsal normları görmezden gelen bireylerin bir örneği olarak sunulur ve sosyal bir tip niteliği kazanır. Yani bu tip; cahil, geri kafalı, nifakçı, pervasız, riyakâr, halkı sömürmekten imtina etmeyen, namus kavramına değer vermeyen, hovarda, dindar görünümlü ancak dini kendi çıkarları için kullanan menfaatçi bir kişilikte karşımıza çıkar. Kısacası Hacı Aga düşünce, duygu, tutum ve davranışlarıyla bütün bir dönemi kendi varlığında tek başına temsil eden bir kişiliktir. Bu çalışmada öncelikle tip kavramı kısaca açıklanmış daha sonra Sâdık Hidâyet’in, eserinde karanlık kahramanını nasıl işlediği ve buna yüklediği roller incelenmiştir. Hacı Aga romanında tip olgusunun ele alınmasıyla romanın penceresinden toplumun ve eserin kaleme alındığı dönemin anlaşılması amaçlanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
16

GÜNDÜZ, Ramazan. "An Anachronistic Shi'i Commentary on al-Ghazālī's Sectarian Identity; Can al-Ghazali be a Shi'i." Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi 7, no. 2 (2023): 121–42. http://dx.doi.org/10.32711/tiad.1228585.

Full text
Abstract:
Ebû Hâmid Muhammed Gazâlî, İslam düşünce tarihinde telif ettiği eserlerin ve düşünce mirasının etkileri daima aktüelliğini koruyan bir âlimdir. Onun düşünce mirası eşyanın hakikatini bütüncül bir şekilde ve şüpheden tamamen uzak olarak kavrayan istidlali bilginin temellük edilmesidir. İnsanın kemali için gerekli olan bu yetinin tahsil edilebilmesi hususunda Gazâlî’nin teklif ettiği metot, insanın kendi aklının kapasitesi ile düşünerek doğruya ulaşmasıdır. Bu düşünce Gazâlî’yi hayatı boyunca daima taklit bağından azade kılmıştır. Hiçbir mezhebi taassupla takip etmeyen Gazâlî, İslam dünyasındaki neredeyse bütün fikir akımlarını etkilemiştir. Gazâlî’nin farklı düşünceleri özgürce tartışması, içinde yetiştiği siyasi ve kültürel mirası zaman zaman tenkit etmesi, muhalifleri tarafından eleştirilere maruz kalmasına sebebiyet verdiği gibi diğer yandan farklı dinî ve felsefi akımların fikirlerini sahiplenebilecek özgür bir tutum sergilemesi, Sünnî akımın dışındaki İslam fırkaları tarafından da sahiplenilmeye çalışılmasına sebep olmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
17

Alimoğlu Sürmeli, Zeynep. "ŞEKÎB ARSLAN’A GÖRE MÜSLÜMANLARIN GERİ KALMA NEDENLERİ VE İSLAM BİRLİĞİNİN İMKÂNI." e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR) 16, no. 2 (2025): 878–92. https://doi.org/10.26791/sarkiat.1521688.

Full text
Abstract:
XVIII. ve XIX. asırlar küresel çapta büyük değişimlerin ve yeniliklerin yaşandığı dönemlerdir. Bu dönemlerde, bilimsel sahada, ekonomide ve siyasette yaşanan köklü dönüşümlerin merkezi Batı olmuştur. Batı’da başlayan değişimler küresel ölçekte etki yaratmış ve bu süreçte Batı, elde ettiği gücü ve nüfuzu ötekini tahakkümü altına almak için kullanmıştır. Müslümanların geri kalışlarının dinî inançları ile ilişkilendirildiği bu dönemde, dağılma sürecine giren Osmanlı İmparatorluğu’nun nüfuz alanındaki bölgelerin sömürgeleştirilmesi farklı etnik ve kültürel aidiyetleri olan Müslüman aydınları harekete geçirmiştir. Müslüman aydınlar, bir yandan Doğu milletlerinin bağımsızlığı için mücadele ederken diğer yandan da Müslümanların geri kalma nedenlerine eğilmiş ve bu hususta muhtelif çözüm arayışları geliştirmeye gayret etmişlerdir. Bu aydınlardan biri olan Şekîb Arslan, Osmanlı’nın yıkılmasından önceki dönem ile iki dünya savaşı arasındaki dönemde en aktif olan isimlerden biridir. Bu nedenle gerek kalemi ile fikri alanda gerekse aktivist kişiliği ile siyasî alanda yürüttüğü mücadelenin incelenmesi yararlı olacaktır. Bu makalede, Arslan’ın İslam toplumlarının geri kalma nedenleri ve çözüm önerilerine dair fikirleri ele alınacaktır. Ayrıca Arslan’ın düşünce dünyasında önemli bir yere sahip olan İslam birliği idealindeki tutum değişikliği dönemin koşulları dikkate alınarak incelenecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
18

Ceylan, Tuncay. "Diyanet İşleri Başkanlığı Hutbelerinde Muhteva: Eğitim Konusu Üzerine Bir İçerik Analizi." Journal of The Near East University Faculty of Theology 10, no. 2 (2024): 412–46. https://doi.org/10.32955/neu.ilaf.2024.10.2.04.

Full text
Abstract:
Hutbe; bir ibadet biçimi olmanın yanında halka dinî ve dünyevî meselelerde birtakım kazanımlar sağlayan yaygın din eğitimi faaliyetidir. Hutbelerde; dinî, siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, aktüel vb. birçok alanla ilgili çeşitli konular işlenmektedir. Hutbelerin muhatap üzerinde beklenen etkiyi gösterebilmesi hutbelerde ele alınan konuların niteliği ile yakından ilgilidir. Bu durum hutbelerin muhteva açısından derinlemesine incelenmesini gerekli kılmaktadır. Hutbeler, dinî içerikli ve referanslı yapıları, yönlendirici ve bilgilendirici etkileri nedeniyle çeşitli açılardan araştırılmıştır. Muhteva analizi açısından bakıldığında hutbelerde; kadın, gençlik, ramazan, din algısı, siyasi söylem, güncel meseleler, din istismarı, hadis gibi konular incelenmiştir. Hutbelerde işlenen konulardan biri de eğitim olmasına rağmen, literatürde hutbelerde eğitim konusunu inceleyen bir araştırmaya rastlanılmamıştır. Çalışma, literatürdeki bu eksikliği gidermek ve alan yazına katkı sağlamak için tasarlanmıştır. Buna göre araştırmanın temel problemi “DİB hutbelerine eğitim konusu nasıl yansımıştır?” şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı da DİB tarafından hazırlanıp ülke genelinde okunan hutbelerde eğitim konusunun nasıl ele alındığını değerlendirmek ve bu faaliyetin geliştirilmesine yönelik öneriler sunmaktır. Araştırmanın, hutbelerde eğitim konusuyla ilgili ihtiyaç, eksiklik ve sorunların belirlenmesine, verilen mesajların etkinliğinin artırılmasına katkı sağlaması beklenmektedir. Araştırmada, nitel bir yöntem olan durum çalışması deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2011-2023 yıllarında ülke genelinde okunan 576 cuma ve bayram hutbesi oluşturmaktadır. Çalışmada, veri toplama aracı olarak doküman analizi kullanılmış, örneklem grubundaki hutbeler araştırma dokümanları olarak incelenmiştir. Araştırmada ulaşılan veriler içerik analizi yöntemi kullanılarak çözümlenmiş, kodlar oluşturulmuş ve kodlardan temalara ulaşılmıştır. Yapılan analizde altı ana temaya ulaşılmıştır. Bu temalar; sıklık, eğitimci, öğrenci, amaç, metot ve kurum şeklindedir. Hutbelerde, eğitim konusunun yer alma sıklığı doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki kategori altında değerlendirilmiştir. Geçmiş yıllara nazaran hutbelerde eğitim konusunun yer alma sıklığında bir artış gözlense de hutbelerde eğitim konusuna yeterince ilginin gösterildiğini söylemek zordur. Çünkü elde edilen bulgular, eğitim konusuna doğrudan değinen hutbelerin her yılın aynı dönemlerinde birbirini tekrar eden içeriklerle hazırlandığını; konuya dolaylı olarak değinen hutbelerin ise eğitimle ilgili bir veya birkaç ögeyi farklı konular bağlamında yüzeysel olarak ele aldığını göstermektedir. Hutbelerde; Allah, Peygamber, anne baba, öğretmen ve din görevlilerinin halkı bilgilendiren, onlarda inanç, tutum ve davranış değişiklikleri sağlayan eğitimciler olarak ele alındığı görülmektedir. Hutbelerde; öğrencilik, öğrenme ve bilgi edinme konuları çocuklar/gençler ve kızlar için öne çıkartılmış; yetişkin ve yaşlılar için ise yeterince ele alınmamıştır. Hutbelerde, eğitim ile dinî ve milli değerlerin gelecek nesillere aktarılması amaçlanmış; eğitimde metot olarak da gösterip-yaptırma ve anlatım yöntemlerinin kullanılması tavsiye edilmiştir. Hutbelerde eğitim kurumu olarak; cami, aile, okul, Kur’an kursu, ahilik, vakıf, kütüphane ve dergâhların yer aldığı görülmektedir. Araştırma ile temalara ilişkin bulgular literatürle karşılaştırılarak tartışılmış, değerlendirilmiş ve konuya dair birtakım öneriler geliştirilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
19

Taş, Yusuf. "Radikal Bir Dinî Hareket Olarak Anabaptizm: Teo-politik Bir İnceleme." Harran Theology Journal, no. 53 (June 15, 2025): 144–59. https://doi.org/10.30623/hij.1611580.

Full text
Abstract:
16. yüzyılın ilk çeyreğinde Reform hareketinin erken dönemlerinde Zürih’te ortaya çıkan ve hızla İsviçre, Almanya ve Avusturya’ya yayılan Anabaptist hareket, dini yenilenme arayışı içinde olan gruplar arasında önemli bir yer edinmiştir. Reformcuların geliştirdiği "halk kilisesi" anlayışını yetersiz bulan Anabaptistler, daha derin ve köklü bir dini yaşam modeli arayışına girmişlerdir. Bu arayış onların bebek vaftizine, yemin etmeye ve devletle iç içe geçmiş dini yapıya karşı çıkan radikal bir teolojik duruş geliştirmelerine yol açmıştır. Ayrıca, yemin etmeyi reddetmeleri ve devlet yönetiminde herhangi bir rol üstlenmeyi kabul etmemeleri, devletle ilişkilerinde pasifist bir tutum benimsemeleri ve yerel kiliselerin bağımsızlığını savunmaları toplumsal düzeni dönüştürmeyi hedefleyen köklü bir iradeyi ortaya koymuştur. Bu durum onların hem Protestanlar hem de Katolikler tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanmalarının ve yoğun bir takibat, zulüm ve işkence sürecine maruz kalmalarının yolunu açmıştır. Nihayetinde Anabaptistlerin toplumsal varlıklarının devamı giderek sürdürülemez hale gelmiştir. Bu çalışma, bir yandan hareketin teolojik, sosyal ve siyasi yaklaşımlarını ele alırken; diğer yandan erken dönemde hem Protestan Reformcular hem de Katolik Kilisesi tarafından ne şekilde marjinalleştirildiğini ve sistematik olarak bastırılmaya çalışıldığını analiz etmektedir. Aynı zamanda, Anabaptistlerin Menno Simons (1496-1561) öncülüğünde, herhangi bir dominant dini veya siyasi gücün desteği olmaksızın nasıl örgütlendiğini ve teolojik kimliklerini koruyarak varlıklarını sürdürdüklerini incelemektedir. Araştırmanın ulaştığı temel bulguları şu şekilde özetlemek mümkündür: Anabaptistlerin vaftiz sakramentine “bilinçli olma” şartını ekleyerek bebek vaftizine karşı çıkmaları ve İsa’nın yaşamını örnek alarak faydalı işleri –salih amelleri– hakiki imanın bir parçası olarak görmeleri Reformcular tarafından kendi öğretilerine yönelik bir meydan okuma olarak algılanmıştır. Bununla birlikte, Köylü Savaşları (1523-1525) sırasında Anabaptistler köylü ve çiftçileri desteklerken Protestanların prenslerin yanında yer alması –iki grup arasındaki ortak noktalara rağmen– Anabaptistlerin Protestanlar tarafından zulüm görmesinin başlangıcını oluşturmuştur. Ayrıca, Anabaptistlerin sadakati ve yemini yalnızca Tanrı’ya hasretmeleri ve devlet yönetiminde görev almayı reddetmeleri, özellikle Katolikler tarafından devlete ve toplumsal düzene yönelik köklü bir muhalefet olarak görülmüştür. Buradan hareketle, Anabaptistlerin her iki inanç grubu tarafından hedef alınmasının temelinde, teo-politik yaklaşımlarının yattığı sonucuna varılmıştır. Araştırmada ayrıca, belli bir dönem yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Anabaptist hareketin yeniden canlanmasında ve günümüze kadar ulaşmasında en etkili ismin Menno Simons olduğu tespit edilmiştir. Simons'un geliştirdiği "cemaat kardeşliği", "barış" ve "hoşgörü" temelli teolojik yaklaşımın yanı sıra, siyasi otoritelerle kurduğu diyalog odaklı stratejiler, günümüz Anabaptist hareketinin hem teolojik hem de sosyolojik karakterinin oluşumunda belirleyici rol oynamıştır. Dikkat çekici olan başka bir husus ise, Simons'un düşünsel mirasının etkisi yalnızca Anabaptist geleneğiyle sınırlı kalmamış, çeşitli modern dini ve siyasi hareketler için de ilham kaynağı haline gelmiştir. Bu bulgular ışığında 16. yüzyıl Reform dönemindeki Katolik karşıtı tüm hareketlerin monolitik bir Reformasyon süreci içerisinde değerlendirilmesinin metodolojik bir hata olduğu, Anabaptist örneği üzerinden açıkça görülebilmektedir. Nitekim bu durum, Reform dönemi hareketlerinin taşıdığı heterojen yapıyı ve birbirinden keskin biçimde ayrışan teolojik-politik duruşları anlamak açısından kritik bir örnek oluşturmaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma Reformasyon döneminin radikal kanadını teo-politik bir perspektifle inceleyerek erken modern Avrupa'daki dini çoğulculuk ve hoşgörüsüzlük tartışmalarına özgün bir katkı sunmaktadır. Disiplinlerarası bir yaklaşımla Anabaptist hareketin tarihsel evrimini analiz etmenin yanı sıra; din-devlet ilişkileri, dini azınlıklara uygulanan baskı süreçleri ve alternatif inanç topluluklarının direnç stratejileri gibi temel sosyolojik meseleleri ele almaktadır. Araştırmanın bulguları tarihsel bir fenomen olarak Anabaptizm’in anlaşılmasını derinleştirirken; çağdaş dini radikalizm, pasifist eğilimler ve din-otorite gerilimlerine tarihsel perspektif kazandırmaktadır. Reformasyon'un çok katmanlı doğasını ortaya koyan bu çalışma, özellikle Anabaptist deneyimin modern din özgürlüğü ve vicdan hürriyeti mücadeleleri için sunduğu kritik referansları vurgulayarak alana yenilikçi bir bakış açısı getirmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
20

BARAN, Dilâ. "Parodi Din Kavramı: Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi (Pastafaryanizm) Örneği." Eskiyeni, no. 52 (March 26, 2024): 51–77. http://dx.doi.org/10.37697/eskiyeni.1412847.

Full text
Abstract:
Modern çağda yaşanan değişim ve dönüşümler dinî inanç ve pratiklere de yansımış ve din fenomeninin geleneksel sınırlarını aşarak kurumsal bir otorite olmaktan çıkıp daha ziyade bireysel deneyimleri merkeze alan bir yönde ilerlemesine neden olmuştur. Dinî söylemlerin çeşitlenmesine yol açan bu süreçle birlikte dinin, bireylerin yaşamlarını anlamlandırmada hâlâ önemli bir rol oynadığı, ancak bu rolün giderek daha esnek ve sorgulanabilir bir yapıya büründüğü görülmektedir. Benzer bir değişim sürecinin ateist düşüncede de yaşanması, bireysel inançsızlığı temsil eden klasik ateizm anlayışından uzaklaşılmasına ve geleneksel dinî inançları hedef alan yeni bir ateist akımın doğmasına yol açmıştır. ‘Yeni Ateizm’ olarak adlandırılan bu akım yalnızca tanrı inancını reddetmekle kalmayıp aynı zamanda geleneksel dinî kurumları, öğretileri ve uygulamaları katı bir tutum içerisinde eleştiren, dahası, bilimin ve rasyonalitenin dinin yerine geçmesi gerektiğini savunan bir yaklaşımı temsil etmektedir. Nitekim yeni ateizmin yükselişi, yüzyıllardan beri süregelen din ve ateizm arasındaki karşıtlığa yeni bir boyut kazandırarak bu iki olgu arasındaki geleneksel çatışmanın ötesine geçmiş, dinleri taklitleri aracılığıyla alaya alan ve ‘ateist din’ ya da ‘parodi din’ olarak adlandırılan yeni bir eleştiri biçiminin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bahsi geçen konu bağlamında bu makale çalışması, ateist düşüncenin mizahî bir yansıması olarak ortaya çıkan ‘parodi din’ kavramını ele almakta ve bu kavramı 2005’te ABD’de doğan Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi örnekliğinde incelemektedir. Pastafaryanizm olarak da adlandırılan Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi, dünyanın dört bir tarafında edindiği çok sayıdaki üyesi ve bu üyelerin, inançlarının yasal olarak tanınmasına yönelik başlattıkları hukukî girişimler sayesinde giderek popülerlik kazanmaktadır. Ülkemizde de ‘Türkiye Pastafaryan Cemaati’ adı altında toplanan çok sayıda Pastafaryan mevcuttur. Uluslararası literatürde din araştırmaları kapsamında pek çok açıdan incelemeye tabi tutulan Pastafaryanizm’i, kapsamlı bir biçimde ele alan Türkçe bir çalışmaya rastlanmamış olması, bu araştırmanın temel motivasyonunu oluşturmuştur. Literatürdeki eksikliğe katkı sağlayacağına inanılan bu çalışmanın temel tezi, parodi din kavramının oluşumuna ateist bir zemin üzerine inşa edilen kurgusal argümanların kaynaklık ettiği ve Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi’ne ait temel öğretilerin bahsi geçen kurgusal argümanlarla benzer bir yapılanmaya sahip olduğudur. Bu bağlamda çalışmada öncelikle parodi din kavramının hangi etmenlere bağlı olarak ne zaman ortaya çıktığı, tam olarak neyi ifade ettiği, Russell, Sagan, Baggini ve Dawkins gibi ünlü ateistler tarafından öne sürülen kurgusal argümanların parodi dinlerin oluşumunda nasıl bir rol oynadığı gibi hususlar ele alınıp değerlendirilmiştir. Ardından günümüzün popüler parodi dinleri arasında yer alan Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi’nin tarihî geçmişi, temel öğretileri, kutsal metinleri, ritüelleri ile din özgürlüğü bağlamında yasal bir din olarak kabul görmek için verdikleri hukukî mücadele örnekleri üzerinde durulmuştur. Böylelikle bahsi geçen ateist bilim adamlarına ait kurgusal argümanlarla Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi’nin kurgusal öğretisi arasındaki uyum ve benzerliklerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmanın amaçlarından bir diğeri, parodi dinlerin birey ve toplum üzerindeki etkilerinin anlaşılmasını sağlayabilecek saha araştırmalarına teorik bir zemin hazırlamaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
21

Gül, Ali. "Fen lisesi öğrencilerinin DKAB dersine yönelik tutumlarının çeşitli değişkenlerle incelenmesi." Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi 15, no. 1 (2025): 37–55. https://doi.org/10.30783/nevsosbilen.1598080.

Full text
Abstract:
Fen liseleri akademik olarak üstün başarısı olan öğrencilerin öğrenim gördüğü okul türüdür. Sayısal derslere ağırlık verilse de sözel alan derslere de alan açılmaktadır. Bunların arasında öğrencilerin dini bilgileri edinmelerinin yanı sıra dini, milli, manevi ve ahlaki değerleri kazanmalarını hedefleyen ve zorunlu dersler arasında bulunan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersleri de bulunmaktadır. Çalışmanın amacı fen alanında akademik başarısı yüksek olan bu öğrencilerin DKAB dersine yaklaşımlarını çeşitli değişkenlere göre farklılaşma durumunu tespit etmektir. Araştırmada nicel yöntem tercih edilmiş olup nicel verilere ulaşmak amacıyla Kişisel Bilgi Formu, DKAB Dersi Tutum Ölçeği ve Dini Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Bulguların analizinde SPSS 22 analiz programı kullanılmıştır. İleri analiz için ANOVA ve T-Test tercih edilmiştir. Ayrıca, dkab dersi tutumu ve dini tutum arasındaki ilişkiyi belirlemek korelasyon ve regresyon analizi yapılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin DKAB dersi tutum puanları sınıf düzeyine, anne tutumuna, hayata bağlayan en önemli şeye, anne babanın dindarlık düzeyine, öğrencinin dindarlık algısına, din eğitimi aldığı en etkili yere ve okulda aldığı din eğitimini yeterli bulma durumuna göre farklılaşmaktadır. Korelasyon analizi sonucunda, DKAB Dersi Tutum Düzeyi ile Dini Tutum Düzeyi arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Basit doğrusal regresyon analizi ise, DKAB dersine yönelik tutumun, dini tutumun anlamlı bir yordayıcısı olduğunu ortaya koymuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
22

Koyuncu, Mehmet, and Recep Uçar. "Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğretmenlerinin Öğrencilerine İlişkin Öğrenci Vizyonunun Örtük Program Açısından Değerlendirilmesi." Marife Dini Araştırmalar Dergisi 24, no. 1 (2024): 134–62. http://dx.doi.org/10.33420/marife.1448787.

Full text
Abstract:
Bu çalışmada, Anadolu imam hatip liselerinde (AİHL) görev yapan öğretmenlerin, örtük programın önemli bir unsuru olarak öğrencilerine ilişkin görüş ve beklentilerinin neler olduğunun ortaya konması ve bunların örtük program açısından değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Örtük program, öğrencilerin eğitime başlarken tam olarak bilmedikleri, yönetim, öğretmen ve velilerin öğrenciye kazandırılmasını istediği değerler ve normlar ile kurumsal beklentiler olarak tanımlanmıştır. Bu tanım ve örtük programa ilişkin yapılan diğer tanımlar da dikkate alındığında örtük program, yazılı olarak resmî programda belirtilmemesine rağmen öğrencilerin, düşünme biçimlerini, davranış ve yaşantılarını toplumun norm ve değerlerine göre şekillendirmesi istenen, resmî programın dışında kalan fakat onun uygulanış biçimini de kapsayan ve onun kadar etkili olan eğitim gerçekleri olarak tanımlanabilir. AİHL’de görev yapan öğretmenlerin görüş ve beklentilerinin örtük program açısından ele alınması, bu liselerin din eğitimi veren bir okul türü olması sebebiyle örtük program-din eğitimi ilişkisine değinmeyi gerekli kılmaktadır. Bireyin dinle ilgili her türlü öğrenmesini içeren bir kavram olan din eğitimi, bireyde bilinçli ya da bilinç dışı oluşan inanç, tutum, bilgi ve beceri temelli dinî davranış değişikliklerini kapsamaktadır. Burada resmî programın bu kapsama girecek davranış değişikliklerini gerçekleştirmesi söz konusu olduğu gibi örtük programın bu kapsama girecek davranış değişikliklerinde resmî program kadar etkili olacağı da Jackson’ın örtük program tanımından hareketle söylenebilir. Bu sebeple resmî öğretim programlarında yer almadığı hâlde öğrencide istendik yönde davranış değişikliğine imkân tanıması ve örtük programın bir unsuru olması sebebiyle AİHL’de de öğretmen beklentileri önemi yadsınamaz bir eğitim gerçeği olarak varlığını hissettirmektedir. Alanyazın incelendiğinde imam hatip liseleri (İHL) bağlamında örtük program konusunun doğrudan ele alınmadığı görülmektedir. Bu çalışma, AİHL’de dinî, millî ve manevi değerlerin öğrenci tarafından içselleştirilmesi adına, örtük programın önemli bir unsuru olan öğretmen görüş ve beklentilerinin neler olduğunun ve bunların okulun örtük programına nasıl yansıdığının ortaya konması açısından önem arz etmektedir. Bu bağlamda araştırmanın, hem örtük programın din ve değer eğitimindeki işlevselliğine dikkat çekilmesi hem de alanda yapılması muhtemel çalışmalara öncülük etmesi bakımından literatürde önemli bir boşluğu dolduracağı düşünülmektedir. Bu araştırma, nitel araştırma yöntemi desenlerinden fenomenolojik (olgubilim) desen ile yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak görüşme tercih edilmiştir. Araştırmacılar tarafından hazırlanan görüşme formunda yer alan sorular, katılımcı öğretmenlere yöneltilerek öğretmenlerin verdikleri cevaplar formalara kaydedilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 eğitim öğretim yılında Konya il merkezindeki AİHL’de görev yapan gönüllü 43 öğretmen oluşturmaktadır. Toplanan veriler, çalışmanın amacına daha uygun olması sebebiyle içerik analizi yapılarak yorumlanmıştır. Katılımcılar tarafından en fazla üzerinde durulan itikadi özelliğin “Ehl-i Sünnet İtikâdı”; en fazla üzerinde durulan ahlaki özelliğin “Kur’an ve sünnet ekseninde bir İslam Ahlâkı’na sahip olma”; en fazla vurgulanan zihinsel özelliğin “Zekâsını kullanma, düşünme, üretkenlik ve çözüm odaklı olma”; en fazla vurgulanan kültürel özelliğin “Millî ve manevi kültür bilincine sahip olma”; toplumsal konumuna ilişkin en fazla vurgulanan hususun “İslamî, ahlâkî ve ilmî vb. anlamda örnek şahsiyet” olma olduğu ve bir AİHL öğrencisine kazandırılmak istenen İmam Hatipli Ruhu ile ilgili olarak öğretmenler tarafından yapılan çalışmaların başında “Millî ve manevi değerlere ilişkin öğretim programları dışı nasihatler, örnekler ve çeşitli programlar” gelmekte olduğu, ulaşılan bulgulardır. Araştırmanın sonucunda ise katılımcı öğretmenlerin, imam hatip lisesi öğrencilerine, dinî, millî ve manevi değerlerin temsili açısından özgün bir misyon yükledikleri görülmüştür. Bu bağlamda, AİHL’de görev yapan öğretmenlerin öğrenci vizyonu, örtük program açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
23

ÖZDEMİR, Recep. "İslâm Düşüncesine Göre Adâlet ve Adâletin Önündeki Engeller." İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, no. 42 (December 30, 2023): 219–44. http://dx.doi.org/10.59777/ihad.1351850.

Full text
Abstract:
Günümüzde sıklıkla tartışılan ve en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri de adâlettir. Adâletin tanımı, mahiyeti ve ölçütü, öteden beri âlimlerin, filozofların, düşünürlerin ilgi alanına girmiş, kalem ve düşünce sahibi her insan bu konuda bir şeyler yazma, söyleme gereği duymuştur. “Adâlet nedir?”, “Adâletin temel ölçütü nedir?”, “Adâletli insan kimdir?” ve “Adâleti engelleyen durumlar nelerdir?” gibi sorular ve sorunlar tarih boyunca hep insanlığın gündemini meşgul etmiştir. Kimi düşünürler, adâleti, “denge” diye kimileri, “mücâzât ve mükâfatta eşitlik”, kimileri ise “hak ve hukuk” kavramlarıyla açıklamıştır. İslâm düşüncesinde ise adâlet; “adl”, “kıst”, “ihsan”, “takvâ” gibi ahlâk ve hukuk alanını ilgilendiren kavramların ışığında, teorik bir çerçevede tartışılmıştır. Büyük oranda Kur’ân ve hadislerden hareketle şekillenen teorilere göre insanı yaratan Allah olduğu gibi adâletin mahiyetini, neliğini ve ölçütünü belirleyen de Allah’tır. Allah mutlak olarak adâletlidir. Haksızlığı ve zulmü kendisine yasaklamıştır. İnsanın adâleti ayakta tutan bir varlık olması için, fıtratını adâlet erdemiyle donatmış ve adâleti tesis eden hükümler vazetmiştir. Adâlet, batı medeniyetini temsil eden filozofların kabulünün aksine tanımlanabilen ve mümkün olan bir şeydir. Tarih boyunca düşünürler adâletle ilgili düşünceler üretmiş, teoriler geliştirmiştir. Ama bu düşünceler ve teoriler bir yönüyle hep eksik kalmıştır. Zira insan; bütün zamanları, şartları ve insanın temel ihtiyaçlarını kapsayacak, kuşatacak ne ilme ne de kudrete sahiptir. Adâlet duygusunu insanın fıtratına yerleştiren, onu insanda bir değer ve meleke olarak var eden Allah’tır. İnsan, doğuştan adâleti ihsas ettiren duygu ve düşüncelerle donanımlı olarak doğmuştur. Bunun bir sonucu olarak; hangi eğitim seviyesinde olursa olsun hangi toplumsal statüde bulunursa bulunsun her insan adâletli bir eylem ile onun zıddı olan zulmü birbirinden ayırt edebilecek bir kabiliyete sahiptir. İslâm düşünce tarihi boyunca adâlet kavramı ve onunla dolaylı olarak bağlantılı olan tikel kavramlar İslâm hukuku, tefsir ve hadis gibi ilim dallarının ilgi odağında bulunmuştur. Adâlet kavramı; ferdi adâlet, sosyal adâlet, eşitlik, denge ve takvâ gibi temel kavramlarla bağlantılı olarak ele alınmış; adâletin mahiyeti, ölçütü ve korunmasına dair müesseseler geliştirilmiş ve teoriler önerilmiştir. İslâm düşüncesinde adâletin mahiyetine dair teoriler ileri sürülmesinin yanında onun insanın fıtratında yer alan bazı duygularla bağlantısına kuvvetle işaret edilmiştir. Âyet ve hadislerde adâlet doğrudan tanımlanmamakla birlikte adâletin mahiyetine ve adâletin sağlanması ve önündeki bazı manilere göndermelerde bulunulmuştur. Âyetlerde adâlet hep, “Allah’tan gereği gibi korkmak ve Âhiret bilinci” demek olan takvâyla birlikte anılmıştır. Takvânın adâletin bir teminatı olduğu, gerçek anlamda adâletin ancak takvâlı bireylerin çabasıyla ayakta kalacağı vurgulanmıştır. Adâletle ilgili hükümler genellikle emir formunda gelmiştir. Adâletle ilgili emir sîgaları bir arada değerlendirildiğinde âdil davranmanın tıpkı namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek gibi farz olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada öncelikle adâletin Allah tarafından insanın fıtratında var edilmiş bir erdem olduğu, bu erdemin büyük oranda takva bilinciyle canlı tutulabileceği gerçeği üzerinde durulacaktır. İslâm düşüncesi çerçevesinde adâletin mahiyeti, gerçekleşmesi ve adâletin sağlanmasının önündeki sosyo-ekonomik statü, aile ve akrabalık bağları, acıma ya da düşmanlık duygusu, dinî aidiyet ve mali külfet gibi engeller (tutum/davranış) değerlendirilecektir. Bunun yanı sıra adâletin sadece hukuk sahasını ilgilendiren bir davranış ve tutum olmadığı; ahlâki duruş, aklıselim, dengeli davranış ve takvâ bağlamında ele alınmasının gereği vurgulanacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
24

Karaçoban, Ethem. "Halk İnançları Bağlamında Kelâm İlminin Güncellenmesi." Tetkik, no. 6 (September 30, 2024): 101–37. http://dx.doi.org/10.55709/tetkik.1418634.

Full text
Abstract:
Kelâmın konusu tarihi seyri içinde şekillenmiş ve çağın ihtiyaçlarına göre daha önceleri olmayan bazı hususlar kelâm ilminin konularına dâhil edilmiştir. Nitekim başlangıçta kelâmın konusunu Allah’ın birliği, sıfatları, tekfir ve kader gibi konular oluştururken yapılan ilaveler sonunda bilinen her şey kelâmın konusuna dâhil olmuştur. Kelâmın değişmeyen konusu ise temel inanç esaslarıdır. Bu temel inanç esaslarının açıklanmasında veya savunulmasında yararlanılan ilimler zamana göre değişiklik gösterebilmiştir. Günümüzde bu yaklaşımlar doğrultusunda, bireyin birçok ilgi, inanç, tutum ve davranışları dolayısıyla kelâmın ilgi alanına girdiği belirtilerek kelâmın sosyal boyutu tartışılmaktadır. Bu bağlamda tartışılan hususlardan birisi de dünyanın her yerinde ve her seviyeden insanlar arasında görülebilen halk inançlarıdır. Halk inançları tarih olarak çok eski çağlara uzansa da bilimsel olarak ele alınmaları yeni sayılabilir. Halk inançları günümüzde daha çok sosyal bilimciler tarafından ele alınmıştır. Bu inançlar ekseriyetle kültürel miras olmaları ya da bireylerin üzerindeki psikolojik ve sosyolojik etkileri yönüyle incelenmiştir. Müslüman âlimler sözü edilen alana yeteri kadar ilgi göstermedikleri için yapılan çalışmalarda genellikle konunun itikadi boyutu değerlendirilmemiştir. Kaldı ki halk inançlarının önemli bir kısmı dolaylı veya dolaysız olarak ilahi dinlerin inanç esaslarıyla bir arada bulunamayacak yapıya sahiptir. İşte bu özelliklerinden dolayı halk inançları, insanların birer fiili ya da düşüncesi olduğu sürece kelâmın konusu olacaktır. Zira bir inancın, bir davranışın kuruntu ya da bilim dışı olması, onu kelâma konu olmaktan çıkarmaz. Hatta bazen ona verilmesi gereken önemi artırır, onu gündemin ilk sıralarına taşır. Bilindiği gibi halk inançları içerik açısından çok geniş bir kavramdır. Edebiyat, inanç, hava durumu, güzel sanatlar ve estetik gibi hemen hemen hayatın tüm alanlarında halk inançlarına rastlamak mümkündür. Makalede daha çok yaşayan ve itikadi boyutu olan halk inançlarından bahsedilecektir. İnsanların gündelik yaşamında önemli bir yeri olan bu tür inançlar zaman zaman dinlerin asıl akidelerinin önüne geçebilmekte, bu inançlara göre amel etmeyenler dinî açıdan kusurlu görülebilmekte ve hatta dinden çıkmakla itham edilebilmektedir. Çalışmada halk inançları için bazı tanımlamalar üzerinde durulduktan sonra bu inançların kelâm ilmi ile olan alakasına değinilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
25

Şirin, Turgay. "ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE DİNİ TUTUM VE İLETİŞİM BECERİLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ." Ombudsman Akademik, no. 21 (January 15, 2025): 33–66. https://doi.org/10.32002/ombudsmanakademik.1566142.

Full text
Abstract:
Bu araştırmanın amacı, dini tutumları ile iletişim becerileri arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Araştırmanın örneklemini yaşları 18 ile 25 arasında değişen 338’i kadın (%81,1); 79’u (%18,9) erkek toplam 417 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak Kişisel Bilgi Formu, Ok-Dini Tutum Ölçeği ve İletişim Becerileri Envanteri kullanılmıştır. Araştırma neticesinde örneklemin dini tutum ölçeği ve iletişim becerileri envanteri puanlarının, ölçek ortalamalarının üzerinde olduğu görülmüştür. Ölçekler arasında dini tutum ölçeği toplam puanı ile iletişim becerileri envanterinin davranışsal iletişim alt boyutu arasında düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında dini tutum ölçeğinin ilişkisel dini tutum alt boyutu ile iletişim becerileri envanteri toplam puanı; zihinsel iletişim becerileri alt boyutu ve davranışsal iletişim becerileri alt boyutları arasında; duygusal dini tutum alt boyutu ile zihinsel iletişim becerileri alt boyutu ve davranışsal iletişim alt boyutları arasında pozitif yönde düşük istatistiksel ilişki olduğu tespit edilmiştir. Diğer ölçekler arasında anlamlı bir korelasyon hesaplanmamıştır. Bunların yanısıra dini tutum ölçeği ve iletişim becerileri envanteri puanlarının cinsiyet, yaş, sınıf düzeyi, algılanan gelir düzeyi, anne ve baba tahsil durumları ile iletişim eğitimi alıp almama değişkenleri açısından anlamlı farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Araştırmanın farklı örneklemlerde, farklı araştırma modelleriyle, farklı zamanlarda yeniden yapılması ve araştırma sonuçlarının politika yapıcılarca dikkate alınması önerilmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
26

Nurullah, ALTAŞ. "Öğrenci Velilerinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerine Karşı Tutum Düzeylerinin Dini Tutum Düzeyleriyle İlişkisi (Ön Araştırma)." Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 45, no. 1 (2004): 1. http://dx.doi.org/10.1501/ilhfak_0000000179.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
27

Baysa, Hüseyin. "Atıksuların Arıtılıp Yeniden Kullanılmasının Fıkhî Boyutu." Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 29, no. 1 (2025): 94–112. https://doi.org/10.18505/cuid.1624945.

Full text
Abstract:
Günümüzde dünyanın farklı bölgelerinde yeterli miktarda suya erişim sağlanamamaktadır. İçmede veya tarımda ihtiyaç duyulan ölçüde suya ulaşılamayan yerlerde atıksu alternatif kaynaklardan biri olarak görülmektedir. Atıksular değişik oranlarda arıtıldıktan sonra başta ziraat olmak üzere yeşil alanların sulanması, endüstriyel ekipman ve ürünlerin temizliği ve soğutulması ile klozet temizliği gibi alanların yanı sıra ihtiyaç durumuna göre içmede de kullanılmaktadır. Arıtılmış atıksuların yeniden kullanımı konusundaki fıkhî hüküm, müslüman toplumlarda atıksuya yönelik tutum açısından büyük önem taşımaktadır. Bilim ve teknolojinin ilerlemesi ile mümkün hale gelen bu uygulamanın hükmü hakkında nasslarda veya fıkıh kaynaklarında doğrudan bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak içmede ve dinî temizlikte kullanılacak suyun şartlarına ilişkin hadisler ile tarımda necis unsurlar içeren sulardan yararlanmanın hükmüne dair fıkhî görüşler mevcuttur. Mezkûr alanlarda atıksuyun arıtılarak kullanılmasının hükmünü, söz konusu nassların yanı sıra ilgili fıkhî yaklaşımlardan faydalanarak belirlemek mümkündür. Veri analizi ile tahrîc yönteminin kullanıldığı bu araştırmanın sonucunda atıksuların necâset, bakteri ve virüslerden temizlenecek şekilde arıtılması durumunda tâhir ve mutahhir hükmünü alacağı kanaatine varılmıştır. Atıksular her ne kadar bu seviyede arıtılınca içmede, abdest ve gusülde kullanılabilir hale geliyorsa da bu alanlarda değerlendirilecek suların tabii kaynaklardan temin edilmesi insan fıtratı açısından daha uygun olur. Su ürünleri yetiştiriciliği havuzlarında kullanılacak atıksular aynı şekilde ileri arıtımdan geçirilince necis unsurlardan tamamen temizlenmiş olmaktadır. Sudaki canlılar ile tüketicinin sağlığı açısından gerekli görülen bu seviyedeki arıtım ile temizlenmiş suların havuzlarda değerlendirilmesi fıkhen de isabetlidir. Mevzuatta, zirai ürünlerin sulanmasında kullanılacak atıksuların arıtım düzeyleri, ürün türüne bağlı olarak değişmekle birlikte, daha düşük tutulmuştur. Bununla tarım işçisi ve tüketicinin sağlığı gözetilmiş, toprak ve bitki için verimli olan sudaki minerallerin korunması hedeflenmiştir. Bitkiler, necâsetin sadece istihâleye uğrayan bileşenlerinden faydalandığı için, necis unusurlar barındıran atıksuyla beslenen bitkilerin ürünleri, necâsetten etkilenmemektedir. Bu sebeple bitki, toprak, işçi ve tüketicinin olumsuz etkilenmeyeceği ölçüde arıtılmış atıksular ile bitkilerin sulanmasında fıkhen bir sakınca görünmemektedir. Aynı şekilde yeşil alanları sulamada, fabrikalardaki soğutma ile zemin temizleme işlemlerinde ve klozet temizliğinde kullanılan atıksuların arıtım standartlarında insan sağlığına uygunluğun kriter olarak belirlendiği görülmektedir. Mezkûr alanlarda atıksuların istenen standartlarda arıtıldıktan sonra kullanılması caiz olmakla birlikte, ihtiyaç durumuna göre vâcib hükmünü de alabilir. Atıksu uygulamalarının, doğal su kaynaklarını koruması, atıksudan kaynaklanabilecek çevre kirliliğini önlemesi ve ülke ekonomisine katkı sağlaması nedeniyle, caiz olan alanlarda yaygınlaştırılması için yetkili makamlar tarafından gerekli yasal düzenlemeler ile rehberliğin yapılması önem arz etmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
28

Polatoğlu, Enver. "Pagan Kültürünün Etkisiyle Şekillenen Câhiliye Dönemi Anlayışı." Harran Theology Journal, no. 51 (June 11, 2024): 291–310. http://dx.doi.org/10.30623/hij.1416005.

Full text
Abstract:
Kur’ân-ı Kerîm’in ilk indiği toplumda temel değer yargıları muhafaza edilmiş, İslâm’ın ruhuna ve ahlak anlayışına uymayan hususlar yeniden düzenlenerek evrensel esaslar ortaya konmuştur. Yüce Kur’an’ın nüzulüyle beraber toplumların yaşadıkları temel sorunlar peyder pey insanların gündemine taşınmış ve uygun çözüm yolları üzerinde durulmuştur. Tarih boyunca Müslümanlar Kur’an’ın daha iyi anlaşılabilmesini sağlamak amacıyla önemli çabalar ortaya koymuş, İslam’a ve insan haklarına aykırı konuların sebepleri üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Yüce Kur’an’da ve hadîs-i şeriflerde İslam öncesi anlayışın pek çok açıdan tenkit edildiğine şahit olmaktayız. Pagan kültürünün etkisinde kalarak ayrışmaya, ırkçılığa ve taassuba dönüşen düşünceler, âyet-i kerîmelerin inmeye devam ettiği dönemde vahyin etkileşimiyle Kur’an temelli bir mana ve muhteva kazanmaya başlamıştır. Putperestliğin yaygınlaştığı, ibadet adı altında dinin esaslarının tahrif edildiği, insan hakları ihlallerinin çoğaldığı, haksız kazancın normal alışveriş şeklinde addedildiği bir dönem olan Câhiliye çağı; inanç, tutum ve davranış yönüyle daima eleştiri konusu olmuştur. İçinde pek çok farklı unsur ve nitelik barındıran bu dönemin zaman, zemin ve şartlar bağlamında ele alınması; inanç, itikat ve sosyal hayat açısından değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Realitede var olan bu karakteristik yapının Kur’an ekseninde bir değerlendirmeye tabi tutulması, dinî açıdan olduğu kadar tarihî açıdan da gereklilik arz etmektedir. Kur’an’ın daha iyi anlaşılabilmesi, dönemin şartları içerisinde yer alan sebeplerin ve kavramların doğru tespit edilmesine ve kendi tarihî bağlamında doğru değerlendirilmesine bağlıdır. Bir kavramın doğru analiz edilebilmesi, onun kapsam ve etki alanını doğru tespit etmekle bağlantılıdır. Bu bakımdan “Câhiliye” kavramıyla nitelenen yapıyı ortaya koyarak bu anlayışın etkilediği alanları tespit etmek, dönemin varsayıma dayalı genel mantıksal anlayışını çözümlemeye çalışmak ve dine uygun tashih etmek gereği ortaya çıkmaktadır. İşte bu çalışmada paganist ilah anlayışının etkisiyle şekillenen ve şirkin egemenliğinde kalarak diğer bütün alanları da kapsayan yapıyı, bütüncül bir bakış açısıyla araştırmak üzere yola çıkılmış; temel kaynaklar esas alınarak Câhiliye adetlerinin inançtan ibadete ve itikattan insan anlayışına kadar genel mantığını, tutumunu ve etkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaç bağlamında dönemin atalar kültüne dayalı anlayışının yol açtığı problemli alanların sınırlarını belirleyerek, insan hak ve özgürlükleri noktasında yaşanan mağduriyetleri de tespit etmek mümkün olmaktadır. Bu çalışmada elde edilen en genel bulgu ve sonuçlara göre kavramsal açıdan “Câhiliye” tarihteki belli bir döneme işaret etmekle beraber, fikirsel ve zihinsel anlamda tarihin diğer bazı dönemlerinde de etkisini sürdüren bir yapıya sahip olmuştur. “Atalar kültü” ve buna bağlı olarak ortaya çıkan “paganist” yapı beraberinde inanç ve ahlak sorunlarını da doğurmuştur. Sorunlu ilah anlayışının paralelinde gelişen olumsuz davranış biçimleri bütün alanları tehdit etmiş ve “Allah’ın hükmü” yerine “Câhiliye hükmü”nün kökleşmesine yol açmıştır. İlah anlayışındaki ana referans yüce yaratıcının kendisi olmayıp, onun yerine ikame edilen sanal nesneler olmuştur. Yine bu dönemde seküler bir formata evrilen ibadetlerin ana gayesi, üretilmiş ve araçsallaştırılmış sözde Tanrı olan nesneler yoluyla tatmin olma amacına yöneliktir. Buna bağlı olarak gelişen insan anlayışı güç, çıkar ve ekonomik kaygı temeline dayanmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
29

Topuz, İlhan. "Gazali'de Dini Tutum ve Davranışlar -Dini Yaşam Biçimleri-." Marife 11, no. 2 (2011): 157–77. https://doi.org/10.5281/zenodo.3344280.

Full text
Abstract:
Dini tutum ve davranışlar konusunda, batı kültüründe belirli bir gelenek oluşturulmaya başlanmışken, İslam kültüründe henüz yeterli çalışmalar yapılmamıştır. İslam kültüründe önemli bir din ve bilim adamı olarak kabul edilen Gazali, dinin objektif yapısına bağlı kalarak, insani kabiliyetlerle nasıl bir dini gelişim gösterilmesi gerektiğini bir çok eserinde vurgulamıştır. Bu çalışmada, Gazali'nin dini tutum ve davranışlar konusundaki düşünceleri incelenmektedir. Gazali'ye göre insanlar, dinin objektif yapısı içinde genel olarak 3 grupta incelenebilir. Bir kısım insanlar, tüm dini inanç ve davranışlara karşı olumsuz tutumlar geliştirerek dini inançları ve dini davranışları reddedebilirler (İnançsızlık). Bir kısım insanlar da, dini inançları ve dini davranışları, sadece çıkar sağlamak veya her hangi bir menfaat temin etmek için yerine getirebilirler (Aldatıcı Dindarlık). Bir kısım insanlar da, dinin objektif yapısına uygun dini tutum ve davranışlar geliştirerek, dini tutum ve davranışlarını taklitten tahkike, tahkik seviyesinden dini yaşamdan zevk alma seviyesine yükseltebilirler.<b>Al-Ghazali's Religious Attitude &amp; Behavior -Forms of Religious Life-</b>Al-Ghazali's Religious Attitude &amp; Behavior -Forms of Religious Life- Although traditions about religios attitudes and behaviors have been formed in western culture, enuogh studies haven't been done yet, in Islamic culture. Al-Ghazali, who is accepted as an important religious man and scientist in Islamic culture, emphasized that how human abilities are to develop depending upon objective structure of the religion in his many works. In this article, the views of al-Ghazali about religious attitudes and behaviors have been investigated. According to al-Ghazali, people can be grouped into three, regarding to base of the religion. One group of people can reject all religious beliefs, thoughts and religious behaviors, by developing negative attitudes towards religion (Disbelief). Second group of people may believe in religion, to make use of religion for themselves (Deceptive Religiosity). The third group of people, by means of developing positive attitudes towards the religion, can improve their religious attitudes and behaviors from imitation to investigation, from investigation to getting pleasure by being religious.https://www.marife.org/marife/article/view/598
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
30

Kayacan, Kübra Nur, and Mebrure Doğan. "Varoluşsal Kaygı ile Dindarlık Arasındaki İlişkiler: Nicel Bir Araştırma." Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 12, no. 1 (2025): 297–334. https://doi.org/10.17859/pauifd.1657651.

Full text
Abstract:
İnsan var olduğu günden beri varoluşsal sorularına cevap arar ve varoluşsal kaygılarıyla başa çıkmaya çalışır. Dinler ise insanın varoluşsal sorularına oldukça tatmin edici cevaplar sunar. Dindar birey dininin kendisine sunduğu anlamla hayatını anlamlandırır, ölüm hakkında verdiği bilgilerle belirsizliğe bağlı ölüm kaygısını yatıştırır, inandığı varlığın hep yanında olduğu inancıyla yalnızlık kaygısını azaltır, bir iradesi olduğunu bilse de özgürlüğünün sınırının farkında olur. Böylece dindarlığın iyileştirici fonksiyonu devreye girerek varoluşsal kaygıları yatıştırabilir. Modern çağda varoluşsal kaygıların kıskacındaki insanın çaresizliği, araştırmacıların bu konuya ilgisini uyandırmıştır. Bunun yanı sıra varoluşsal kaygıların sebep olduğu ruhsal rahatsızlıklardaki artış, psikolog ve psikiyatristlerin de çözüm arayışlarını artırmış, varoluşçu psikoloji/psikiyatri gelişmiştir. Bu bağlamda araştırmanın amacı varoluşsal kaygı ve dindarlık arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. İlişkisel tarama yönteminin kullanıldığı araştırma nicel desenli kesitsel bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini Türkiye’nin farklı bölgelerinden 15-65+ yaş üstü bireyler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi ve sosyo-ekonomik düzey bakımından farklılıkları olan, gönüllü olarak araştırmaya katılmayı kabul eden, rastgele örnekleme yoluyla seçilen 467 bireydir. Veri toplama aracı olarak Kişisel Bilgi Formu, Ok-Dini Tutum Ölçeği ve Varoluşsal Kaygı Ölçeği; veriler analiz edilirken SPSS 28.0 paket programı kullanılmıştır. Araştırmada varoluşsal kaygı toplam, anlamsızlık, ölüm, yalnızlık, özgürlük kaygısı alt boyut puanları ve dini tutum puanlarının bazısında demografik değişkenlere göre anlamlı farklılıkların olduğu belirlenmiştir. Yapılan korelasyon analizinde dini tutum ile varoluşsal kaygı puanları arasındaki ilişkinin negatif yönlü anlamlı olduğu bulunmuştur. Çoklu doğrusal regresyon analizinde ise ölüm kaygısı, yalnızlık kaygısı ve anlamsızlık kaygısının örneklemin dini tutum düzeylerini negatif yönde ve anlamlı derecede yordadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak özgürlük kaygısının dini tutum düzeylerinde anlamlı bir yordayıcı olmadığı belirlenmiştir. Dini tutum puanlarının %25.7’sinin varoluşsal kaygının boyutlarıyla açıklandığı araştırmada dini tutum düzeylerini en çok etkileyen değişkenler sırasıyla anlamsızlık kaygısı, yalnızlık kaygısı ve ölüm kaygısıdır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
31

Emel, Uysal Atabay, and Ersanlı Kurtman. "Kültürel Farklılıkların Belirsizliğe Karşı Tutuma Etkisi." SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL 10, no. 1 (2024): 128–35. https://doi.org/10.5281/zenodo.10620064.

Full text
Abstract:
Bu &ccedil;alışmada k&uuml;lt&uuml;rel farklılıkların belirsizliğe karşı tutuma etkisini araştırmak ama&ccedil;lanmıştır. Araştırmanın &ouml;rneklemini Kuzey Kıbrıs T&uuml;rk Cumhuriyeti&rsquo;ndeki 3 &uuml;niversiteden yabancı uyruklu &ouml;ğrenciler, KKTC vatandaşı &ouml;ğrenciler ve T&uuml;rkiye&rsquo;den okumaya giden &ouml;ğrencilerle birlikte, Samsun Ondokuz Mayıs &Uuml;niversitesi&rsquo;nde &ouml;ğrenim g&ouml;ren toplam 1230 &ouml;ğrenci oluşturmaktadır. Araştırma verilerini toplamak amacıyla Kişisel Bilgi Formu ve Belirsizliğe Karşı Tutum ölçeği kullanılmıştır. Bulgular &uuml;niversite &ouml;ğrencilerinin belirsizliğe karşı tutumlarının cinsiyete g&ouml;re anlamlı olarak değiştiğini g&ouml;stermektedir. Yabancı uyruklu &ouml;ğrencilerin belirsizliğe karşı tutum puanı ortalamaları T&uuml;rk ve T&uuml;rk k&ouml;kenli &uuml;niversite &ouml;ğrencilerine g&ouml;re anlamlı &ouml;l&ccedil;&uuml;de d&uuml;ş&uuml;kt&uuml;r. &Ouml;ğrencilerin dini inan&ccedil;larına ve okudukları b&ouml;l&uuml;mlere g&ouml;re de analizler yapılmıştır. Bu sonu&ccedil;lar M&uuml;sl&uuml;man &ouml;ğrencilerin diğer inan&ccedil;lara sahip &ouml;ğrencilere g&ouml;re daha fazla belirsizlik yaşadığını g&ouml;stermektedir. &Ouml;ğrenim g&ouml;rd&uuml;kleri b&ouml;l&uuml;mlere g&ouml;re yapılan değerlendirmede ise G&uuml;zel Sanatlarda okuyan &ouml;ğrencilerin diğer b&ouml;l&uuml;mlerde okuyan &ouml;ğrencilerden daha az belirsizlik yaşadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bulgular ilgili literat&uuml;r ışığında tartışılmış ve psikolojik danışmanlara ve diğer araştırmacılara &ouml;nerilerde bulunulmuştur. <strong>Anahtar Kelimeler:</strong> Belirsizlik, Belirsizliğe Tahamm&uuml;ls&uuml;zl&uuml;k, Belirsizliğe Karşı Tutum Farkları, K&uuml;lt&uuml;rel Farklılık
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
32

TEKİN, Mustafa. "Postmodern Dinsellikler." UMDE Dini Tetkikler Dergisi 6, no. 2 (2023): 241–60. http://dx.doi.org/10.54122/umde.1379969.

Full text
Abstract:
Postmodernliğe evrilen bir dünyanın içinde yaşamaktayız. Modernlikle iç içe olmakla birlikte postmodernliğin birçok tezahürleri bu dönemde izlenebilmektedir. Modernlik dine yönelik daha katı tutumlar takınmıştı. Bu durum bir yandan dinlerin varlıklarını modern söylem üzerinden sürdürebilecekleri, diğer yandan dinin kamusallıktan arındırılması gibi uygulamalarla geçen yüzyılda kendisi göstermişti. Her bakımdan eleştirilere maruz kalan modernliğin yara alan unsurları postmodern mentalite ile çözülmeye çalışılmaktadır. Postmodernlik eski totaliter tutumlara son vermekle birlikte, dini seküler biçimde algılamaya devam etmekte ve daha da ötede dinin kendi özgünlüğü ve tabiatını tahrip ederek yoluna devam etmektedir. Bu aslında dinin içini boşaltmak şeklinde tanımlanabilir. Bu makale, postmodern yaklaşımın nasıl bir dinsellik öngördüğünü örneklerle analiz etmeyi hedeflemektedir. İtikat, ibadet ve gündelik hayatta postmodernliğin nasıl bir dinsellik formu oluşturduğu ele alınmaktadır. Modernitenin hâkim olduğu geçen yüzyıldaki dine daha sert yaklaşımlara göre dine yönelik tutum postmodern dönemde daha esnek hale gelmekle birlikte dinin eski otoritesini ve bütünlüğünü kaybettiği gözlemlenmektedir. Bu bağlamda Tanrı-insan ilişkisi de değişmiş görünmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
33

Burhan Eko Purwanto, dan Afsun Aulia Nirmala, Intan Latifah Sari,. "TINDAK TUTUR EKSPRESIF PADA ANAK USIA DINI TK ISLAM DARUL ULUM DESA SIGENTONG KECAMATAN WANASARI KABUPATEN BREBES." Sasando : Jurnal Bahasa, Sastra Indonesia, dan Pengajarannya Lembaga Penelitian dan Pengabdian Masyarakat Universitas Pancasakti Tegal 6, no. 2 (2023): 10–18. http://dx.doi.org/10.24905/sasando.v6i2.230.

Full text
Abstract:
Penelitian ini mengkaji tentang tindak tutur ekspresif pada anak usia dini di TK Islam Darul Ulum Desa Sigentong, Kecamatan Wanasari, Kabupaten Brebes. Tujuan penelitian ini adalah untuk mendeskripsikan bentuk tindak tutur ekspresif pada anak usia dini di TK Islam Darul Ulum Desa Sigentong, Kecamatan Wanasari, Kabupaten Brebes. Penelitian ini menggunakan pendekatan kualitatif. Sumber data penelitian ini adalah bentuk tuturan anak usia dini yang mengandung tindak tutur ekspresif. Teknik penyediaan data penelitian ini menggunakan Teknik simak libat cakap (SLC) dan dilanjutkan dengan Teknik catat. Analisis data menggunakan metode padan dengan Teknik daya pilah unsur penentu. Penyajian hasil analisis data penelitian ini menggunakan penyajian hasil analisis data secara informal. Hasil penelitian menunjukan bahwa terdapat 36 data tindak tutur ekspresif yang terbagi ke dalam 5 jenis tindak tutur, yaitu tindak tutur ekspresif menyalahkan sebanyak 9 data, tindak tutur ekspresif memuji sebanyak 7 data, tindak tutur ekspresif mengucapkan terima kasih sebanyak 4 data, tindak tutur ekspresif meminta maaf sebanyak 6 data, dan tindak tutur ekspresif mengeluh sebanyak 10 data. Kata kunci: Tindak tutur ekspresif, Anak usia dini.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
34

YİĞİT, Yasin. "Yüksek Din Öğretiminin Manevi Sağlık ve Hayata Yönelim Üzerine Etkisi: Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Örneği." Harran Theology Journal, no. 50 (December 15, 2023): 119–40. http://dx.doi.org/10.30623/hij.1325238.

Full text
Abstract:
Bu araştırmada Türkiye’de yüksek din öğretimi yapılan bir kurum olan ilahiyat fakültesi öğrencilerinin manevi sağlık ve hayata yönelimleri ele alınmıştır. Bu kapsamda çalışmada maneviyat, manevi sağlık ve hayata yönelimle ilgili literatür taranmış ve katılımcılardan veriler toplanarak değerlendirilmiştir.&#x0D; Maneviyat literatürde (i) Bireylerin kutsalı, aşkın olanı tecrübesi, (ii) kendi kutsal kökenlerinin farkında olması, (iii) kendi özü, diğer insanlar ve varlıklarla bütünleşik olma hissi, (iv) ahlâkî ve manevî/dinî prensipleri içselleştirmeye çalışma gibi anlamlarda kullanılır. Manevi sağlık ise Fisher’e göre zihinsel, fiziksel, ruhsal, duygusal, meslekî ve sosyal açılardan sağlığın bütün boyutlarıyla ilgili olan, inanç ya da kutsal zemininde şekillenen tam bir iyilik halini ifade eder. Maneviyat, manevi sağlığı teminat altına alan bir olgu ve önemli bir ihtiyaçtır. Çünkü bireyler, manevi ihtiyaçlarını karşılamak üzere benimsedikleri yönelimlere göre hayatı anlamlandırır. Hayata yüklenen anlam tutum ve davranışları belirlemede etkin bir rol oynar. Ayrıca maneviyatın kişiye moral, motivasyon ve güç kazandırma işlevi bulunur.&#x0D; Maneviyatın bir ihtiyaç olması ve hayata etkisi dolayısıyla bireylerin bütün yönleriyle gelişimine yardımcı olmayı hedefleyen eğitim kurumlarında manevi boyutun göz ardı edilmemesinin büyük bir önemi bulunur. Manevi potansiyellerin işlenmesi açısından Türkiye’de ilahiyat ve İslâmî ilimler fakültelerinin ayrı bir yeri bulunur. Çünkü bu fakülteler lisans düzeyinde din ve maneviyat eğitiminin en yoğun yapıldığı kurumlardır. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı kapsamında yürütülen din öğretimi faaliyetleri, söz konusu fakülte mezunları tarafından yürütülmektedir. Dolayısıyla ilahiyat fakültesi öğrencilerinin manevi sağlık ve hayata yönelimlerinin araştırılması gerekmektedir. Çalışma, söz konusu hususta literatürde var olan boşluğu doldurmaya katkı sağladığı için önemlidir. &#x0D; Çalışmanın amacı ilahiyat fakültesi öğrencilerinin manevi sağlık ve hayata yönelimlerinin belirlenmesidir. Bu bağlamda araştırmada öğrencilerin farklı boyutlardan meseleyle ilgili algılarını ve tutumlarını tespit etmek, öğrenim gördükleri fakültenin söz konusu husustaki katkısı hakkındaki düşüncelerini saptamak amaçlanmıştır. Ayrıca çalışmada katılımcıların, manevi sağlık ve hayata yönelimlerinin bağımsız değişkenlerin etkisine bağlı olarak farklılık gösterip göstermediğini ortaya koymak hedeflenmiştir.&#x0D; Çalışma nicel desenlerden biri olan tarama modeline göre yapılmıştır. Araştırmanın örneklemi 2021-2022 eğitim öğretim yılında Iğdır Üniversitesi, İlahiyat Fakültesinde öğrenim gören 508 öğrenciden oluşmaktadır. Katılımcılar gönüllülük esasına göre öğrenciler arasından rastgele seçilmiştir. Öğrencilere Baltacı ve Coşkun tarafından Türkçeye uyarlanan Manevi Sağlık ve Hayata Yönelim Ölçeği uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 23 paket programıyla analiz edilmiştir. Analiz sürecinde öğrencilerin ölçekten aldıkları ortalama puanlar hesaplanmış, bu ortalamaların çeşitli değişkenlerin etkisine göre anlamlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığı tespit edilmiştir. &#x0D; Analiz sonucunda öğrencilerin manevi sağlık ve hayata yönelimleri, toplumsal (X̄=4.38), çevresel (X̄=4.39), aşkın (X̄=4.59), kişisel (X̄=4.67) alt boyutlar açısından çok yüksek düzeyde bulunmuştur. Ancak genel ortalamalara göre öğrencilerin ölçekte yer alan ifadelere manevi sağlık için verdikleri önem (X̄=4.67) ve bunlarla ilgili kendi hissettikleri (X̄=4.41) çok yüksek bulunmuş, buna karşın öğrencilerin ifadelerle ilgili olarak okulun katkısını (X̄=3.74) daha düşük düzeyde değerlendirmeleri dikkat çekmiştir. Bağımsız değişkenlerin etkisine bakıldığındaysa öğrencilerin manevi sağlık ve hayata yönelimleri cinsiyet, sınıf düzeyi, öğrenim durumu, akademik başarı durumu ve öğrenim şekli değişkenlerine göre anlamlı olarak farklılaşmamış, sosyoekonomik durum değişkenine göre anlamlı fark göstermiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
35

KANIK, Cengiz. "Almanya Doğumlu Türkiye Gençliğinde Dini Tutum ve Davranışlar." Journal of Turkish Studies 12, Volume 12 Issue 2 (2017): 91–120. http://dx.doi.org/10.7827/turkishstudies.11433.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
36

BAYSAL, Selameddin. "Doğal Afetler Karşısında Dini Tutum ve Ritüellerin Rolü." Sosyolojik Bağlam Dergisi 5, no. 1 (2024): 142–64. http://dx.doi.org/10.52108/2757-5942.5.1.7.

Full text
Abstract:
Dünya tarihinin dönüm noktalarına bakıldığında göze çarpan ilk detay afet kavramıdır. Birçok devlet ve medeniyetin çöküşüne zemin hazırlayan deprem, savaş, kıtlık, terör saldırıları ve salgın hastalıkların toplum üzerindeki sosyolojik etkileri incelendiğinde kültürel, işlevsel ve yapısal olarak bir değişim ve dönüşüm sürecini başlattığı görülmektedir. Zorlu yaşam olayları olarak da bilinen bu afetler bireyleri duygusal, fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan yoğun bir stresle karşı karşıya bırakmaktadır. Afet sonrasında sosyal iletişim ve etkileşimde olduğu gibi temel insani ihtiyaçlarda da aşması zor birtakım bariyerler ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla afet sürecindeki insani ve ekolojik bariyerlerin aşılması adına birey ve devleti bir arada buluşturan yapıların uyum içinde hareket etmesi büyük bir önem arz etmektedir. Doğal afet sonrasında verilen manevi danışmanlık ve dini hizmetler, toplumsal değerlerin yeniden inşa edilmesini kolaylaştırmaktadır. Afetlerin hiyerarşik bir düzende, birey ve toplum üzerinde meydana getirdiği anomiyle baş etme sürecinde ve bozulan toplumsal düzenin yeniden inşasında ilk başvuru kaynağının din olması, dinin toplumsal düzen ve istikrar üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır. Bu çalışma doğal afetler karşısında dini tutumların ve ritüellerin rolünü literatür taramasından yola çıkarak tartışmaya açmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
37

TÜNCER, Emrah. "ANLAMLI ENTEGRASYON: KARAKOÇAN'DA DİNİ TUTUM, KÜLTÜR VE GÜNLÜK YAŞAM." JOURNAL OF INSTITUTE OF ECONOMIC DEVELOPMENT AND SOCIAL RESEARCHES 6, no. 24 (2020): 461–69. http://dx.doi.org/10.31623/iksad062405.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
38

SÖYLEV, Ömer. "Türkiye’de Dini Danışma ve Rehberlik: Alanları, İmkanları ve Yöntemleri: Diyanet İşleri Başkanlığı Örneği." Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 20, no. 1 (2016): 583–84. http://dx.doi.org/10.18505/cuid.238979.

Full text
Abstract:
Bu çalışmada dini danışma ve rehberlik hizmetlerinin ülkemizdeki uygulama alanları, imkânları ve yöntemleri din psikolojisi açısından incelenmiştir. Teorik çerçeve ve anket uygulaması olmak üzere temelde iki bölümden oluşan bu araştırma, insanın tehdit altındaki ruhsal durumuna, din hizmetlerinin nasıl destek sağlaması gerektiği hususuna odaklanmaktadır. İki bölümden oluşan teorik bölümde ilk olarak dini danışma ve rehberliğin kavramsal çerçevesi, pastoral psikoloji yaklaşımları dâhil edilerek oluşturulmuştur. Dini danışma ve rehberlik, klasik dini bilgi aktarımından daha çok dini bilginin terapötik aktarımı ya da psikolojik yardım süreci ile ilgilidir. Bu nedenle bu bölümde dini danışma ve rehberliğin, psikolojik danışma ve rehberlik ile ilişkisi çerçevesinde, psikolojik ve dini temelleri üzerinde durulmuştur. Teorik kısmın ikinci bölümünde, Türkiye’de dini danışma ve rehberlik ilişkilerinin gerekli olduğu alanlar, dini danışma ve rehberlik ilişkilerini sağlama yolları (imkânlar) ve sorunların çözümüne yardımcı olacak yaklaşımlar, teknik ve yöntemler ele alınmıştır. Bir alan araştırması olan çalışmanın uygulama bölümünde ise din görevlilerinin dini danışma ve rehberlik ilişkilerinin nasıl bir örüntü gösterdiği incelenmiştir. Bu amaçla Diyanet İşleri Başkanlığı’nda dini danışma ve rehberlik hizmeti veren personele, Kişisel Bilgi Formu, İnovatif Tutum Ölçeği, Dini Danışma ve Rehberlik Tutum Ölçeği ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği’nden oluşan anket uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, araştırmaya katılan din görevlileri arasında anlamlılık derecesinde farklılıkların, ilişki ve etkileşimin bulunduğu tespit edilmiştir. Yapılan istatistiksel analizler sonunda araştırmada öngörülen hipotezlerin büyük çoğunluğunun desteklendiği gözlenmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
39

Yakut, İdris. "Yapay Zekâya Yönelik Tutum ve Dindarlık İlişkisi." Kocatepe İslami İlimler Dergisi, April 27, 2024. http://dx.doi.org/10.52637/kiid.1426977.

Full text
Abstract:
İnsanların, hayatlarında kolaylık sağlayacak modeller tasarlaması, uygulamalar geliştirmesi ve makineler üretmesi varoluşundan beri süregelen bir davranış biçimidir. Bu davranış biçiminin günümüzdeki karşılığı insan zihnini de temsil eden ve öğrenme algoritmalarına sahip olan yapay zekâ olmuştur. Yapay zekâ, teknolojinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan ve birçok alanda hayatı etkileyip fırsatlar sunan önemli bir olgudur. Yapay zekâ ile birlikte ortaya çıkan yenilikçi uygulamalar sağlık bilimlerinden eğitim bilimlerine, mühendislikten mimariye, doğa bilimlerinden üretime tüm alanlarda yaygınlaşarak etkisini arttırmaktadır. Yapay zekânın etkisini hissettirdiği alanlardan birisi de insanlık tarihi kadar eski olan ve toplumsal yapının en önemli parçalarından biri olan dindir. Bireylerin hayatlarını idame ettirme biçimlerinde onlara rehberlik eden dinin, bu misyonu doğrultusunda yapay zekâ uygulamalarından ne şekilde yararlanacağı ve bu uygulamaların pratikte toplumsal yansımalarının hangi biçimde ortaya çıkacağı din ile yapay zekâ ilişkisi açısından önemli bir konudur. Zira yapay zekânın gelecekte nasıl bir gelişim göstereceğini ve toplumu ve toplumla karşılıklı etkileşim içinde bulunan dini ne yönde bir değişime sürükleyeceğini tahmin etmek güçtür. Bu nedenle, yapay zekâya yönelik geliştirilecek tutum ile Dinî tutumun birbirlerini etkilemesi muhtemeldir. Özellikle dine yönelik olumlu tutum ve davranışlar sergileyen kişilerin yapay zekâya yönelik tutumlarının belirlenmesi dinin geleceği açısından gereklidir. Bu doğrultuda yapılan araştırmanın temel amacı, katılımcıların yapay zekâya yönelik genel tutum düzeyi ile Dinî tutum düzeyi arasında nasıl bir ilişki vardır? sorusuna yanıt bulmak ve demografik değişkenlere göre yapay zekâya yönelik tutum ile Dinî tutum düzeylerinin anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya çıkarmaktır. Bu kapsamda nicel araştırma yöntemlerinden faydalanılan çalışmanın örneklem grubunu Ankara ili Polatlı ilçesinde ikamet eden 302’si kadın ve 202’si erkek olmak üzere toplamda 504 kişi oluşturmaktadır. Araştırmada Ok tarafından geliştirilen “Dinî tutum ölçeği” ile Kaya ve arkadaşları tarafından Türkçeye uyarlanan “yapay zekâya yönelik genel tutum ölçeği” kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22.0 istatistik programından yararlanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda; bireylerin yapay zekâya yönelik pozitif tutum düzeylerinin negatif tutum düzeylerine göre daha yüksek olduğu, Dinî tutum açısından en yüksek ortalamaya biliş boyutunda ve en düşük ortalamaya duygu boyutunda sahip oldukları tespit edilmiştir. Cinsiyet, yaş grupları, medeni durum ve aylık gelir durumu değişkenleri ile yapay zekâya yönelik tutum arasında anlam ifade edecek düzeyde ilişki saptanmazken; meslek çeşidi, eğitim düzeyi, teknolojik ürünlerle olan ilişki, yapay zekâya yönelik bilgi düzeyi ve yapay zekâ ile ilgili gelişmeleri takip etme sıklığı ile yapay zekâya yönelik tutum arasında anlamlı bir ilişki olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca cinsiyet, yaş grupları, teknolojik ürünlerle olan ilişki, yapay zekâya yönelik bilgi düzeyi ve yapay zekâ ile ilgili gelişmeleri takip etme sıklığı değişkenleri ile Dinî tutum arasında anlam belirtecek düzeyde bir ilişkiden söz edilemezken; medeni durum, aylık gelir durumu, meslek çeşidi ve eğitim düzeyi değişkenleri ile Dinî tutum arasında anlamlı bir ilişkinin var olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca yapay zekâya yönelik pozitif tutum düzeyi ile Dinî tutum arasında negatif yönlü düşük düzeyde bir ilişki olduğu saptanmıştır. Yapay zekâ ile ilgili farklı konularda araştırmalar mevcuttur. Ancak yapay zekâya yönelik tutum ile dini tutum arasındaki ilişkinin ortaya çıkarılmasına yönelik çalışma eksikliği vardır. Bu doğrultuda, yapılan araştırma literatürdeki önemli bir boşluğu dolduracak ve farklı çalışmalara kaynaklık edecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
40

Ok, Üzeyir. "Ok-Dini Tutum Ölçeği: Gözden Geçirilmiş Yeni Versiyon." Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, November 21, 2024. http://dx.doi.org/10.33227/auifd.1519206.

Full text
Abstract:
Dindarlık kuramsal olarak çok boyutlu bir kavramdır. Dindarlığın bu çok boyutluluğu nedeniyle ölçümünü gerçekleştiren veri toplama araçlarının güçlü psikometrik özelliklere sahip olması bir zorunluluktur. Bu çalışmanın amacı 2011 yılında yayımlanmış olan her biri iki madde ile ölçülen dört boyutlu Ok-Dinî Tutum Ölçeğini genişletmektir. Bu amaçla mevcut dinî tutum ölçeğine dindarlığın farklı boyutlarını ölçebileceği düşünülen 66 madde (toplam 74) eklenmiştir. Taslak ölçek formu çevrim içi ve yüz yüze veri toplama yöntemiyle ulaşılan 358 gönüllü (91 Erkek ve 259 kadın, 8 cinsiyet belirtmeyen) tarafından doldurulmuştur. Yürütülen açımlayıcı faktör analizi, madde analizi ve doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre dinî tutumu her biri 4 maddeden oluşan (biri 6 madde) en iyi 6 boyutun temsil ettiği belirlenmiştir. Bu boyutlar sırayla itikat, grup aidiyeti (dinî sosyal kimlik), bağlanma, kutsallık, deneyim (duygu) ve pratikler olarak isimlendirilmiştir. Söz konusu ölçeğin kriter geçerliliği onun önceki ölçekte kullanılan maddelerle ilişkisine bakılarak belirlenmiştir. Gerek güvenirlik göstergeleri gerek alt boyutların kendi aralarındaki ilişkilerine bakıldığında geliştirilen Ok-Dinî Tutum Ölçeğinin genişletilmiş formunun bilimsel olarak güçlü veya iyi ölçütlere sahip kapsamlı bir ölçüm aracı olduğu ileri sürülebilir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
41

ERİCEK MARAŞLIOĞLU, Şerife, and Saffet KARTOPU. "The Effect of Childhood on the Formation of Religious Identity: A Psychological Analysis in the Context of Role Theory." Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, November 16, 2023. http://dx.doi.org/10.18505/cuid.1341334.

Full text
Abstract:
Hayata gözlerini açan insanoğlu, kendisini bir dinî geleneğin ve kültürün içerisinde bulur. Dinî sözler ve telkinlerle karşılaşır, dinî nesne ve mekânları müşahede eder, dindar kimselerle görüşür ve onlarla iletişim içerisinde hayatını sürdürür. Din hakkında ailesinden, çevresinden çeşitli bilgiler öğrenir; dinî ibadetlerini yerine getiren insanları görür ve zaman zaman bu ibadetlere kendisi de katılır. Sorular sorar, araştırmalar yapar, dinî söz ve kavramları kullanmaya yönelir. Bu nedenle çocukluk dönemi, yetişkinlik döneminin dinî inanç, tutum ve davranışlarının oluşmasında başka bir deyişle dinî kimliği inşasında önemli etkiye sahip bir aşamadır. Bu çalışma kapsamında bireysel ve kolektif dinî kimliğin kökenleri, çocukluktan yetişkinliğe kadar olan dinî deneyimler ve kültürel bağlamlar incelenmiştir. Kimlik ve çocukluk dönemi deneyimleri arasındaki ilişki irdelendiğinde görüşmelerin katılımcıların rahat hissettikleri sosyal ortamlarında gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Böylece, katılımcıların dini anlatılar ve geleneklerden edindiği referans çerçevelerini anlamlandırarak dini kimliklerini nasıl inşa ettikleri araştırılma yoluna gidilmiştir. Bu bağlamda dini kimliğin inşasını şekillendiren ve tanımlamaya yardımcı olan faktörler teorik ve alan araştırması olmak üzere iki boyutta analiz edilmiştir. 2021-2022 yılları arasında Kahramanmaraş’ta ikamet eden 25-75 yaş arasında 60 katılımcı ile görüşülmüştür. Çalışmada yetişkin dindar bireylerin dinî kimliklerini nasıl inşa ettikleri nitel veri toplama yöntemlerinden “fenomenolojik desen” kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada fenomenolojik desenle özdeşleşmiş olan “amaçlı örneklem yöntemi” ile katılımcılar seçilmiş, 5 ana kategori ve 13 alt kategori için ayrı ayrı hazırlanmış yarı yapılandırılmış sorularla 40-160 dakika arasında yüz yüze derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen veriler MAXQDA 12 paket programı ile analiz edilmiş ve kategoriler oluşturulmuştur. Bu noktada araştırmamızda “Bir insanın dinî kimliğinin şekillenmesinde ve sürdürülmesinde etkili olan faktörler nelerdir?” sorusuna cevap aranmaktadır. Temel probleme bağlı oluşturulan alt problemler şunlardır: Bireyin çocukluk dönemi yaşantıları onun yetişkinlik dönemindeki dini tutum ve davranışlarını nasıl ve ne yönde etkilemektedir? Çocukluk yaşantısı dışında bireyin dindarlığını biçimlendiren başka faktörler söz konusu mudur? Bireyin dini kimliğinin ve dini yaşantısının biçimlenmesinde rüyaların etkisinden bahsedilebilir mi? Dinî anlatılar ve folklorik ögeler, temel dini metinler ve bunların yorumlanma biçimleri, dini otoritelerin etkileyici gücü bireyin dinî kimliğinin şekillenmesinde nasıl bir rol üstlenmektedir? Bu sorular araştırma bulguları çerçevesinde cevaplandırılmıştır. Rol kuramının temel yaklaşımlarından hareket eden çalışma sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle bireyin dini kimliğini inşasında “aile” faktörünün önemli olduğu gözlemlenmiştir. Dinî kimliğin şekillenmesinde aile üyelerinden etkili olanlar anne-baba olmasının yanında bazı katılımcıların üzerinde ailenin diğer büyüklerinden büyük-anne, büyük-baba gibi aile fertlerinin de etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra ailenin veya çevrenin yönlendirmesi ile gidilen okul ve kursların, tanışılan din görevlisi ve dini grupların, takip edilen medya programlarının aileden sonra bireyin dinî kimliği inşasını etkileyen faktörler olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada ayrıca bireyin yetişkinlik dönemi dinî kimliğin inşasında çocukluk döneminde ailesinden ve sosyal çevresinden deneyimlediği “dinî anlatılar ve folklorik ögelerden”, “Kur’an başta olmak üzere dinî metinlerden”, “rüyalardan”, “dil ucu konuşmalarından”, “dini otoriteler ve mistik şahsiyetler” den Tanrı ile ilişkili olarak tanımlanan rollerde aynı koşullarda kendisini bulursa, bir rol üstlenme gerçekleşebileceği tespit edilmiştir. Araştırma bulgularına göre sosyal yaşantılarda ve gündelik hayatta karşılarına çıkan engellerle mücadelede dinî metinler ve folklorik ögelerden alınan roller ve kalıplar tarafından aktarılan dinî davranışların bir kalkan oluşturduğu gözlemlenmiştir. Aynı zamanda bireyin yaşantısında sembolik olarak yansıtılan kılık kıyafet tarzı, yeme içme gibi seçimlerin yapılmasında, dinî emirlerinin ve ahlâkî ilkelerin uygulanmasında dinî metinlerin ve folklorik ögelerin kalıp roller sağladığı tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
42

Özçelik, Ayşe, and Osman Taşkın. "Din Eğitiminde Ailenin Benimsediği Batıl İnançların Çocuklar Üzerindeki Psiko-Sosyal Etkileri." Trabzon İlahiyat Dergisi, October 31, 2024. http://dx.doi.org/10.33718/tid.1514905.

Full text
Abstract:
Ailede din eğitiminde olumlu değerler ve doğru inançlar kazandırılmaya çalışılırken aynı zamanda olumsuz tutum ve davranışlar da aşılanmaktadır. Aileden kritik dönemde alınan bu olumsuz tutum ve davranışlar zamanla kişiliğe etki etmekte ve bu davranışların değiştirilmesi zorlaşmaktadır. Aileden çocukların din eğitimi sürecinde aldıkları olumsuz tutum ve davranışlardan biri de batıl inançlardır. Bu çalışma, çocukların aile ortamında gördükleri/edindikleri batıl inançları ve bunların çocuklara etkilerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması deseni kullanılarak tasarlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2023-2024 eğitim öğretim yılında Trabzon ili Çaykara ilçesinde bulunan dört farklı ortaokulda öğrenim gören 7. Sınıf düzeyindeki yirmi öğrenci oluşturmaktadır. Veriler, öğrencilerle yapılan mülakatlar yoluyla toplanmış ve içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Araştırmamız, bölgedeki ailelerin din eğitimi uygulamalarını ve çocuklara aktardıkları batıl inançları belirlemede etkili olmuştur. Çalışma grubunun tümü aileden veya çevreden günlük yaşam, fal-uğur ve soyut âlemle ilgili çok çeşitli batıl inançları öğrenmişlerdir. Bu temalarda en sık görülen batıl inançlar; gece ile ilgili davranışlar, eşiğe oturma, burçlar, ayna kırma, kara kedi, büyü, fal, cin çağırma vb. davranışlardır. Çocukların büyük bir kısmı aileden öğrendikleri batıl inançlara inanmaktadırlar. Aile ortamında edinilen bu batıl inançlar, çocukların çoğunluğunda korku ve endişe gibi olumsuz duygular oluşturmaktadır. Gelişimleri dolayısıyla öğrencilerin büyük bir kısmı, batıl inançları sorgulama ve bu inançların doğruluğunu değerlendirme eğilimindeyken, bazı öğrencilerin batıl inançları sorgulamadıkları ve bu konuda pek düşünmedikleri gözlemlenmiştir. Ayrıca 7. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde işlenen batıl inançlar konusunun öğrencilerin dini tutum ve davranışlarında ciddi bir dönüşüme neden olmadığı görülmüştür. Bu sonuçlara göre, batıl inançların çocukların sağlıklı dinî gelişimini engellediği ve çocukların dinî bilgi ve anlayışlarını olumsuz etkilediği düşünülmektedir. Araştırma sonuçları, ailelerin din eğitiminde doğru bilgilere dayalı yöntemler ve model davranışlar kullanmalarının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla çocuklara doğru din eğitimi verilmesi konusunda bu eğitimi sağlayanlara destek olunmalı, örgün ve yaygın din eğitimiyle batıl inançların değerlendirilmesinde eleştirel düşünme becerileri kazandırılmalıdır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
43

KARAALP, Özlüfet. "ENNEAGRAM KİŞİLİK TİPLERİ VE DİNÎ TUTUM ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA." Premium e-Journal of Social Science, January 1, 2023. http://dx.doi.org/10.37242/pejoss.4369.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
44

KURNAZ, Mahmut, and Habil ŞENTÜRK. "İlk Yetişkinlik Döneminde Dini Yönelim ve Mutluluk İlişkisi: Isparta Örneklemi." Türk Din Psikolojisi Dergisi, March 22, 2023. http://dx.doi.org/10.59379/tdpd.1256218.

Full text
Abstract:
Dinin inanç esaslarını ve tavsiye ettiği ibadet ritüellerini gözlemleyerek ve deneyimler yoluyla tecrübe ederek, dine karşı tutum ve davranışta bulunmaya hazır olma hali olarak tanımlanan dinî yönelimin, insanların psikolojik iyi oluşları üzerinde doğrudan etkili olduğu görülmektedir. Dinler, bireysel ve toplumsal hayata ilişkin açıklamalar ve telkinler yoluyla mensuplarını ortaya çıkabilecek psiko-sosyal problemlerle baş etme açısından güçlendirmekte, ruhsal rahatlama açısından önemli bir kaynak işlevi görmekte böylece içsel huzur ve mutluluğa kapı açmaktadır. Ayrıca; insanların zorlu yaşam olayları ve engellerle karşılaştıklarında, kendilerinden üstün bir varlık olan Yüce Yaratıcı’ya yönelerek sığınmaları, iletişim kurmaları ve O’nun yanlarında olduğunu bilmeleri, güvende olma duygusunu ve mutluluğu beraberinde getirmektedir. Bu makale, ilk yetişkinlerde dinî yönelim- mutluluk ilişkisini belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmadır. Ayrıca makalede araştırmaya dâhil olan yetişkinlerin demografik özellikleri (cinsiyet, medeni durum, öğrenim durumu, gelir durumu, dinî bilgi düzeyi, öznel dindarlık düzeyi) ile dinî yönelim ve mutluluk düzeyleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. 22-40 yaş arası ilk yetişkinlik döneminde bulunan katılımcılardan oluşan 498 kişilik bir örneklem grubuyla yapılan araştırmada; “Dinî Yönelim Ölçeği”, “Oxford Mutluluk Ölçeği” ve araştırmacı tarafından geliştirilen “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde SPSS 22 paket programı kullanılmıştır. Tespit edilen bulgulara göre dinî yönelim ile mutluluk düzeyi ve alt boyutlarında anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Dinî yönelim ile demografik özelliklerden cinsiyet, medeni durum, öğrenim durumu, gelir durumu, dinî bilgi düzeyi ve algılanan dindarlık düzeyinde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Mutluluk düzeyi ile öğrenim durumu, gelir durumu, dinî bilgi düzeyi ve algılanan dindarlık düzeyinde anlamlı ilişkiler saptanırken, cinsiyet ve medeni durumda anlamlı ilişki olmadığı görülmüştür. Dinî yönelim ile mutluluk düzeyi toplam puanı, içsel dinî yönelim ve dışsal sosyal dinî yönelim alt boyutlar arasında pozitif yönde anlamlı düzeyde bir ilişki, mutluluğun dışsal kişisel alt boyutuyla anlamlı bir ilişki görülmemiştir. Araştırma sonuçlarından hareketle dinî yönelim ve mutluluk düzeyi toplam puanlarına bakıldığında, ilk yetişkinlerde dinî yönelim arttıkça mutluluk düzeyinin de arttığı sonucuna ulaşılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
45

Kızıltan, Gurbet. "DİN EĞİTİMİNDE DUYUŞSAL İÇERİK: JAMES MİCHAEL LEE’NİN TEORİK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE DUYUŞUN MAHİYETİ VE ÖĞRETİM SÜRECİ ÜZERİNE BİR İNCELEME." Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, May 2, 2024. http://dx.doi.org/10.17859/pauifd.1434589.

Full text
Abstract:
Dinî davranış da dâhil her davranışın temelinde duyuş (affect) yer almaktadır. Çünkü din; inanç, tutum ve değerler kümesidir. Dinî hayat, dinin rasyonalitesinden ziyade tutum, değer vb. duyuşsal içeriklerle (afffective content) şekillenir ve gelişir. Dolayısıyla, özü itibarıyla bir duyuşsal içerik öğretim süreci olan din eğitim ve öğretiminde duyuşsal yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Ancak duyuşsal içerik öğretimi ile ilgili temel sorunlardan biri duyuşun mahiyetinin ve öğretim sürecinin yeterince bilinmemesi ve temel duyuşsal içerik ve öğretim ilkeleri ile ilgili evrensel düzeyde bir uzlaşının olmamasıdır. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı din eğitim bilimci James Michael Lee’nin teorik yaklaşımı çerçevesinde din eğitiminin önemli boyutlarından olan duyuşun mahiyetini ve öğretim sürecini ortaya koymaktır. Çalışmada, Lee’nin eserlerinin doküman analizi yapılmış ve duyuşsal içerik öğretim sürecine ilişkin görüşlerine dayanarak duyuşun mahiyeti, duyuşsal içerik biçimleri ile ilgili kavramsal bir çerçeve oluşturulmaya ve Lee’nin temel aldığı öğrenme kuramlarının genel ilkeleri ve kavramlarına referansla duyuşsal içerik öğretim sürecinin temel ilkeleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
46

Nusretoğlu, Telman, and Oder Kutluer. "İran’ın Azerbaycan Siyaseti; Karabağ Savaşları Örneğinde." Cihanmüma Sosyal Bilimler Akademi Dergisi 1, no. 1 (2022). http://dx.doi.org/10.55205/jocsosa.11202247.

Full text
Abstract:
Bu çalışmada İran-Azerbaycan münâsebetleri, Azerbaycan adıyla ilk millî devletin kurulduğu tarihten başlayarak ele alınmıştır. 1918-1920 yıllarını kapsayan bu dönemdeki ilişkilere değinildikten sonra araştırmanın esas odak noktası olan İran-Azerbaycan münâsebetlerinde İran’ın Karabağ siyaseti üzerinde durulmuştur. Bu tarihî süreç, Azerbaycan Türklerinin millî özgürlük hareketi dönemi olarak ifâde ettiğimiz 1980 yılının sonlarından îtibaren başlamakta ve 30 yılı aşkın bir devri kapsamaktadır. Bu süreçte İran, Karabağ meselesinde kendine özgü bir tutum sergilemiştir. İran’ın Karabağ siyâsetinin başladığı söz konusu dönemdeki tutumu, son Karabağ savaşı döneminde de değişmez olarak kalmıştır. İran’ın Karabağ meselesine yaklaşımı yerine göre çok aktif, yerine göre bekle gör, esâsen de Ermenistan tarafına destek şeklinde ilerlemiştir. Bu desteğin siyasî, iktisadî ve askerî boyutlarının olduğu unutulmamalıdır. Azerbaycan adlı bir Türk devletinin varlığını kabullenememekle birlikte ahalisinin esas çoğunluğu Müslüman olan ülkelere kendi siyasî-dinî rejimini ihraç etmek isteyen İran, Azerbaycan örneğinde yapmak istediği gibi, Müslüman halkların olduğu diğer devletlerde de iç karışıklık, istikrarsızlık havasının hâkim olmasını kendi siyâseti için yararlı görmüştür. İzlediği bu siyâset doğrultusunda İran son iki Karabağ savaşında Ermenistan yanlısı bir tutum sergilemiştir. İran’ın bu tutumu son Karabağ savaşında kendini açık bir şekilde göstermiştir. İran’ın savaş sürecinde Azerbaycan sınırına ordu birliklerini toplaması, askerî tatbikat yapması ve kendi sınırları üzerinden Ermenistan’a askerî yardım göndermesi, onun Karabağ siyâsetinin esasını teşkil etmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
47

Önen, Rahime Şule, and Muhammed Kızılgeçit. "Depremin Lise Öğrencilerinin Dinsel İnanç-Tutum-Davranış Örüntüleri Üzerindeki Etkileri: 2023 Diyarbakır Depremi Üzerine Nitel Bir Araştırma." Türk Din Psikolojisi Dergisi, June 2, 2024. http://dx.doi.org/10.59379/tdpd.1466670.

Full text
Abstract:
Depremler, Türkiye’nin acı gerçeklerinden olup genellikle tekrarlanan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. En son 6 Şubat 2023 tarihinde asrın felaketi olarak adlandırılan ve 9 saat arayla meydana gelen merkez üssü sırasıyla Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 ve Elbistan ilçesi olan 7,6 büyüklüğünde iki büyük deprem meydana gelmiş ve 11 ilimiz bu depremden ciddi şekilde etkilenmiştir. Meydana gelen bu büyük depremin yıkıcılığı da büyük olmuştur. Deprem özellikle çocuklar ve ergen yaştaki gençleri daha fazla etkilemiştir. Bu süreçte özellikle çocuklar ve ergenlik çağındaki bireyler depremin fiziki yaralarının yanı sıra psikolojik ve inanç boyutuyla da çeşitli sorunlarla karşılaşmışlardır. Çalışmamızda, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen şiddeti ve etki alanı oldukça büyük olan depremin ergenlik çağındaki lise öğrencilerinin dinî inanç ve davranışları üzerindeki etkileri araştırma konusu yapılmıştır. Araştırmanın amacı, üzerinden sekiz ay geçen 6 Şubat depreminin etkilerinin devam ettiği bu süreçte lise öğrencilerinin depreme yönelik dinî yaklaşımlarını anlamaya çalışmak ve depremin dinî bakış açısı ve dinî yaşayışlarında herhangi bir değişikliğe yol açıp açmadığını tespit etmektir. Çalışma nitel araştırma desenlerinden durum çalışması ile yapılmış olup veri toplama aracı olarak görüşme tercih edilmiştir. Durum çalışması araştırması gerçek yaşamın, güncel bağlam ya da ortamın içindeki bir durumun araştırılmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda 15-18 yaş aralığında depremi yaşayan lise öğrencileriyle (n=15) mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda, bu yaş gurubundaki gençlerin 2023 Diyarbakır depremi sonrası çeşitli olumsuz duygularla başa çıkmak durumunda kalarak duygusal travmalar yaşadıkları ve bu duygusal travmaların kişiden kişiye farklılık gösterse de bir süre devam ettiği görülmüştür. Gençler depremi duygusal, teolojik ve jeolojik bakış açısıyla farklı şekillerde anlamlandırmışlardır. Depremin bu yaş grubu bireylerde çoğunlukla olumlu davranış değişikliğine yol açtığı ve başa çıkma metodu olarak ise duygu odaklı başa çıkma yöntemini tercih et-tikleri görülmüştür. Yaşanan felaket gençlerde inanç açısından olumlu bir değişikliğe yol açarak dinî inançlarını sorgulama, dinî konulardaki eksiklerini giderme konusunda iç muhasebe yapmalarına neden olmuş-tur. Aynı şekilde dinî davranış açısından da kalıcı ve olumlu bir değişi-mine neden olmuştur. Ancak az da olsa hayata dair ümit kırıklıklarına neden olarak ergenleri dinî davranışlardan uzaklaştırabildiği de görülmüştür.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
48

Fatımatüzzaehra, Yaşar. "Dinî Bilginin İmkânı Bağlamında İmajist Bilgi." March 21, 2021. https://doi.org/10.5281/zenodo.4625779.

Full text
Abstract:
<em>Bilgiye sahip olmak ve bu bilginin herkes tarafından onaylanan bir yapısının olması bilgiye y&uuml;klenen anlam ve onun tarafından &ccedil;izilen sınırla ilgilidir. Bilginin sınırları i&ccedil;erisinde neye bilgi denilebileceği, ortaya konulan &ouml;l&ccedil;&uuml;tler &ccedil;er&ccedil;evesinde şekillenmektedir. Ancak din&icirc; bilginin imk&acirc;nına kapı aralayabilecek, &ouml;zellikle de bilginin nesnelliğinin &ccedil;ok da doğru bir tutum olmadığını g&ouml;sterebilecek bilgi t&uuml;rlerinden biri son yıllarda &uuml;zerinde &ccedil;alışmaların olduğu imajist bilgidir. Zira bu bilgi doğuştan gelen rasyonel ve sonradan edinilen empirik bilginin &uuml;zerinde yer alan niteliğiyle bilginin &ccedil;ağdan &ccedil;ağa k&uuml;lt&uuml;rden k&uuml;lt&uuml;re değil neredeyse kişiden kişiye dahi değişebilecek bir niteliğe sahip olabileceğini iddia etmektedir. </em>
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
49

VİDİNLİOĞLU, Saliha. "Yeni Ateizmin Dini: Bilimcilik Bilimci Natüralist Dünya Görüşünün Eleştirisi." Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, May 1, 2023. http://dx.doi.org/10.51447/uluifd.1258575.

Full text
Abstract:
Yeni Ateizmin Dini: Bilimcilik adlı incelediğimiz eser Mehmet Şükrü Özkan tarafından kaleme alınmış, 2021 yılında Elis Yayınları’ndan çıkmıştır. Yeni ateistler fikirlerini savunurken en önemli dayanak noktaları olarak evrim teorisini öne sürmekte bu teorinin Tanrı’ya veya dinî inançlara yer bırakmayacak şekilde insan ve canlı çeşitlerini açıkladığını vurgulamaktadırlar. Yeni ateistler evrende herhangi bir doğaüstü açıklamanın geçerli olmayacağını ve bu sebeple doğanın yalnızca doğal sebeplerle açıklanabileceğini de belirtmişlerdir. Onlar bu noktada felsefî olarak natüralizmin savunuculuğunu üstlenmekte, meydana gelen olayların doğal sebeplerini açıklayacak araştırma alanının ise yalnızca bilim olduğunu ifade etmektedirler. Bilime bilimin iddia etmediği ve bilimin sınırlarını aşan söylemler atfetmekte ve bu tavırları onların bilimcilik yaptığını doğrulamaktadır. İncelediğimiz bu çalışmada Özkan, yeni ateistlerin evrimi kendilerine dayanak noktası yaptıklarını ve evrimin onların iddia ettiği şekilde ‘gerçek’ ve ‘mutlak doğru’lar içermediğini belirtir. Ayrıca yeni ateistlerin herhangi bir eleştiri kabul etmeyen bilimci tavırlarını eleştiriye açmakta, sığ bilimci tutuma karşı bilim felsefesinin ufkumuzu genişletebileceğini ileri sürmektedir. Özkan, bilimin hangi ideoloji için kullanılırsa kullanılsın sınırlarını aşan söylemlere dayanak yapılmasının yanlış bir tutum olacağını da görüşlerine eklemektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
50

Akın, Mehmet. "MUSTAFA SAFÎ EFENDİ’NİN NASİHATNAMESİ’NDE AHLAKİ VE DİNÎ DEĞERLER." Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, April 20, 2024. http://dx.doi.org/10.54557/karataysad.1458553.

Full text
Abstract:
Nasihatnameler, insanlara iyiyi, doğruyu, güzel tutum ve davranışları öğreterek erdemli ve ahlaklı olmaları için yol gösteren eserlerdir. Bu tür eserler genellikle kaynağını Kur’an ve hadis gibi dinî kaynaklardan alır. Müellifleri bu konuda eser yazmaya sevk eden şey İslam dininin nasihat dini olduğunu vurgulayan ayet ve hadislerdir. Edebiyatımızda nasihatnameler Farsçadan yapılan çeviriler yoluyla gelişme göstermiştir. İlk nasihatname Türk edebiyatında 11. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanır. 13. yüzyılda ise gelişmeye başlar. 16. yüzyıldan sonra bu eserlerin sayısı artarak devam eder. Türk edebiyatında nasihatnameleriyle tanınan müelliflerden biri de 18. yüzyılda yaşayan Mustafa Safî Efendi’dir. Safî’nin Gülşen-i Pend isimli uzun bir nasihatnamesi vardır. Bunun yanında terci-i bent şeklinde yazdığı kısa bir nasihatnamesi de bulunmaktadır. Bu makalede bu eser ahlakî ve dinî değerler açısından incelendi. Nasihatname-i Safî isimli eserde dürüstlük, tevazu, hayırseverlik, diline sahip olmak, kanaat, merhamet, adalet, cömertlik, ağırbaşlı olmak, yumuşak başlı olmak, gönül yapmak, iyi geçimli olmak, ilim için çalışmak gibi değerler işlenmiştir. Bunların yanında dinî değerler de yoğun olarak kullanılmıştır. Bu makalede değerler konularına göre sınıflandırılarak ele alınmıştır. Sınıflandırma yapılırken birbirine yakın değerler ve birbirinin zıddı olan değerler aynı başlık altına alınmıştır. Çünkü bunların vermek istedikleri mesajlar benzerdir. Her başlığın altında ya da paragraflarda ilgili değere Safî’nin yaklaşımı beyitlerden yola çıkılarak anlatıldı.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!

To the bibliography