Academic literature on the topic 'Ulus Devlet'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the lists of relevant articles, books, theses, conference reports, and other scholarly sources on the topic 'Ulus Devlet.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Journal articles on the topic "Ulus Devlet"

1

Bülbül, Kudret. "Wael Hallaq’ın İmkânsız Devlet’i Üzerine." Cihanmüma Sosyal Bilimler Akademi Dergisi 1, no. 2 (2022): 95–99. http://dx.doi.org/10.55205/jocsosa.12202263.

Full text
Abstract:
Wael Hallaq’ın İmkânsız Devlet çalışması, Türkiye de akademik çevrelerde geniş bir yankı uyandırdı. Eserin Türkçe çevirisindeki “Modern Çağda İslam Devleti Niçin Mümkün Değildir” alt başlığı, eserin orijinal alt başlığı ile uyumlu olmasa da kitabın içeriği ile uyumludur. Çünkü Hallaq bütün çalışması boyunca bunun neden mümkün olmadığı üzerine argümanlar geliştirmektedir.
 Öncelikle Wael Hallaq’a modern devlet paradigmasının “İslami yönetim biçimi” (İslami düşünüş ve yaşayış demek daha doğru) ile uyumlu olmayan boyutlarını detaylı bir biçimde ortaya koyması açısından teşekkür etmek gerekir. Pek çok ülkede uygulanan pratiğin, pek çok Müslüman düşünürün zihninde olan “İslam devleti” düşüncesinin, modern ve ulus-devlet olgusunun farklı versiyonları olduğunu gözlemlemek maalesef zor değildir. Modern devletin konumlanma, meşruiyet, vatandaşlık, ulusal çıkar gibi üretim ve ilişki biçimleri kuşkusuz İslami düşünce biçiminden farklıdır. 
 Bununla birlikte Hallaq’ın kitabında uzunca üzerinde durduğu modern devlet eleştirisi fazla bilinmedik ve yeni bir şey değildir. Modern devlet de üzerine oturduğu postula Batı’da da, Doğu’da da pek çok düşünür tarafından uzun zamandır eleştirilmektedir. Ben de bu bağlamda siyaset bilimi sözlüğümde örneğin Aydınlanma kavramını kapsamlı bir biçimde eleştirmiştim (Bülbül, 2020: 81).
 Diğer taraftan Hallaq, çalışmasında modern devletten daha çok ulus devlet eleştirisi yapmaktadır. Çoğu kez örtüşse de modern devlet ile ulus-devleti ve bunlara yönelik eleştirileri birbirinden ayırmak gerekir. Modern devlet her durumda ulus-devlet olmak durumunda değildir. Kıta Avrupa’sında daha çok ulus-devlet formu gelişmişken, Anglo Sakson dünyasındaki devletleri modern devlet olarak tanımlamakla birlikte ulus-devlet olarak tanımlamak zordur. Diğer taraftan küreselleşme süreçleri ile ulus-devlet biçimi belirli oranda aşılırken, bunu modern devlet formu için söyleyebilmek henüz zordur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

ÇAKMAK, Diren. "İsrail'in Ulus-Devlet Yasası." Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 10, no. 1 (2019): 81. http://dx.doi.org/10.33537/sobild.2019.10.1.5.

Full text
Abstract:
Çalışmada, devletin karakterini Yahudi halkının ulus-devleti olarak belirleyen İsrail'in ulus-devlet yasası incelenmektedir. İsrail Parlamentosu'nun 19 Temmuz 2018'de kabul ettiği yasa hem takdir hem eleştiri ile karşılanmıştır. Kamuoyu yoklamalarına göre, İsrail toplumunun %60'ı yasayı desteklemektedir. İsrailli Araplar, yasanın ırkçı olduğunu ve azınlıklara karşı ayrımcılık içerdiğini ileri sürmektedirler. Muhalefet partisi liderleri yasanın İsrail Bağımsızlık Bildirgesi ile bağdaşmadığını savunmaktadırlar. Bildirgede İsrail topraklarında Yahudi Devletinin yeniden kurulmasının Yahudi halkının doğal hakkı olduğu ve İsrail Devletinin ülkesinde yaşayan herkese, din, ırk veya cinsiyet ayırt etmeksizin, sosyal ve siyasal haklarda eşitlik sağlayacağı ve İsrail Devletinin ülkesinde yaşayan herkesin din, vicdan, dil, eğitim ve kültür özgürlüğünü güvence altına alacağı yazılıdır. İsrail muhalefet partisi liderleri, Bildirge ile İsrail'in hem Yahudi hem demokratik bir devlet olarak kurgulandığını savunmakta ve İsrail hükümetini devletin Yahudi ve demokratik karakterleri arasındaki dengeyi bozmakla suçlamaktadırlar. Hükümet, yasanın muhaliflerinin Anti-Siyonist olduklarını savunmaktadır. İsrail ulus-devlet yasasının anlaşılmasının, Siyonizm ve demokrasi arasındaki ilişkiye dair tartışmaları yorumlamak bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yasanın içeriği açıklanmakta, ikinci bölümde yasanın Bildirge ile bağdaşıp bağdaşmadığı ele alınmakta ve üçüncü bölümde yasaya dair takdir ve eleştiriler değerlendirilmektedir. Çalışmanın İsrail siyasal hayatını anlamaya katkı sunması amaçlanmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Aydın, Rıfat. "Ulus, Uluslaşma ve Devlet: Bir Modern Kavram Olarak Ulus Devlet." Siyasal Bilimler Dergisi 6, no. 1 (2018): 229–56. http://dx.doi.org/10.14782/marusbd.412645.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

ALBAYRAK, Özlem, and Nurgün OKTİK. "Teoriler Işığında Devletin Dönüşümü ve COVID-19 Sonrası Dünyadaki Durumu: Sosyolojik Bir Yaklaşım." Sosyolojik Bağlam Dergisi 3, no. 3 (2022): 277–93. http://dx.doi.org/10.52108/2757-5942.3.3.5.

Full text
Abstract:
Çalışmada tarih boyunca toplumsal yapıyla paralel şekilde değişerek günümüze gelmiş olan devlet, sosyoloji teorileri eşliğinde incelenmekte ve pandeminin devletlerde neden olduğu değişim ele alınmaktadır. Bu nedenle çalışmanın amacı, genelde devletin dönüşümünü sosyoloji teorileri eşliğinde ortaya koymak, özelde ise post-COVID dünyada devlet egemenliğinin geleceğini tartışmaktır. Devlet, modern dönemlerden bugüne çeşitli şekiller almış, Refah Devleti döneminde güçlenerek, küreselleşme döneminde ise zayıflayarak günümüze ulaşmıştır. Küresel COVID-19 tecrübesi ise, ulus-devletin yeniden güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Bu durum ise, devletin durumu konusunda kesin yargı ve kabullere yer olmadığını göstermiştir. Gelinen noktada, güçlenen ulus-devletin, yeni küresellik biçimlerine mi kapı aralayacağı, yoksa neo-feodal bir topluma ve tiranlığa mı neden olacağı konuları ise pandemi sonrası dünyada sosyal bilimlerde ortaya çıkan yeni tartışmaları oluşturmaktadır. COVID-19 sonrası dünyada ulus-devletin hem sosyal ve kamusal özelliklerini güçlü şekilde koruyan, hem de demokrasi için yeni uzlaşma zeminleri yaratacak, esnek bir yapıda olması gerekliliği ise, bu makalenin içeriğini oluşturmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

EŞKİ UĞUZ, Hülya, and Rukiye SAYGILI. "KÜRESEL DÜNYADA ULUS DEVLET." Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi 16, no. 32 (2016): 127–47. http://dx.doi.org/10.30976/susead.302139.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Yeşilyurt, Yaşar. "Kutsal Vatandaşlık ve Ulus: Modern Devletin Teolojik İnşası." İçtimaiyat 9, no. 1 (2025): 48–65. https://doi.org/10.33709/ictimaiyat.1619773.

Full text
Abstract:
Bu makale, modern ulus devletin teolojik kökenlerini ve vatandaşlık kavramının kutsallaştırılması sürecini ele almaktadır. Ulus devlet, modern dönemde belirli bir topluluğu “ulus” olarak tanımlayarak, vatandaşlık statüsünü sadece hukuki bir konumdan ideolojik bir bağlılık aracı haline getirmiştir. Bu bağlamda vatandaşlık, modern devletin siyasal ve toplumsal düzenini inşa eden temel bir mekanizma olarak öne çıkar. Rousseau’nun toplumsal sözleşme anlayışı, bireylerin özgürlüklerinden vazgeçerek devlete bağlanmalarını vatandaşlığın meşruiyet temeli olarak sunar. Weber’in Protestan ahlakı üzerine yaptığı analizler, modern bürokrasinin ve hukukun oluşumunda dini değerlerin seküler bağlamda yeniden üretildiğini vurgular. Benedict Anderson’un “hayali cemaatler” kavramı, ulusun dil, kültür ve ortak tarih etrafında inşa edilen modern bir yapı olduğunu savunur. Anderson’a göre, matbaa kapitalizminin etkisiyle ulusal bilinç gelişmiş, bireyler fiziksel olarak tanışmasalar da ortak bir kimlik etrafında birleşmiştir. Bellah’ın sivil din anlayışına göre, ulusal semboller bireylerin aidiyet duygusunu pekiştirerek ulus devletin meşruiyetini güçlendirmiştir. Bu çalışma, vatandaşlık kavramının modern ulus devletin bir unsuru olarak yeni bir anlam kazandığını ve kutsal bir nitelik taşıdığını tartışmaktadır. Ulus devlet, kutsal olanı seküler bir bağlamda yeniden tanımlayarak bireylerin toplumsal aidiyetini sağlamış ve bu süreçte vatandaşlığı, bireyin devletle olan ilişkisini metafizik bir boyuta taşıyan bir mekanizma haline dönüştürmüştür.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

Şimşek, Yılmaz, Burcu Demirdöven, and Halim Emre Zeren. "II. ADÜLHAMİD DÖNEMİNDE ULUS DEVLETE YÖNELİK KAMU POLİTİKALARININ HALİL RIFAT PAŞA’NIN SİVAS VALİLİĞİ DÖNEMİNDEKİ YANSIMALARI." Kamu Yönetimi ve Politikaları Dergisi 6, no. 1 (2025): 1–25. https://doi.org/10.58658/kaypod.1591161.

Full text
Abstract:
Osmanlı İmparatorluğu’nun en tartışmalı padişahları arasında olan II. Abdülhamid’in saltanat döneminde (1876-1909) birçok önemli modernleşme deneyimi yaşanmıştır. Bu dönemde yapılan icraatların, İmparatorluğun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu’daki politikalarını şekillendirdiği yönünde tespitler dikkat çekmektedir. İmparatorluğun gücünün zayıfladığı bu dönem, devletlerin sömürge mücadelelerinin zirve yaptığı ve dünya savaşlarıyla devam eden bir süreci getirmiştir. Bu kaotik ortamda kamu politikası olarak hayata geçirilen birçok faaliyet Anadolu’nun imarı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu dönemde dilin Türkçeleştirilmesi yönünde, bürokraside, eğitimde, devletin varlığını hissettiren sembollerde (Tuncer, 2017:110) ve nihayet ulaşımda yapılan faaliyetlerin Anadolu’nun imarında Cumhuriyet dönemi yöneticilerine öncülük ettiği ifade edilebilir. Halil Rıfat Paşa, imparatorluktan ulus devlete geçişin nüvelerinin oluşturulduğu bu dönemdeki kamu politikalarının en önemli icracılarından olması bakımından önemli bir şahsiyettir. Paşa’nın “Gidemediğin yer senin değildir.” vecizesiyle şekillenen uzgörüsü ve özellikle Sivas Valiliği dönemindeki yol faaliyetleri, dönemin kamu politikalarına ilişkin fikir verici niteliktedir. Bu çalışma, Türkiye’nin ulus devlete geçiş sürecinde Anadolu coğrafyasında gerçekleştirilen kamu politikası faaliyetlerinin Halil Rıfat Paşa’nın Sivas Valiliği dönemindeki icraatları üzerinden değerlendirilmesini konu almaktadır. Çalışmada özellikle ulus-devlet politikalarında ulaşımın önemi üzerinde durulmuştur. Ulus-devletin halk üzerinde hem denetim kurması hem de halkla bağlantı kurması için bir araç olarak hizmet veren yolların, ulus-devlet politikalarının şekillenmesindeki rolü, Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa'nın 19. yüzyılda gerçekleştirdiği eylemler bağlamında incelenmiştir. Dönemin kamu politikalarının önemli bir uygulayıcısı olarak Türkiye Cumhuriyeti için Anadolu’nun nihai vatan toprağı olmasındaki rolünün ve etkisinin ortaya koyulması çalışmanın temel gerekçesidir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Özdağ, Suat. "TÜRK ÇAĞDAŞLAŞMASININ ÖNEMLİ BİR AŞAMASI OLAN SOYADI KANUNU’NUN HALK TARAFINDAN BENİMSENMESİ VE UYGULANMASINDA ULUSAL BASININ ROLÜ." Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, no. 67 (March 10, 2025): 371–91. https://doi.org/10.30794/pausbed.1559310.

Full text
Abstract:
Kurtuluş Savaşı’nda galip gelen ve yeni bir devlet kuran yönetici kadro, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte; muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak ve bağımsız bir ulus devlet inşa edebilmek için siyasi, sosyal, kültürel ve idari alanda birçok yenilikler yapma yoluna gitmiştir. Cumhuriyet yönetimi, yeni kurduğu devleti eski kimliklerden ve tanımlamalardan arındırarak modern, türdeş ve homojen bir ulus kurma amacıyla hareket etmiştir. Bu amaçla toplumsal alanda birçok yeniklikler yapılmış ve hukuki değişikliklere gidilmiştir. Soyadı Kanunu ile türdeş, homojen ve modern bir toplum meydana getirmek amaçlanmıştır. Bu kanunun halk tarafından anlaşılması, kabul görmesi ve uygulanması için yönetici kadro basından azami derecede faydalanmıştır. Bu çalışmada Soyadı Kanunun toplum tarafından benimsenip uygulanmasında ulusal basının rolü açıklanmaya çalışılmıştır. 1934 yılında ülkenin önemli gazeteleri olan Akşam, Cumhuriyet, Hâkimiyeti Milliye (Ulus), Milliyet ve Vakit (Kurun) gazetelerinin konuyu ele alışı ve desteği ortaya konmuştur. Yapılan araştırmalarda basının “Soyadı Kanunu”nun, halk tarafından benimsenip uygulanmasında önemli bir rol üstlendiği, konunun sözcüsü ve yönlendiricisi olduğu ortaya çıkmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

OĞUZ, Alaattin. "Tarihsel Süreklilikte Hatay-Belen Kazası ve Türkmenleri." Erdem, no. 84 (June 1, 2023): 87–106. http://dx.doi.org/10.32704/erdem.2023.84.087.

Full text
Abstract:
Osmanlı’nın imparatorluğa uygun bir toplum oluşturma çabası, birçok farklı halkı Türk ve İslami nitelikler çerçevesinde örgütleyerek bağlantı noktaları yaratmıştır. Yönetici elitler ve bölge konjonktüründe, yükselen ve hakim değer Türklük ve İslam’dı. Osmanlılar on yedinci yüzyılın tartışmalı dönemlerinde Anadolu’da yerel halkla daha kurumsal ilişkiler kurdular. Gerek yönetsel gerekse eğitsel alanlarda bağlantılar kurarak bölge halklarının devlet kurumlarına katılımını artırmayı amaçladılar. Post klasik dönemde Osmanlılar bu bağlantıyı bazen yerel yöneticiler, bazen de eşkıyalık faaliyetlerine müdahale sonrası asayişin temini ile sağlama yoluna gitmiştir. Bu katılımlar sayesinde yerel halklar devlet kurumları ile eş güdümlü sosyal düşünce ve pratikleri içselleştirerek yönetici elitlerin norm ve değerleri ile ortak bir ilişki imkanı sağlanmış olacaktı. Bu bağlantıyı büyük oranda yerel elitler eliyle gerçekleştiren Osmanlılar, vergi toplama, askerlerin ihtiyacının karşılanması, özel görevlendirme ve kaçakların cezalandırılması gibi uygulamalarla sosyal disiplini sağlamış ve kendi örfüne bağlı kalmıştır. Bu bağlamda Meeker’in (2001) argümanlarından yola çıkarak Hatay-Belen ilçesinin -tarihi ve stratejik konuma sahip olmasının da getirisiyle- devlet ve toplum arasındaki güçlü bir etkileşim sahası olduğu söylenebilir. Tarihsel sosyolojik ve antropolojik bir bakış açısıyla bakıldığında modern devletin ulus yaratma projesine dayanak olarak belirli bir etnik grubu ve dini inancı kendine ideal model olarak seçmiş ve fakat bu seçme faaliyeti, milliyetçiliklerin ortaya çıktığı on dokuzuncu yüzyıl koşullarından çok öncesinde bünyesinde kültürel ve etnik süreklilikler taşımaktadır (Smith, 1986). Meeker, modern anlamıyla milletin ulus-devletin bir nedeni değil, bir inşası olduğu Gellnerci görüşünün Osmanlı örneğiyle tutarlı olduğunu savunmaktadır. Devlet Türkmenleri kritik noktalara transfer etmiş, bazı yerlerde vergiden muaf tutmuş, millet sistemiyle İslam halklarını diğerlerine üstün hale getirmiş ve atadığı hocalar yoluyla da Sünniliği ana mezhep olarak tahkim etmiştir. Burada oluşan sosyal disiplin yerleşik hayata uygun görülmekteydi. Bir dağ geçidi olması ve Arap topraklarına açılan bir köprü olması nedeniyle Belen’de özellikle iskan edilen Türkmen aileler, inşa edilen külliye ve halkın da devlete kritik zamanlarda yaptığı katkılar, devletin pratikte idealize ettiği disiplin açısından fonksiyoneldir. Bu iskanlarda Müslüman Türkmenlerin seçilmiş olması, modern ulus-devlete geçişte ve ulus inşasında ortak bir tarih miti, vatan sevgisi, milli onur ve ortak kader birliği gibi başlıklar açısından dinamik bir düzlem yaratmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Hüsamettin, İNAÇ, and KINA Beyzanur. "Suriye'nin Ulus Devlet İnşasının Sosyo-Politik Analizi." Uluslararası Akademik Birikim Dergisi 8, no. 1 (2025): 22–43. https://doi.org/10.5281/zenodo.14782461.

Full text
Abstract:
<em>II. D&uuml;nya Savaşı s&uuml;resince ve savaş neticesinde meydana gelen koşullar Suriye'de Arap milliyet&ccedil;ilerinin bağımsızlık hedeflerini y&uuml;kseltti. Suriye &uuml;zerindeki Fransız mandasının 1946 yılında sona ermesiyle Ulus-devletin inşa s&uuml;reci başlamıştır diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;rken kargaşanın ve siyasi istikrarsızlığın temelleri atılmıştır. Ulus Devlet inşasına etki eden mekanizmalar Baas Partisi&rsquo;nin iktidarı ele ge&ccedil;irmesi ve bu iktidarın başına Hafız el Esad&rsquo;ın ge&ccedil;mesi, İsrail ile yapılan Golan Tepesi g&ouml;r&uuml;şmeleri, BM 2254 kararları, Arap Baharı ve Suriye i&ccedil; savaşı sonrası oluşan g&ouml;&ccedil; rejimidir.&nbsp; Bu &ccedil;alışmada Suriye&rsquo;nin ulus devlet inşasının temelinde yatan ana sebepler incelenerek; a&ccedil;ıklamalı bir şekilde verilecektir. Ulus devlet inşasının sosyopolitik analizi literat&uuml;rdeki &ccedil;alışmalar incelenerek yorumlanacaktır.</em> <em>&nbsp;</em>
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
More sources

Books on the topic "Ulus Devlet"

1

Meryem, Koray, ed. Küreselleşme ve ulus-devlet. Yıldız Teknik Üniversitesi Basım-Yayın Merkezi, 2001.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

İkizer, Hasan. Kıbrıs: Iki ulus, iki devlet. Kıbrıs Türk Kültür Derneği, 2007.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Çoban, Savaş. Küreselleşme ulus-devlet: Azınlıklar ve dil. Su Yayınları, 2005.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Üniversitesi, Koç, ed. Milada dönüş: Ulus-devletten devlet-ulusa : Türk ve Kürt meselesinin üç ikilemi. KÜY, 2015.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

İlyas, Ahmet. Türkiye'de ulus-devlet inşa sürecinde Urfa (1923-1950). Çizgi Kitabevi, 2017.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Kılıç, Zeynep. Müslüman aydın perspektifinde ulus - devlet ve çözülemeyen kürt sorunu. Çıra Basın Yayın, 2019.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

Barut, Evren. Ulus - devlet inşasında çeviri ve ideolojinin rolü "Tercüme bürosu" ve "Tercüme" dergisi. Grafiker, 2020.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

1963-, Akkaya Yüksel, ed. Türkiye'de neoliberalizm, demokrasi ve ulus devlet: 10. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi metinleri. Yordam Kitap, 2009.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

İpek, Nedim. Göçler: Imparatorluktan ulus devlete. Serander, 2006.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Çeçen, Anıl. Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti. Avrasya-Bir Vakfı, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2001.

Find full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
More sources

Book chapters on the topic "Ulus Devlet"

1

Kandeğer, Barış. "Erken Cumhuriyet Döneminde Devletçilik Düşüncesi ve Kadro Hareketi." In Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye'de Siyaset ve İdeolojiler Üzerine Tartışmalar. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub277.c1103.

Full text
Abstract:
Erken Cumhuriyet dönemi, ulus devlet temelinde modern devlet ve toplumun inşa edilmesini amaçlayan bir dönemdir. Bu dönemde siyasal merkez modern devleti inşa etmek adına güçlü bir merkeziyetçi yaklaşım ve devletçilik düşüncesi ile birçok alana müdahale etme, değiştirip dönüştürme amacındadır. Bu amaç, bir taraftan devletin modern formlara sahip bir kimlik edinmesine, diğer taraftan modernleşen, kalkınan ve Cumhuriyet felsefesini benimseyen toplumsal bir yapı kurulmasına yönelik bir amaçtır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için Cumhuriyetin kurucu kadroları, devleti merkeze alan ve ana aktör olarak kabul eden bir yaklaşımı benimsemişlerdir. Bu dönemde devletin geniş bir kulvarda yer aldığını vurgulamak gerekir çünkü Cumhuriyet kurucuları için toplumsal dinamikler modernleşmeyi, sanayileşmeyi ve kalkınmayı gerçekleştirecek kapasiteye sahip değildir. Dolayısıyla devlet her alanda söz sahibi olmalıdır. Devletçilik düşüncesi, bu yaklaşımın en önemli taşıyıcı aracı olarak çok kapsamlı bir içeriğe sahiptir. Bu dönemde devlet hem ulus devleti ve toplumu modern temeller üzerine inşa etmiş hem de sanayileşme ve kalkınmanın gerçekleştirilmesi için güçlü bir aktör haline gelmiştir. Özellikle devletin güçlü bir aktör olarak geniş bir alana müdahale etme yaklaşımı, devletçilik düşüncesinin kabul edilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu bağlamda; Erken Cumhuriyet döneminde devletçilik düşüncesinin ekonomi-politik bir içerik taşıdığı varsayılmaktadır. Erken Cumhuriyet döneminde, devletçilik düşüncesinin kurucu bir düşünce haline gelmesinde ve siyasal, yönetsel, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanın dönüştürülmesinde Kadro Hareketi’nin önemli bir rolü olmuştur. Bu yaklaşım, Erken Cumhuriyet döneminde devletçilik düşüncesinin birçok boyutunu anlamak adına anlamlı görülmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

Karyelioğlu, Selim. "Türkiye’de Cumhuriyet Öncesi Türk Milliyetçiliği ve Uluslaşma Politikaları." In Sosyal Bilimlerde Akademik Araştırma ve Değerlendirmeler - III. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub310.c1425.

Full text
Abstract:
Milliyetçilik, ulus-devlet ve uluslaşma sosyal bilimlerde yer alan birçok kavram gibi üzerinde birçok tartışmaların yaşandığı, içerikleri ve tarihsel gelişimlerine ilişkin farklı görüşlerin yer aldığı kavramlardır. Konuyla ilgili tartışmalarda kavramlar genel olarak birbirleriyle bağlantılı ele alınmakta ve bu kavramların analizi, konu üzerine çalışan her yazarın kendi bakış açısı çerçevesinde farklı biçimlerde analiz edilmektedir. Ancak birçok farklı bakış açısına rağmen, konuyla ilgili kaynakların neredeyse tamamında ulus devlet, uluslaşma ve milliyetçilik Batı Avrupa’daki sosyo-ekonomik ve politik gelişmelerin sonucu ortaya çıkan ve birbiriyle bağlantılı hatta birbirlerini tamamlayan olgular olarak değerlendirilmektedir. Zamanla dünyanın her yerine yayılan ulus-devlet ve milliyetçilik, genel olarak “gelişmiş ülke” tipi ve “gelişmekte olan ülke” tipi şeklinde iki ana model çerçevesinde tanımlanmıştır. Cumhuriyetin kurulması süreci ile dünyadaki ulus-devletler arasında yerini alan Türkiye’de de, ulus-devletleşme süreci, milliyetçiliğin gelişimiyle bağlantılı olmakla beraber, ne gelişmiş ülke ne de gelişmekte olan ülke tipolojisine tam anlamıyla uymayan kendine özgü bir seyir izlemiştir. Tanzimat, Birinci ve ikinci Meşrutiyet, İttihat ve Terakki Dönemi gibi evrelerin yaşandığı bu periyotta, devlet ve aydınların izlediği politika ve yöntemler uluslaşmanın seyrini belirlemiştir. Süreç, milli mücadele sonrası dönemde Cumhuriyetin kuruluşuyla sonuçlanmıştır.&#x0D; Bu çalışmada, Cumhuriyet öncesi dönemde Türk milliyetçiliğinin ortaya çıkışı ve uluslaşma politikaları ele alınarak, Cumhuriyet dönemine kadar gelinen aşamalarda yaşanan genel politik ve toplumsal gelişmeler çerçevesinde Türk milliyetçiliğinin ve uluslaşmasının geçirdiği aşamalar analiz edilmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Alaca, Eray. "Türkiye’de Tarih Öğretim Programları Son Yüzyılda Nasıl Gelişme Gösterdi?" In Tarih ve Eğitime Dair Cumhuriyetin 100. Yılı Konuşmaları. İstanbul Üniversitesi–Cerrahpaşa Yayınevi, 2024. http://dx.doi.org/10.5152/5403.

Full text
Abstract:
Cumhuriyetin 100. Yılı vesilesi ile hazırlanan bu çalışmada tarih öğretim programlarının günümüze kadar geçirdiği değişim ve dönüşümü ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ nde yeni rejime yeni bir ulus oluşturma düşüncesi kapsamında eğitime, özellikle de tarih eğitimine önem verilmiştir. Bu çerçevede 1924 yılında Cumhuriyetin ilk öğretim programları hazırlanmıştır. Ancak Osmanlı son dönemi tarih öğretim programlarının etkisinde hazırlanan bu programlar ciddi bir sorun oluşturmuştur. 1931 yılında “Türk Tarih Tezi” ile bu sorun aşılmış, ulus devlet anlayışına uygun laik/seküler bir tarih yazımı tarih öğretim programlarında yer almıştır. Türk devletinin resmi tarih tezi olan “Türk Tarih Tezi” günümüze kadar özü korunmak suretiyle az veya çok etkisini sürdürmüştür. Tarih öğretim programları noktasında en az “Türk Tarih Tezi” kadar etkili olan bir anlayış ise 1970’li yıllarda din dışı akımlara bir tepki olarak ortaya çıkan “Türk-İslam Sentezi” olmuştur. Günümüz tarih öğretim programlarında etkili olan bu anlayış “Türk Tarih Tezi” ndeki laik/seküler yaklaşımının yerine İslam’ı koymuştur. Bunun üzerinden de Türklerin İslamiyete katkıları bağlamında bir “İslam’a hizmet” söylemi geliştirilmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren ise tarih öğretim programlarındaki mevcut “Türk-İslam Sentezi” anlayışı “Osmanlı Tarihi” konularına ağırlık verilerek genişletilmeye çalışılmıştır. 2007 yılından itibaren tarih öğretim programları beceri ağırlıklı olarak düzenlenmiştir. Tarih öğretim programlarını yenileme çalışmaları kapsamında 2016 yılından itibaren değerler eğitimi ön plana çıkarılmıştır. Tarih öğretim programlarında etkisi artan “Osmanlı Tarihi” konularının da değerler eğitimi bağlamında verilmeye çalışıldığı görülmüştür
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Kaplanhan, Fatih. "Dijitalleşme, Vergi ve Egemenlik Sorunu." In Bilişim Teknolojileri ve İletişim: Birey ve Toplum Güvenliği. Turkish Academy of Sciences, 2020. http://dx.doi.org/10.53478/tuba.2020.015.

Full text
Abstract:
"Küreselleşme ile sosyal, kültürel, teknolojik, ekonomik, beşerî ve dijital dünyada yaşanan gelişmeler devletleri bir birine daha bağımlı hale getirmektedir. Endüstri 4.0, bilişim teknolojisinin geleneksel endüstriyel süreçlere uygulanması endüstriyel süreçleri tamamen değiştirmektedir. Bilgi ekonomisinde ilerleme için bilgi teknolojilerinin her alanda kullanılması gerekmektedir. Bu yeni teknolojilerin üretilmesinde ve bu teknolojilere hakimiyette devlet ve toplumun ortak hareket etmesi, çalışmaların oluşturulan plan çerçevesinde uygulanması büyük önem arz etmektedir. Küreselleşme ulus-devletin üstünde bir hukuk düzenine güç vererek egemenlik kavramının kapsamını da daraltmaktadır. Küreselleşme hızını devam ettirirken, bölgeselleşme de ciddi bir eğilim olarak ortaya çıkmaktadır. Aslında küreselleşmenin ortaya çıkardığı yoğun uluslararası rekabet ortamında bölgesel iş birliği ve güç birliği olmadan egemenliği korumak kolay görünmemektedir. Küreselleşme bir taraftan yerel kültürleri ön plana çıkarırken bir taraftan da ulus devletlerin dünyadan tecrit olmuş bir hâlde kendi sınırları içinde istedikleri gibi hareket etme imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bütün devletlerin uyacağı kurallar koyacak küresel bir otorite mevcut değildir. Devletler arasında anlaşmalar zor sağlanmakta, küreselleşmenin negatif dışsal maliyetini güçlü devletler ulus üstü şirketlere veya güçsüz devletlere ödettirmektedir. Giderek hacmi büyüyen az sayıda firmanın hâkim hale geldiği oligopol piyasaları bu anlamda serbest piyasanın hâkimiyetini temsil etmemektedirler. Artık devletlerin piyasaları kontrol etme amacıyla değil piyasaların düzgün işleyebileceği bir rekabet ortamı oluşturmak amacıyla hareket etmeleri gerekmektedir. Rekabet ortamı sağlanmadığında piyasanın hâkimiyeti bir takım oligopol / tekellerin ortaya çıkmasına ve toplumsal kaynakların etkinlikten uzak bir şekilde tahsis edilmesine yol açmaktadır. Zaman geçtikçe ulus üstü firmalar ile yerli, milli firmalar arasındaki teknolojik ve finansal uçurum büyümektedir. Bu haksız rekabeti engellemek için alınacak tedbirlerin gecikmesi tedbirlerin pozitif etkisini azaltmaktadır. Haksız rekabeti engellemek için yerli milli şirketlere pozitif ayrımcılık yapmak için “ulus üstü firmalar ile yerli, milli firmalar arasındaki teknolojik ve finansal uçurum” yeterli bir gerekçedir. Bu bağlamda endüstri, sanayi dijitalleşme ve bu alandaki oligopolleşmelere karşı yapılan mevzuat çalışmaları ve yapılası gerekenler değerlendirilecektir."
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Baytar, İlona. "Ulus Devlet ve Sanat İli̇şki̇si̇nde Türk Resmi̇ni̇n Rolü (1923-1960)." In Sanat Tarihi Yazıları Cumhuriyetimizin 100. Yılına Armağan. Istanbul University Press, 2025. https://doi.org/10.26650/b/ah3.2025.001.008.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

Sıdal, Süleyman. "Michel De Certeau’nun Strateji ve Taktik Kavramları Işığında Türkiye Cumhuriyeti’nin Tek Parti Dönemi’nde Devlet ve Kürt Aşiretleri Arasındaki İlişkiler." In Tarih Alanında Seçme Yazılar-V. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub260.c1323.

Full text
Abstract:
Bu çalışmada Michel de Certeau’nun strateji ve taktik kavramlarından hareketle Türkiye’de tek parti iktidarı (1924-1947) döneminde egemen güç olan devlet ile Kürt aşiretleri arasındaki ilişki biçimi anlaşılmaya çalışılmaktadır. Çalışma, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet inşa sürecinde merkezileşme ve modernleşme çabalarına karşı Kürt aşiretlerinin verdiği reaksiyonu incelemektedir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden itibaren yıkılışı önlemek için merkezileşme politikalarının yürürlüğe konulmasıyla başlayan stratejinin medenileştirme ve Türkleştirme merkezli olduğu görülmektedir. Buna karşın aşiretlerin kendi taktiklerini üreterek bu stratejiyi kısmen veya tamamen etkisizleştirmeye çalıştığı görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin zorunlu göç, sınır denetimi, askere alma ve eğitim temel stratejilere başvurduğu görülürken Kürt aşiretlerinin zaman zaman uzlaşı, işbirliğine gittiği ancak bazen isyan ettiği, askerden kaçtığı, bilgi vermekten kaçındığı, kaçakçılığa yöneldiği ve eğitim sisteminin dışında kalmaya yönelik taktiklere başvurduğu görülmektedir. Bu kapsamda çalışma üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde Michel de Certeau’nun strateji ve taktik kavramları ele alınacak ve teorik bir zemin oluşturulmaya gayret edilecektir. İkinci bölümde devlet ile Kürt aşiretleri arasındaki yer yer gerilimli yer yer uzlaşımlı ama istikrarlı ve durağan olmayan ilişki biçimi ya da Certeau’nun deyimi ile “güçlü ile güçsüz arasındaki bitmek bilmeyen kadim oyun” tarihsel gelişimi içerisinde özetlenmeye çalışılacaktır. Üçüncü bölümde ise ilk iki bölümden hareketle tek parti döneminde devlet ile aşiretler arasındaki ilişkiler strateji ve taktik kavramları çerçevesinde incelenecek ve bir açıklama ve yorumlama biçimi önerilecektir. Çalışmada sınırlı bir dönem ele alınmakta ve bu sınırlı dönem, askeri, siyasal ve kültürel çerçevede incelenmektedir. Bu kapsamda çalışmada dönemin sivil ve askeri kurumlarına ait raporlar ile anılar, incelemeler gibi kaynaklar kullanılmaktadır. Çalışma literatür taramasına dayalı betimleyici ve eleştirel bir anlatım benimsemektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

Şirin, İbrahim. "Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Osmanlı Tarihi Çalışmaları." In Tarih ve Eğitime Dair Cumhuriyetin 100. Yılı Konuşmaları. İstanbul Üniversitesi–Cerrahpaşa Yayınevi, 2024. http://dx.doi.org/10.5152/5401.

Full text
Abstract:
Tarihyazımı Osmanlı’dan günümüze dek ideolojik bir araç olarak kullanılmıştır. Tarihyazımının Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı tarihsel dönemlerinde bir tür endoktrinasyon aracı olarak kullanılması, belirli niteliklerle birbirinden ayrılan farklı yorum, yaklaşım ve düşüncelerden beslenmiştir. Bir ulus-devlet yaratma ihtiyacından doğan tarihyazımının günümüze dek devam eden serüveninde, devletin sosyo-ekonomik ve siyasal şartlarına bağlı olarak bazı kopuşlar ve dönüşümler göze çarpmaktadır. Bu değişimlerde konjonktürün etkisi kadar, zaman zaman popülerleşen tarihyazımı yaklaşımlarının da payı önemlidir. Yöntemsel açıdan bakıldığında ise Osmanlı-Türk tarihyazımının tarihsel öyküsü, genel hatlarıyla kaba bir ampirizme kurban edilmiş bir çabanın anlatısıdır. Dönem tarihçilerinin eserlerinde sıkça rastlanan bu yaklaşım tarzı, şaşırtıcı biçimde belgeci tarihçiliği eleştiren ve buna alternatif bir yöntem geliştirmeye çalışan Annales Okulu’ndan besleniyor olsa da bu tarihçilik okulundan aldıklarını belgeci bir anlayışla yeniden tahkim etmiş ve bunun sonucunda günümüze dek ulaşan belge fetişizminin temelleri atılmıştır. Üstelik bu anlayış sadece ilgili tarihçiler arasında sınırlı kalmamış, akademik tezlerin konularına ve yöntemlerine de yansımıştır. Çalışmamızda Osmanlı-Türk tarihyazımının ana hatlarını tartışacak, farklı dönemlerde baskınlık kazanan tarihçilik anlayışlarının karşılaştırmalı değerlendirmelerini yapacağız. Bunun yanı sıra, akademik tarihçilik içerisindeki dönüşümü, süreklilikleri, kopuşları ve dönüşümleri inceleyecek, tüm bu süreçlerin akademik öğretime yansımalarını araştıracağız.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Caner, Cantürk. "Kamu Politikalarında Analiz ve Uluslararasılaşma Düzeyi: Uluslararası Kamu Yönetimi." In Yönetim Bilimi İçin Yeni Kavram ve Kuram Önerileri. Özgür Yayınları, 2025. https://doi.org/10.58830/ozgur.pub699.c2983.

Full text
Abstract:
Bu çalışma günümüzün küresel dünyasında Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler disiplinleri arasında nasıl bir ilişki olduğu, her iki bilim dalının arasındaki ilişkilerin ne şekilde kurulması gerektiğini tartışmak üzere hazırlanmıştır. Tarih boyunca Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler arasındaki bağlar zannedilenin aksine çok güçlü bir şekilde gelişmiştir. Zira her ikisi de Siyaset Biliminin yüzyıllar boyunca evrimleşmesinden doğmuştur. Her ne kadar bu üç disiplinin gelişimi farklı konseptler içerse de günümüzün küresel dünyasındaki bilimsel gelişmelerden etkilenmiş ve artık aralarındaki farklılıklar yakınlaşmıştır. Günümüzde artık Siyaset Bilimi, her iki bilim dalının da çatısı olmakla birlikte, iki bilim dalı arasında yapıştırıcı olma rolünü de üstlenmektedir. Bu yönüyle Siyaset Biliminin Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler bilimlerini birleştiren, aralında bağlantı kuran bir alan olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla her iki bilim arasındaki bağlantı ele alınırken Siyaset Biliminin özelliklerinden yararlanmak gereklidir. Uluslararası sistemin giderek gelişmesi, küreselleşme ve ulus devlet yapılarının üstlendiği roller artık Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler disiplinlerini birbirleriyle örtüşecek hale getirmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Nurdoğan, Arzu M. "Batı uygarlığının yükselişi." In İmparatorluktan ulus devlete türk inkılâp tarihi. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık, 2017. http://dx.doi.org/10.14527/9786053185949.01.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

Engin, Vahdettin. "Osmanlı imparatorluğu'nun devamlılık ve modernleşme mücadelesi: Türkiye cumhuriyeti'nin tarihi temelleri." In İmparatorluktan ulus devlete türk inkılâp tarihi. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık, 2017. http://dx.doi.org/10.14527/9786053185949.02.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles

Conference papers on the topic "Ulus Devlet"

1

DEMİRCİ, Hikmet. "Atatürk’ün Söylemlerinde Kültür ve İç Siyaset (1923-1938)." In 10. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2024. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-6043-2.04.

Full text
Abstract:
Dünya imparatorlukları için önemli tarihi dönüşümlerinden biri I. Dünya Savaşı’dır. Özellikle bu dönemin iki önemli imparatorluğundan biri olan Çarlık Rusya devrimle sona ererken; Türkiye’de Osmanlı’nın yıkılışı ve bağımsızlık savaşı ardından ulus devlet inşası terakki ve tekamülle gerçekleşti. Kurucu lider Gazi Mustafa Kemal, özellikle 1928 yılından itibaren kültür problemleriyle ilgilenerek siyaseti kültür bağlamında değerlendirdi. Onun liderliğinde, kültürel terakki ve tekamül ile tam bağımsız, milli, çağdaş bir devlet ve toplum ön görüldü. Bu dönemde Gazi Mustafa Kemal, kültür problemlerine milliyetçi, halkçı, laik, devletçi ve inkılapçı bakış açısıyla çözüm yolları aradı. Bu çalışma, Atatürk’e ait kültür tanımları ve söylemleri üzerinden iç siyasette gerçekleştirdiği, öğretim birliği, çağdaş hukuk sistemi, kadın hakları, yazı ve dil reformu, modern tarih anlayışı, millet mektepleri ve halk evleri açma gibi devrim hareketlerinin bir değerlendirmesidir. Atatürk’ün kültür reformlarıyla çağdaş bir toplum ve devlet yapısına yönelik uygulamaları içselleştiren bir yönü vardır. Çalışmada onun kültür alanında gerçekleştirmek istediği çağdaş Türk devleti ve toplumunu, cesur tavır ve söylemleriyle inşa ettiği görülür. Bu çalışmanın yöntemi, eleştirel söylem analizidir. Bu yöntemle kültürel sorunların dil kullanımı içinde nasıl vücut bulduğu, inşa edildiği ve meşrulaştırıldığı arşiv ve kaynaklardaki bağlamlarıyla analiz edildi. Sonuç olarak, Atatürk’ün sosyo-bilişsel analizde problemleri ortaya koyması, amacını belirlemesi ve problemlere çözüm odaklı yaklaşması yine söylemlerine yansımıştır. Atatürk yalnız fikirleriyle değil, hareket ve faaliyetleriyle Türk milli kültürünü, bilişsel (cognitif), normatif (davranış) ve maddi boyutuyla bütüncül olarak geliştirmek istemiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

ÇOLAK, Mustafa. "Alman Belgelerinde Çağdaş İki Modernist Özelinde Vatan Davası Mustafa Kemal ve Cemal Paşa." In 10. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2024. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-6043-2.21.

Full text
Abstract:
Modernitenin XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın ilk yarısındaki en belirgin simgelerinden biri “ulus devlet” ve bununla bağlantılı olan “vatan” kavramıdır. Yeniçağdaki kozmopolit ve geniş coğrafyalı imparatorlukların yerini, artık kendi kaderini belirleyen ve nüfus olarak yoğunlukta olunan bölgelerde, “vatan” adı verilen, milli karakterli devletler almaya başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti zamanın ruhuna uygun olarak bu süreç içerinde kurulmuştur. Bu bağlamda devletin kurucu önderi Mustafa Kemal Paşa ve zaman zaman görüştüğü, mektuplaştığı, haberleştiği İttihatçı liderlerden Cemal Paşa, çağının iki modernist Türk generali ve siyasetçileri olarak dikkat çekmişlerdir. Her ikisi de Osmanlı Devleti’nin en modern okullarında eğitim almış, Osmanlı ordusunun parlak birer kurmay subayı olarak, devletin Batı’ya açılan önemli bir penceresi olan Selanik’te görev yapmış ve özellikle Fransız kültür dünyası üzerinden Avrupa’daki gelişmeleri takip etmiş liderlerdir. Dolayısıyla onlar, çökmekte olan Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunun, ancak modernleşme ile, yani ulus devletin inşası ile mümkün olabileceğine inanmışlardır. Bu inanç her ikisinin de dünyadaki siyasi gelişmeleri takip ettiklerini ve entelektüel bir birikime sahip olduklarını göstermekteydi. Birinci Dünya Savaşı fiilen başladıktan hemen sonra, 2 Ağustos 1914’de gizli imzalanan Osmanlı-Alman İttifak Antlaşması’yla birlikte, Almanya’nın Osmanlı Devleti’nde bulunan diplomatik ve askeri temsilciliklerinin, Alman Dışişleri Bakanlığı’na veya Genel Karargahı’na gönderdikleri resmi veya gayri resmi raporlarının sayılarında önemli bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Bu bağlamda yazılan raporlarda Osmanlı devlet adamları ve önde gelen subaylarının niteliklerini ve düşünce dünyalarını ele alan belgelerde mevcuttur. Hem Birinci Dünya Savaşı’nda hem de Millî Mücadele döneminde isimleri sürekli öne çıkan, iki dost lider olan Mustafa Kemal Paşa ile Cemal Paşa arasındaki görüşmeler, mektuplaşmalar ve haberleşmelerde Alman yetkililerin raporlarında ve Alman gazetelerinde yer almıştır. Bu rapor ve haberlerde her ikisinin de Vatanperver, Milliyetçi, Devrimci ve Türkçü gibi ortak özellikler taşıdığına vurgu yapılmaktadır. Bu bildirinin amacı, yukarıda bahsettiğimiz ve Berlin’deki Alman Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nden (Politisches Archiv des Auswärtigen Amts) temin ettiğimiz ve PA-AA, R13199, Türkei Nr.134’de kayıtlı bulunan, Alman Büyükelçilik ve Konsolosluk raporlarını, ayrıca Deutsche Algemeine Zeitung ve Deutsche Zeitung gibi dönemin önde gelen Alman gazetelerinde konuyla ilgili çıkan haberleri, analitik bir yöntemle irdelemektir. Bu nedenlerle, bu bildirinin özgün ve alana katkı sağlar nitelikte olduğunu düşünmekteyiz.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

CİCİOĞLU, Hasan. "Mustafa Kemal’in Lenin’e, Lenin’in Mustafa Kemal’e Yazdığı Mektup." In 10. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2024. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-6043-2.02.

Full text
Abstract:
Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara’da açıldı. İstanbul'dan gelenlerin de katılımıyla çalışmalarına başladı. "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Ulusundur" hükmü, yeni Türk Devleti'nin egemenlik kaynağını halktan alan insan hakları esaslarına dayandırıyordu. Meclis'in toplandığının ertesi günü kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa, ateşkesten sonraki gelişen olayları içeren çok uzun ve ayrıntılı bir konuşma yaptı. B.M.M.’nin açılması ile yeni bir devlet kuruluyordu. Bu devletin adı resmen konmamış olmakla beraber böyle bir hükümet ulusal egemenlik temeline dayanan bir halk hükümeti idi. Cumhuriyet'in ilanı savaş sonrasına kalmakla beraber, sistem, yapısı gereği bir cumhuriyet idi. Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa, uygulamada devletin başkanı idi. Yine bu önergede dile getirildiği üzere Türk adı binlerce yıl sonra ilk kez kurulmakta olan devlete veriliyor ve devletle ulus aynı isimde bütünleşiyordu. 25 Nisan'da Mustafa Kemal imzasını taşıyan ve Hamdullah Suphi Bey tarafından hazırlanan ve Meclis'in oybirliği ile kabul ettiği “Büyük Millet Meclisi'nin Memlekete Beyannamesi” yayınlandı. Bu bildiri ile ülkenin nasıl işgal edildiği ve kurtuluş için nasıl bir mücadele verilmesi gerektiği ve Meclis’in halkın iradesi olduğu dile getirildi. 26 Nisan'da da "Sovyet Rusya Halk Komiserliği Meclisi”ne bir mektup gönderilerek, Sovyetlerle ilk dış ilişkinin başlatılmasına çalışıldı. Bu bildiride, Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal imzalı mektup, Dağıstan’ın istiklalini kazanması nedeniyle 18 Aralık 1920’de Lenin’e gönderilen tebrik telgrafı ve Lenin tarafından 7 Ocak 1921’de Mustafa Kemal Paşa'ya cevap olarak gönderilen mektup o günkü kaleme alış orijinal şekliyle bu kongrede sunulacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

YILMAZ, Duygu. "Cumhuriyet Dönemi Sosyal Politikalarının İstihdam Meselesi Üzerinden Değerlendirilmesi (1923-1933)." In 10. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2024. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-6042-5.18.

Full text
Abstract:
19. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan Sanayi Devrimi ile devletler, toplumsal refahı sağlamak üzere birtakım prensipler benimsemişlerdir. Sosyal Politika olarak anılan bu prensipler sağlık, barınma, sosyal güvenlik, istihdam ve sosyal hizmetler gibi alanlara yöneliktir. 19. yüzyıldan bugüne, toplumsal dengeyi bozabilecek ekonomik ve sosyal riskleri ortadan kaldırmak üzere yürütülen çalışmalar, ulusal ekonomiye ritim kattığı gibi işgücü piyasasını da ulusal menfaatler doğrultusunda düzenlemiştir. Türkiye’de ise Cumhuriyet Dönemi’nden itibaren yürütülen istihdam politikaları, işsizliğin neden olduğu sosyal dengesizliğe çözüm üretmeyi amaçlamış, çalışma hayatına dahil edilen işçiler ekonomik kalkınma sürecini hızlandırmıştır. İstihdam politikalarının iki önemli bileşeni işsizliğe çözüm üretme ve işgücü piyasasını düzenleme, Millî Mücadele’yle inşa edilen ulus-devlet modelinin ekonomik boyutunu güçlendirmiştir. 1923-1929 yılları arasında nüfusunun neredeyse üçte ikisini tarım kesiminde istihdam eden Türkiye, planlı kalkınma dönemine geçildiği 1930’lu yıllarda sanayi sektöründe işçi istihdam sayısını artırmıştır. Bu dönemde istihdam politikaları, nitelikli işgücü yetiştirmek üzere mesleki eğitimini de kapsamış böylelikle Türkiye’nin sosyal politikaları olgunlaşmıştır. Bu çalışmada, Cumhuriyet Dönemi sosyal politikalarının önemli ayaklarından olan istihdam meselesi ele alınmıştır. Ayrıca yabancı işçi istihdamı, nitelikli işçi yetiştirme, iş bulma hizmetlerinin teşkilatlanması örnekler üzerinden değerlendirilmiştir. Araştırma tarihsel yöntem çerçevesinde gerçekleştirilmiş, veriler doküman incelemesi yoluyla elde edilmiştir. İnceleme neticesinde, 1923 yılından itibaren yürütülen sosyal politikaların Türkiye üzerindeki sosyal ve ekonomik etkileri ortaya konmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

YILDIZELİ, Fahriye Begüm. "İngiliz Parlamento Tutanakları’nda Mustafa Kemal Atatürk." In 10. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2024. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-6042-5.30.

Full text
Abstract:
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün icraatları, devlet adamlığı ve politik mirası tüm dünyada olduğu gibi İngiltere’de de yakından takip edilmiştir. Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasının ertesinde İngilizler’in İstanbul’u işgal etmesine karşılık Mustafa Kemal’in hukuken ve fiilen başlattığı milli mücadele harekâtı İngiliz Parlamentosu’nda büyük bir yankı uyandırmıştır. 1919’dan 1923’e kadar olan dönemde tartışmaların temelini geleneksel Turkofobik tutumlar oluşturuyorken, Mustafa Kemal’in “Bolşeviklerle işbirliği yapan, Hristiyanlara zulmetmeye devam eden bir isyancı ve geleceğin diktatörü olarak” lanse edildiği görülmektedir. Buna karşılık, 1923’den 1960’lere kadar uzanan kayıtlarda Türk-İngiliz dostluğunu Atatürk'ün uzun süren unutulmaz başkanlığında başladığı ve ülkesini çok çalışarak kendi kendine yetme doktrinleriyle dünya üzerinde yüksek bir konuma taşımasından övgüyle bahsedilmiştir. Bu çalışma, İngiliz Parlamento tartışmalarına dayanarak Atatürk hakkındaki görüşleri değerlendirilecektir. İngilizler’in Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcındaki tavrı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Atatürk’ün vefatından sonraki süreçteki farklı yaklaşımların nedenleri üzerinde durulacaktır. James Bryce, David L. George, Winston Churchill, Edward Grigg and Neville Chamberlain gibi dönemin ünlü politikacılarının görüşleri de çalışmada öne çıkacaktır. Sonuç olarak, gerek iktidar gerekse de muhalefetin Mustafa Kemal Atatürk’e bakış açısının analiz edilmesi İngiltere’nin Türkiye’ye karşı değişen politika ve algılamalarının Atatürk’ün şahsında sentezlendiğini kanıtlayacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

ÖZKANDAŞ, Yaşar. "ATATÜRK DÖNEMİ BASININDA CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN DÖRDÜNCÜ BÜYÜK KURULTAYI." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.86.

Full text
Abstract:
Cumhuriyet Halk Partisi Dördüncü Büyük Kurultayı 9 Mayıs 1935’te Ankara’da TBMM binasında toplanmıştır. Bu, Atatürk’ün katıldığı son kurultay olmuştur. Kurultaya 384 milletvekili ve 160 il delegesi katılmıştır. Atatürk, kurultayın açılışı vesilesiyle yapmış olduğu konuşmasında Türk Devrimi’nin genel bir değerlendirmesini yapmış, ekonomi ile uluslararası ilişkilere yönelik konulara değinmiş ve parti üyelerine yeni ödevler yüklemiştir. Atatürk’ün konuşmasını takiben çalışmalarına başlayan Dördüncü Kurultay, Nizamname ve Program Komisyonu, Dilek Komisyonu ve Hesap Komisyonu adlarıyla üç komisyon oluşturmuştur. Hesap Komisyonu, partinin hesaplarını inceleyerek hazırlamış olduğu raporu 12 Mayıs günü kurultaya sunmuştur. Nizamname ve Program Komisyonunca son şekli verilen yeni nizamname ve program taslağı da incelenmesi amacıyla aynı gün için delegelere dağıtılmıştır. Bir gün sonra Saffet Arıkan’ın başkanlığında yeniden bir araya gelen delegeler program taslağını müzakere ederek oybirliğiyle kabul etmişlerdir. Yeni program Altı Ok’la simgeleşen cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık ilkelerini ayrıntılı bir biçimde açıklamış ve bu ilkelerin bütününü Kemalizm olarak adlandırmıştır. Bunun yanında bu ilkelerin Türkiye Cumhuriyeti’nin de dayanakları olduğunu vurgulayarak parti-devlet özdeşliğini kurmuştur. Delegeler, 14 Mayıs günü de partinin yeni tüzüğünü onaylamışlardır. Dilek Komisyonu ise, raporunu kurultayın yedinci gününde delegelere sunmuştur. İlgili Bakanlar, raporun kendileriyle ilgili bölümleri hakkında izahatta bulunmuşlardır. Dördüncü Büyük Kurultay 16 Mayıs 1935 tarihinde CHP Genel Yönetim Kurulu üyeliklerinin oybirliğiyle belirlenmesi ve Genel Başkan Vekili İsmet İnönü’nün konuşmasıyla çalışmalarını tamamlamıştır. Parti-devlet bütünlüğünü kurarak CHP’nin siyasal dayanaklarını belirleyen ilkeleri, yeni Türk Devleti’nin izleyeceği siyasanın da temeli haline getiren 1935 Kurultayı’na yönelik haberler ve değerlendirmeler basında geniş yer bulmuştur. Akşam, Cumhuriyet, Kurun ve Ulus gazeteleri kurultay için yapılan hazırlıkları ve kurultayın çalışmasıyla ilgili gelişmeleri kurultay tarafından yayınlanan tebliğlere dayanarak ayrıntılı bir biçimde aktarmışlardır. Bunun yanında söz konusu gazetelerin köşe yazarları da parti devlet bitişikliğine yönelik değerlendirmeleriyle, devletçilik ve halkçılık prensipleri temelinde yeni program hakkındaki analizleriyle ve CHP’nin, Türk ulusunun tamamını bünyesinde toplayan tek parti niteliğine dikkatleri çeken yorumlarıyla öne çıkmışlardır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

ÂŞIK, Süleyman, and Elif AŞCI. "10 KASIM ANMA TÖRENLERİNİN DÖNEMSEL ÖZELLİKLERİ." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.76.

Full text
Abstract:
Bir ulusu ulus yapan ortak ögelerin, geçmişten kalan şan, şeref ve acılar mirası ile gelecek için gerçekleştirecek bir program olduğu şüphesizdir. Türk ulusu için Atatürk bu ortak ögelerin tümünde önemli bir şekilde yer almaktadır. O, 1.Dünya Savaşı sonrasında başlayan işgallerin millette yarattığı acıyı hissedip halkı mücadele için kenetlerken, bu mücadelede zaferler kazanırken, Cumhuriyet’in ilanı ve yeni devletin çağdaşlaşması için uygulanan plan ve programların temelindedir. Bu sebepledir ki, Türk milleti gerek sevinçlerinde gerek acılarında Atatürk’ü tekrar tekrar anar ve anlamaya çalışır. Bu durum Atatürk’ü anma günü olan 10 Kasımlarda da oldukça belirgindir. Başlangıçta yas günü olarak büyük bir hüznün ifadesi iken zamanla anma ve anlama günü haline gelmiştir. Ayrıca dönemsel olarak anma törenlerine siyasi atmosfere göre atfedilen önemin değiştiği de gözlenmiştir. Bu çalışmada 1938 yılından itibaren 10 Kasımlarda Atatürk’ün resmi törenlerde nasıl anıldığı, siyasi atmosferin ve toplumsal birtakım hareketlerin törenlere etkileri (örn. 1960’da öğrencilerin devrik DP iktidarına karşı tutumları ve 12 Eylül yönetiminin yaklaşımı) açıklanmaya çalışılacaktır. Törenlerde tekrar eden ve değişen uygulamalar belirlenmeye çalışılacaktır. Törenlerin genel özellikleri veya değişim Tek Parti, Demokrat Parti, darbe dönemleri gibi belirli kırılma noktaları üzerinden değerlendirilmesi yapılacaktır. Cumhuriyet Arşivi, Meclis Tutanakları, basın taramaları ve döneme dair hazırlanmış eserler incelenerek birleştirici bir öge olan anma töreninin dönemsel farklılıkları ortaya konulmaya çalışılacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!

To the bibliography