Academic literature on the topic 'Ermeniler'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the lists of relevant articles, books, theses, conference reports, and other scholarly sources on the topic 'Ermeniler.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Journal articles on the topic "Ermeniler"

1

GÜNAY, Nejla, and Güzin ÇAYKIRAN. "Rusların 1915 Yılında Van Vilayeti ve Çevresinden Ermenileri Kafkasya’ya Göç Ettirmesi." Gazi Akademik Bakış 14, no. 27 (December 10, 2020): 133–50. http://dx.doi.org/10.19060/gav.838963.

Full text
Abstract:
Rusya, Akdeniz’e inmek için Balkanlarda yeni devletler kurulmasından sonra buranın zorlu bir yol hâline geldiğini gördü ve yeni istikamet arayışlarına girişti. Rusya, Akdeniz’e Doğu Anadolu üzerinden inmeyi planladı ve bu amaçla bir taraftan Ermenilerle Kürtleri kazanmaya çalıştı. Diğer taraftan da Ermenilerle Kürtler arasındaki düşmanlığı artırmak için her iki unsuru birbirine karşı kışkırttı. Rusya’nın çabaları sonucunda Bedirhanlar başta olmak üzere bazı Kürt aşiretleri Rusya’ya yakınlaştı. Ermeniler ise Rus ordusunda yer alma kararı alıp Tiflis’te gönüllü Ermeni gençlerini askere almaya başlamışlardı. Bunun üzerine bazı Ermeniler Rus ordusuna katılmak üzere firara başlamış, bir kısmı da Osmanlı topraklarında kalarak isyan etmişti. Bu isyanların da etkisiyle Rus ordusu kolayca ilerleyerek 11 Mayıs 1915’te Malazgirt, 18 Mayıs’ta Gevaş ve 20 Mayıs’ta Van’ı işgal etti. Rusların Van’a girmesiyle birlikte Ermeniler tarafından şehrin anahtarı Rus General Nikolay Nikolayeviç Yudeniç’e takdim edildi. Bunun sonucunda Rusya, Van’da Ermenilerin geçici bir hükümet kurmasına müsaade etti. Daha sonra Osmanlı ordusu mukabil bir harekâtla Rusların işgal ettiği bölgelerden Malazgirt, Adilcevaz ve Karaköse’yi geri aldı. Bunun üzerine Ruslar bölgede bazı kararlar aldılar. Bu kararlardan biri bölgede yaşayan Ermenilerin Kafkasya’ya göç ettirilmesiydi. Bu çalışmada; Rusların Ermenileri zorunlu göçe tabi tutmasının sebep ve sonuçları ele alınacaktır. Çalışmada ayrıca Kafkasya’ya göç ettirilen Ermenilerin ne kadar olduğu ve ne gibi güçlüklerle karşılaştıkları sorularının cevaplanması amaçlanmaktadır. Ayrıca çalışmada; Osmanlı arşiv belgeleri ile Ermenice çalışmalar ana kaynak olarak kullanılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Kılıç, Sezen. "Alman Belgeleri Işığında Osmanlı Ermenilerine Dair Tespitler (1915-1918)." Belleten 81, no. 292 (December 1, 2017): 987–1000. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2017.987.

Full text
Abstract:
Osmanlı topraklarında yaşamış olan Ermeniler ile ilgili mevcut yerli ve yabancı çalışmaların pek çoğu 1915 Tehcirini konu edinmiş ve bu konuda bilinen Türk ya da Ermeni bakış açısını yansıtmış, hatta bu bakış açılarından birinin haklılığını ispatlamaya çalışmıştır. Ancak bunlardan çok azı her iki bakış açısından uzak, farklı bir bakış açısı ortaya koyabilmiştir. Bu noktadan hareketle araştırmamızda, Mayıs 1915- Ekim 1918 tarihleri arasındaki Bundesarchiv belgelerinde yer alan Osmanlı Ermenileri ile ilgili bir takım gözlem ve tespitler üçüncü bir gözle ele alınacaktır. Bu tespitler; tercüman olarak Osmanlı topraklarında görev yapan Ermenilere karşı Türklerin duyduğu şüphe ve bu nedenle ortaya çıkan bir takım diplomatik ve askeri sorunlar, Ermeniler ile Türkler arasında yaşanan düşmanlığın altında yatan bir takım ekonomik gerekçeler, Ermenilerin ticaretteki üstün ve zayıf yönleri ve diğer gayrimüslim tüccarlardan farklılıkları, Enver Paşa'nın Ermenilere karşı özel hassasiyeti nedeniyle alınan bir takım tedbirler, posta ve telgraf hizmetlerinde çalışan Ermeni memurlardan duyulan şüphe yüzünden yaşanan olumsuzluklar ve İzmir'de bombalı bir saldırı planlamaktan tutuklanan Ermenilerin salıverilmesine yönelik yabancı misyon teşebbüsü ve bu teşebbüsün yarattığı kriz gibi birçok siyasi, sosyal ve ekonomik konuların yanı sıra bir Ermeni ile bir Fransızın yaşadığı sıra dışı ilişki ve Osmanlı topraklarında yaşayan Danimarkalı bir kadının Ermeni evlatlığını ülkesine götürmesi sırasında yaşananlara dair günlük hayattan kesitler de içermektedir. Çalışmamızda söz konusu arşiv belgeleri ışığında Ermeniler ile ilgili elde edilen ve pek bilinmeyen izlenim ve tespitler yorumlanıp değerlendirilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Sonyel, Salâhi R. "Birinci Dünya Savaşı Günlerinde Türk-Ermeni İlişkileri ve İngiliz Propagandası." Belleten 58, no. 222 (August 1, 1994): 377–80. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.1994.377.

Full text
Abstract:
Birinci Dünya Savaşı günlerinde Türklerle Ermeniler arasında çıkan olayları, Ermeni militanlarıyla sempatizanları, Ermenilere karşı planlı biçimde yapılmış kırım, soykırımı ve toptan imha olarak nitelendirirler. Türkler ise, bu olayları, 'Hıristiyan Süper Devletlerce kendi çıkarları için kışkırtılan Ermenilerin, yurtları Türkiye'ye karşı ihaneti ve Türk-Ermeni çatışması olarak nitelendirirler.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Gülekoğlu, Ümmügülsüm, and Ahmet Eyicil. "Adana’da Ermeni Olayları (1909-1921)." Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 21, no. 1 (April 30, 2024): 190–203. http://dx.doi.org/10.33437/ksusbd.1326664.

Full text
Abstract:
Adana’da, XIX. yüzyıla kadar Türkler ve Ermeniler arasında ciddi bir sorun yaşanmadı. Ancak büyük devletlerin istiklal vaadine kanan Ermeniler, “Bağımsız Ermenistan’ı” kurmak için 31 Mart Vakası’nın ardından 14 Nisan 1909’da Adana’da bir isyan çıkardılar. 14 Nisan’da başlayan isyan, 26 Nisan sabahına kadar devam etti. Olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı fazlaydı. Nihayetinde Babıali, bu isyanı bastırdı. Ancak Osmanlı Devleti’nin, Birinci Dünya Savaşına girmesiyle Ermeniler, tekrar harekete geçti. Seferberlik emirinin ilan edilmesiyle silahaltında bulunan Ermeniler, silahları ile kaçarak komitelere katıldılar. Cephe gerisinde kalan halka eziyet ettiler, askerin iaşe ve ikmal yolunu kestiler ve bölge halkının mallarını gasp edip öldürdüler. Babıali, bu durumun önüne geçmek için zorunlu sevk ve iskân kanunu çıkardı. Zararlı faaliyetlerde bulunan Ermenileri, savaşın olmadığı, güvenli bölgelere gönderdi. Adana’da isyana katılan Ermenilerde sevk ve iskâna tabi tutuldu. Böylece Çukurova’da isyan çıkaran ve asayişi bozan Ermeniler, güvenlik amacıyla bölgeden uzaklaştırıldı. İtilaf Devletleri’nin en büyük amacı Osmanlı topraklarını kendi aralarında paylaşmaktı. Mondros Mütarekesi, Osmanlı topraklarında işgalin fiili olarak başlamasını sağladı. Söz konusu anlaşma ile Anadolu’nun diğer şehirleri gibi Adana’da, düşman kuvvetleri tarafından işgal edildi. İşgale boyun eğmeyen Adana halkı ve Kuvayımilliye birliklerinin direnişi sonucunda Adana ve çevresi düşman işgalinden kurtarıldı.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Yıldırım, Seyfi, and Mirzahan Egamberdiyev. "Türkistan’ın İşgali ve Sovyetleştirilmesi Sürecinde Ermeniler ve Bölgede Yaptıkları Katliamlar." Belleten 85, no. 302 (April 1, 2021): 227–77. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2021.227.

Full text
Abstract:
Çarlık Rusyasının güçlenmesi ile birlikte 19. asırda bilhassa Kafkasya ve Türkistan coğrafyasında daha önce başlamış olan yayılma faaliyetleri resmen işgale dönüştü. Çarlık bir taraftan Anadolu’da başlayan Ermeni ayaklanmalarını desteklerken diğer taraftan işgal edilen Türkistan topraklarına Ermeniler iskân etmekteydi. Ermeniler Rusların bu topraklardaki işgallerinde faydalı bir müttefik idi. Ermeni-Rus işbirliğinden Ermenilerin beklentisi ise bağımsız bir Ermenistan kurabilmekti. Aynı zamanda bu gücün desteğini almak onlar için maddi-manevi güç elde etmek anlamına gelmekteydi. Ermeniler Türkistan’da Rus desteğiyle büyük bir güç elde ettiler. Bu coğrafyada para kazandıracak işlerin çoğunluğunu ele geçirdikleri gibi daima yerli ahalinin elinden alınan verimli topraklarda iskân edildiler. Ermenilerin bu şekilde iskân, istihdam ve asker olarak kullanılmaları Çarlık yönetimin sona ermesi ile kurulan Bolşevik idaresinde de değişmeyen bir yöntem oldu. Çoğunluğu yerli Taşnak olan bu Ermeniler Bolşeviklerle birlikte Türkistan coğrafyasında ortaya çıkan Milli Mücadele’nin kanlı bir şekilde bastırılmasında büyük bir rol oynadılar.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Günay, Nejla. "Ermenilerin Tehcir Edilmesi Kararında Etkili Olan Faktörler ve Maraş-Zeytun Ermenilerinin Tehciri." Belleten 73, no. 267 (August 1, 2009): 555–80. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2009.555.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla girerken siyasî, ekonomik ve askerî yönden sıkıntılar içerisindeydi ve yüzyılın başında önce Trablusgarp daha sonra Balkanlarda ağır kayıplar verdi. Osmanlı Devleti'nin Balkan savaşları sonucunda Balkanlardaki topraklarını kaybetmesi bağımsızlıklarını elde etmek isteyen Anadolu Ermenilerini heyecanlandırdı(1) ve onların devlete bağlılık duygularını zayıflattı. Bunun sonucunda meselâ Zeytun Ermenileri, Birinci Dünya Savaşı'nda seferberlik emrine uymayarak Osmanlı ordusuna asker göndermediler, aksine silâhlanıp dağlara çıktılar ve Osmanlı Devleti'nin düşmanlarıyla işbirliği yaparak devlete meydan okudular. Kafkasya'da da benzer bir durum yaşandı ve Osmanlı Devleti'nin Almanya tarafında savaşa girmesini fırsat bilen Taşnak Komitesi, Anadolu Ermenileri adına Rusya ile anlaştı. Bu anlaşmaya bağlı olarak Osmanlı ordusunda silâh altına alınan Ermeniler Rus tarafına geçtiler ve küçük çeteler hâlinde örgütlenip Osmanlı ordusuna karşı Rus ordusunun ileri ucunda görev aldılar. Ermenilerin bir kısmının bu ihaneti, Osmanlı hükümetinin savaşın bütün hızıyla devam ettiği bir anda bütün Ermenilerin sadakatinden şüphe duymasına sebep oldu(2).
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

Musa, İsmayıl. "Azerbaycan-Osmanlı Siyasi-Askeri İlişkileri (1917-1918)." Belleten 64, no. 240 (August 1, 2000): 509–22. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2000.509.

Full text
Abstract:
Kafkasya'ya ait problemlerin çözümünde ilgili olan Osmanlı, çeşitli devletlerin destekledikleri Ermenilerin Azerbaycan topraklarına tecavüz etmesine ilgisiz kalamazdı. Bu durum aslında aşağıdaki nedenlere bağlıydı. a) Bazı devletlerin Ermenileri korumak adı altında ve onların aracılığı ile Transkafkasya'da güçlenmek amaçları, bununla da Osmanlı İmparatorluğu için doğrudan belli tehlike oluşturmaları, b) Ermenilerin Türkiye ve Azerbaycan toprakları hesabına "Büyük Ermenistan" kurmak arzuları; c) Azerbaycan'ın Türk Müslüman nüfusunun maksatlı soykırımı siyasetine uğraması, siyasi-askeri yardıma kesin ihtiyaç duyması vs. 1917 yılının sonlarına doğru Ermeniler bölgedeki amaç ve siyasetlerini tam olarak açıkladıklarında ve Azerbaycan sınırlarında çok sayılı zorakilik hareketlerine başvurduklarında, Osmanlı bazı önlemler almak zorunda kaldı. Bu konuda ilk olarak Transkafkasya'da askeri operasyonları durdurmak ve durumu sabitleştirmek yolunda gösterilen diplomatik girişimleri belirtmek lazımdır. Bu girişimler içerisinde Osmanlı Devleti ile Güney Kafkasya komiserliği arasında 05 Aralık 1917 yılında imzalanan 14 maddelik Erzincan Mütarekesi önemlidir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Gökhan, İlyas. "Memlûk Sultanı Eşref Halil b. Kalavun’un Rumkale’yi Fethi (1292)." Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi 14 (June 30, 2024): 263–81. http://dx.doi.org/10.13114/mjh.1470339.

Full text
Abstract:
Bu makalede Memlûk Sultanı Eşref Halil’in 1292’de Rumkale’yi fethi konu edinilmiştir. Rumkale, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Fırat’ın batısında, Gaziantep’in Nizip ve Yavuzeli ilçeleri arasında olup, günümüzde turistik ve ören yeridir. İlkçağ’da kurulduğu bilinen Rumkale Bizans İmparatorluğu’nun Güneydoğu Anadolu’da en önemli kalelerinden biriydi. Stratejik ve coğrafi konumu ile öne çıkan Rumkale, Malazgirt Savaşı sonrası Ermenilerin eline geçmiştir. Daha sonra Urfa Haçlı kontluğuna bağlanan kale 1148’de yeniden Ermenilerin eline geçmiş ve onların Katolikosluk merkezi olmuştur. Anadolu’da yaşayan Ermenilerin önemli bir kısmı burada bulunan Ermeni ruhani liderine bağlanmışlardır. Rumkale’ye Süryaniler de yerleşmiş olup burada bir patrikleri vardı. Moğolların Anadolu’yu işgali sürecinde Rumkale Ermenileri Moğollara tabi olmuşlardır. Burada yaşayan Ermeniler Moğollarla ittifak yaparak Birecik ve Halep gibi Memlûk kentlerine saldırılar yapmışlardır. Bu yüzden Memlûkler Rumkale’yi ele geçirmişlerdir. Bu çalışmada Memlûk dönemin ana kaynakları ve araştırma eserlerinden faydalanılarak Rumkale’nin fethi detaylı şekilde incelenmiştir. Ayrıca kalenin stratejik konumu ve fiziki durumu güncel eserlerden istifade edilerek de ortaya konmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

KAŞIYUĞUN, Ali. "I.DÜNYA SAVAŞI’NDA ERMENİLER ve ERMENİLERE YÖNELİK UYGULAMALAR: ADIYAMAN ÖRNEĞİ." Alınteri Sosyal Bilimler Dergisi 3, no. 1 (July 31, 2019): 77–93. http://dx.doi.org/10.30913/alinterisosbil.557003.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Tay, Canan, and Abdulhaluk Mehmet ÇAY. "ANA HATLARIYLA GEÇMİŞTEN GÜZÜMÜZE ERMENİLER VE OSMANLI DEVLETİ’NİN ERMENİLERE KARŞI TUTUMU." Internatıonal Journal of Educatıon and Hıstory Research SAYI 2- CİLT 2, SAYI 2- CİLT 2 (2022): 16–27. http://dx.doi.org/10.29228/eta.56880.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
More sources

Books on the topic "Ermeniler"

1

Mkrtichʻean, Tʻovmas G. Ermenilerin kaleminden Kürtleşen Ermeniler. Cağaloğlu, İstanbul: T&K Yayınları, 2015.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Cengiz, Zengin, and Öztürk Ömer, eds. Ermeniler. İstanbul: Bilgeoğuz, 2012.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

1962-, Akgül Suat, ed. Sorun olan Ermeniler. Ankara: Berikan, 2003.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Kemal, Çiçek, ed. Türkler ve Ermeniler. Çankaya, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2005.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Serdar, Mehmet Törehan. Bitlis tarihinde Ermeniler. Bitlis: Bitlis Valiliği Kültür Yayınları, 2018.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Bala, Mirza. Ermeniler ve İran. Ankara: Ankara Üniversitesi, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, 1994.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

1950-, Süslü Azmi, ed. Türk tarihinde ermeniler. [Kars]: Kafkas Üniversitesi Rekörlüǧü, 1995.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Kundakçı, Hasan. Emperyalizmin kullandıği Ermeniler. Ankara: Türkiye Gazıler Vakfı, 2001.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

1951-, Özdemir Hikmet, ed. Ermeniler: Sürgün ve göç. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2004.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Gürbüz, Cenani. Millı̂ Mücadele'de Develi ve Ermeniler. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı, 1996.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
More sources

Book chapters on the topic "Ermeniler"

1

Aydın, Nurhan, and Kübranur Öztürk Derici. "Ermeni Mezaliminin Kars'taki İktisadi Boyutu." In Tarih Alanında Seçme Yazılar- I. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub92.c414.

Full text
Abstract:
Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetinde asırlarca huzur, güven ve hoşgörü ortamında yaşamışlardır. Ancak 18. Yüzyıla gelindiğinde Ermenilerin imparatorluktaki bu ayrıcalıklı konumları Avrupalı devletlerin ilgisini çekmiş, Ermenilerin bu durumlarından faydalanarak Kafkasya’da hükmedebilecekleri yeni bir alan yaratmak istemişlerdir. 19. yüzyıl itibariyle Ermeniler bağımsız olmak amacıyla harekete geçmişlerdir. Ermenilerin bu düşüncesi Rusların Ermenileri Osmanlılara karşı kışkırtması sonucunda olmuştur. Özellikle de 93 Harbi sırasında Rus ordusunda bulunan Ermenilerin Osmanlı ordusuna karşı kullanılması, aynı zamanda Osmanlı ordusu içerisindeki Ermenilerle irtibata geçerek Ermenilerin Osmanlı Devleti’ne ihanetini gün yüzüne çıkarmıştır. Ermeniler bağımsız olma istekleriyle Osmanlı Devleti’ne karşı harekete geçmişler, Avrupa Devletlerinin destekleriyle de istediklerini alabilmek ve Doğu Anadolu’da kendilerine ait bir devlet kurabilmek amacıyla harekete geçmişlerdir. Bu doğrultuda ilk olarak Doğu Anadolu’yu Müslümanlardan temizlemek ve bölgede Ermeni devletini kurabilmek için çalışmalara başlamışlardır. Bölgedeki taşkınlıkları sebebiyle Osmanlı Devleti tarafından zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır. Ermeniler, göç ettirilmeleri olayını Avrupa devletlerine karşı bir katliam olarak göstermişler, dünya kamuoyunda yer edinmeye çalışmışlardır. Ermeniler bağımsız olma ve Doğu Anadolu’da bir devlet kurabilme amacıyla Doğu Anadolu’daki halkı katletmeye başlamışlardır. Bu çalışma Ermenilerin Kars ve çevresinde yaptıkları katliamın iktisadi boyutunu gözle
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Kavık, Muhittin. "Tarihte ve Günümüzde Karabağ Sorunu." In Tarih Alanında Seçme Yazılar-VI. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub397.c1742.

Full text
Abstract:
Rusya’nın 19. yüzyıldaki sömürgecilik işgallerinin biri de Kuzey Azerbaycan idi. Ruslar 18. yüzyılda da bölgeye işgal etme girişimleri oldu, fakat Nadir Şah Afşar onları bölgeden çıkarmayı başardı. 19. yüzyılın ilk 30 yılındaki Kaçar-Rus savaşları sonucunda tarihi Azerbaycan toprakları resmen ikiye bölünerek, Kuzey Azerbaycan Rusların; Güney Azerbaycan ise Kaçarların hakimiyetinde kaldı. Ruslar, Kuzey Azerbaycan’ı ele geçirdikten sonra bölgedeki hakimiyetini pekiştirmek için Doğu Anadolu ve İran coğrafyasındaki Ermenileri bölgeye yerleştirmeye başladı. Bu durum gelecekte tarihi Azerbaycan topraklarının Ermeniler tarafından işgal edilmesine; bölgede etnik çatışmaların başlamasına ve günümüzde de artık sonuna gelmiş olan Karabağ sorununun başlamasına sebep oldu. Ruslar Kuzey Azerbaycan’da hem Çarlık-Sovyet hem de Sovyet sonrası bağımsızlık döneminde, Azerbaycan Türklerine karşı Ermenileri destekledi. Neticede Ermeniler kendi devletlerini kurmalarının yanında Dağlık Karabağ’da da hak iddia etmeye başladılar. Gelişen olaylar sonucunda Ermeniler 1992-1993 yıllarında Azerbaycan’daki siyasi krizlerin de etkisiyle Dağlık Karabağ ve etrafındaki bölgeleri işgal etti. Söz konusu işgal Azerbaycan devleti ve halkında maddi-manevi yaralar açtı. Bu olaylardan en önemlileri olarak Kara Ocak (Qara Yanvar) ve Hocalı Soykırımı diye bileriz. Dağlık Karabağ ve etrafındaki bölgelerin kaybedilmesi Azerbaycan’ın en önemli dahili ve harici sorunu haline geldi. Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkesin ardından bölgedeki çatışmalar durmadı. I Karabağ Savaşının etkisiyle bölgedeki çatışmalarda psikolojik üstünlük Ermenilerde idi. II. Karabağ Savaşına kadar zaman zaman alevlenen Azerbaycan Ermenistan çatışmalarının en önemlisi 2016 yılındaki Nisan Savaşı idi ve bu savaşla Azerbaycan psikolojik üstünlük kazanmaya başladı. 2020 yılındaki II. Karabağ Savaşı ile Azerbaycan Türkiye ve İsrail’in desteği ile Karabağ’da Ermeni ordusunu ezdi. Burada önemli olan Karabağ Sorununun etnik temelli başlayıp, davam etmesi ve söz konusu II. Karabağ Savaşı’nda Türkiye-Rusya vekalet savaşı haline gelmesi idi. Bölge üzerinde etkili olmaya çalışan Türkiye, desteklediği Azerbaycan’ın Karabağ’ı işgalden kurtarması ile Rusya’ya bölgedeki etkili güçlerden biri olarak, var olduğunu kabul ettirdi. Bu çalışmada, Karabağ sorununun tarihi ve Azerbaycan’ın bütün Karabağ ı işgalden kurtarması araştırılarak, bölgenin geleceği ortaya koyulmaya çalışıldı.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

GÜLLÜ, Ramazan Erhan. "İşgal İstanbul’unda Ermeniler ve Yahudiler." In Millî Mücadele'nin Yerel Tarihi 1918-1923 (Cilt 11): İstanbul, 401–19. Türkiye Bilimler Akademisi, 2023. http://dx.doi.org/10.53478/tuba.978-625-8352-73-3.ch10.

Full text
Abstract:
"In our study, the organization and activities of the Armenian and Jewish communities, centered on religious institutions, during the official and actual occupation processes of Istanbul will be examined. By revealing the activities of the two societies that are in opposition to each other, the causes and results of these activities will be dealt comparatively. Right after the Armistice of Mudros, the Armenian Patriarchate cooperated with the Rum/Orthodox Patriarchate and took a stand against the Ottoman State openly. This church-centered attitude caused the majority of the Armenian community to support the Patriarchate's activities. The Armenian Patriarchate, which prepared a joint memorandum with the Rum/Orthodox Patriarchate and forwarded it to the Paris Peace Conference, openly stated that they wanted to ""get rid of the Turkish yoke"". In this context, close relations have been established between the occupation forces and the Armenians, and the occupation forces' personnel needs of police, translator, guide, etc. Met by the Armenians along with the Rums. The Patriarch of the period, Zaven Efendi, was the main figure carrying out these activities. After the success of the National Struggle, Zaven Efendi had to leave Istanbul before the Turkish troops came to Istanbul, and then he resigned from the Patriarchate. The Patriarchate also saw Zaven as responsible for what happened during the occupation, and the clergy who were known to be close to him were not given any duties after he left Turkey. In response to the attitude of the Armenian Patriarchate that supported the Istanbul government and the occupation together with the Rums, the Jewish Chief Rabbinate initially followed a pro-Ottoman policy, and after a while, he was in favor of the Kuvâ-yı Milliye and the Ankara Government. The main figure, who was also influential in this policy of the Chief Rabbinate, was the Chief Rabbi of the time, Haim Nahum Efendi. Haim Nahum, who took office in 1909 and was known for his closeness to the Unionists, was also opposed to Zionist policies. Within the Chief Rabbinate, he had struggled with the Zionists, who advocated acting together with the Armenians and Rums. Despite being forced to resign under the pressure of the British in 1920, Haim Nahum succeeded in getting a clergyman with similar views to be elected instead, and he went to Ankara and continued to defend the National Struggle. This study aims to contribute to the understanding of the attitudes of non-Muslim institutions based in Istanbul against the occupations within the framework of the policies and activities of these two opposing clergy."
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

YAZICI, Fatih. "Tarih Ders Kitaplarında Azınlıklar: Ermeniler, Rumlar, Yahudiler." In Tarih Ders Kitaplarında İmajlar Devletler, Halklar, Kişiler, 393–408. Pegem Akademi Yayıncılık, 2019. http://dx.doi.org/10.14527/9786050370546.20.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

İskefiyeli, Zeynep, and Fikrettin Yavuz. "ABCFM’nin Gençlere Yönelik Kitaplarında Ermeniler (Mission Stories of Many Lands Örneği)." In Tarih Alanında Seçme Yazılar-VI. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub397.c1741.

Full text
Abstract:
The Missionary Herald dergisi, Amerikan Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) tarafından Boston’da yayımlanan aylık bir dergiydi. Amerika'daki pek çok Hıristiyan için bu dergi, onların dünyaya açılan penceresiydi. Dünya genelinde farklı misyon bölgelerinde görev alan misyonerlerin çalışmalarını detaylı bir şekilde sunan dergi önemli bir bilgi kaynağı haline gelmişti. Misyonerlerin kaleme aldığı makaleler, mektuplar, aylık ve yıllık raporlar ile seyahat notları, detaylı açıklamalar, grafikler ve istatistikler dergi aracılığıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaştırılarak misyonerlerin gerçekleştirdiği tüm faaliyetler belgelendirilmiş oldu. İçeriği ve tasarımıyla daha ziyade yetişkinlere hitap eden The Missionary Herald, 1879’da “For Young People/Gençler İçin” adıyla resimli makaleler içeren bir bölüm yayımlamaya başladı. Bu bölüm, dünya genelinde faaliyet gösteren misyon bölgelerinden gençlerin ilgisini çekebilecek konuları çeşitli görsel ve fotoğraflarla süslü ilginç hikayeler şeklinde sunuyordu. Kısa sürede büyük beğeni toplayan bölümde yayımlanan makaleler farklı dini dergi ve gazetelerde de basıldı. Makaleler 1885 yılında Amerikan Board tarafından Mission Stories of Many Lands: A Book For Young People adıyla bir kitapta toplandı, böylece genç okuyuculara misyonerlikle ilgili hikayeler üzerinden ABCFM'nin faaliyetlerinin tanıtılması amaçlanıyordu. Aynı isimle kitabın 1894’te ikinci baskısı yayımlandı. 1897 yılında serinin ikinci kitabı olan In Land Afar: A Second Series of Mission Stories of Many Lands yayımlandı. Bu kitap da aynı şekilde The Missionary Herald dergisindeki “Gençler İçin” bölümündeki makalelerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştu. Bu çalışmada 1885 ve 1897 yıllarında misyonerlerin gençlere yönelik hazırladığı iki eserde, misyoner bakış açısıyla Ermeni toplumunun nasıl algılandığı ve tanıtıldığı üzerinde durulacaktır. Hristiyan inancına sahip olan Ermenilerin yaşadığı coğrafya, tarihi ve dini durumlarının nasıl ele alındığı detaylı bir şekilde incelenecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Deveci Bozkuş, Yıldız. "Tanzimat Döneminde Eğitim ve Ders Kitapları Kaleme Alan Ermeniler: Mihran Apikyan Örneği." In 9. Milletlerarası Türkoloji̇ Kongresi̇ Bildiriler Kitabi, 379–90. Istanbul University Press, 2023. http://dx.doi.org/10.26650/pb/aa10aa14.2023.001.028.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

Pustu, Yunus. "Mütareke Dönemi’nde Ankara Sancağında Nüfus Hareketleri (Vilayat-i Şarkiye Mültecileri, Ermeniler ve Araplar)." In Millî Mücadele'nin Yerel Tarihi 1918-1923 (Cilt 12): Ankara, 319–38. Türkiye Bilimler Akademisi, 2023. http://dx.doi.org/10.53478/tuba.978-625-8352-74-0.ch10.

Full text
Abstract:
"Following the outbreak of World War I, as in many other provinces of Anatolia Ankara also experienced significant population mobility. The issue of Eastern refugees, which emerged after the Russian occupation of the eastern provinces during the war, is one of them. Ankara is among the areas specifically designated for the resettlement of Kurdish refugees (although some Turkish refugees have arrived). In addition, as a reflection of the population policies pursued by the Government of Union and Progress, refugee Kurds had to be protected from repatriation to their hometowns and to stay here. They were transferred to Ankara for permanent settlement. The deportation decision that had to be taken in a war environment is another factor that led to demographic mobility. Although deportations were not carried out in Ankara in the first place, steps were taken in this direction in the city after the scope of deportation was expanded in the following period. As is well known the deportation was not a practice exclusive to Armenians. In this context, several Greeks and Assyrians and many Arabs, who are seen as troublemakers and potential troublemakers, were also included and subjected to deportation. Accordingly, some Arabs were also transferred to Ankara. In late 1917, after the revolution and the fall of the tsarist regime, Russia's withdrawal from the war, and the end of World War I, the return of the displaced (oriental refugees, Armenians, Arabs, Greeks) to their homelands came to the agenda. In this process, it is understood that some Turkish refugees who were resettled in Ankara were transferred to their hometowns. Although there were instructions not to send them back to their hometowns, it was recorded that some Kurdish refugees were returned to their hometowns when they were found to have acted unfavorably. The Arabs who were subjected to temporary resettlement in Ankara were left free to choose where they wanted to go. While some Armenians who were in the city as part of the deportation were returned to their hometowns, Armenians who had been transferred from the city to other locations began to return to their hometowns in Ankara. This study deals with the situation of the Eastern refugees in Ankara from the beginning of World War I until the end of the armistice years and the Armenian and Arab population mobility in the city within the scope of the deportation."
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Gezen, Nihal. "Memlûk Sultanlarının Köle Kimlikleri ve Bunun Memlûk Diplomasisine Yansıması." In Tarih Alanında Seçme Yazılar-VI. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub397.c1739.

Full text
Abstract:
İnsanın köleleştirilmesi, mevcut tüm tarihi toplum ve kültürlerde varlık göstermiştir. Türk dilinde köle ismini ifade eden farklı kelimeler mevcuttur. Bunlar, kul, bende, halayık, esir ve kadın köleler için cariye ve odalık kelimeleridir. Bunlarla beraber çeşitli milletlerde de köle kelimesini karşılayan farklı isimler görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, Memlûklerin köle geçmişinin/kimliğinin onların diplomasilerine nasıl yansıdığını ve bunun nedenlerini ortaya koymaktır. Konunun bağlamında devletin tarihine bir bütün olarak bakıldığı zaman, Memlûklerin köle geçmişlerinin Sultan Baybars döneminden az evvel, onun döneminde ve biraz daha ileri bir tarihte, İlhanlılar ile Ermeniler arasında gerçekleştirilen diplomasi faaliyetlerine yansıdığını görmekteyiz. Memlûk Sultanları, hiç şüphesiz Sultan olmadan evvel memlûk (köle) idiler. Ancak efendisi tarafından azat edilen bir köle artık köle sayılmaz. Köle kimliğinden sıyrılmayan kimse de Sultan olamaz. Nitekim iktidarın sahibi hiçbir Sultan, tahta köle olarak oturmamıştır. Bizim konumuzu oluşturan Memlûklerin asıllarının adı, teknik açıdan köle manasına gelse de esasında esir veya aşağı seviyede bir anlamdan ziyade güç ve üstünlük manasında bir anlam ile tarih içerisinde yerini almıştır. Konuyu ele aldığımız zaman aralığı; Memlûklerin Mısır’da ve Suriye’de Eyyûbilerin nüfuzlarına son verdikleri ve devletlerinin temellerini sağlam bir şekilde oturtmaya başladıkları dönemdir. Orta Çağ’da bu zamanlarda memlûk sistemi, yaygın olarak kullanılmaktaydı. Öyle ki bugünün kölesi yarının sultanı anlayışı mevcuttu. Memlûkler, geçmişte köle olmaları sebebiyle hiçbir zaman utanç duymamışlardır. Nitekim onlar, kendilerini güçleri ve maharetleriyle ortaya koyup, bu yolla üst düzey görevlerde yer alabilmeyi, asil bir soydan gelerek elde etmiş olmaktan daha geçerli bulmuşlardır. Öyle ki Memlûklerde, köle kimliğine sahip olmayanlar istisnası olmakla beraber ne üst düzeyde bir görevli ne de sultan olabilirdi. Memlûklerin aksine Moğollar ise, soya, soyluluğa fazlasıyla önem vermekteydi.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Menekşe, Metin. "Bodrum’da Nüfus ve Göçmen İskânı." In Tarih Alanında Seçme Yazılar- II. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub70.c166.

Full text
Abstract:
19. yüzyılda Bodrum; Muğla, Milas, Marmaris, Köyceğiz ve Meğri ile birlikte Menteşe Sancağı’na bağlı bir kazadır. 19. yüzyıl boyunca başta Müslümanlar ve Rumlar olmak üzere, sonraki zamanlarda Yahudilerin ve 20. yüzyılın başlarında Ermenilerin gelip yerleştiği bir kaza olmuştur. Bu süreçte, Gayrimüslim nüfusun hiçbir zaman Müslüman nüfusu geçmediği görülmektedir.Batı Anadolu’nun güneyinde önemli bir liman şehri olan Bodrum, bulunduğu konumu itibariyle aynı zamanda önemli bir duraklama ve geçiş noktası olmuştur. Osmanlı döneminde Kırım, Kafkasya, Balkanlar, Ege Adaları ve Kuzey Afrika’dan gelen muhacirlerin limanda geçici olarak misafir edildiği ve daha sonra başka bir yere nakledildiği veya şehrin elverişli alanlarına dağıtıldığı görülmektedir.1821 Rum İsyanı, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı, 1853-1856 Kırım Savaşı, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı ve 1912-1913 Balkan Savaşları esnasında ve sonrasında göçe zorlanan Müslümanlar, yanlarına taşıyabilecekleri değerli eşyalarını da alarak en yakın muhacir toplanma alanlarına sığınmışlar, akabinde kara ve deniz yolu ile Anadolu’nun çeşitli vilayetlerine sevk edilmişlerdir. Muhacirlerin en önemli sevk yerlerinden birisi de Aydın Vilayeti olmuştur. Nitekim Kırım ve Kafkasya halkından muhacirlerin yerleştirilmesi planlanırken Menteşe (Muğla) Sancağı’ndaki iskâna elverişli araziler de bu plana dâhil edilmiştir. Yine, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında ve sonrasında topraklarından ayrılmak zorunda kalan muhacirler için arazi araştırması yapılmış ve bu anlamda Menteşe (Muğla) Sancağı dâhilinde 18.500 dönüm arazinin iskâna elverişli olduğu tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles

Conference papers on the topic "Ermeniler"

1

SELVİ, Haluk. "MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN IX. ORDU MÜFETTİŞLİĞİ’NE GÖREVLENDİRİLMESİNDE ERMENİ SORUNU FAKTÖRÜ." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.35.

Full text
Abstract:
Birinci Dünya Savaşı sonunda uluslararası alanda Osmanlı Devleti’ni en çok meşgul eden konulardan birisi de Ermeni Sorunudur. Savaş sırasında İtilaf Devletlerinin yanında yer alan Ermeni komiteleri Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra İstanbul’da, Anadolu’da ve Avrupa’da her alandaki çalışmalarını hızlandırmışlar, Doğu Anadolu’da “Büyük Ermenistan” projesini hayata geçirmek için büyük fırsat yakalamışlardı. Paris Konferansı’nda bu isteklerini resmen dile getiren Ermeni Milli Delegasyonu, “Üç Deniz Arasında Büyük Ermenistan” projesinin uygulamaya konulmasını istemiştir. Mütarekeden sonra İstanbul’a dönen Ermeni Patriği Zaven Efendi de basına verdiği demeçlerde, savaş sırasında kendilerine uygulandığını iddia ettikleri soykırımın suçlularının cezalandırılmasını ve doğuda Ermeniler için bir yurt inşasını ifade etmiştir. ABD Başkanı, İngiltere, Fransa ve Yunanistan Başbakanları da eş zamanlı olarak basına verdikleri demeçlerde Ermeniler için Doğu Anadolu’da yeni bir devlet inşa edileceğini bildirdiler. Mondros Mütarekesinden sonra büyük bir uluslararası tehdit karşısında kalan Osmanlı Ordusu, kendisini mütareke hükümleri gereği küçültmek yoluna gitmiş, birçok ordu lağvedilerek komutanların görevlerine son verilerek İstanbul’a gelmeleri sağlanmıştır. Bu komutanlardan bir kısmı İtilaf Devletleri tarafından tutuklanırken diğer bir kısmı İstanbul’da yeni durum karşısında çözüm üretmeye çalışmışlardır. Mustafa Kemal Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Rauf Bey, Refet Bey ve eski İttihatçı yöneticiler Osmanlı Devleti için teslimiyetten başka bir yol olması gerektiğini düşünmüşler, özellikle en yakın tehlike olarak gördükleri Ermeni Sorunu için yeni birtakım tedbirler alma yoluna gitmişlerdir. İstanbul ve Doğu şehirlerinde milli teşkilatlanmalar bu tehdide karşı alınan ilk tedbirler olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın IX. Ordu Müfettişliği görevine getirilmesi ve görev sahasının oldukça geniş tutulması, doğuda ortaya çıkan ve galipler tarafından bir oldu-bittiye getirilme çabasına karşı bir hamledir. Bu tebliğimizde Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul günlerinde (13 Kasım 1918-16 Mayıs 1919) Ermeni Sorunu ile ilgili ulusal ve uluslararası gelişmeler ve onun müfettişlik görevine atanmasında Ermeni faktörü kaynaklar çerçevesinde ele alınacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

ÇAKMAKLI MEHDİYEV, Gaffar. "ERMENİ DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE ATATÜRK’ÜN KİMLİK ANLAYIŞI VE ONUN ERMENİ TOPLUMUNA TANITILMASI ÜZERİNE (ERMENİCE KAYNAKLAR IŞIĞINDA)." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.31.

Full text
Abstract:
Ermenistan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ciddi bir araştırma yoktur. Ama Ermenilerin hayatında Atatürk’ün rolünün Lenin ve Stalin kadar etkili olduğu kabul edilmektedir. Ermenice ders kitaplarında ve tarihi eserlerde Atatürk ve onun geçtiği Milli Mücadele yoluna farklı bakılmış, Atatürk’ün daha çok “Ermeni meselesi” ile ilgili seslendirdiği fikirler çarptırılmıştır. Ya da Atatürk’e ait edilen fikirlerin birçoğu sinsi amaçlarla sahteleştirilmiştir. Ona karşı saldırılar sistem haline getirilmiştir. Bu bağlamda Atatürk’e saldırıların nedenlerinin araştırılarak ortaya konulması çok önemlidir. Çeşitli zamanlarda hem Ermenilerce, hem de yabancı ülke yazarları tarafından Atatürk’e atfedilen fikirlerin kasıtlı olarak çarptırılması ve onların bazılarının da Ermenilerce yanlış olarak yorumlanmasının şahidi oluyoruz. Neticede Ermeni toplumu için “Ermeni düşmanı” bir Atatürk kimliği algısı oluşturulmuştur. Örneğin; Atatürk konusu ile ilgili araştırmalara imza atan Ermeni siyaset bilimcilerden olan Ara Papyan iddia ediyor ki, Mustafa Kemal’i 1918 yılında İngilizler esir almışlar. Diğer bir iddiada Mustafa Kemal 1918’in Ekim- Kasım aylarında intihar girişimde bulunduğu öne sürülüyor. Bu hikayeyi anlatan ise ABD vatandaşı Elizabeth Harris’tir ve o The New York Times’e ait The Contemporary History dergisinin 1922 tarihli sayında yayımlanmıştır. Yazının başlığı: “How Mustapha Kemal Formed His Army” ("Mustafa Kemal Ordusunu Nasıl Kurdu"). Burada gerçeği yansıtmayan ve tarihle hiçbir ilişkisi olmayan “olaylar” Ermeni okurlarına anlatılıyor. Ermenistan’da tarih ders kitaplarında da Atatürk’ü karalayan ifade ve cümleler, örneğin, 9.sınıflar için ders kitabının 31. sayfasında olduğu gibi, yeterincedir. Ermenistan’da Atatürk’ün hayatı ve mücadelesi ile ilgili rastlanan çalışmaların birçoğu Atatürk’ün hizmetlerinin değerini küçültmek amacı taşımaktadır. Birçok yayınlarsa, ona iftiralar söylemekten bile çekinmiyorlar. Mustafa Kemal’in 1911 yılında öldüğü ve onun adı ile başka bir adamın Osmanlı ordusunun subayı görevine getirildiği hikâyesi de uydurulmaktadır. Ermeni basınında yayılmış “Aslında Türklerin atası olan Mustafa Kemal, kimdir?” adlı yazı Türkiye’deki bazı Atatürk düşmanlığı yapan şahısların söyledikleri esasında yazılmıştır. Bugün Ermenilerin Cumhuriyet yıllarında geriye dönmesine mani olan bir Atatürk propagandası yapılmaktadır. Atatürk’e Ermeni saldırıları neden kaynaklanıyor, onların esas gayesi ve öne sürülen amaç nelerden ibarettir? Bu çalışmada bu hususlara değinilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

HATİPOĞLU, Süleyman. "ADANA KUVA-YI MİLLİYESİ’NİN KAYSERİ’DE TEŞKİLATLANMASI." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.77.

Full text
Abstract:
I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi’ni takip eden günlerde Adana yöresi 1918 yılının Kasım ve Aralık aylarında önce Fransız-İngiliz; daha sonra da Fransız-Ermeni ortak işgaline uğramıştı. Bu dönemde Adana’daki Fransız-Ermeni işbirliği sonucunda Ermeniler, Türk halkına karşı eziyet, işkence ve katliama başlamıştır. Bu durum karşısında Adanalılar, Osmanlı Devleti’nden beklediğini bulamayarak nefs-i müdafaa durumuna geçmiş ve milis kuvvetler oluşturarak direnmeye başlamışlardı. Mustafa Kemal, Türk halkını teşkilatlandırmak amacıyla Anadolu’ya geçmiş ve bir dizi toplantılardan sonra Sivas Kongresi’nde yurdu kurtarabilecek Heyet-i Temsiliye genişletilmişti. Bu arada Adana’dan Sivas’a gelen bir heyet Mustafa Kemal ile görüşmüşler ve Mustafa Kemal’den aldıkları talimatla Kayseri’de “Adana Vilayeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”ni kurmuşlardır. Cemiyetin tabelasını da bir otel odasına asmışlardır. Bundan sonra cemiyetin varlığını ve meşruluğunu Kayseri Valiliği’ne de onaylatmışlardı. Böylece Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Adana Heyet-i Merkeziyesi Kayseri’de faaliyete başlamıştı. Kayseri’de faaliyete başlayan Adana Vilayeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, aktif olarak daha geniş bir şekilde teşkilatlanmanın yolunu aramıştır. Bu cemiyet Adana yöresinin düşman işgalinden kurtuluşu için Kayseri’deki yetkililer ile istişare ederek Adana’nın hem siyasi, hem de askeri açıdan örgütlenmesi konusunda program ve plan yapmıştır. Atatürk’ün Nutuk’u, TBMM tutanakları, Hatırat, yerel kaynaklar ve Yeni Adana gazetesinden yararlanılarak hazırlanacak olan bu bildiri ile Adana yöresinin Fransız-Ermeni ortak işgalinden kurtuluşunun ilk örgütlenmesinin Kayseri’de gerçekleşmiş olduğu üzerinde durulacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

ALİYEVA, Sevinç. "ATATÜRK DÖNEMİNDE KAFKASYA'DA OSMANLI VATANDAŞLARI: DİN ADAMLARI, ASKERLER, ÖĞRETMENLER, ESİRLER." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.73.

Full text
Abstract:
Kafkaslar’da Sovyet hâkimiyetinin nihai tesisinden ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin zaferinden sonra bölgedeki mevcut rejimler değişmiş ve ülkelerin içtimai ve siyasi yaşamında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Bu gelişmeler ister istemez Sovyetler Birliği’ndeki yabancı devletlerin tebaası olan insanların hayatını da etkilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Türkler, Ermeniler, Yunanlılar da dahil olmak üzere Kafkasya'ya çeşitli Osmanlı tebaası geldi. Türkiye türklerin Kafkasya’da durumunu ve bunların Sovyet döneminde Kafkasya’dan tahliyesini inceleyeceğiz. Yabancı devletlerin Sovyet Rusya’ya müdahalesi sırasında yeni rejim; ülke içinde yaşayan yabancı devlet tebaasının güvenlik açısından büyük sorun olduğu kanaatine vardı. Ne var ki 1920-1930’larda onların yabancı devletler lehine istihbarat faaliyetlerinden rahatsız olmaya başladı. Sovyet öncesi dönemde Kafkasya’da yaşayanlar ağırlıklı olarak öğretmen, molla, asker, savaş esirleri ve diğerleri idi. Sovyet rejimi Türk öğretmeleri Müsavat Partisi ideolojisine ve Türk istihbaratına hizmet eden bireyler olarak görüyordu. Makalede Rusya, Azerbaycan ve Dağıstandaki arşiv belgelerinbe dayanarak aşağıdakiler incelenecektir: 1920-1930 yıllarında Bakü’de yaşayan Türk tebaanın evlerinde arama işlemleri yapılması, kapıların mühürlenerek eşyaların müsadere edilmesi. Bu gelişmeler karşısında TBMM’nin Azerbaycan’daki Temsilcisi Lütfi’nin harekete geçmesi. Dağıstan’da büyük miktarda Türk altın parası ele geçirilmesi. Haydar Tağızade, Süleyman Nuri, İsmail Hakkı Türkiye lehine casusluk faaliyetlerinde ithamlar. Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve Dağıstan’dan Türkiye’ye göç etmek isteyen Müslümanların göçü Şükrü Bey tarafından organize edilmesi, Halk İçişleri Bakanı M.C. Bağırov ve Azerbaycan Komünist (Bolşevik) Partisi Merkez Komitesinin (AK(b)P MK) bu çalışmalar içinde yer alması, Azerbaycan ve Dağıstan’daki Türk askerlerinin Sovyet karşıtı ayaklanmalara katılması ve casusluluk yönündeki faaliyetlerde itham edilmeleri, Azerbaycan K(B)P MK tarafından Kafkasya’da gizli askeri istihbaratın teşkili, Türk tebaasını, aynı zamanda savaş esirlerinin istihbarat amacıyla ve Bolşevik ideolojisinin Şark ülkelerinde Türkiye’de yayılması maksadıyla kullanılması. Azerbaycan K(B)P MK Teşkilat Şubesine Komintern aracılığıyla Türkiye’ye geri dönen Türk komünistler ve Türk Komünist Partisi ile ilişkiler kurulması konusunda talimat verilmesi, Azerbaycan KP MK Sekreterliğinin 16 Temmuz 1923 kararıyla tüm Türk öğretmenlerin sınır dışı edilmesi, Merkez İcra Komitesi (MİK) ve Halk Komiserleri Konseyi’nin (HKS) 17 Temmuz 1937 kararıyla Azerbaycan’daki Türk-Sovyet sınırının Türkiye Türklerden temizlenmesi. Bu konular kapsamında Sovyet yönetiminin aldığı kararlara Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ve diplomatik kurumlarının nasıl tepki verdikleri araştırılacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Özşavlı, Halil. "Türkiye’den Göç Eden Osmanlı Ermenileri Tarafından Yazılan Hatıratların Ermeni Araştırmaları ve Türk Tarihçiliği Açısından Önemi." In Uluslararası Prof. Dr. Halil İnalcık Tarih ve Tarihçilik Sempozyumu. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2022. http://dx.doi.org/10.37879/9789751749987.2022.26.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

GÜNAY, Nejla. "CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA MARAŞ’A İSKÂN EDİLEN MÜBADİLLER." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.55.

Full text
Abstract:
Maraş’ı işgal eden Fransız ordusunun 1920 yılı başlarında yenilmesiyle Ermenilerin büyük kısmı Fransız ordusuyla birlikte şehri terk etti. Daha sonra Milli Mücadele’nin Türk ordusu tarafından kazanılmasından sonra 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması imzalandı. Türkiye ve Yunanistan arasında bir nüfus değişimi (mübadele) yapılmasıyla ilgili görüşmeler 1914 yılında başlatılmış ancak savaş nedeniyle kesintiye uğramıştı. Türk-Yunan nüfus mübadelesi ile ilgili sözleşmeler de Lozan’da 30 Ocak 1923 tarihinde imzalandı. Bunun sonucunda Türkiye’de yaşayan Rumlar ile Yunanistan’da yaşayan Türkler karşılıklı olarak yer değiştirecekti. Türkiye’ye gelen mübadillerin iskân edildikleri yerlerden biri de Maraş’tır. Bu durum Maraş’ta kapsamlı bir imar ve iskân çalışması yapılmasını gerektirdi. Gelen göçmenler terk ettikleri yurtlarındaki mallarıyla ilgili tasfiye talepnameleri elde ettiler ve bunun karşılığı olarak kendilerine iskân edildikleri yerlerde mesken ve işyeri verilmeye çalışıldı. Ermenilerin boşalttığı bazı ev ve işyerleri bu kapsamda değerlendirildi. Tarla, bağ ve bahçelerin ekilip biçilmesi, bakımı hükümetin öncelikleri arasında yer aldı. Maraş ekonomisi bu şekilde yeniden canlandırıldı. Mübadillerin sayısı, onlara verilen emlakın durumu ve yaşadıkları sorunların neler olduğu önem arz etmektedir. Bu konuda “Tasfiye Talepnameleri” ile Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan belgeler döneme ışık tutan birinci derecedeki kaynaklar arasındadır. Bu çalışmada; mübadele yoluyla Türkiye’ye gelen göçmenlerin Maraş’a iskânları ele alınacaktır. Mübadillerin Maraş’ta nerelere iskân edildiği, iaşelerinin ne şekilde sağlandığı, mübadillerin ekonomik hayata kazandırılması için yapılan çalışmalar bu tebliğin diğer başlıklarını oluşturacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

KILIÇ, Selami. "BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA KAFKAS CEPHESİ’NDE BULUNAN ALMANLARIN TELGRAF VE RAPORLARI ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.71.

Full text
Abstract:
Almanya, 1914 Ağustosu’nda Osmanlı Sultanıyla cihad bayrağı altında ittifak yapıp, İslam dünyasını başta İngiltere olmak üzere düşmanlarına karşı ayaklandırmayı, Müslümanların gazabını bunların üzerine salmayı planladı. Osmanlı Devleti’nin savaşa girişi ve SultanHalifenin tüm Müslümanları “cihad-ı ekbere” daveti üzerine, bunu bir politika ve propaganda malzemesi olarak kullanan Almanya, İslam coğrafyasının her yerinde ihtilal ateşini yakmak, düşmanlarını kendi sömürgelerinde vurmak için harekete geçti. Bu büyük oyunun önemli bir parçası da Kafkasya’da oynandı. Kafkas halklarını isyana teşvik etmek, bölgeyi kan ve ateşe boğmak için Kafkasya topraklarında propagandalar yapan Almanya, bölge ile doğrudan doğruya bir bağlantı yolu kurmayı, isyancılara silah cephane ve nakit para sağlamayı dahası Kafkasya’daki tüm girişimleri kendi kontrolü altında yapmayı amaçlıyordu. Büyük ve kutsal davanın başarıya ulaşması için seferber olan Almanya, bölgeye en sadık ve en güvenilir adamlarını gönderdi. Doğu Anadolu, İran ve Kafkasya’daki Alman asker, diplomat ve ajanların konu hakkındaki yazışmaları, Almanya’nın meseleyi ne kadar önemsediğinin en bariz göstergeleriydi. Tam da bu sıralarda bölgede başlayan Ermeni huzursuzlukları, ihtilal ve isyanları, Ermenilerin Osmanlı Devleti’ne karşı Rusya ile ittifak girişimleri, tüm bu olumsuzluklar karşısında Osmanlı Hükümetinin aldığı birtakım önlemleri de yansıtan söz konusu yazışmalar, diğer birincil kaynaklarla karşılaştırılmalı olarak önemli referans niteliği taşımaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

ASLAN, Yavuz. "MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ERZURUM’DA HALKI BİLİNÇLENDİRME VE BİLGİLENDİRME FAALİYETLERİNDE ÖNEMLİ BİR TİYATRO: İBRET YERİ." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.87.

Full text
Abstract:
Erzurum Milli Mücadele tarihimizde oldukça önemli bir yer ve öneme sahiptir. I. Dünya Savaşı yıllarında yaşanılan iki yıllık Rus işgali ve akabinde Ermeni çetelerinin katliamlarının acıları henüz taze iken Osmanlı Devleti’nin imzalamak zorunda kaldığı Mondros Mütarekesi ile ülkenin dört bir yanı işgal edilmeye başlanmıştır. Erzurum’un da her an işgal edilebileceği ve Erzurum dâhil Doğu illerinin Ermenilere verileceği endişesi halkın heyecan ve tepkisini artırmıştır. İşgal acısı ve tehlikesini çok yakından bilen Erzurum ahalisi ülkenin işgaline sessiz kalmamış ve yurdun herhangi bölgesinin işgalini Erzurum’un işgali gibi telakki ederek Milli Mücadele’ye aktif olarak her türlü maddi ve manevi desteği vermiştir. Erzurum halkının milli mücadelede çok aktif ve vatan meselesinde ön planda olmasında 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ve Hoca Raif, Süleyman Necati, Cevat, Sıtkı ve Mithat Beyler gibi Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin önde gelen simalarının önemli etkisi vardır. Hiç şüphesiz bu dönemde Erzurum’da çıkan Albayrak gazetesi de bu amaç uğrunda en büyük katkıyı sunmuştur. Erzurum halkının milli mücadele döneminde ülke meseleleri konusunda bilgilenme ve bilinçlenmesinde “Tiyatro” da aktif olarak kullanılmıştır. Özellikle 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın yardım ve yönlendirmesi ile tiyatro çalışmalarına hız verilmiş ve Ocak 1920’de “İbret Yeri” adıyla Millet Bahçesi’nde bulunan gazino tiyatro haline getirilmiştir. Burada ilk olarak “Erzurum’da “Ermeni Faciaları” isimli drama sahnelenmiş, daha sonraları Antep, Maraş mücadeleleri ve İstanbul işgal felaketini konu alan piyesler sahneye konularak Erzurum halkının milli duygularına tercüman olunmuştur. Özellikle Maraş halkına yönelik Fransız ve Ermeni tecavüz ve katliamları büyük tepki uyandırmış ve hazırlanan 7 perdelik “Maraş Cinayetleri” adlı piyesle konu Erzurum ahalisine anlatılmaya çalışılmıştır. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali ve burada yapılan katliamlarla ilgili olarak “İzmir Faciaları (Cinayetleri)” adlı piyesle perdesini açmaya başlamıştır. Açıkça görüleceği gibi Milli Mücadele’nin en karanlık döneminde ülkenin dört bir yanı işgal edilirken Erzurum halkı bir taraftan yaptığı miting ve çekmiş olduğu telgraflarla işgalleri protesto ederken diğer taraftan Kazım Karabekir Paşa’nın öncülüğü ve desteğiyle Türk halkının yaşamış olduğu felaketler tiyatro vasıtasıyla ahaliye anlatılarak, onların bilgilenmesi ve bilinçlendirilmesi için çaba gösterilmiş, tepki ve heyecanlarının canlı ve sürekli olması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu bildiride, İbret Yeri adı ile perdelerini açarak Erzurum ahalisinin ülkede yaşanan işgal ve katliam olaylarını öğrenmesine ve bilinçlenmesine hizmet eden tiyatro ve onun faaliyetlerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

ERDOĞAN, Haşim. "ATATÜRK VE SÜRYANİLER." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.38.

Full text
Abstract:
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak ülke toprakları üzerinde yaşayan bütün halkı Türk halkı olarak adlandırmıştır. Müslüman ya da gayrimüslim olduğuna bakılmaksızın bütün ahaliye eşit yaklaşılmasını istemiştir. Laiklik ilkesi ile birlikte Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerden olan Süryaniler de kendilerini güvende ve laikliğin garantisi altında hissetmişlerdir. Bu güven duygusuyla birlikte Türkiye’de yaşayan diğer gayrimüslim gruplardan farklı olarak Süryanilerin genelinde devlete bağlılık duygusu oluşmuştur. Din adamları aracılığıyla her fırsatta devlete ve devlet başkanı olarak Atatürk’e bağlılık ve sadakat bildiren Süryanileri zaman içerisinde diğer gayrimüslim milletlerde olduğu gibi kendi menfaatleri uğruna kullanmak isteyenler olmuşsa da Kadim Süryaniler, bu çağrılara uzun süre kulak asmamışlardır. Özellikle 1917-1932 yılları arasında Patriklik yapan ve Türkiye’de görev yapan son patrik olma özelliğini taşıyan III. İlyas Şakir Efendi döneminde ilişkiler yoğunlaşmıştır. Lozan Antlaşması sırasında Atatürk’ün huzuruna çıkarak Azınlık haklarını istemediklerini belirten Patrik İlyas Şakir Efendi’nin bu tutumu kendilerini bağlı bulundukları devletten ayrı görmemeleri adına oldukça önemlidir. Musul Meselesi ve Şeyh Sait İsyanına kadar olumlu giden ilişkiler, bu olaylarla birlikte İngiliz kışkırtmalarına alet olmuş ve bu sürecin sonunda, patrikhane Mardin’den Suriye’nin Humus şehrine, ardından da Şam’a taşınmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yapılan çağdaşlaşma hareketlerine de Süryaniler destek vermiş, bu yenilik hareketlerine çabuk uyum sağlamış, yenilikleri benimsemiş ve uygulayıcısı olmuşlardır. Özellikle sosyal hayata dair yapılan yeniliklerin destekçisi olmalarının yanı sıra bu yeniliklerin Süryani cemaati içerisindeki diğer insanlar tarafından da tanınmasını sağlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki bütün bu olumlu gelişmelere rağmen 20. yüzyıl boyunca farklı zamanlarda yurtdışına göç etmiş ve oralarda diaspora oluşturmuş olan bazı Süryanilerin, Ermenilerle ortak bir tarih yaratma çabaları da batılı devletlerin Türkiye üzerindeki emelleri çerçevesinde devam etmektedir. Hristiyan bir cemaat olmasından dolayı Süryaniler, 20. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu’da yaşayan diğer gayrimüslim gruplarda olduğu gibi Avrupalı büyük devletlerin ilgisini çekmiş ve bu durum, onların da misyonerlik faaliyetlerinden etkilenmelerini beraberinde getirmiştir. Misyonerler aracılığıyla batılılar tarafından haklarında daha iyi bilgiler edinilen ve zamanla tanınan Süryaniler de diğer Hristiyan gruplar gibi batılı devletlerin Anadolu’daki menfaatleri çerçevesinde kullanılmaya çalışılmışlardır. Süryanilerin önemli bir özelliği bu kullanılma hadisesine en az alet olan cemaat olmalarıdır diyebiliriz.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!

To the bibliography