Academic literature on the topic 'Osmanlı Devleti'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the lists of relevant articles, books, theses, conference reports, and other scholarly sources on the topic 'Osmanlı Devleti.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Journal articles on the topic "Osmanlı Devleti"

1

Kurtaran, Uğur. "Sultan Birinci Mahmud Dönemi Osmanlı-Rus Siyasi İlişkileri." Belleten 79, no. 285 (2015): 589–610. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2015.589.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren pek çok devletle karşılaşmış ve onlarla askerî, siyasî, ticarî ve diplomatik münasebetlerde bulunmuştur. Fetih politikasını batı yönünde belirleyen devletin karşısına çıkan önemli rakiplerden biri de Rusya'dır. İki ülke arasında ilk kez XV. yüzyılda başlayan münasebetlerin ilk dönemlerinde yükselme devresini yaşayan Osmanlılar, Ruslara göre her açıdan üstün durumdadır. XVI. ve XVII. yüzyıllarda bu üstünlüğünü koruyan ve bunu yaptığı savaş ve antlaşmalara yansıtan Osmanlılar, XVIII. yüzyıldan itibaren eski güç ve otoritesini kaybetmeye başlamıştır. Bu çalışmada iki devlet arasında Sultan I. Mahmud dönemindeki (1730-1754) ilişkiler, taraflar arasında yaşanan 1736-1739 Osmanlı-Rus savaşları çerçevesinde incelenmiştir. Osmanlı Devleti bu devrede bir önceki döneme göre önemli bir toparlanma süreci geçirmiştir. Sultan Birinci Mahmud'un saltanatının başlarında bir taraftan İran ile savaşlar devam ederken, Rusya'nın Azak ve Kırım'a saldırısıyla başlayan Osmanlı-Rus savaşları Avusturya'nın da Ruslarla ittifakı sonucu üçlü bir savaşa dönüşmüştür. 1736 yılında başlayan bu savaşlarda Osmanlı Devleti Sultan Birinci Mahmud'un başarılı politikaları sayesinde iki devlete karşı üstün gelebilmiş ve Osmanlı tarihinin son kazançlı antlaşması olan Belgrad Antlaşması'nı iki devlete ayrı ayrı imzalatmayı başarmıştır. Antlaşma ile Ruslara karşı önemli üstünlük ve avantajlar sağlandığı gibi aynı zamanda taraflar arasında 29 yıl sürecek uzun bir barış döneminin de temelleri atılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

İlgürel, Mücteba. "Osmanlı-Ukrayna Münasebetlerinin Başlaması." Belleten 60, no. 227 (1996): 155–64. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.1996.155.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti'nin Rumeli'deki fetihleri, bu devletin büyümesini sağlarken değişik milletlerle de teması gündeme getiriyordu. Bu fetihler devam ettikçe birçok Balkan milleti Osmanlı Devleti câmiasına katılıyordu. Bu yüzden devlet büyüyor ve sınırları genişliyordu. XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, bünyesinde değişik ırkları bulunduran bir imparatorluk haline gelmişti. Bu ırklar aynı zamanda değişik din ve mezheplere de mensup bulunuyorlardı. Osmanlı Devleti'nin fethettiği ülkelerin halkını hoş tutması, dinî serbestiyet tanıması bu yayılmayı kolaylaştırdı. Böylece köylü ve kilise Osmanlı himayesine de alınmış, aynı zamanda halkın gönlü de hoş tutulmuştu.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

ASLAN, Taner. "Osmanlı Devleti’nin Avrupa Diplomasisinde Posta Sorunu Üzerine Bazı Değerlendirmeler." JOURNAL OF HISTORY AND FUTURE 8, no. 4 (2022): 1179–98. http://dx.doi.org/10.21551/jhf.1203385.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti’nin 19. Yüzyılda karşılaştığı sorunlar arasında yabancı posta sorunu önemli bir yer teşkil etmiştir. Bu postalar Avrupalı devletler ile Osmanlı Devleti arasında yapılan muhtelif antlaşmaların bir neticesi olarak ortaya çıkmış, birçok yerde yabancı posta acentelikleri büro açmışlardır. Başlangıçta sadece sefaret postalarını taşımak üzerine kurulan yabancı postalar, ticaretin, haberleşmenin gelişmeye başladığı üretim ve dağıtım ağına duyulan gereksinimin giderek önemli olduğu 19. Yüzyılda posta hizmetleri halkın ve tüccarların haberleşmesin de de kullanılmıştır. Zamanla kurumsal bir yapı haline gelen bu postaların yasak yayın, kaçak silah, insan kaçakçılığı vb. zararlı ve hukuka aykırı maddelerin naklinde araçsallaştırılması, Osmanlı Devleti açısından önemli bir güvenlik sorunu meydana getirmiştir. Devlet bu sorunu ortadan kaldırmak için öncelikli olarak Osmanlı postalarının modernizasyonunu sağlamaya çalışmıştır. Bir devlet meselesi olarak görülen yabancı postaların kaldırılması devletin öncelikli gündem maddeleri arasında yer almıştır. Bunu diplomatik kanallar vasıtasıyla ortadan kaldırmayı denemiş, ancak yabancı devletlerin olumsuz yaklaşımları nedeniyle bir sonuç alınamamıştır. Çalışmada Osmanlı Devleti’nin yabancı postalar sorununu çözmek için yaptığı diplomatik faaliyetler ele alınmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Nari̇n, Resül. "Osmanlı Devleti Zamanında Kocaeli Ormanları." Belleten 75, no. 274 (2011): 769–82. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2011.769.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti döneminde Kocaeli ekonomisinin gelişmesine etki eden amillerden bir tanesi de sahibi olduğu zengin ormanları idi. Ormanların bol miktarda bulunması Kocaeli'ni ekonomik açıdan önemli kıldığı gibi stratejik önemini de arttırmıştır. Bu ormanlar ticari açıdan değerlendirilmiş ve önemli gelirler elde edilmiştir. Osmanlı Devleti, Kocaeli ormanlarına özel bir önem vermiştir. Devletin başkenti olan İstanbul halkının yakacak ihtiyacı, devletin tophane ve tersane gibi kurumlarında genellikle Kocaeli ormanlarından kesilen keresteler kullanılmıştır. Zamanla bu ormanlar bölge nüfusunun çoğalmasıyla yer yer azalmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

ÇAPAR, Onur, and Levent DÜZCÜ. "BUHARLI GEMİ ÇAĞINDA OSMANLI GEMİ İSİMLERİ ÜZERİNDEN GELENEKTEN MODERNİTEYE GEÇİŞİ OKUMAK." Karadeniz Araştırmaları 19, no. 76 (2022): 1057–73. http://dx.doi.org/10.56694/karadearas.1220627.

Full text
Abstract:
19. yüzyıl tüm dünyada büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir yüzyıldı. Osmanlı Devleti artık Avrupa’nın üstünlüğünü her alanda kabul etmiş, Batı’daki değişimleri kendi bünyesine adapte etmeye çalışıyordu. Modernleşmenin başladığı ilk alan orduydu. Osmanlılar ordularını modernize ettikleri taktirde kaybettikleri eski savaş güçlerini tekrar kazanacak ve topraklarını koruyabileceklerdi. Bunun yanında denizcilik alanında buharlı gemi teknolojisinin ortaya çıkmasıyla birlikte donanmanın modernizasyonu ile ilgilendiler. İlk etapta yelkenli gemilerden buharlıya geçiş kolay olmadı fakat ilerleyen dönemde buharlı gemilerin insan ve lojistik taşımadaki hızları diğer gemilerin yerini almalarını kolaylaştırdı. Osmanlı Devleti’nin Tanzimat ile başlayan ve Islahat Fermanı ile devam eden modernleşme serüveni ise inişli çıkışlı bir dönem olsa da buharlı gemilerin ortaya çıktığı zamana denk gelmekteydi. Bu dönemde buharlı gemilere verilen isimlerin devletin kendi siyasi politik dilini yansıtması şaşırtıcı değildi. Devlet yaşamış olduğu siyasi ve kurumsallaşmış değişimi bu alanda gemilere verdiği isimlerle adeta halka aşılamaya çalışıyordu. Bu dönemde devlet eliyle teşvik edilen şirketleşme girişimleri de gemilere verdikleri isimlerle modernleşen devleti desteklemekteydiler. Dönemsel olarak devlet politikasında yaşanan değişimlerin de gemi isimlerine yansıdığı oluyordu. Bu makalenin amacı uzun bir değişim ve sancılı bir süreci içine alan Osmanlı modernleşmesini gemilere verilen isimler üzerinden incelemektir. Böylece devletin resmi politikasının ve siyasi dilinin yaşamış olduğu değişim donanmadaki modernleşme üzerinden anlamaya çalışılacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Şi̇mşek, Fatma. "19. Yüzyılın İkinci Yarısında Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayetinde Kaçak Gemi Yapımı." Belleten 83, no. 296 (2019): 201–28. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2019.201.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti, askeri ve güvenlik gibi gerekçelerle özellikle Akdeniz'in kıyı ve adalarındaki Rum nüfusun tecrübesinden yararlanarak bölgede bazı yeni tersaneler inşa etti veya var olanları geliştirdi. Bunu yaparken devletin iyi işleyen organizasyonu; uzmanlaşmış çeşitli iş kollarının ve farklı malzemelerin teminini ayrıca tüm bunların belirli merkezlerde toplanmasını mümkün kıldı. Dönemin önemli denizci devletlerinde olduğu gibi bir taraftan devletin sıkı denetimi altında ana bir tersane (İstanbul'daki Tersane-i Amire), diğer tarafta kıyı ve adalara yayılmış ve devlet denetiminin kısmen zayıf olduğu küçük ölçekli tersaneler ile Osmanlı Devleti, donanma ve denizcilik faaliyetlerini yürütmekteydi. İhtiyaç durumunda donanma-i hümayun için yapılacak gemilere gerekli marangoz ve burgucular Sakız, İstanköy, Rodos, Kaşot ve Meyis gibi adalardan sağlanmaktaydı. Ancak Yunan bağımsızlık savaşı sonrasında idari kontrolün zayıfl amasıyla birlikte bu gemicilik merkezleri, Osmanlı devleti için riskli bir durum arz etmeye başlamıştı. Çünkü Osmanlı egemenliğindeki ada ve kıyı bölgelerinden hem ham madde hem de insan gücü, başta Syros adası olmak üzere Akdeniz'de Yunan gemi yapım merkezlerine kayarak Yunan gemiciliğinin gelişimine önemli katkılarda bulunmaktaydı. Yaşanan bu sorunun diğer yönleri ise Osmanlı egemenliğindeki adaların güvenliklerinin sağlanması, adalar ve anakara arasında kaçakcılık faaliyetlerinin önlenmesi, kaçak gemi yapımından dolayı miri ormanların zarar görmesinin önüne geçilmesi ve tabii ki vergi kayıplarının engellenmesi idi. Bu nedenlerle merkezi otorite tarafından bir takım tedbirler alınmaya ve düzenlemeler yapılmaya çalışıldı. Çalışma esasen Osmanlı Devleti'nin asla onaylamadığı önemli Yunan gemi inşa merkezlerine (bu merkezlerin büyük bir kısmı yine Yunan egemenliğinde olan adalardı) yönelik yasal olmayan bu ticaret üzerinde şekillenmiştir. Bununla birlikte kaçak gemi yapımının nedenleri ve sonuçları dönemin değişen siyasi-ticari ve teknoloji çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılacaktır. Buna karşın Osmanlı Devleti'nin kaçak inşa faaliyetlerini engellemek adına yaptığı düzenlemelere ve aldığı tedbirlere değinilerek bu tedbirlerin-düzenlemelerin adaların iktisadi ve sosyal yapılarını ne şekilde etkiledikleri üzerinde durulacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

ASLAN, Taner. "Osmanlı Aydınlarının Gözüyle Batılılaşma." Erdem, no. 55 (December 1, 2009): 1–32. http://dx.doi.org/10.32704/erdem.2009.55.001.

Full text
Abstract:
Osmanlı Batılılaşması tavandan tabana yayılan bir modernleşme sürecidir. Osmanlı Devleti ve aydınlarınca kurtuluşun çaresi olarak öngörülen Batılılaşma ile Osmanlı devlet ve toplum yapısı, siyasî ve sosyal gelişmelere göre yeniden şekillendirilmeye çalışıldı. Çalışmada; Osmanlı fikir adamlarının gözüyle Batılılaşmanın mahiyeti ele alınmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Polat, Süleyman. "Osmanlı Devleti’nde Tekâlif-i İmdâdiye Vergisine İlginç Bir Örnek: H. 1044/M.1634 Yılında Uygulanan Bedel-i Yapağı Vergisi." Belleten 78, no. 281 (2014): 123–48. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2014.123.

Full text
Abstract:
Savaş halindeki her devletin uyguladığı gibi, Osmanlı Devleti de tebaasından olağandışı taleplerde bulunmuştu. Osmanlı Devleti savaş sırasında zuhur eden bu tür talepleri temelde tekâlif-i örfiye prensiplerine göre tarh edilen vergilerle sağlamıştı. Osmanlı Devleti bu yöntemle -başta zahire olmak üzere- genelde ordunun temel ihtiyaç maddelerini temin etmişti. Öte yandan aynı prensiplere dayanılarak -örneklerine sık karşılaşılmamakla beraber- bir savaş esnasında acil ihtiyaç duyulan özel bir maddenin temini de sağlanmaya çalışılabiliyordu. Nitekim bu çalışmada Osmanlı seferlerinde kullanım örneğine pek rastlanmayan bir maddenin, yapağının (yünün), tekâlif-i örfiye prensiplerine dayanarak, tebaadan nasıl temin edilmeye çalışıldığı ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Bu sayede hem olağanüstü bu verginin işleyiş tarzı, hem de sefer esnasında karşılaşılan bir sorunun -savaşın planlayıcıları tarafından- pratik ve hızlı bir biçimde nasıl çözüldüğü ortaya konulmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Şafak, Nurdan. "Osmanlı Kuruluş Döneminde Devlet." Belleten 76, no. 276 (2012): 431–54. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2012.431.

Full text
Abstract:
Batı Anadolu'da küçük bir beylik olarak ortaya çıkan Osmanlı Beyliği'nin bir dünya devleti haline gelmesi Osmanlı tarih yazımında cevabı hâlâ netleşmemiş bir sorudur. Bu makalede; Osmanlı kuruluş dönemini anlatan birinci kaynaklardan Aşık Paşazade Tarihi, Ahmedî'nin Tarih ve İskendernamesi, Kenzü'l-Kübera ve Mehekkü'l-Ulema, Murad-Nâme, Kabus-Nâme, Garibname gibi kaynaklar esas alınarak kuruluş döneminde devletten ne anlaşılıyordu? Beylikten devlet olma sürecine nasıl geçildi? ve en önemlisi de devleti temsil eden sultan ve reaya arasındaki ilişkiler nasıldı? Benzeri sorulara cevap aranmaya çalışıldı.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

İlgürel, Mücteba. "Osmanlı Denizciliğinin İlk Devirleri." Belleten 65, no. 243 (2001): 637–54. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2001.637.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700. yıldönümü törenlerinin yapıldığı son zamanlarda, tarihçiler arasında Beylik dönemine ait çalışmalar artmıştır. Bu çalışmalarda Türkiye Selçukluları Devleti ile de irtibat kurulmaktadır. Bu yüzden ilk devirler üzerinde çalışan tarihçilerin mesailerini iki tarafa da yönlendirmesi zarureti vardır. Osmanlı Beyliği'nin daha Anadolu Selçuklu Devleti bünyesinde bulunduğu devirlerden itibaren önemli bir varlık gösterdiği, dikkatlerden kaçmamaktadır. Ancak Bizans gibi güçlü bir devlete komşu olarak gelişmekte olan bu beyliğin, bir kara beyliği olduğu da kabul edilmelidir. Yani kuruluş yıllarında beyliğin hiç bir deniz geleneği yoktu. Türkiye Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra, Beyliğin Bizans ile giriştiği mücadelelerde denizciliğe ilk adımlar atılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles

Books on the topic "Osmanlı Devleti"

1

Osmanlı devleti bürokrasisi'nde Erzincanlı memurlar. 2nd ed. Salkımsöğüt, 2011.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Osmanlı devleti saraylarında tıp ve eczacılık. Aya Kitap, 2008.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Osmanlı Devleti süreli yayınlarında maârif (eğitim). Arı Sanat Yayınevi, 2014.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler, 1815-1878. Kaynak Yayınları, 2009.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Büyükkarcı, Süleyman. Osmanlı Devleti ve cumhuriyet Türkiye'sinde yabancı okullar. S. Büyükkarcı, 1996.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Milliyetçilik ve emperyalizm yüzyılında Balkanlar ve Osmanlı Devleti. İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2007.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

Coğrafi keşifler ve ekonomiler: Avrupa ve Osmanlı Devleti. Çizgi Kitabevi Yayınları, 2001.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Osmanlı devleti ve Venedik Akdeniz'de rekabet ve ticaret, 1600-1630. Giza Yayınları, 2010.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Soy, H. Bayram. Almanya'nın Osmanlı Devleti üzerinde İngiltere ile nüfuz mücadelesi, 1890-1914. Phoenix, 2004.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Osmanlı Devleti döneminde Dersim Sancağı: Idari, iktisadi ve sosyal hayat. Kripto Kitaplar, 2011.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles

Book chapters on the topic "Osmanlı Devleti"

1

Yıldız, Gültekin. "Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Yerli Üretim ve Millî Teknoloji Geliştirme Hamleleri (1860-1960)." In Millî Teknoloji Hamlesi: Toplumsal Yansımaları ve Türkiye’nin Geleceği. Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları, 2022. http://dx.doi.org/10.53478/tuba.978-625-8352-16-0.ch03.

Full text
Abstract:
Bu çalışmada, siyasi, iktisadi ve askerî şartların bir hayli engelleyici olduğu bir tarih aralığı olan 1860-1960 yılları arasında Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecindeki yerli üretim ve teknoloji geliştirme çabaları konu edilmiştir. Sanayi Devrimi sonrası neredeyse tüm çarkları değişmeye başlayan bir sistemle beraber Osmanlı Devleti hızlı bir reaksiyon göstererek dönemin tüm olumsuz şartlarına rağmen yerli üretim ve altyapı alanında önemli adımlar atmaya çalışmıştı. Bu adımlar, sermayenin olmadığı, kapitülasyon yüklerinin artarak Düyun-ı Umumiye’ye devrolunan borçlar altında ve savaşsız bir yılın geçmediği Birinci Dünya Savaşı’na giden süreçte atıldı. Askerî ve idarî gerekliliklerle başlayan bu hayati hamleler, 1912-1922 yılları arasında kesintiye uğrayıp tahrip olsa da Cumhuriyet’in ilk yıllarıyla beraber tekrar ayağa kaldırılarak başlatılan sanayii hamlesiyle çok daha ileriye götürüldü. Osmanlı dönemindekine benzer engeller, 1929 Buhranı, İkinci Dünya Savaşı sürecinde yaşanan türlü imkânsızlıklara rağmen Türkiye’nin yerli üretim ve teknoloji geliştirme iddiasında azalma görülmez.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Erhan, Çağrı, Süleyman Baştürk, Doğu Çağdaş Atilla, Oğuz Ata, and Onur Ağma. "Uluslararası İlişkiler Bağlamında Millî Teknoloji Hamlesi." In Millî Teknoloji Hamlesi: Toplumsal Yansımaları ve Türkiye’nin Geleceği. Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları, 2022. http://dx.doi.org/10.53478/tuba.978-625-8352-16-0.ch08.

Full text
Abstract:
Savunma sanayii diğer tüm uluslarda oldu gibi Türkler için de geçmişten beri teknolojik gelişmelere öncülük etmiştir. Üstün savunma teknolojisine sahip olunan dönemlerde Türk devletleri gerek bölgesinde gerek dünyada uluslararası alanda lider ve belirleyici pozisyonda olmuş, savunma teknolojileri alanında geri kalınan dönemlerde de bu alanda dışa bağımlılığın oluşturduğu zorlukları yaşamıştır. Buna örnek olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş Dönemi olarak tanımlanan 15. ve 16. yüzyıllar verilebilir. Bu dönemde Osmanlı Devleti büyük ölçüde askeri imkânlarını kendisi geliştirerek üç kıtaya yayılan bir imparatorluk haline gelmiştir. Bunun tersi ise Duraklama ve Gerileme Dönemi’nde görülmüştür. Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadroları, Cumhuriyet dönemiyle birlikte, her alanda olduğu gibi, savunma sanayii alanında da büyük yatırımlar yapmışlardır. Bu yatırımların sonucunda da ülkenin her alanında sivil ve savunma sanayiinin temelini oluşturan köklü kurumlar oluşturulmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD ile yakın askeri iş birliğine girilmesiyle birlikte bazı savunma sanayii kurumları kapatılmış ve silah sanayiinde dışa bağımlılık artmıştır. Bu durum Türkiye’nin ekonomisine ağır bir yük getirirken, uluslararası alanda kendi milli menfaatlerine yönelik adımları rahatlıkla atabilmesini engellemiştir. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ardından Türkiye’ye ABD tarafından uygulanan silah ambargosu yerli ve milli teknolojiye sahip olmanın önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. 1990’lardan itibaren Türkiye’nin terörle mücadelesini bahane eden bazı devletler Türkiye’ye silah ve mühimmat satışına dönem dönem kısıtlamalar getirmiştir. Ambargolar sonrasında kurulan savunma sanayii kurumları 1980’li yıllardaki kuruluş ve lisanslı parça üretim aşamalarından sonra, 2000’lerin başından itibaren yerli ve milli özgün ürünler/platformlar da üretmeye başlamışlardır. Bu ürünler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacını karşılarken, dost ve müttefik ülkelere ihraç edilerek uluslararası ilişkilere de pozitif katkı sağlamıştır. Bu çalışmada, milli teknoloji hamlesinin çıkış kaynağı ve nüvesi olan savunma sanayiinin Cumhuriyet öncesinden günümüze kadar geçirdiği süreçler ve gelişmeler incelenmiş, bunun uluslararası ilişkilere etkisi irdelenmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Engin, Vahdettin. "Osmanlı imparatorluğu'nun devamlılık ve modernleşme mücadelesi: Türkiye cumhuriyeti'nin tarihi temelleri." In İmparatorluktan ulus devlete türk inkılâp tarihi. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık, 2017. http://dx.doi.org/10.14527/9786053185949.02.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Akşit, Mahmut Faruk. "Savunmamıza Güç Veren Millî Havacılık Motorlarımızın Gelişiminde TEI’nin Tarihi Yeri." In Millî Teknoloji Hamlesi: Toplumsal Yansımaları ve Türkiye’nin Geleceği. Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları, 2022. http://dx.doi.org/10.53478/tuba.978-625-8352-16-0.ch26.

Full text
Abstract:
Hezârfen Ahmed Çelebi’nin uçuş denemeleri gibi bireysel girişimler dışında, ülkemizin havacılık serüveni gerçek anlamda Osmanlı Devleti’nin son döneminde ithal edilen ilk uçaklarla başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurumsal olarak millî bir sanayiye dönüştürülmek istense de takip eden yıllarda tamamen akamete uğramış, Türkiye havacılık motorları alanında 2010’lu yıllara kadar neredeyse tamamen dışa bağımlı olmuştur. Kıbrıs Ambargosu sırasında başlayan farkındalık, son 20 yılda devlet politikası haline gelerek bir “Millî Teknoloji Hamlesi”ne dönüşmüştür. Özellikle savunma sanayisine verilen ciddi devlet destekleri ile yenilenen misyonunu ve vizyonunu bütünleştiren TUSAŞ Motor Sanayii (TEI), son 8 yılında 11 değişik özgün ve millî havacılık motoru geliştirerek ciddi bir başarıya ulaşmış, Türk havacılık tarihine unutulmaz bir imza atmıştır. Bu çalışma, TEI’nin son yıllarda peş peşe geliştirdiği ve bazıları gökyüzünde on binlerce saat başarılı görev süresine ulaşmış bu millî motorlarımızın hikâyesini paylaşmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

"21 The State of the House of Osman (devlet-i al-i Osman)." In The History of Islamic Political Thought. Edinburgh University Press, 2011. http://dx.doi.org/10.1515/9780748647569-027.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles

Conference papers on the topic "Osmanlı Devleti"

1

ORTAK, Şaban. "ATATÜRK DÖNEMİNDE TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİNİN İYİLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE TÜRK KADINLARININ İRAN VATANDAŞLARI İLE EVLENME YASAĞININ KALDIRILMASI." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.78.

Full text
Abstract:
Türk-İran ilişkileri siyasi ve dini rekabetin gölgesinde gelişme göstermiştir. Bu rekabette Anadolu'da yaşanan Şiilik etkisiyle yaşanan isyanlar ve Safevîler döneminde bu mezhebin resmen devlet tarafından sahiplenilmesi Türk-İran ilişkilerindeki ayrışmayı derinleştirmiştir. Mezhep farkı iki devletin sadece siyasi ilişkilerini değil, toplumların sosyal hayatını da etkilemiştir. Bu yüzden Şii kökenli İran vatandaşları; Müslüman kadınlarla evlenememe, emlâk edinememe, vakıf kuramama, gümrük muamelelerinde ayrı hükümler uygulanması, mirasçısı çıkmayan İranlıların mallarının devlete intikali gibi uygulamalara tabi tutulmuşlardır. Daha önceleri de bu yönde yasak olmakla birlikte, Osmanlı Devleti tarafından 1822 yılında çıkarılan bir "buyruldu" ile; Osmanlı vatandaşı kadınların İran vatandaşı erkeklerle evlenmeleri yasaklanmıştır. 1874 yılında yayınlanan "Osmanlı Devleti Vatandaşları İle İran Devleti Vatandaşlarının Evlenmelerine Dair Yasağın Devamına Dair Nizamname" ile bu yasak pekiştirilmiştir. Bu yasaklara rağmen; İran vatandaşı erkeklerle Osmanlı vatandaşı kadınların evlendikleri görülmüştür. Türkiye'de Cumhuriyetin İlanı sonrasında yapılan inkılâplarla hızlanan laikleşme süreci ve İran'da da 1926'da yönetime el koyan Rıza Şah'ın da bilinen Şii politikanın aksine batı yanlısı ve laik politikaları iki ülkenin mezhep çekişmesi gölgesindeki ilişkileri yumuşatmıştır. 17 Şubat 1926'da kabul edilip 4 Nisan 1926 tarihinde yayınlanan Türk Kanun-ı Medenîsi ile Türkiye'de medeni hukuk alanında laik sisteme geçilmiştir. Bu kanunda İran da dahil olmak üzere başka ülke vatandaşları ile evlenme konusunda herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir. 26 Nisan 1926 tarihinde kabul edilen ve 5 Mayıs 1926 tarihinde yayınlanan 824 sayılı kanunla da; Türk kadınları ile İran vatandaşı erkeklerin evlenmelerine dair yasak kaldırılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

FEVZİ, Firuz. "AFGANİSTAN’DA ATATÜRK İMAJI." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.30.

Full text
Abstract:
Türkiye-Afganistan ilişkileri Osmanlı Devleti zamanında başlasa da resmi ve köklü ilişkiler bağlamında Mustafa Kemal Atatürk döneminde zirve noktaya taşınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin sözü edilen sıkıntılı yıllarında Atatürk liderliğindeki yeni devlet, kardeş ülke Afganistan’ı ihmal etmemiştir. Atatürk, Afgan kralının isteğini yerine getirerek Afganistan’ın devlet kurumlarının birçoğuna Türk bilim adamlarını göndermiştir. İlk modern eğitim, Atatürk zamanında başlamış ve 1928 yılında kız öğrencileri ilk kez Türkiye’ye eğitim için gönderilmiştir. Afgan halkı Atatürk’ün dostluğunu unutmamış, onun adını posta pullarına yazmışlar, birçok okula birçok caddeye ya da hastaneye vermişlerdir. Günümüzde bu isimler hâlâ canlılığını korumaktadır. Bu konuya bildirimizde de değineceğiz. Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan devleti arasındaki samimi dostluk 1960’lı yıllara kadar ciddi manada gelişmiştir. O yıllardan sonra birtakım sorunlar yaşanmıştır. Bahsi geçen sorunlar Afganistan’ın kendi içerisinde yaşadığı sorunlar ekseninde gerçekleşmiştir. 2001 yılında kurulan yeni Afgan Devletiyle Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin yeniden ivme kazandığı görüşündeyiz. Bildirimizde, tohumları Mustafa Kemal Atatürk tarafından atılan kardeşane ilişkilere değinerek Afganistan’la samimi ilişkileri kuran Türkiye’nin bu ülkedeki faaliyetlerine yer vereceğiz. Ayrıca bahsi geçen Türk büyüğüne Afgan halkının duyduğu içten sevgiyi dile getireceğiz.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

ÖZDEMİR, Umut. "TÜRKİYE’DE YAYIN YAPAN YABANCI HABER SİTELERİNİN DAĞLIK KARABAĞ SAVAŞI’NA BAKIŞ AÇISI." In COMMUNICATION AND TECHNOLOGY CONGRESS. ISTANBUL AYDIN UNIVERSITY, 2021. http://dx.doi.org/10.17932/ctc.2021/ctc21.066.

Full text
Abstract:
Dağlık Karabağ, geçmişte Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasındaki çekişmelere sahne olmuştur. Günümüzde Dağlık Karabağ’daki çekişmelerde Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti’nin yerini Azerbaycan ile Ermenistan almıştır. Çeyrek asır boyunca sınır çatışmasından öteye gitmeyen Dağlık Karabağ’daki çekişme, geçtiğimiz yıl sıcak çatışmaya dönmüştür. Bunun sonucunda 2020 Dağlık Karabağ Savaşı başlamıştır. Bu çalışmada; Türkiye’de yayın yapan yabancı haber sitelerinin Dağlık Karabağ Savaşı’yla ilgili yaptıkları haberlerde kullandıkları dil, konuyla ilgili yapılan haberler üzerinden incelenmektedir. Bu bağlamda çalışmanın örneklemini DW Türkçe, BBC Türkçe ve Sputnik Türkiye’nin Dağlık Karabağ Savaşı’yla ilgili yaptıkları haberler oluşturmaktadır. Bu haberler, savaşın yaşandığı 27 Eylül – 10 Kasım 2020 tarihleri arasında yayınlanmıştır. Çalışmada bu sitelerde yayınlanan haberler incelenip, analiz edilmektedir. Çalışmada DW Türkçe’nin, BBC Türkçe’nin ve Sputnik Türkiye’nin Dağlık Karabağ Savaşı’na yönelik bakış açılarının saptanması amaçlanmaktadır. Çalışma, Dağlık Karabağ ile ilgili son gelişmeleri içermesi bakımından konuyla ilgili yazılmış önceki çalışmalardan ayrılmaktadır. Çalışmada BBC Türkçe’nin İngiltere’nin, Sputnik Türkiye’nin Rusya’nın, DW Türkçe’nin ise Almanya’nın Dağlık Karabağ sorununa yönelik yürüttüğü dış politikasından etkilendiği görülmektedir. Her ne kadar bağımsız ve tarafsız bir yayın politikası yürüttükleri söylense de bu etkinin yazdıkları haberlere de yansıdığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

ERYAMAN, Ayşe. "SOFYA ASKERİ ATAŞESİ MUSTAFA KEMAL’İN BULGARİSTAN HAKKINDAKİ ASKERİ VE STRATEJİK TESPİTLERİ (KASIM 1913-KASIM 1914)." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.05.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki varlığına büyük oranda son veren Balkan Savaşları’ndan sonra Sofya Askeri Ataşeliği’ne, 27 Ekim 1913 tarihinde Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal atanmıştır. Mustafa Kemal, Sofya’daki yaklaşık olarak on beş aylık görevi esnasında Bulgaristan ve diğer Balkan devletlerinin askeri ve siyasi durumları hakkındaki tespitlerini raporlar halinde Osmanlı Devleti’ne bildirmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı bu dönemde Osmanlı Devleti için, Bulgaristan’ın takip edeceği hareket tarzı çok önemlidir. Bu çalışmada dünyanın büyük bir harbe doğru sürüklendiği bir süreçte, Osmanlı Devleti’nin politikalarına yön verecek nitelikte son derece önem arz eden bilgileri içeren Sofya Ataşesi Mustafa Kemal’in Bulgaristan hakkındaki tespitlerinin ortaya konması amaçlanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin takip edeceği dış politikada önemli yeri olan Sofya Ataşesi Mustafa Kemal’in Bulgaristan hakkındaki bu tespitleri, özellikle, Genelkurmay Başkanlığı ve Harbiye Nezareti’ne gönderdiği ve Genelkurmay Askeri Tarih Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi (ATASE)’nde yer alan raporlarına dayalı olarak incelenmeye ve değerlendirilmeye çalışılacaktır. Askeri Ataşe Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal’in Sofya’dan gönderdiği raporlar, Bulgaristan’ın askeri ve stratejik durumunu ortaya koyacak tespitleri içermektedir. Bu noktada askeri konulardaki tespitler, Balkan Savaşları’ndan yenilerek çıkan Bulgaristan’ın ordusunda yeniden yapılanma çalışmalarına giriştiğini, askeri malzeme ve silah alımlarını artırdığını ve olası bir savaş durumunda dengeleri kendi lehine değiştirmek için askeri hazırlıklara hız verdiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Stratejik konulardaki tespitlerde ise, yaklaşan bir harpte Osmanlı Devleti için müttefikliği son derece önem arz eden Bulgaristan’ın takip edeceği politikalar değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu tespitler, İkinci Balkan Savaşı sonucundan son derece rahatsız olan Bulgaristan’ın, gerçekleşecek bir harpte bu kayıpları telafi edecek milli menfaatleri ekseninde hareket edeceğini ortaya koymaktadır. Özellikle daha sonraki aşamada savaş esnasındaki Bulgaristan’ın politikaları göz önünde tutulduğunda; Mustafa Kemal’in bu önemli görevi başarılı bir şekilde yerine getirdiği ve onun ne derece öngörü sahibi bir lider olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

TEMİZ, Elmaziye. "KIBRIS TÜRKLERİNDE ATATÜRK SEVGİSİNİN SOSYOPSİKOLOJİK TEZAHÜRÜ OLARAK İSİMLER/ BABAM KEMAL, ÖĞRETMENİM MUSTAFA KEMAL." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.14.

Full text
Abstract:
Kıbrıs Türk nüfusunun atalarının, adanın 1571'de fethinin tamamlanmasının ardından, 1572 yılından itibaren Osmanlı Devleti iskân politikası ve usullerinden olan “sürgün” hükmüne dayalı olarak adaya yerleştirilenler olduğu arşiv kayıtlarında ve pek çok tarih kitabında yer almaktadır. Yerleşenler ve yerleştirilenler coğrafyayı mamur etmekle kalmayıp, Türk ananelerini, insan ilişkilerini, maddi-manevi değerlerini adeta toprağa karıp burayı vatan yapmışlardır. Yaklaşık 450 sene Osmanlı idaresinde olan Kıbrıs, pek çok sebebin etkisiyle 1878 yılında Berlin Antlaşması ile idari yönden “geçici olarak” İngiliz yönetimine bırakılmıştır. İngiltere, I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti ile karşıt cephelerde yer almalarını bahane edip Kıbrıs’ı Taç Koloni ilan etmiş, yani gasp etmiştir. Kıbrıs Türkleri bu durumu kabullenemeden, kısa zaman içinde savaş yenilgileri ve Anadolu’nun işgali başlamıştı. Kıbrıs Türklerinin yükü ağırdı. Hem kendi devletlerinden koparılmışlardı hem anavatanları işgal ediliyordu hem de yaşadıkları yönetim kendi milli devletlerine düşmandı. Lakin milletlerine, kültürlerine gönül bağları sağlamdı. Tüm baskılara rağmen, yolunu bulan son kale Anadolu’nun kurtuluşu için cepheye çarpışmaya, diğerleri dişlerinden artırdıkları ile Anavatan Türklüğüne yardıma koştu. Halkın gözü kulağı hep gelecek haberlerde idi. Mustafa Kemal adlı bir liderin yönetimindeki istiklâl hareketinin takipçisiydiler. Bu çalışmanın amacı Türk kültüründe isim koyma geleneğinin de etkisiyle Kıbrıs Türklerinde Atatürk sevgisini şahıs isimleri üzerinden ortaya koymaktır Resmi kayıtlarda doküman incelemesi yanında, "Kemal" ve "Mustafa Kemal" adlarını taşıyan şahıslarla da derinlemesine görüşmeler yapılıp, örnek biyografilerle çalışma desteklenmiştir. Bu çalışmaya göre önce 30 Ağustos1922’de Yunana yaşatılan hezimet ve elde edilen büyük zaferin sevinç ve coşkusuyla Kıbrıs Türkler, bir hayranlık, bir şükran ve gelecek için bir umut nişanesi olarak erkek çocuklarına Kemal, Mustafa Kemal adını vermeye başlamışlardır. Bu bağlamda verilen isimlerin Atatürk’ün 10 Kasım 1938 tarihinde vefatı üzerine duyulan derin üzüntü odaklı olarak yeniden arttığı görülmektedir. Atatürk sevgisi bağlamında Ülkü isminin de verildiği tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

SELVİ, Haluk. "MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN IX. ORDU MÜFETTİŞLİĞİ’NE GÖREVLENDİRİLMESİNDE ERMENİ SORUNU FAKTÖRÜ." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.35.

Full text
Abstract:
Birinci Dünya Savaşı sonunda uluslararası alanda Osmanlı Devleti’ni en çok meşgul eden konulardan birisi de Ermeni Sorunudur. Savaş sırasında İtilaf Devletlerinin yanında yer alan Ermeni komiteleri Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra İstanbul’da, Anadolu’da ve Avrupa’da her alandaki çalışmalarını hızlandırmışlar, Doğu Anadolu’da “Büyük Ermenistan” projesini hayata geçirmek için büyük fırsat yakalamışlardı. Paris Konferansı’nda bu isteklerini resmen dile getiren Ermeni Milli Delegasyonu, “Üç Deniz Arasında Büyük Ermenistan” projesinin uygulamaya konulmasını istemiştir. Mütarekeden sonra İstanbul’a dönen Ermeni Patriği Zaven Efendi de basına verdiği demeçlerde, savaş sırasında kendilerine uygulandığını iddia ettikleri soykırımın suçlularının cezalandırılmasını ve doğuda Ermeniler için bir yurt inşasını ifade etmiştir. ABD Başkanı, İngiltere, Fransa ve Yunanistan Başbakanları da eş zamanlı olarak basına verdikleri demeçlerde Ermeniler için Doğu Anadolu’da yeni bir devlet inşa edileceğini bildirdiler. Mondros Mütarekesinden sonra büyük bir uluslararası tehdit karşısında kalan Osmanlı Ordusu, kendisini mütareke hükümleri gereği küçültmek yoluna gitmiş, birçok ordu lağvedilerek komutanların görevlerine son verilerek İstanbul’a gelmeleri sağlanmıştır. Bu komutanlardan bir kısmı İtilaf Devletleri tarafından tutuklanırken diğer bir kısmı İstanbul’da yeni durum karşısında çözüm üretmeye çalışmışlardır. Mustafa Kemal Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Rauf Bey, Refet Bey ve eski İttihatçı yöneticiler Osmanlı Devleti için teslimiyetten başka bir yol olması gerektiğini düşünmüşler, özellikle en yakın tehlike olarak gördükleri Ermeni Sorunu için yeni birtakım tedbirler alma yoluna gitmişlerdir. İstanbul ve Doğu şehirlerinde milli teşkilatlanmalar bu tehdide karşı alınan ilk tedbirler olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın IX. Ordu Müfettişliği görevine getirilmesi ve görev sahasının oldukça geniş tutulması, doğuda ortaya çıkan ve galipler tarafından bir oldu-bittiye getirilme çabasına karşı bir hamledir. Bu tebliğimizde Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul günlerinde (13 Kasım 1918-16 Mayıs 1919) Ermeni Sorunu ile ilgili ulusal ve uluslararası gelişmeler ve onun müfettişlik görevine atanmasında Ermeni faktörü kaynaklar çerçevesinde ele alınacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

AĞASİYEV, İkram. "AZƏRBAYCANDA YAŞAYAN ALMAN ƏHALİSİNİN QAFQAZ İSLAM ORDUSUNA YARDIMI." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.40.

Full text
Abstract:
1917'deki Rusya devrimlerinden sonra, Güney Kafkasya Sovyet Rusyası, Almanya ve İngiltere arasında bir savaş alanı haline geldi. Bu durumda, Osmanlı İmparatorluğu, Güney Kafkasya’nın kaderine kayıtsız değildi ve ilk önce Nuru Paşa, Azerbaycan Türklerine Kafkas İslam Ordusu kurma konusunda yardım etmekle görevlendirildi. Azerbaycan mücadelesinde Türklerin rakipleri sırasında ErmeniBolşevik çemberi ve İngilizlerle Almanya da vardı. 1918’de Güney Kafkasya’da gerçekleşen süreçlere yaklaşımda Almanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yanlış anlamalar yaşanıyordu. Haziran 1918’de, Gürcistan’ın tam kontrolünü elinde bulunduran Almanya, Azerbaycan’a karşı aynı şeyi uygulamaya koymayı planlıyordu. Bu planı gerçekleştirmek için Tiflis’teki Alman temsilciliği, Azerbaycan’ın batı kesiminde yaşayan Alman nüfusunu Türklere karşı bir araç olarak kullanmayı düşünüyordu. Alman göçmenler 1818’de Almanya’dan gelmişler, Azerbaycan’ın batı bölgelerinde yerleşmişlerdi ve 1918’de 8 alman köyünde 6 bin ahali yaşıyordu. Tiflis'teki Almanya büyükelçisi Schulenberg’in emriyle bir grup Alman subay Gence yakınlarındaki Helenendorf köyüne gönderildi ve Alman nüfusuna Azerbaycan hükümetine itaat etmemeleri ve sadece Tiflis'teki Alman büyükelçiliğine başvurmaları talimatı verildi. Nuru Paşa’nın emriyle komutanlar Helenendorf Almanları ile bir araya geldiler ve Kafkasya İslam Ordusu’nun Azerbaycan’ı Ermeni Taşnak silahlı kuvvetlerinden temizlemek için geldiğini söylediler. Gence çevresindeki Ermeni çeteleri, 1904’ten beri Alman halkını tehdit ediyorlardı ve bu nedenle Almanlar da Nuru Paşa’nın Ermeni çetelerini silahsızlandırmak konusundaki önerisini beğendiler. Kısa bir süre sonra Kafkaz İslam Ordusu ve Alman köylüler işbirliği yaptılar-silahlı Alman taburunun yardımıyla 13-14 Haziran 1918’de, Gence kasabaları silahlı Taşnak gruplarından temizlendi ve ermeni çeteleri silahsızlandı. Daha sonra Helenendorf’tan gelen Alman nüfusu da Bakü’nün savaşlarında aktif rol aldı. Kafkas İslam Ordusunun bir parçası olarak Helenendorflu Almanlardan 10 kişi İngiliz ve Taşnaklara karşı savaşlarda görev yaptı. Alman köylüler, ordu merkezlerine ürün, giyim, at, araba vb. getiriyorlardı. Kafkas İslam Ordusuna Batı Cephesinde Rus ordusu tarafından ele geçirilen Alman kökenli askeri esirler de yardım ediyorlardı. İslam Ordusundaki Almanların sayısı çok azdı, ancak orduya katılımları ahlaki açıdan önemliydi. Çünkü Almanya Bolşevikleri gizlice destekliyordu ve Kafkaz İslam Ordusunun Bakü’ye girmesini istemiyordu. Her şeye rağmen, şanlı Türk ordusu Bakü’ye girdi ve kurtarılmış Bakü Azerbaycan’ın başkenti oldu. Azerbaycan’da yaşayan Almanlar, Gürcistan’da yaşayan Almanların aksine, Almanya’nın elinde bir araç olmadı ve Azerbaycan yasaları çerçevesinde hareket etti. Şüphesiz, Kafkas İslam Ordusu, Osmanlı Devleti Azerbaycanı desteklemeseydi, her şey farklı olabilirdi.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

YILDIZ, Mevlüt Samet, and Çağatay BENHÜR. "TÜRK-SOVYET İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA LİTVİNOV’UN 1931 TÜRKİYE ZİYARETİ." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.47.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya arasında XV. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ilişkiler XX. yüzyılın başına kadar devam etmiştir. Her iki ülke de birbirlerine karşı birçok kez savaşmıştır. İki ülke arasında yaşanan en son savaş Birinci Dünya Savaşı olmuştur. Her iki devlet de savaşa büyük umutlarla girmiş olmasına rağmen savaş istedikleri gibi sonuçlanmamış ve savaşın sonucunda iki ülkede de rejim değişiklikleri yaşanmıştır. Türkiye bağımsızlık mücadelesi verirken, Sovyet Rusya ise devrim sonrasında yaşanan iç gelişmelerle mücadele etmiştir. Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde ortak düşmana karşı mücadele temelinde başlamış ve kısa sürede pozitif yönde ivmelenerek yakın dostluk çehresine bürünmüştür. Sovyetler Birliği, Milli Mücadele dönemi içerisinde Ankara Hükümeti’nin en yakın destekçisi olmuştur. Sağlanan bu yakın dostluk ilişkileri her iki ülke temsilcilerinin karşılıklı ziyaretleri ve yapılan antlaşmalarla daha da sağlamlaştırılmıştır. Sovyetler Birliği Dışişleri Halk Komiseri Litvinov’un Türkiye’ye gerçekleştirmiş olduğu ziyaret iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Gerçekleştirilen bu ziyaretin aynı zamanda Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına denk gelmesi de ayrı bir öneme sahiptir. Komşu iki ülke arasındaki yakın ve dostane ilişkiler sebebiyle her iki ülkenin basını bu kısa süreli ziyareti yakından takip etmişler, sayfalarında ayrıntılı haberlere yer vermişlerdir. Ziyaret esnasında 1925 yılında imzalanmış olan Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşmasının süresinin uzatılması elbette ki ziyarete başka bir boyut kazandırmıştır. Çalışmamızda Sovyetler Birliği Dış Politikası adı altında yayınlanmış olan belge seçkisinden Sovyetler Birliği’ne ait belgeler incelenmiş, ayrıca Türk arşivlerinde de konu hakkındaki belgeler kullanılmıştır. Bunun yanı sıra Sovyetler Birliği ve Türkiye’nin dönem içerisinde önemli ulusal gazeteleri de taranmıştır. Ayrıca daha önce konu hakkında yapılan çalışmalarda Türk basını üzerinden dolaylı olarak incelenmiş olan İngiliz The Times Gazetesi de doğrudan incelenerek ziyaretin ne şekilde takip edildiği görülmeye çalışılmıştır. Bu vesile ile hem Sovyet tarafının hem de Türkiye’nin geziyi ne şekilde değerlendirdiği incelenmeye çalışılmıştır. Ayrıca dönem içerisinde Türk-Sovyet İlişkileri üzerine yayınlanmış telif eserler de çalışmamız içerisinde kullanılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

ERSEVİNÇ, Mine. "CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE (1923-38 YILLARI ARASINDA) SAĞLIK POLİTİKASININ GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK HİZMETLERİNDE SOSYALLEŞME." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.48.

Full text
Abstract:
İnsanlığın varoluşundan itibaren hayatta kalma savaşımı başlamış ve bilinçli bir şekilde olmasa da tıp tarihi ile ilgili ilk belirtiler ortaya çıkmıştır. Türk tıp tarihi açısından gelişmeler küresel oluşumlara paralel seyredecektir. Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve Cumhuriyet dönemi ile birlikte sağlık politikalarını oluşturmak bağlamında örgütlenme, devletin sağlık alanını bir kamu hizmeti olarak görerek yatırım yapması anlayışı belirginleşmiştir. Eğitsel ve bilimsel oluşumlar desteklenmiş ve sosyal devlet anlayışı içinde bireye-topluma yönelik sağlık politikalarını kurmak yönünde bir siyasa izlenmeye başlanmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşunda günümüze kadar sağlık politikaları dönüştürülürken, sağlık alanında ortaya çıkan küresel gelişmeler ve uluslararası tıp örgütlerine entegrasyon sağlanmıştır. Milli Mücadele Dönemi’nden itibaren başlayan dönüşümü, Cumhuriyet Dönemi’ndeki gelişmeleri belgelerle değerlendirilerek sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi süreci ile Atatürk’ün konuya bakışını saptamayı hedefleyen mevcut çalışmada; literatür taramasına ek olarak arşiv katalogları, dönem kaynakları ve konuya ilişkin diğer basılı eserlerin incelenmesi öngörülmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

TORUN ÇELİK, Esma. "MİLLİ MÜCADELE’DE CEPHEDE SAVAŞANLARA GÜVEN VERME ÇABALARI: ŞEHİT ÇOCUKLARI İÇİN ÇİÇEK BAYRAMI." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.21.

Full text
Abstract:
Osmanlı son döneminde yaşanan iç isyanlar, savaşlar ve toprak kayıpları nedeniyle binlerce kimsesiz çocuk çok kötü koşullarda yaşıyordu. Çocukların bakımlarını sağlayacak yardım kuruluşları ve cemiyetler yok denecek kadar azdı. Balkan Savaşlarında hayatını kaybeden askerlerin çocuklarının yanı sıra kimsesiz göçmen çocukların çok sayıda olması hükümeti harekete geçirmiş; I. Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti’nin de katılması ise sorunun bir an evvel çözülmesini zorunlu kılmıştır. 1914’te kurulan Darüleytamlar savaş yıllarında sürekli artan şehit ve gazi çocuklarının bile bakımını sağlayabilecek düzeyde olmamıştır. 1917’de İstanbul’da kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti de tüm kimsesiz çocukların bakımını amaç edinmesine rağmen, yeterli olamamıştır. Milli Mücadele’nin başlamasından itibaren şehit çocuklarının bakımına ve korunmasına önem verilmiştir. TBMM kurulduğu tarihten itibaren Anadolu’daki Darüleytamları kendi denetimine almıştır. 1921’de kurulan Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti Milli Mücadele’de canlarını feda etmekten kaçınmayan şehit çocuklarının bakımı ve korunmalarının sağlanması için önemli bir kurum olmuştur. Daha sonra Çocuk Esirgeme Kurumu’na dönüşecek olan cemiyet, bir devlet kurumu gibi çalışmıştır. Kamunun genel çıkarlarına yararlı bir cemiyet olarak kabul edilmiştir. Cemiyet, 1922 yılının Ramazan Bayramı’nın üçüncü gününde ilk kez cephede babalarını kaybeden çocukların bayramı olarak anılan Çiçek Bayramını organize etmiştir. Sadece Ankara’da kutlanan bu bayram vatan yolunda canını verenlerin çocuklarına devletin sahip çıktığını göstermiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın yanı sıra bütün devlet erkanı, büyükelçiler, yerli ve yabancı gazeteciler ve Kara Fatma adıyla anılan Fatma Seher Hanım da bu kutlamaların davetlisidir. Şehit çocuklarının eğlendiği ve mutlu edildiği bugünde yarışmalar, müzayedeler ve müsamerelerle cemiyete yardım da toplanmıştır. Büyük Taarruz’dan sadece birkaç ay önce gerçekleştirilen bu bayram kutlaması, başta Ankara’da yayınlananlar olmak üzere geniş biçimde gazetelerde yer almıştır. Topyekûn savaşın eşiğinde olan Türk ordusunun mevcudunun beş kat arttırıldığı bu dönemde, cephede olan veya yeni sevkedilen askerlere, arkalarında bıraktıkları çocuklarına Ankara Hükümeti’nin en iyi biçimde bakacağı mesajı verilmiştir. Askerlerin vatan mücadelesinden başka hiçbir şey düşünmemeleri telkin edilmiştir. Savaşın kazanılabilmesi için cephedeki asker ve mühimmat sayısı kadar, askerlerin gözlerinin arkada kalmaması, hükümetine güvenmesi oldukça önemlidir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!

To the bibliography