To see the other types of publications on this topic, follow the link: Zemahşerî.

Journal articles on the topic 'Zemahşerî'

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the top 50 journal articles for your research on the topic 'Zemahşerî.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Browse journal articles on a wide variety of disciplines and organise your bibliography correctly.

1

COŞKUN, Muhammed. "Zemahşerî Tefsirinde Emanet Âyeti." Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 50, no. 22182 (2016): 5–22. http://dx.doi.org/10.15370/maruifd.238292.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

AĞIRKAYA, Güven. "Tefsirde Bid‘at Nitelendirmeleri: Zemahşerî Örneği." Bilimname 2020, no. 41 (2020): 875–914. http://dx.doi.org/10.28949/bilimname.681061.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

ÖZEL, Harun. "ZEMAHŞERÎ VE NAHİV İLMİNDEKİ YERİ." Route Educational and Social Science Journal 2, no. 7 (2015): 276. http://dx.doi.org/10.17121/ressjournal.421.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

Özbek, Ömer, and Sena Kahraman. "Zemahşerî ve Ebû Hayyân’da Kıraatlerin İhtiyârı Meselesi." Scientific Journal of Faculty of Theology, no. 34 (June 29, 2023): 61–92. http://dx.doi.org/10.52754/16947673_2023_34_3.

Full text
Abstract:
İhtiyâr kavramı seçmek ve seçme hürriyeti gibi anlamlara gelir. Değişik alanlarda farklı boyutları ile ele alına gelmiş olan ihtiyâr, kıraat ilminde de bir kıraat vechinin asıl sayılması veya kıraat vecihlerinden birinin diğerinden önde tutulması anlamıyla önemli bir mesele olarak kabul görmüştür. İhtiyâr olgusu sahabe döneminden kıraat imamlarına, hatta hicrî yedinci asır ulemasına kadar belirleyici özelliği ile öne çıkmaktadır. Kıraat âlimlerinin çalışma çerçevelerini belirleyen bu kavram satırlarda yer almakla beraber Kitâbü’l-İhtiyâr ve benzerlerinde olduğu gibi köşe taşı eserlerde de isim olarak kullanılmıştır. Sayısı az olsa da günümüzde de bu mesele ile ilgili çalışmalara rastlanmaktadır.
 Endülüslü bir müfessir olan Ebû Hayyân, tefsirinde yer verdiği mütevatir olmayan kıraatler arasında ihtiyârda bulunan önemli bir ilmî şahsiyettir. Ancak o, mütevatir kıraatler arasında ihtiyârda bulunmamakta, böyle bir ihtiyarı da reddetmektedir. Bu nedenle ihtiyâr meselesine bakışı önem arz etmektedir.
 Bu çalışmanın konusu kıraat ilminin önde gelen meselelerinden biri olan ihtiyâr olgusunun müfessir Ebû Hayyân’ın perspektifinden ortaya konularak değerlendirilmesidir.
 Araştırmanın amacı mevcut kıraat birikimi içinden, yapılan seçkileri ifade eden ihtiyâr olgusunu bir müfessir gözüyle incelemektir. Çalışmanın sınırları ölçüsünde de yapılan karşılaştırmalarla meseleye farklı bir bakış açısı getirilmeye gayret edilecektir.
 Bu çalışmada, ihtiyâr meselesini tarihi süreci ve duraklama zamanları ile ele almak gaye edilmemiş; Zemahşerî ve Ebû Hayyân’ın meseleye bakışları çerçevesinde ele alınan konunun serimi ve kısaca değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

Kadir, Taşpınar. "Râzî'nin Sahih Kıraatlere Yönelik Eleştirilerinde Zemahşerî Etkisi." Kilitbahir, no. 22 (March 18, 2023): 123–39. https://doi.org/10.5281/zenodo.7748616.

Full text
Abstract:
İslâm ilim geleneği gücünü kaynaklarından ve âlimlerin etkileşiminden almaktadır. Kaynaklar arası etkileşimin tezahür ettiği alanların başında ise tefsirler gelmektedir. Haliyle bu etkileşim, hemen hemen bütün tefsir kaynaklarının vazgeçilmez malzemesi olan kıraat ihtilâfları bağlamında da kendisini göstermiştir. Çalışmamızın merkezinde, sahih kıraat ihtilâflarından ziyadesiyle istifade etmiş olan Zemahşerî (ö. 538/1144) ile Râzî’nin (ö. 606/1210) tefsirleri yer almaktadır. Her iki müfessirin sahih kıraatlere bakışı birbirinden farklıdır. Zemahşerî’nin kıraat yorumlarında dilsel veriler ön planda iken Râzî’nin rivayet ve nakle önem verdiği, kıraatlerin senet yoluyla Hz. Peygamber’e ulaşmasını esas aldığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen Râzî, sahih kıraatleri değerlendirirken bazen iki sahih kıraat vechinden birini tercih etmiş, kimi zaman sahih bir kıraati şâz olarak nitelemiş, bazen de sahih vecihlerden birisini nahiv kuralları bakımından tenkide tabi tutmuştur. Yedi kıraat imamının ittifak ettiği vechi veya bu imamlardan çoğunun okuyuşunu meşhur/yaygın kıraat olarak tanımlayan Râzî’nin, eleştirilerini genelde tek ya da azınlıkta kalan imamların okuyuşlarına yönelttiği görülmektedir. Bununla birlikte Râzî’nin sahih kıraat eleştirilerinde, kendilerinden istifade ettiği dil âlimlerinin, özellikle de Zemahşerî’nin etkisi büyüktür. Râzî, kıraatleri değerlendirirken Zemahşerî’den yaptığı alıntıları çoğunlukla ismini vermek suretiyle ona atfederken, bazen de ismini belirtmeden iktibasta bulunmuştur. Çalışmamızda Râzî’nin sahih kıraatlere eleştirel yaklaşımı çeşitli örnekler üzerinden tahlil edilecektir. Bu esnada Râzî’nin tespitlerine kaynaklık eden dil âlimlerinin görüşlerine de temas edilecek fakat daha ziyade Zemahşerî etkisine dikkat çekilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

DURSUN, Fatma. "ZEMAHŞERÎ VE EBÛ HAYYÂN TEFSİRLERİNİN İ'CÂZU'L-KUR'ÂN AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMA." Kesit Akademi 15, no. 15 (2018): 249–68. http://dx.doi.org/10.18020/kesit.1480.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

SÖNMEZ, Selâmi. "Ebû'l-Kâsım Mahmûd Zemahşerî ve Eseri Mukaddimetü'l-Edeb'in Didaktik Değeri." Journal of Turkish Research Institute, no. 40 (January 1, 2009): 147. http://dx.doi.org/10.14222/turkiyat942.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

Solaker, Fatma, and Abdullah Acar. "Zemahşerî nin Keşşâf Tefsiri nde İbâdât Konusunda Mezheplerden Bağımsız Görüşleri." Necmettin Erbakan Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, Necmettin Erbakan University 50, no. 50 (2020): 102–27. http://dx.doi.org/10.51121/ilafak.2020.6.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Çatal, Şafak. "Kur’an’da Tekrar Olgusu ve Zemahşerî: Anlam, Hikmet ve Fonksiyonel Analiz." Diyanet İlmi Dergi 61, no. 2 (2025): 509–40. https://doi.org/10.61304/did.1589755.

Full text
Abstract:
Kur’an, indirildiği dönemde Araplar arasında büyük bir saygınlığa sahip olan şiir geleneğinin cazibesine meydan okuyan benzersiz bir belâgat gücüne sahiptir. Kur’an, ilâhî hikmetin yansıması olarak insanları derinden etkileyen eşsiz bir dil kullanmaktadır. Kur’an’ı eşsiz kılan unsurlardan biri de bazı âyetlerin metin olarak tekrar edilmesidir. Kur’an’daki bu tekrarların incelenmesi, mesajın doğru anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çalışma, Zemahşerî’nin bakış açısıyla Kur’an’daki tekrar olgusunu tahlil etmeyi amaçlamaktadır. Mevcut literatürde Zemahşerî’nin bu konuya ilişkin görüşlerini ele alan bağımsız bir çalışma bulunmamaktadır. Bu bağlamda, Zemahşerî’nin görüşlerini modern Kur’an araştırmalarına kazandırmak amaçlanmaktadır. Araştırma, el-Keşşâf başta olmak üzere klasik kaynaklardan elde edilen bilgilerin kapsamlı bir literatür taramasıyla değerlendirilmesine dayanmaktadır. Zemahşerî, Kur’an’daki tekrarların yalnızca edebî bir üslup özelliği olmadığını, aynı zamanda insan ruhuna hitap eden evrensel bir hikmet taşıdığını vurgulamaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

İşeri, Ahmet. "Müteşâbih Âyetleri Yorumlamada Farklı Yaklaşımlar: Zemahşerî ve Fahreddin er-Râzî Örneğinde." İslami İlimler Araştırmaları Dergisi, no. 15 (June 30, 2024): 67–101. http://dx.doi.org/10.54958/iiad.1484861.

Full text
Abstract:
Kur’ân-ı Kerîm’deki müteşâbih ifadelerin bir türü olan ve Yüce Allah’a izafe edilen insanbiçimci/antropomorfik anlatımların, Allah’ın şanına yakışır bir şekilde anlaşılması/yorumlanması meselesi güncelliğini koruyarak günümüze kadar tartışılagelmiştir. Anlamı kapalı veya farklı mânaları barındırabilen müteşâbih ifadeler, müntesipleri tarafından mezhebî yorumların meşruiyet kazanma alanı olarak da değerlendirilebilmiştir. Muhkem, müteşâbih veya te’vil kavramlarının tanımından müteşâbihlerin hikmetlerine, bir âyetin muhkem/müteşâbih kategoride kabul edilmesi için şart koşulan kriterlerden bu tür ifadelere yüklenen anlamlara kadar birçok meselenin mezhepten mezhebe değişiklik göstermesi bu durumun en somut göstergesi olarak kabul edilmektedir. Konunun daha iyi anlaşılması için öncelikle bu önemli meselelerle ilintili müstakil başlıklar üzerinde duruldu. Akabinde ise çalışma kapsamında incelenen âyetlerde geçen Allah’ın eli, yüzü, gözü, ipi, boyası, deve-si, mekr, istivâ, istihzâ gibi müteşabihler; Mu’tezilî tefsir anlayışının önemli siması Zemah-şerî’nin el-Keşşâf ve Ehl-i sünnet tefsirinde mühim bir kaynak olarak kabul görmüş Râzî’nin Mefâtîḥu’l-ġayb isimli eserleri üzerinden mukayese edildi. Bu mukayese ile mezhebî aidiyetleri olan iki müfessirin, Allah’ın sıfatları konusundaki kelâmî ihtilaflarının, ilgili ayetlerin tefsirine ne kadar yansıttıklarının tespit edilmesi hedeflendi. Mu’tezile, Allah’ın zatı dışın-da hiçbir sıfatının olmayacağı görüşünü temellendirdiği usûl-i hamsenin tevhid prensibinden hareketle söz konusu müteşâbih lafızlara yaklaşırken; Eş’ârîler ise keyfiyetini ve mahiyetini bilemeyeceğimiz bir esas ile Allah’ın bu sıfatlarına anlam yüklemişlerdir. Bu mânada arka plan farklı olsa bile iki ekolün de teşbihe karşı tenzihî bir duruş sergilemelerinden dolayı Allah’ın sıfatları türdeki bu müteşâbih ifadelere çok yakın yorumlar getirmişlerdir. Rü’yetullah meselesinde ise, Zemahşerî Allah’ın görülemeyeceğini, Râzî ise görülebileceğini ispatlamak için aynı âyetleri delil olarak kullanmışlardır. Bu bağlamda çalışmamızı, bu minvaldeki diğer çalışmalardan farklı kılan özellik ise; yeri geldikçe yorumların varsa ön kabullerle/arka planla ilişkisini açıklamaya çalışmamızdır. Tefsir eserlerinde kendisine geniş yer bulan bu konular, günümüzde özellikle akademik çevrede ciddi çalışmaların çıkmasına vesile olmuştur. Bütün bunlar hem bu konunun tazeliğini koruduğunu hem de bu alanda son sözün söylenemeyeceğini göstermektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
11

Öztürk, Mustafa. "Muhammed Esed'in Tefsir Notlarındaki Yanlış Atıflar ve Çarpıtmalar Üzerine." Marife 8, no. 1 (2008): 45–62. https://doi.org/10.5281/zenodo.3343948.

Full text
Abstract:
Muhammed Esed'in Kur'an Mesajı adlı eserindeki tefsir/açıklama notları farklı düzeylerde birçok yanlış atıf ve çarpıtma (tahrif) içermektedir. Esed tefsir not-larında Taberî (ö. 310/923), Beğavî (ö. 516/1122), Zemahşerî (ö. 538/1143), Fah-reddîn er-Râzî (ö. 606/1209) ve Beyzâvî (ö. 685/1286) gibi klasik müfessirlerden sıkça nakilde bulunmuş, ama bazı nakillerinde bu müfessirlere ait birçok ibare ve ifadeyi kimi zaman yanlış nakletmiş, kimi zaman da tahrif etmiştir. Daha ziyade Fahreddîn er-Râzî ve Zemahşerî'ye ait metinleri tam tersi bir mânâya gelecek bi-çimde tersyüz ederek aktaran Esed böylelikle müfessirleri hiç konuşmadıkları konu-larda konuşturmuştur. Esed kimi zaman da müfessirlere ait izahatın sadece bir kıs-mını aktarmış ve bu şekilde asıl mânâ ve maksadından saptırdığı izahatı kendi fikri-ne mesnet teşkil eden bir enstrüman olarak kullanmıştır.<b>On the Misreferences and Distortions in Muhammad Asad's Commantary Notes</b>Interpretation documents at Muhammed Esed's book called Ku'ran Mesajı(Message of Qur'an) contain many distortion. Esed made many quotation on interpretation documents from classical interpreter such as Taberî (d.310/923), Begavî (d.685/1122) and Beyzâvî (d.685/1286); but he especially made some dis-tortion partly or completely at the phrase and expression belong to these inter-preters. Esed who was quoted the documents contorted and conversed meaning belonged to the mostly Fahreddin er-Râzî and Zemahşerî, in this way he discussed the themes that were never discussed by other interpreter. Esed sometimes quot-ed only one part of interpreter's explanation and by this way he used these things such as supports to his idea, the explanation changed from the real meaning.https://www.marife.org/marife/article/view/423
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
12

KARADAVUT, Arda. "MUKADDİMETÜ’L EDEB’İN YOZGAT NÜSHASINDA MESLEK ADLARI." Türkbilig 2023, no. 45 (2023): 1–15. http://dx.doi.org/10.59257/turkbilig.1313920.

Full text
Abstract:
Türk yazı dilinin iki ana kola ayrılmadan önceki geçiş dönemi olarak kabul edilen Harezm Türkçesi döneminde Oğuz-Kıpçak dil özelliklerinin bir arada bulunduğu pek çok edebî eser ve içerisinde çeşitli dilleri barındıran sözlükler yazılmıştır. Bu sözlüklerden biri de Arapça öğrenmek isteyen Harezmşah hükümdarı Atsız b. Muhammed’in isteği üzerine Zemahşerî tarafından kaleme alınan Mukaddimetü’l Edeb adlı eserdir. Arapça kısa cümlelerden ve isimler, fiiller, harfler, isim ve fiil çekimleri olmak üzere beş bölümden oluşan sözlüğün günümüze ulaşmış pek çok nüshası vardır. Bu nüshaların en eskisi 1257 yılında istinsah edilen Yozgat nüshasıdır. Bu çalışmada Mukaddimetü’l Edeb’in Yozgat nüshasının içerisindeki meslek adları Eski Türkçeyle karşılaştırmalı bir şekilde köken, yapı ve anlam açısından incelenmiş ve eserdeki mesleklerin Türkiye Türkçesindeki durumu değerlendirilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
13

Dağ, Mehmet. "Mu'tezile Mezhebine Ehl-i Sünnet'in İsnâdı: 'Kırâatlar, Tevkîfî Değil; İctihâdîdir' -Zemahşerî Özelinde Bir İddianın Değerlendirilmesi--." Marife 3, no. 3 (2003): 219–58. https://doi.org/10.5281/zenodo.3343385.

Full text
Abstract:
<b>Imputation of Ahl Al-Sunnah to Al-Mu'tazilah: 'Variant Readings Didn't Base on Divine Authority; But Personal Opinion' -Inquiring for an Imputation in Private of Al-Zamakhshari-</b>Some classical Ahl al-Sunnah scholars and some modern authors claim that al-Mu'tazilah, especially Zamakhshari adopt that variant readings had based on personal opinion (al-ichtihadi). They also present those claims as depending on above-mentioned basic claim: 'Mu'tazilah and Zamakhshari hadn't considered al-rasm al-Mushaf and had prefered al-qiraat al-shazza to al-qiraat al-mutawatira and had given precedence to Arabic language and rethoric rather than naql and had gone beyond the limit in criticism of variant readings and had used variant readings for supporting their own views. In this article, after we gave those claims, we presented Mutazilah's qiraat views with their terminology and theoretical approaches and practical usings in private of Zamakhshari. Finally, we will try to inquire those claims as taking into above-mentioned subjects and taking into consideration their back-grounds.https://www.marife.org/marife/article/view/158
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
14

Demir, Enes. "Klasik Arap Belâgatında Hazif: Abdülkâhir el-Cürcânî ve Zemahşerî’nin Yaklaşımları." Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, no. 45 (June 30, 2025): 590–608. https://doi.org/10.35209/ksuifd.1653106.

Full text
Abstract:
Arap dili ve edebiyatında yaygın olarak kullanılan hazif, bir kelimenin veya ifadenin söylemden çıkarılması yoluyla anlamın derinleştirilmesini ve sözün etkisinin artırılmasını sağlayan retorik bir tekniktir. Belâgat açısından önemli işlevlere sahip olan bu yöntem, ifadeye vurgu kazandırmak, kelime ekonomisi sağlamak ve muhatabın zihinsel katılımını teşvik etmek gibi amaçlarla tercih edilmektedir. Bu araştırmada, Abdülkâhir el-Cürcânî (ö. 471/1078) ile Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) hazif anlayışları, Delâilü’l-iʻcâz ve el-Keşşâf özelinde karşılaştırmalı bir yaklaşımla ele alınmış, çeşitli örnekler üzerinden bu anlatım sanatının edebî ve retorik açıdan nasıl kullanıldığı, işlevselliği ve Kur’ânî çözümlemelerdeki rolü üzerinde durulmuştur. Çalışmanın temel amacı ise dil ve belâgat alanında ortaya koyduğu fikirler ile hem yaşadığı asra hem de sonraki dönemlere iz bırakan Cürcânî’nin Zemahşerî üzerindeki etkisini hazif bağlamında tartışmaktır. Bu doğrultuda yapılan incelemeler sonucunda Cürcânî’nin hazif konusundaki yaklaşımlarının çoğunlukla klasik Arap şiirinden seçilmiş örneklerle sınırlı kaldığı ve mübtedâ, fiil, mefʻûl gibi dilbilgisel unsurların hazfi üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Öte yandan Cürcânî’nin hazif anlayışı, onun belâgat ve fesahat konularındaki derin bakış açısını yansıtan önemli bir unsurdur. Hazfi sadece söylemdeki bir kelimenin veya unsurun düşürülmesi olarak görmemekte, bunun bir anlatım tekniği olarak nasıl bir etki uyandırdığını detaylandırmaktadır. Ona göre hazif, anlatımı sadeleştirmekten öte ifadeye incelik, vurgu ve estetik kazandıran bir sanattır. Bu yönüyle doğrudan bir anlatım yerine anlamı derinleştiren ve muhataba daha fazla katılım sağlayan bir mekanizma sunmaktadır. Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ında hazif anlayışı ise daha kapsamlı bir bakış açısı sunarak Arap dilindeki tüm müfred ve mürekkeb yapıların hazif yoluyla nasıl dönüştürülebileceğini ortaya koymaktadır. Ayrıca Zemahşerî’nin hazif anlayışı, dilin belâgat yönünü korumaya ve metnin anlam derinliğini artırmaya yönelik bir yaklaşımı yansıtmaktadır. O, hazfin estetik ve edebî bir değer taşıdığını kabul etmekle birlikte, özellikle Kur’ân âyetlerinde zorlama yorumlarla hazif arayışına girmenin yanlış olduğunu vurgulamaktadır. Bu bağlamda Kur’ân’ın iʻcâz yönünü korumak için hazifleri metnin bağlamına ve gramer kurallarına uygun bir şekilde değerlendirme eğilimindedir. Dolayısıyla onun hazif anlayışı hem dilbilgisel hem de bağlamsal bütünlük içinde şekillenmiştir. Çalışmanın karşılaştırmalı analizi, Zemahşerî’nin hazif anlayışının Cürcânî’nin teorilerinden etkilendiğini, ancak onu daha geniş bir çerçevede ele aldığını göstermektedir. Cürcânî’nin edebî yaklaşımına ek olarak Zemahşerî, hazfi tefsir alanında sistematik bir analiz aracı olarak değerlendirmiştir. Sonuç olarak her iki âlimin de hazif anlayışları Arap belâgatı ve dilbilgisi açısından önemli katkılar sunmuş ve sonraki belâgat çalışmalarını büyük ölçüde etkilemiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
15

İzci, Mehmet, and İbrahim Halil Erdoğan. "Bağlamdan Koparılan Bir Hüküm: Annenin Emzirme Sorumluluğunun Yanlış Yorumlanması ve Siyak-Sibak Metodolojisi." Artuklu Akademi 12, no. 1 (2025): 220–41. https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1636483.

Full text
Abstract:
Bu çalışma, Kur’an’ın siyak ve sibak (bağlam ve kontekst) yönteminin doğru anlaşılması açısından önemini vurgulamakta ve Bakara Suresi 233. ayetinin yanlış yorumlanmasına odaklanmaktadır. Günümüzde bazı çevreler, bir annenin kendi çocuğunu emzirmesinin tercihe bağlı olduğunu iddia etmektedir. Bu makalede, bağlamdan koparılarak ortaya atılan bu iddia ve İslam hukukunun bu konudaki yaklaşımı detaylandırılmakta, klasik tefsirlerde emzirmenin bağlayıcılığına ilişkin görüşler incelenmekte, özellikle "لِمَنْ أَرَادَ" (isterlerse) ifadesinin bağlam içinde ele alınarak nasıl anlaşılması gerektiği değerlendirilmektedir. Fahreddin er-Râzî, Zemahşerî, Vehbe ez-Zuhaylî ve Tâhir b. Âşûr gibi müfessirlerin yorumları mukayeseli olarak ele alınırken, modern feminist söylemin bu konudaki yaklaşımları da İslam hukuku bağlamında değerlendirilmiştir. Muhammed Hamidullah gibi bazı entelektüel araştırmacıların sosyo-politik hedeflere yönelik olarak bir kadının kendi çocuğunu emzirmesinin tercihe bağlı olduğunu öne sürmesinin yanlış anlamalara yol açtığı vurgulanmakta ve Bakara Suresi 233. ayetinin boşanmış ebeveynlerin çocuklarına yönelik ortak sorumluluklarını düzenleyen bir hüküm olarak ele alınması gerektiği ortaya konulmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
16

Görgün, Muhammed Emin. "İ‘râb Çeşitliliğinin Tefsire Etkisi: Şibh-i Cümlenin Mübtedâ Olarak Tevili Örneği." Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 12, no. 1 (2025): 338–62. https://doi.org/10.51702/esoguifd.1571750.

Full text
Abstract:
Arap dilinde yer alan i‘râb olgusu, sadece lafzın sonunda gerçekleşen hareke ve harf değişiminden ibaret olmayıp doğrudan manayı etkileyen bir faktör olarak büyük bir önemi haizdir. Bir ifade üzerindeki farklı i‘râb seçenekleri, cümlenin anlam katmanını artırmakta ve Arap dilinin vecîz ve mu‘ciz oluşunu ortaya koymaktadır. Literatüre daha çok “ta‘addudu’l-i‘râb” başlığıyla giren i‘râb çeşitliliği, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin tefsirine doğrudan katkı sunmakta ve âyetlerin ihtiva ettiği anlam derinliğine işaret etmektedir. Tefsir eserlerinde yer alan i‘râb çeşitliliğine ve bu durumun manaya olan etkisine örnek verilebilecek hususlardan birisi de câr-mecrûr ve zarftan müteşekkil şibh-i cümle formunun i‘râbıdır. Bu cümle çeşidi hakkında zarfın türüne bağlı olarak “haber, hâl, sıfat, sıla, nâib-i fâil, mef‘ûl-u bih ğayri sarîh, mef‘ûl-u fîh ve mef‘ûl-u leh” şeklindeki ortak kanaatlerin dışında bir de mübtedâ tercihi söz konusudur ki başta Bakara 2/8 âyeti olmak üzere pek çok yerde bu i‘râb alternatifi manaya etki eden bir tevil olarak yer almaktadır. Tevil yoluyla isim kabul edilerek iʻrâb alabilen harf-i cerlerin başında “مِنْ”, “ب” ve “رُبَّ” gelmekte; zarf olarak ise daha çok “دُونَ” zarfına mübtedâ olarak iʻrâb verilebildiği görülmektedir. Sîbeveyhi (öl. 180/796) ve İbn Mâlik (öl. 672/1274) gibi bazı müellifler; “من” harfini “بعضيّة” anlamında zâid olarak değerlendirmekte; buna bağlı olarak da bu harf-i cerrin mecrûru mübtedâ olarak iʻrâb alabilmektedir. Ayrıca Cârullâh ez-Zemahşerî (öl. 538/1144) ve Sa‘duddîn et-Teftâzânî (öl. 792/1390) gibi bazı müellifler de “من” harf-i cerrini “بعض” teviliyle isim kabul etmekte ve şibh-i cümlenin üstlendiği iʻrâb seçenekleri dışında bu harf-i cerri isim teviliyle mübtedâ kabul etmektedir. Yapılan taramalar neticesinde “من” harf-i cerrinin tevil yoluyla isim kabul edilmesi uygulamasının ilk olarak Zemahşerî tarafından uygulandığı görülmektedir. Sonraki süreçte ise Teftâzânî bu tevili eserlerinde açıkça bir iʻrâb alternatifi olarak sunmakta ve bazı ayetlerin anlamını bu tevil üzerine inşa etmektedir. eş-Şerîf el-Curcânî (öl. 816/1413) ve Ebüssuûd Efendi (öl. 982/1574) de bu fikri destekleyen müellifler arasında yer almaktadır. Ayrıca modern dönemde kaleme alınan İ‘râbu’l-Kur’ân eserlerinin bazılarında harf-i cerrin tevil yoluyla mübtedâ olarak iʻrâb alabileceği alternatifine yer verilmektedir. Câr-mecrûr ve zarfa atfedilen bu iʻrâb alternatifi Teftâzânî öncesi dönemde açıkça ifade edilmemiş olsa da uygulama olarak bakıldığında İbn Mâlik, el-Hâtîb el-Kazvînî (öl. 739/1338) ve İbn Hişâm (öl. 761/1360) gibi dilcilerin eserlerindeki bazı tanımlarda yer alan câr- mecrûru tevil yoluyla mübtedâ olarak değerlendirmek mümkün durmaktadır. Aynı şekilde Zemahşerî, Curcânî, Ebüssuûd Efendi ve Şihâbuddîn el-Hafâcî (öl. 1069/1659) gibi müfessirler de bazı âyetlerin tevil ve tefsirinde câr-mecrûru tevil yoluyla mübtedâ olarak değerlendirmekte ve cümlenin aslî unsuru olarak özne şeklinde konumlandırmaktadır. Bu iʻrâb alternatifi, cümleye farklı bir bakış açısı sunmakta ve kelamı oluşturan asli iki unsur olan özne-yüklem ilişkisini doğrudan etkilemektedir. Türkiye’de; i‘râb çeşitliliği, dil-tefsir ilişkisi ve şibh-i cümle başta olmak üzere harf-i cer ve zarflar özelinde pek çok çalışma yapılmış ise de bu çalışmalarda şibh-i cümleye takdîr edilen mübtedâ alternatifine ve bu çeşitliliğin manaya etkisine temas edilmediği görülmektedir. Bu çalışma ile Arap dili grameri açısından şibh-i cümleye atfedilen bu önemli vazife irdelenmiş ve bu iʻrâb alternatifinin başta tefsir olmak üzere gramer ve belagat eserleri ekseninde manaya olan etkisi incelenmiştir. Bu minvalde gramer açısından İbn Mâlik’in el-Elfiyye eseri ve üzerine yazılan hâşiyeler ile İbn Hişâm’ın Muğni’l-lebîb eseri; belagat olarak Teftâzânî’nin el-Mutavvel’i ve hâşiyeleri; tefsir olarak da Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı ve Teftâzânî ile Şerîf Curcânî’nin bu eser üzerine kaleme aldıkları hâşiyeleri; Beyzâvî’nin (öl. 685/1286) Envâru’t-tenzîl’i ve Hâfâcî’nin bu esere şerhi ile Ebüssuûd Efendi’nin İrşâdu’l-‘akli’s-selîm adlı eseri çalışma konusunun medarını oluşturmuştur. Konuya temas eden diğer tefsir ve İ‘râbu’l-Kur’ân eserlerine de çalışmada yer verilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
17

RAVAŞDEH, Ziyad. "Şeyhülislâm ‘Alâeddin el-‘Arabî’nin ‘Asr Sûresi Tefsiri ve Metodu." Mütefekkir 10, no. 20 (2023): 417–40. http://dx.doi.org/10.30523/mutefekkir.1405297.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti’nde ilim ve âlimler yüksek bir mevkiye sahipti. Bu sebeple Fatih Sultan Mehmet Ḫan (ö. 886/1481) İstanbul’u fethettiğinde Sahn-ı Semân medresesini inşa etmiştir. Burada meşhur birçok müderris ders vermiştir. Bu müderrislerden biri de tefsir, fıkıh ve kelâma dair telif, şerh vb. birçok ilmî eser kaleme almış, özellikle tefsir ilminde engin bir birikime sahip Molla Alâeddin el-Arabî’dir (ö. 901/1496). Kendisinin kütüphanelerde yazma eserler arasında bekleyen birçok şerh ve haşiye türündeki eserlerine ilaveten “Asr Sûresi”ne dair müstakil bir sûre tefsiri vardır. Arabî’nin ilimle dolu hayatı, Sultan II. Bâyezid’in (ö. 918/1512) kendisine Şeyḫülislâm ve Müftilenâm payelerini vermesinden üç sene sonra miladî 1496 senesinde son bulmuştur. Bu incelememizde, bu çok yönlü âlimin, genel olarak ilmî mirasına ışık tutulmuştur. Özel olarak ise luğavî, işârî ve va‘zî tefsir metotlarını birlikte kullandığı “Ἁsr Sûresi Tefsiri” adlı eserinde takip ettiği metodu ortaya konulmuştur. Bu çalışmada özellikle tefsirlerinde Arapça ve Kelâm konularına ağırlık veren Zemahşerî (ö. 538/1144), Beyzâvî (ö. 685/1286), Râzî (ö. 606/1210), Ebüssuûd Efendi (ö. 982/1574) gibi müfessirlerle Alâeddin el-Arabî arasında mukayeseye yer verilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
18

Özsoy, Seyhan. "Kur’ân-ı Kerîm’de Sıfat Terkipleri: İbrahim Sûresi Örneği." Dokuz Eylül Ünivesitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, no. 61 (June 30, 2025): 128–47. https://doi.org/10.21054/deuifd.1635901.

Full text
Abstract:
Bu makalede, Kur’ân-ı Kerîm’in İbrâhîm sûresi’ndeki sıfat terkipleri incelenmiştir. Arap dilinin temel yapılarından biri olan sıfat-mevsûf ilişkisi hem gramer kuralları hem de belâgati açısından önemli bir araştırma alanı olarak ele alınmıştır. Sûredeki sıfat terkipleri müfred, cümle ve şibh-i cümle olmak üzere üç ana grupta sınıflandırılmış ve nahiv ilmindeki i‘râbı (merfû, mansûb, mecrûr) detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Çalışmada, Kur’ân-ı Kerîm’in yanı sıra Sîbeveyhî, İbn Hişâm, Zemahşerî ve Ferrâ gibi klasik dilcilerin eserleri ile modern akademik kaynaklardan yararlanılmıştır. Sûrede yer alan tüm sıfat terkipleri titizlikle incelenmiş ve bu yapıların Kur’ân’ın diline kattığı anlam derinliği ile estetik değer ortaya konulmuştur. Yapılan analizler sonucunda, sıfatların yalnızca gramatik unsurlar olmadığı, aynı zamanda Kur’ânî mesajların iletilmesinde önemli bir rol üstlendiği tespit edilmiştir. Makalede, Arap dilinin incelikleri, sıfat terkiplerinin dilbilgisi ile anlam arasındaki ilişkisi ve Kur’ân’ın edebî üslubu üzerindeki etkileri detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Elde edilen bulgular, sıfatların yalnızca mevsûfla uyum sağlayan bir dilbilgisi unsuru olmadığını, aynı zamanda Kur’ân’ın hitabet gücünü ve anlam bütünlüğünü şekillendiren önemli unsurlar arasında yer aldığını ortaya koymaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
19

Yıldız, Abdussamed. "İmam Mâtürîdî ve Zemahşerî'nin Müminlere Yönelik İlâhî Azap Uyarılarına Dair Yorumlarının Karşılaştırılması." Premium E-Journal of Social Sciences 7, no. 34 (2023): 1026–35. https://doi.org/10.5281/zenodo.8404766.

Full text
Abstract:
İmam M&acirc;t&uuml;r&icirc;d&icirc; Ehl-i S&uuml;nnet kel&acirc;mının &ouml;nde gelen isimlerindendir. Zemahşer&icirc; ise Mu&lsquo;tezile mezhebinin son d&ouml;nem savunucularından olup ekol i&ccedil;erisinde &ouml;nemli bir isimdir. Hak eden kişilerin Y&uuml;ce Allah tarafından il&acirc;h&icirc; adalet gereği cezalandırılacağı Kur&rsquo;an&rsquo;da bildirilen bir esastır. Bu cezalandırma &ccedil;oğunlukla k&acirc;fir, m&uuml;şrik, m&uuml;nafık gibi inan&ccedil; yapılarını benimsemiş gruplara y&ouml;nelik olmuştur. Fakat bazı ayetlerde de m&uuml;minlerin hem d&uuml;nya hem de ahiret hayatına y&ouml;nelik il&acirc;h&icirc; cezalandırma ile uyarıldığı g&ouml;r&uuml;lmektedir. Burada inan&ccedil; yapısı değil yapılan eylemler &uuml;zerinden uyarı yapılmaktadır. İman-amel ilişkisi bağlamında kasten birini &ouml;ld&uuml;rmek, gruplara ayrılarak b&ouml;l&uuml;nmek, Allah&rsquo;ın peygamberine y&ouml;nelik saygıda kusur etmek, Allah yolunda m&uuml;cadele etmekten ka&ccedil;ınmak, namuslu bir kadına iftira atmak, yalan yere yemin etmek ve Allah&rsquo;ın koyduğu sınırları aşarak sosyal hayatta usuls&uuml;z iş yapmak gibi konular İmam M&acirc;t&uuml;r&icirc;d&icirc; ve Zemahşer&icirc; tarafından kabul ettikleri teolojik d&uuml;ş&uuml;nce &ccedil;er&ccedil;evesinde yorumlanmıştır. Burada her iki m&uuml;ellifin g&ouml;r&uuml;şleri farklılık ve benzerlik a&ccedil;ısından ele alınmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
20

TÖZLUYURT, Mehmet. "Abu al-Qāsim ʿUmar b. Muhammad al-Zamakhsharī's Perception of Sin". Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 24, № 24 (2023): 227–60. http://dx.doi.org/10.51553/bozifder.1355359.

Full text
Abstract:
Evrende akıl ve iradeye sahip tek varlık insandır. Kimi zaman o, bu iki özelliğiyle bilerek ya da bilmeyerek Allah’ın koyduğu kurallara aykırı hareket etmektedir. Allah Kur’an’da, samimi bir kalp ile kendisine yönelenleri bağışladığını, günahında ısrar edenleri ise cezalandırdığını haber vermektedir. Hz. Peygamber sonrasında inananlar arasında kan dökmeye kadar varan birçok siyasî ve toplumsal olaylar meydana gelmiştir. Son birkaç asırda ise dünyevileşmenin de hız kazanmasıyla Müslümanların günahlara karşı duyarlılıklarının azaldığı gözlenmektedir. Bu durum insanın işlediği günahların çeşidi, hangi günahların tövbesiz affedileceği, ahirette şefaatin günahkâra etkisi gibi konuların yeniden ele alınmasını gerekli kılmıştır. Günah konusu Muʿtezile, Şîa ve Ehl-i Sünnet âlimleri tarafından ele alınmış ve tartışılmıştır. Bu âlimlerden birisi de Ebü’l-Kâsım Ömer b. Muhammed ez-Zemahşerî’dir (ö. 538/1144). O, günah konusunu ele almış ve özgün değerlendirmelerde bulunmuştur. O, günah konusunu açıklarken naklin yanında akla önem vermiş, ayrıca kendi dönemine kadar olan sürede konunun nasıl anlaşıldığına temas etmiştir. Zemahşerî günahı büyük ve küçük şeklinde ikiye ayırmış, ardından günah-tövbe ilişkisine değinmiş, tövbe etmeden ölenler için şefaatin vaki olup olmayacağına temas etmiştir. Bu makalede Zemahşerî’nin günah konusunu ele alış tarzı, bu konuda hassas davranmasının nedenleri ortaya konmaya çalışılacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
21

Ata, Mehmet Mahfuz. "İBN KEMAL’İN DİRAYET TEFSİR YÖNTEMİNİN ÖZGÜNLÜĞÜ." Asya Studies 8, no. 27 (2024): 159–68. http://dx.doi.org/10.31455/asya.1393381.

Full text
Abstract:
Âyetleri yorumlamada Ehl-i sünnet çizgisinde hareket eden ve Hanefî-Mâtürîdî mezhebinin görüşünü benimseyen İbn Kemal’in tefsiri dirayet ağırlıklı bir eserdir. Tefsirinde edebî, nahvî tahlillerin, belâgî inceliklerin ve lugavî izahların yoğun biçimde işlendiği görülmüştür. Osmanlı dönemi müfessirlerince yaygın olarak takip edilen dil, lügat ve belâgat ilimlerine ağırlık vererek Kur’ân’ı tefsir etme yöntemi, İbn Kemal tarafından geliştirilerek uygulanmıştır. Onun tefsirinde istişhat için genellikle âyet, hadis, şiir ve kıraat gibi veriler öncelikli olarak kullanılmıştır. Genelde Zemahşerî geleneğini takip eden müellifin tefsirinin en önemli kaynakları arasında el-Keşşâf ve Envârü’t-Tenzîl tefsirleri yer almaktadır. İbn Kemâl sözü edilen bu iki tefsirdeki görüşler hakkında kimi zaman detaylı incelemelerde bulunmuş, kimi zaman eleştiriler yöneltmiştir. Ayrıca o tefsirinde zikredilen eğilimleri kıraat, kelam, belâgat, lügat ve dil yönünden değerlendirmelerde bulunmuştur. Özellikle edebî sanatlarla ilgili açıklamalarında kendi tercih ve yorumlarını özlü bir şekilde ortaya koymuş, özgün yorumlar yaptığı tesbit edilmiştir. Bu çalışmada, Tefsîru İbn Kemal Paşa’nın dirâyet metodolojisindeki tefsir yöntemi ele alınmıştır. Müellifin âyetlerin amaç ve gayelerini özet bir şekilde belirtmesi, özellikle filoloji, nahiv, belâgat gibi hususlar merkeze alınarak âyetler özlü bir şekilde yorumlanması hedeflenmiştir. Ayrıca birçok bâtıl düşünceye karşı kararlı bir duruş sergilemesi, veciz üslubu, eleştirel bir metoda sahip olması, meseleleri kavrayışı ve derinlemesine işlemesi sebebiyle Tefsîru İbn Kemal Paşa incelenmeye değer bulunmuştur. Araştırma alanımız yazılı kaynakları içerdiğinden dolayı bu konuda doküman analizi yöntemi kullanılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
22

ERKOÇ, Hatice. "The Sunni Sources to which Tabatabai Refers, The Way in which He Deals with the Views of Sunni Commentators and the Owner of al-Manar." Turkish Academic Research Review - Türk Akademik Araştırmalar Dergisi [TARR] 8, no. 4 (2023): 1515–43. http://dx.doi.org/10.30622/tarr.1246402.

Full text
Abstract:
Bir müfessirin tefsirinde başvurduğu kaynakların bilinmesi kendisinden önceki âlimlerden, çağdaşlarından etkilenme düzeyini, özgün düşüncelerini tesbit etme ve müfessirin ilmî şahsiyetini ortaya koyma açısından önemlidir. Tabâtabâî, hem Şiî hem de Sünnî kaynaklara hâkimiyeti, sıklıkla Sünnî kaynakları kullanması, bu kaynakları tenkit etmesi, Şîa akidelerini Sünnî görüşlerle delillendirmesi ile diğer Şiî müfessirlerden ayrılır. Sıklıkla Taberî, Râzî, Zemahşerî, Şevkânî, İbn Kesîr’in tefsirlerine başvurur. Süyûtî’nin ed-Dürru’l-mensûr fi’t-tefsîri’l-me’sûr isimli tefsiri ana kaynaklarındandır. Buhârî, Müslim, Nesâî, Muvatta’a da müracaat eder. Tabâtabâî, Sünnî âlimleri, müfessirleri genellikle ölçülü bir şekilde tenkit eder, her halukarda kendi mezhebî görüşlerini savunur. O, ‘ictimâî tefsir ekolü’nün, Muhammed Abduh ve talebesi Reşit Rıza’nın etkisinde kalır, Kur'ân’ın hidayet rehberi olduğunu savunur. Ancak muasırı olan el-Menâr tefsiri yazarları Abduh ve Reşit Rıza’yı Ehl-i Sünnet ile Şîa arasındaki tartışmalı konuları etraflıca ele almaları, Şîa’yı eleştirmeleri dolayısıyla sıkça tenkit eder, bazen de tenkidin dozunu arttırır. el-Mîzân tefsiri’nde müfessirin temel çıkış noktası, İsnâ Aşeriyye’nin inanç esasları olmakta, ahkâm ayetlerini mezhebî akidelerine göre tefsir etmektedir. Bazı ayetleri Ehl-i Beyt, imamet/hilafet ve Hz. Ali ile alakalandırmakta, mut’ayı, abdestte ayakların meshini savunmaktadır. Müfessir, Akaid konuları haricinde modern, akılcı, bilimsel, özgün fikirler ortaya koymuş, felsefeyi yorumlarıyla geliştirmiş, İslâmî ve modern ilimlere katkılar yapmıştır. Bu makalede, Tabâtabâî’nin başvurduğu Sünnî kaynaklar, başvuru biçimi, üslubu, gayesi, etkilenme düzeyi, ne gibi sonuçlara ulaştığı birçok örnekle ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Makale, müfessirin kullandığı bu kaynakları isim isim zikretmesi, bunlara başvururken izlediği yöntemi ve ulaştığı sonuçları geniş kapsamlı ele alması hasebiyle önemlidir. Çalışmada tahlil-terkip yöntemine başvurulmuş, analiz ve sentezler yapılmıştır. Müfessirin Sünnî görüşleri ele alış biçimi ortaya koyulurken genellikle tefsirine başvurulmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
23

Zeyveli, Hikmet. "Muhammed Esed'e İki Haksızlık Örneği Esed'in Kur'ân Mesajı ile İlgili 'İntihal' ve 'Çarpıtma' İddialarının Tutarsızlığı." Marife 12, no. 1 (2012): 25–46. https://doi.org/10.5281/zenodo.3344334.

Full text
Abstract:
Prof. Dr. Mustafa Öztürk "Marife" dergisinde yayınlanan bir makalesinde, Muhammed Esed'in Kur'ân Mesajı adlı eserinin Mevlâna Muhammed Ali'nin The Holy Kur'an adlı eserinden intihal edildiğini iddia etmiştir. "İslâmiyât" dergisinde yayınlanan diğer bir makalesinde ise Esed'in, anılan eserinin dipnotlarında, Taberî (ö. 310/923), Beğavî (ö. 516/1122), Zemahşerî (ö. 538/1143), Râzî (ö. 606/1209), Beydâvî (ö. 685/1286) gibi klasik müfessirlerden yapmış olduğu bazı nakillerde, bu müfessirlere ait birçok ibare ve ifadeyi kimi zaman yanlış naklettiğini, kimi zaman da tahrif ettiğini iddia etmiştir. Bu çalışma; Öztürk'ün Esed aleyhinde her iki makalesinde ileri sürdüğü itham ve iddiaların, peşin kanaatler ve yetersiz incelemeler sonucunda varılan haksız yargılar olduğunun tespiti ve bu konuda serdedilen argümanların tek tek çürütülmesini konu edinmektedir.<b>Two Wrongs Against Muhammed Asad</b>In one of his articles which has been published in "Marife" journal, Prof. Dr. Mustafa Öztürk asserts that Muhammad Asad's The Message of Qur'an was plagiarized from The Holy Kur'an, written by Maulana Muhammad Ali. In Öztürk's another article, which has been published in "Islamiyat" journal, he claims that in the annotations of the aforementioned work, Esed intentionally altered or falsified numerous phrases and passages belonging to traditional commentators such as At-Tabari (d. 310/923), Al-Baghawi (d. 516/1122), Az Zamakhshari (d. 538/1143), Ar-Razi (d. 606/1209), Al-Baydawi (d. 685/1286). In this article, Öztürk's claims against Esed are criticised one by one. It is also demon-strated that all these accusations arose from Öztürk's unjustified prejudice and his inadequate research.https://www.marife.org/marife/article/view/614
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
24

Aslan, Ramazan, and İlyas Karslı. "Arap Meselleri: Oluşum Süreci ve Tedvin Çalışmaları." İslami İlimler Dergisi, no. 40 (March 28, 2025): 61–78. https://doi.org/10.34082/islamiilimler.1595707.

Full text
Abstract:
İnsanlık tarihi boyunca her topluluk ve milletin, kendisine has özellikler taşıyan bir dili olmuştur. Dilin bu unsur ve yansımalarından biri de mesellerdir. Meseller, insanların yaşam tecrübeleridir. Veciz bir şekilde birbirinden farklı kalıp ve klişeleşmiş sözlerle nesilden nesile aktarılan meseller, dilin son derece önemli ve kendisinden ayrılmayan bir parçasını oluşturmaktadır. Özellikle şiir, lügat, hitâbet, hadis, Kur’ân-ı Kerîm ve belâgatı içine alan nazım ve nesir gibi birçok edebî ve dinî metinlerde mesellerin kullanılması, bu türün rolünü ve önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Meselin bu önemine binaen geçmişten günümüze birçok çalışma yapıldığı görülmektedir. Klasik dönemde Arap mesellerine dair bu çalışmaların başını Ubeyd b. Şeriyye el-Cürhümî’nin çektiği, Meydânî ve Zemahşerî ile kemale erdiği görülmektedir. Binaenaleyh araştırmaya konu olan bu çalışmamız Hicrî 1. asırdan 5. asrın sonuna kadar devam eden klasik dönem mesel eserlerini ve literatürü incelemeyi hedeflemiştir. Ayrıca, biçim ve içeriklerine dair genel bir perspektif sunmak ve Arap mesel türüne katkılarını değerlendirmek için her dönemden önemli eserler sunulmuştur. Bu inceleme ile Arap mesellerine dair ilk örneklerinin Câhiliye devrinde sahifelere yazıldığı ancak bunların bize ulaşmadığı tespit edilmiştir. Aynı şekilde Emevîler döneminde de benzer bir süreç olmuş ve bu dönemde yapılan çalışmalar günümüze ulaşamadan kaybolmuştur. Ancak bu dönemin Câhiliye’den farkı sonraki müelliflerin Emevî döneminde yazılan bu kaynakları görmeleri ve onlardan nakilde bulunmaları olmuştur. Abbâsîler dönemi ise mesel çalışmalarının hız kazandığı dönem olmuş ve sonraki dönem mesel araştırmalarına temel olacak eserler bu dönemde telif edilmiştir. Araştırmamız Hicrî 1. asırdan 5. asrın sonuna kadarki zaman dilimini kapsadığından 5. asır sonrasındaki çalışmaların tespitine ve bu dönemde kaleme alınan eserlerin incelenmesine katkı sağlayacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
25

Karagöz, Nail, and Ulanbek Kalmurza Uulu. "Necmüddîn ez-Zâhidî’nin Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Nübüvvetinin İspatına Yönelik Delillendirmelerinin Karakteristiği." Kocatepe İslami İlimler Dergisi 7, no. 2 (2024): 688–708. https://doi.org/10.52637/kiid.1523758.

Full text
Abstract:
Bu makalenin konusu Necmüddîn ez-Zâhidî’nin (ö. 658/1260) er-Risâletü’n-Nâsıriyye adlı kitabında nübüvvetin ispatına yönelik olarak kullandığı delillerdir. Amacımız söz konusu delillerin karakteristik özelliklerinin değerlendirilmesi ve güncel yönünün tespitidir. Zâhidî, bu kitapta peygamberlik kurumuna karşı çıkan gruplara cevaplar verirken özellikle nübüvvetin muʿcize ile ispatına ve bu ispatın sonraki zamanlara aktarımına büyük önem vermiştir. Bu grupların nübüvvet kurumuna karşı çıkma noktaları arasında insanları sorumlu tutmanın kötülüğü, gereksizliği, aklın ve bilge insanların peygamberlere gerek bırakmadığı, muʿcizelerin geçersizliği gibi konular sayılabilir. Zâhidî bunların her birini ayrı ayrı ele alarak bunlara kendi bakış açısından deliller getirmiştir. O İslamî ilimler sahasının birçok ilim dalında eserler kaleme almıştır. Kelam başta olmak üzere fıkıh, usulü fıkıh, fezâil ve miras konularındaki telifleri ile meşhur olmuştur. Bu eserlerinde Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916), Ebû Haşim el-Cübbâî (ö. 321/933), Kādî Abdülcebbâr (ö. 415/1025), Zemahşerî (ö. 538/1144), Cüşemî (ö. 494/1101) ve Mutarrizî (ö. 610/1213) gibi alimlerden çokça alıntı yapmıştır. Zâhidî, nübüvvetin en önemli delilinin mûcize olduğuna inanmaktadır. Ona göre sürekli mûcize olan Kur’ân, benzeri getirilemeyen, ebedi bir mûcizedir. Kur’ân'ın mûcize oluşu, Arap edebiyatının en üst seviyesini aşan belâgati ve fesâhati ile ispatlanır. Kur’ân’da kullanılan kelimeler, üslubu ve metin yapısı, onu diğer edebi eserlerden ayıran ve taklit edilemez kılan bir muʿcizedir. Bu yönleriyle Kur’ân, geçmişte yaptığı gibi günümüzde de herkese meydan okumaya devam etmektedir. Hz. Muhammed’in bize âhâd haberlerle gelen bazı şahsi ve ahlâki özelliklerini de Zâhidî’nin mûcize kapsamında görmesi onun âhâd yolla gelen haberlerin kabulündeki esnekliğini göstermektedir. Öte yandan Zâhidî’nin nübüvvetin ispatında öne çıkardığı Hz. Muhammed’in güzel ahlâkıyla ilgili hususlar, ahlâkî değerlerle nübüvvet kurumunun ilişkilendirilmesi açısından dikkate alınmalıdır. Çalışmamızda Zâhidî’nin nübüvvet kurumunu ispat esnasında kullandığı deliller literatür taraması, karşılaştırma, tümevarım metotlarıyla ele alınmış, konu er-Risâletü’n-Nâsıriyye eseri ile sınırlı tutulmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
26

Ümit, KARAVER. "Şeyh Alî el-Bistâmî'nin (Musannifek) "Mülteka'l-Bahreyn/Kitâbü'ş-Şifâ" Adlı Tefsirinden Duhân Sûresi'nin Neşri ve Değerlendirilmesi." Tahkik İslami İlimler Araştırma ve Neşir Dergisi 4, no. 1 (2021): 329–90. https://doi.org/10.5281/zenodo.5008198.

Full text
Abstract:
Modern tefsir araştırmacıları, kl&acirc;sik d&ouml;nemde &ouml;ne &ccedil;ıkan iki tefsir tarzından s&ouml;z etmektedir. Kur&rsquo;&acirc;n-ı Ker&icirc;m&rsquo;in dilsel bir metin olarak ele alınması şeklinde ifade edilebilecek olan birinci tarzın en &ouml;nemli uygulayıcılarından biri hi&ccedil; ş&uuml;phesiz <em>el-Keşş&acirc;f</em>&nbsp;sahibi Zemahşer&icirc;&rsquo;dir (&ouml;. 538/1144). Kur&rsquo;&acirc;n-ı Ker&icirc;m&rsquo;deki hakikatlerin ortaya &ccedil;ıkarılması şeklinde &ouml;zetlenebilecek olan ikinci tefsir tarzının &ouml;nemli temsilcilerinden biri de Fahredd&icirc;n er-R&acirc;z&icirc;&rsquo;dir (&ouml;. 606/1209). Timurlu/Karamanlı/Osmanlı d&uuml;nyasının meşhur ismi Şeyh Al&icirc; el-Bist&acirc;m&icirc; Musannifek&rsquo;in (&ouml;. 875/1470) tefsir &ccedil;alışmalarında bu iki isim son derece merkezi bir yer işgal eder. Musannifek, <em>M&uuml;lteka&rsquo;l-bahreyn </em>(iki denizin birleştiği yer) adını verdiği tefsirinde bu iki ismi bir araya getirmeye &ccedil;alışmış ve bir anlamda denize benzettiği bu iki &acirc;limin g&ouml;r&uuml;şlerini bir araya toplamıştır. &Ccedil;alışmamızda <em>M&uuml;lteka&rsquo;l-bahreyn</em>&rsquo;in yazılma s&uuml;reci ele alınmış, eserin S&uuml;leymaniye K&uuml;t&uuml;phanesi Hekimoğlu Ali Paşa nr. 52&rsquo;de bulunan m&uuml;ellif n&uuml;shasında yer alan Duh&acirc;n s&ucirc;resi tefsiri neşredilmiş ve muhtelif a&ccedil;ılardan değerlendirilmiştir.&nbsp;
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
27

İbrahim;çev. EROĞLU, LUTPİ. "ALLAH'IN SIFATLARI HAKKINDA ZEMAHŞERİ VE BEYDAVİ ARASINDAKİ MÜNAKAŞALAR." Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 29, no. 1 (1987): 1. http://dx.doi.org/10.1501/ilhfak_0000000629.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
28

Avcı, Hüseyin. "Harezmli Türk Şair Zemahşerî’nin Şiirlerindeki Takva Anlayışı." Journal of The Near East University Faculty of Theology 10, no. 1 (2024): 232–56. http://dx.doi.org/10.32955/neu.ilaf.2024.10.1.09.

Full text
Abstract:
Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılan kelime ve kavramlar herkesin anlayış ve idrakine farklı biçim ve tezahürlerle yansır. Başka bir ifadeyle kişi iman ve cibilliyeti gereği bu kavramlara farklı anlamlar yükler, değişik boyutlar kazandırır. Takva da bu kavramlardan birisidir. Takva, Allah’ın (cc) Kur’ân-ı Kerim’inde, mü’mini tanımlarken birçok ayette zikrettiği, sahiplerini cennetle müjdeleyip cehennemden kurtaracağını vadettiği ve en hayırlı elbise olarak niteleyip “onları mahşerde seçkin misafirler olarak ağırlayacağım” dediği çok yönlü, çok kapsamlı bir kavramdır. Her Müslümanın taşıması gereken bir vasıf olarak Kur’ân’da defaatle zikredilen takva, tüm İslam âlimlerinin de eserlerinde üzerinde önemle durdukları, hatta hakkında müstakil eserler yazdıkları bir olgudur. Sadece İslami ilimlerin değil, nazım ve nesir türü edebiyat eserlerinde de konu edinilen takva, iman ölçeklerinin en hassası, Allah’a (cc) kurbiyyetin ve mü’minler arasında izzet, kerem ve fazilet sıralamasının da tek ve en güçlü kıstası olmuştur. Arap edebiyatının en bariz, en güçlü tezahürü diyebileceğimiz şiirler de takva konusunda oldukça zengin bir muhtevaya sahiptir. Cahiliye döneminden itibaren örneklerine rastladığımız zühd ve takva içerikli şiirler, özellikle İslamın zuhuru, siyasi ve sosyal olaylar, fetihler, kültürel etkileşim vs. sebeplerin insanın zihninde ve ruh halinde ve toplum hayatında yol açtığı değişimler ve gelişmelerle zaman içerisinde yaygınlaşarak şiirde önemli bir tema haline gelmiştir. Sanılanın aksine zühd ve takva konulu şiirler sadece Sünnî mezhepler arasında yaygınlaşmamış, Mu’tezilî, Hâricî ve Şîî ekollerin temsilcileri tarafından da revaç bulmuştur. Arapça sözlüklerde takva kelimesi korkmak, sakınmak, (kendine zarar gelme ihtimaline karşı) bazı şüpheli fiillerden uzak durmak ve kaygılanmak, korumak, korunmak, saygı göstermek, himaye etmek, dindar olmak, itaat etmek, çekinmek, Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmak, (risklere karşı) ihtiyatlı ve dikkatli olmak, (bir şeyi kendine) koruyucu ve kalkan edinmek, hakkı sahibine teslim etmek anlamlarına gelmektedir. Istılahta ise takva genel anlamda Allah’ın emirlerine itaat ve nehiylerini terk etmek olarak kabul edilmektedir. Genel olarak Kur’ân-ı Kerîm ve Sahih Sünnete, bireysel ahlaka, akla, dayanan bir din anlayışını benimseyen Mu’tezile mensupları arasında son derece zahidâne fikir ve uygulamalarıyla tebarüz etmiş nice âlim ve fikir adamı bulmak mümkündür. Bunlardan birisi de kanaatimizce Zemahşerîdir. İslamî ilimlerin hemen her alanında değerli eserler telif eden Zemahşerî, şiirleriyle de temeyyüz etmiş, işlediği konular ve bu konuları işleyiş biçimi ile de nev-i şahsına münhasır bir üslupla birçok kaside nazmetmiştir. Belagat ve nahiv alanlarında zirve bir şahsiyet olması yanında koyu bir Mu’tezilî olması ve Usûlü Hamseye bağlılığı hasebiyle de bazı kavramlara diğer tüm âlimlerden farklı yaklaşmış, onları kendine has idrak ve bakışı ile farklı değerlendirmiştir. Onun tüm eserleri incelendiğinde görülecektir ki o bazı kavramlara özel bir önem atfetmiş, bu minvalde tevhit, adalet, akıl, takva ilim gibi kavramlara özellikle vurgular yapmış ve bu kavramları sadece eserlerinde işlemekle kalmamış, onların anlam ve içeriklerini bizâtihî hayat düstûru olarak benimsemiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
29

ÜLGEN, Emrullah. "EL-KEŞŞÂF TEFSİRİ BAĞLAMINDA ZEMAHŞERÎ'N." Ekev Akademi Dergisi, no. 73 (January 1, 2018): 557–71. http://dx.doi.org/10.17753/ekev834.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
30

Bakkal, M. Cihad. "Pamukkale Üniversitesi İslâmî İlimler Enstitüsü Kütüphanesi’nde Bulunan Tefsirle İlgili Yazma Eserlerin Tavsif ve Tanıtımı." Harran Theology Journal, no. 52 (December 15, 2024): 249–74. https://doi.org/10.30623/hij.1550713.

Full text
Abstract:
Osmanlı Devleti’nde medreseler yüksek seviyede din eğitimin verildiği kurumlardır. Osmanlı döneminde Kur’ân ve sünnete dayalı sahih din inancının tesis edilebilmesi için çok sayıda medrese kurulmuştur. Bunlardan biri de Denizli Yatağan’da yaklaşık 200 sene boyunca hizmet veren Yatağan Medresesi’dir. Medreselerde eğitim-öğretim faaliyetinin gerçekleşebilmesi için hoca ve talebenin yanı sıra en önemli unsurlardan biri de kitaplardır. Bu nedenle Yazma eserlerin en çok bulunduğu yerlerin başında medrese kütüphaneleri gelmektedir. Denizli Yatağan’daki medreseden günümüze miras kalan çok sayıda yazma eser bulunmaktadır. Bu eserler şu an Türkiye’nin ilk İslâmî İlimler Enstitüsü olma özelliğine sahip Pamukkale Üniversitesi İslâmî İlimler Enstitüsü Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir. Kütüphanede kelam, fıkıh, hadis, Arap dili ve edebiyatı, mantık vb. İslâmî ilimlerin çeşitli alanlarına dair yazılmış eserlerin yanı sıra tespitlerimize göre tefsir ile alakalı 32 yazma mevcuttur. Bu makalede öncelikle söz konusu eserlerin tavsifi yapılmış, ardından medrese ve yazma eserler bağlamında eserler kısaca tanıtılıp Yatağan Medresesi’ndeki tefsir eğitimine dair bazı değerlendirmelere yer verilmiştir. Yapılan çalışmanın sonucunda medrese kütüphanesinde Beyzâvî tefsirine ait 14 farklı nüshanın yanı sıra bu tefsir üzerine hazırlanan Şihâbüddîn el-Hafâcî’nin İnâyetü’l-Kâdî ve kifâyetü’r-râdî (Hâşiyetü’ş-Şihâb) ile İsferâyînî’nin Hâşiye alâ envâri’t-tenzil ve esrâri’t-tevîl adlı hâşiyelerin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durum, medresede Beyzâvî tefsirinin çokça okunduğu ve detaylı bir şekilde tahlil edildiği izlenimi vermektedir. Tespitlerimize göre kütüphanede Zemahşerî tefsirinin 3 farklı nüshası bulunmaktadır. Bunun dışında bir de Cürcânî’nin Hâşiye ale’l-Keşşâf (el-Hâşiyetü’l-fâika zâdi’l-meâni’l-bâhira) adlı eseri mevcuttur. Buradan hareketle istifade edilen önemli tefsir kaynaklarından birinin de Zemahşerî’nin el-Keşşâf adlı eseri olduğu söylenebilir. Bu iki tefsirin dışında Yatağan Medresesi’nden miras kalan eserler arasında Hâzin’in Lübâbü’t-te’vîl, Fîruzâbâdî’nin Tenvîrü’l-mikbâs, Ebussuûd’un İrşâdü’l-akli’s-selîm, Ümmî Sinânzâde’nin Mecâlisü’s-Sinâniyye adlı tefsirleri de bulunmaktadır. Buradan, medresede yapılan tefsir derslerinde farklı eserlerden de istifade edildiği sonucuna ulaşılabilir. Kur’ân kelimeleri hakkında yazılan ve bu alanda en önemli referans kaynaklarından biri olan Râgıb’ın Müfredât’ı ile Ebû Saîd el-Hâdimî’nin ayet tefsirine örnek olarak gösterilebilecek Risâletü’l-besmele adlı eseri yine kütüphanede yer alan tefsir ile ilgili eserler arasındadır. Yatağan Medresesi Kütüphanesi’ndeki tefsir ile ilgili eserlerin burada isimleri zikredilenlerle sınırlı olduğunu söylemek doğru olmaz. Zira özellikle bazı nüshaların kenarına düşülen notlarda -şu an kütüphanede mevcut olmamasına rağmen- Semerkandî, Begavî, Âlûsî gibi müfessirlerin tefsirlerinden istifade edilmiş olması, bu eserlerin aslında medrese kütüphanesinde bulunduğu fakat çeşitli sebeplerle günümüze ulaşmadığına dair önemli bir delildir. Medreselerde bir tefsir kitabını baştan sona kadar okuyup bitirmek zor olduğu için genelde örnek metin olarak belli başlı tefsirlerden kısa surelerin tefsirleri veya bazı surelerin belli ayetleri seçilip okutulması bir gelenektir. Bu geleneğin Yatağan Medresesi’nde de devam ettirildiği görülmektedir. Nitekim yazma eserler arasında Rahmân ve Duhâ sureleri ile genellikle Kehf suresinin ilk on ayetine ilişkin tefsir metinlerine rastlanması bu durumu destekler mahiyettedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
31

Salman, Meral. "Psiko-sosyal Birer Olgu Olan Gülme ve Ağlamanın Kur’an’daki Mahiyeti." Harran Theology Journal, no. 53 (June 15, 2025): 69–93. https://doi.org/10.30623/hij.1603314.

Full text
Abstract:
İnsanlar dış dünyadan aldıkları uyaranları, kendi ruhsal yapısında şekillendirdiğinde meydana gelen izlenim duyguları meydana getirir. Duygular sadece insanın içinde kalmaz; insanın sevinci, hüznü, öfkesi, korkusu ve şaşkınlığı hakkında dış dünyaya bazı sinyaller verir. Gülmek genel anlamda insandaki sevinç ve mutluluğun dışa yansıtılma biçimlerinden biri olup gülmenin, kahkahayla gülme, tebessüm gibi farklı türleri vardır. Ağlamak ise insandaki mutsuzluk ve üzüntünün gösterilme biçimlerinden biridir. Gülme ve ağlamanın aynı zamanda toplumla bütünleşme ya da toplumdan soyutlanma anlamında sosyal bir değeri vardır. Bu minvalde araştırmamızda psiko-sosyal birer olgu olan gülme ve ağlamanın Kur’an’daki mahiyeti incelenmiştir. İnsanoğluna hitap eden bir kitap olarak Kur’an’da insan duygularının aksettirilme vasıtası olan davranışlardan gülme ve ağlama eylemlerine yer verilmiştir. Araştırmada psiko-sosyal özelliklerine değinilen gülme ve ağlama davranışlarının Kur’an’daki mahiyetinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Zira zıt karakterli bu davranışların Kur’an’da ele alınış biçimi ve bu davranışlara yüklenen anlamın ortaya konulması bir müminin davranışlarına yön vermesi açısından önem arz etmektedir. Daha önce psikolojik açıdan gülme ve ağlama olgularının Kur’an eksenli olarak araştırıldığı birer çalışma yapılmıştır. Bizim çalışmamız bu zıt karakterli iki duygusal davranışı aynı çalışmada psiko-sosyal yönlerini vurgulayarak incelemesiyle diğerlerinden ayrılmaktadır. Doküman analizi yönteminden istifade edilen araştırmamız nitel karakterlidir. Araştırmada Taberî, Zemahşerî, Kurtubî, Fahreddin Râzî gibi müelliflerin klasik tefsir kaynaklarından ve bazı çağdaş tefsir kaynaklarından yararlanılmıştır. Ayrıca konuyla ilgili psiko-sosyal arka planı anlamak için insanın duygusal davranışlarını konu edinen yerli-yabancı bazı eserlerden istifade edilmiştir. Yapılan araştırmada görüldüğü üzere Kur’an’da insandaki bu iki zıt kuvveyi yaratanın Cenâb-ı Allah olduğu bildirilmiş ve bu durumun O’nun kudretinin yüceliğine delil olduğu hissettirilmiştir. Ayetlerde insanın sevindiği, şaşırdığı, hayret ettiği durumlarda gülebildiği gibi alay ve küçümseme ifadesi olarak da gülme davranışını gösterdiğinden bahsedilmiştir. Diğer taraftan Kur’an’da müminlerin kendilerine gülerek alay eden inkârcılara ahirette güleceğinden bahisle inkârcıların yaptıklarının misliyle cezalandırılacakları belirtilmiştir. Bu şekliyle gülme eyleminden bir cezalandırma yöntemi olarak bahsedilmiştir. Gülmenin zıttı olan ağlamak ise insandaki üzüntünün dışa vurulma biçimlerinden biridir. Kur’an’da çok ağlamaktan insanın görme kabiliyetinde nakısa meydana gelebileceğinden bahsedilmiş ve insanın huşuyla ağlaması övülmüştür. Bir ayette bahsi geçen yalandan ağlama davranışı, insanların duygu gösterileriyle manipüle edilebileceğine dair bir işarettir. Ayrıca Kur’an’da değer verilen kimselerin ölümüne yer ve göğün ağlamasının söz konusu olmadığından bahsedilerek bu inanç tekzip edilmiştir. Gülme ve ağlamanın bir arada zikredildiği ayette ise yaptıkları hatalar nedeniyle pişmanlık göstermeyen ve ağlamayan kimselere âdeta boş yere güldükleri hissettirilmiştir. Araştırmamızda Kur’an’da gülme ve ağlama davranışlarının bazı ayetlerde psikolojik bir durumun göstergesi olduğu; bazı ayetlerde ise bir iletişim unsuru olarak sosyal bir veçhesinin olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Kur’an’da daha çok altında yatan nedene göre gülmeye ve ağlamaya olumlu ya da olumsuz bir anlam yüklendiği görülmüştür. Bu bağlamda Kur’an’da insani bir duygu ifadesi olan gülmeye karşı olumsuz bir tutum sergilenmezken alay maksatlı gülmek ve işlenen günahlardan rahatsızlık duymadan eğlenip gülmek tasvip edilmemiştir. Diğer taraftan Kur’an’da pişmanlık ifadesi olarak ağlamak ile huşu nedeniyle ağlamak övülmüş buna karşın ağlamanın olumsuzluğuna işaret eden bir durumdan bahsedilmemiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
32

Çiçek, Hacı. "Magrâvî’nin İhlâs Sûresi Tefsiri Metodolojisine Dair Bir Değerlendirme." Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi 16, no. 1 (2025): 1–16. https://doi.org/10.51605/mesned.1654037.

Full text
Abstract:
İhlâs Sûresi, Müslümanların çok önem verdiği sûrelerin başında gelmektedir. Onların önem vermelerindeki en belirleyici faktörler, özlü bir anlam potansiyeline sahip olması ve hakkında bazı hadis rivayetlerinin bulunmasıdır. Hatta bir hadiste, İhlâs Sûresi’nin Kur’ân’ın üçte birine denk olduğu haber verilmiştir. Bu itibarla hacmi küçük olmasına rağmen sûrenin sayfalarca tefsiri yapılmıştır. İhlâs Sûresi’ni çok geniş şekilde ele alanlardan birisi de Ebû Sehl Muhammed b. Abdurrahman elMagrâvî’dir. Magrâvî, sûrenin tefsirini genellikle hadis rivayetleriyle desteklemiştir. Nitekim tefsirine verdiği et-Tedebbur ve’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân bi Sahîhi’s-Sünen ismi Kur’ân’ı hadis rivayetleriyle açıklama anlamına gelmektedir. Magrâvî, tefsirinde kaydettiği hadislerin sûreye ilişkin konularını bir başlık altında zikretmiştir. Ondan sonra rivayete, sûredeki sözcük ve kavramlara dair önceki tefsir ve hadis uzmanlarının görüşlerini derlemiş, kişisel tercihte bulunmuştur. Magrâvî’nin yirmi yıla yakın bir sürede kaleme aldığı ve kırk ciltten oluşan tefsirindeki metodolojisi, Selef metodolojisi olarak öne çıkmıştır. Bu metot reye baş vurmadan Kur’ân’ın Kur’ân ile; sünnet ile tefsiri şeklinde tanımlanabilir. Magrâvî, müfessirin, Arapçayı çok iyi bilmesini şart koşmuştur. Magrâvî’nin İhlâs Sûresi tefsirindeki metodolojisi, Kur’ân’ın diğer sûrelerini de kapsaması açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle çalışmamızda İhlas Sûresi tefsiri seçilmiştir. Magrâvî, İhlas Sûresi tefsirinde yoğun şekilde kaynaklara başvurmuştur. Eski hadis âlimlerinden Buhârî (öl. 256/870), Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî (öl. 261/875), Ebû Dâvûd (öl. 275/888), Tirmîzî (öl. 279/892), Nesâî (öl. 303/915), İbn Mâce (öl. 255/869), Malik b. Enes (öl. 179/795), Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855); tefsirde ve diğer ilim dallarında ise İbn Cerîr et-Taberî (öl. 310/923), Begavî (öl. 516/1122), Zemahşerî (öl. 538/1144), (öl. 671/1273), İbn Teymiyye (öl. 728/1328), İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye (öl. 751/1351), İbn Kesîr (öl. 774/1372), Celâleddîn es-Süyûtî (öl. 911/1506), Şevkânî (öl. 1250/1831) ve Sıddîk Hasan Hân (öl. 1307/1890) onlardan bazılarıdır. Onlardan en meşhur olanları Muhammed Takiyüddîn el-Hilâlî (öl. 1987), Muhammed el-Emin eş-Şinkîtî (öl. 1974), Abdülazîz b. Bâz (öl. 1999), Muhammed Nâsıruddîn Elbânî (öl. 1999) ve Ebûbekir el-Cezâirî (öl. 2018) olduğunu söylemek mümkündür. Burada Magrâvî’nin, kendisinden farklı düşünen ilim adamlarına karşı tutum ve davranışına değinmekte yarar vardır. Çünkü bir ilim adamının bu konudaki bakışı, onun ilmî vizyon ve perspektifini ele veren belirleyici bir faktördür. Magrâvî’nin farklı yorum ve görüşlere hoşgörüyle yaklaştığı söylenemez. Onun eleştirisinden neredeyse hiçbir müfessir kurtulamamıştır. Farklı düşünen şahısları eleştirirken, bazen onların şahsından öte etnik kökenlerine bile dil uzattığı görülmüştür. Buna Ebu's-Suûd Efendi (öl. 982/1574) ve İsmail Hakkı Bursevî’yi (öl. 1137/1725) örnek olarak vermek mümkündür. Magrâvî, adı geçen iki müfessiri eleştirmekle yetinmemiş, onların müntesip oldukları Türk milletinin, genelde Hanefî olduklarını, itikadî bağlamda Mâtürîdîyye ve Eş‘ariyye yorumlarına bağlı kalmada bağnaz ve sert davrandıklarını söylemiştir. Magrâvî’nin, neredeyse her konuda kendi kanaatini merkeze alıp diğer yorumları dışladığı, farklı görüş sahiplerini küçümseyip hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Hatta İslâm kültür tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan İmam Gazzâlî’nin meşhur eseri İhyâu Ulûmi’d-Dîn’in geçmişte yakılmış olmasını desteklemiştir. Bu çalışmada, Magrâvî’nin kısaca hayatı, onun İhlâs Sûresi tefsirindeki metodolojisi ele alınmış, analitik bir bakışla değerlendirilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
33

Dereli, Muhammet Vehbi. "İbnu'l-Muneyyir'in Zemahşerî'ye Yönelik Dil Eksenli Eleştirilerinin Değerlendirilmesi." Marife 11, no. 1 (2011): 97–114. https://doi.org/10.5281/zenodo.3344242.

Full text
Abstract:
İbnu'l-Muneyyir'in el-İntisâf adlı eserinde Zemahşerî'ye yönelttiği eleştiriler arasında Arap Dili'ne yönelik itirazlar önemli bir yer tutar. Dil tartışmalarını da Sarf, Nahiv ve Belâğat ilmine yönelik münakaşalar şeklinde ayrı ayrı ele almak mümkündür. Zemahşerî'nin âyetlere getirdiği dilsel izahlarında Mu'tezilî eğilim, yer yer kendini hissettirir. Ancak bu açıklamalarında o genelde birtakım delillerden hareket etmeye çalışmıştır. İbnu'l-Muneyyir ise insaf ölçülerinde hareket etmeye çalışsa da, pek çok yerde ister-istemez aşırı tavırlar sergilemiş, ön yargılı davranmıştır. Onun böyle davranmasında mezhebî taassubun etkisi inkâr edilemez.<b>Evaluation of the Ibnul-Munayyir's Linguistic Critiques Directed to Az-Zamakhshari</b>Between Ibnul-Munayyir's critiques, which are in his book el-Intisaf, to az-Zamakhshari, his objections directed towards Arabic language reserve an important place. It is possible to examine language disputes one by one directed towards Sarf/Grammar, Nahiv/Syntax and Belagat/Rhetoric sciences. In az-Zamakhshari's linguistic explanations to verses of Quran, Mutazili tendency occasionally indicates itself. However, in these explanations, he generally tried to use some evidences. Even though Ibnul-Munayyir tried to behave fairly, he showed willy-nilly excessive manner in many places and behaved prejudiced. In this issue, the influence of denominational bigotry can't be denied.https://www.marife.org/marife/article/view/582
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
34

Anameri̇ç, Hakan, and Gülcan Palo. "Bir Doğu Bilimcinin Gözüyle İstanbul Kütüphaneleri." Belleten 79, no. 285 (2015): 659–74. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2015.659.

Full text
Abstract:
Bu çalışma Temmuz-Eylül 1875 arası İstanbul'a gelerek İbn Yaiş'in Şerh-i Mufassal-ı Zemahşeri adlı eseri ile ilgili bazı vakıf kütüphanelerinde çalışmalar yapan Gustav Jahn'ın kendisine burs veren kuruluş olan Sosyal-Eğitim ve Sağlık İşleri Bakanlığına (Minister der Geistlichen, Unterrichts und Medizinalangelegenheiten) gönderdiği raporun çevirisi yer almaktadır. Bir doğu bilimci olan Gustav Jahn raporunda araştırma yaptığı İstanbul Kütüphaneleri ile ilgili dikkat çekici bilgiler verirken çalışma ve kütüphanelere giriş izni alma sürecini anlatmaktadır. Rapor, XIX. yüzyılda İstanbul kütüphanelerinin hizmetleri ve genel durumları ile ilgili önemli bilgiler vermektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
35

Bakkal, M. Cihad. "İlk Dönem Huzur Dersleri Mukarrirlerinden İsmail Müfid Efendi ve Enfâl 26. Ayeti Tefsiri: Tahkikli Neşir ve Değerlendirme." Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 12, no. 1 (2025): 536–57. https://doi.org/10.51702/esoguifd.1577201.

Full text
Abstract:
Osmanlı döneminde Ramazan aylarında padişahın huzurunda dönemin önde gelen âlimlerinin katılımıyla belli usul ve esaslar çerçevesinde özel tefsir dersleri yapılmakta ve bu derslere “huzur dersleri” denilmekteydi. Resmi olarak 1172/1759 yılında başlayan dersler hilafetin ilga edildiği tarih olan 1924 yılına kadar devam etmiş ve bu süre zarfında derslere mukarrir ve muhatap düzeyinde pek çok âlim iştirak etmiştir. Bu derslere katılan ve mukarrir olarak görev alan âlimlerden biri de hayatının büyük bölümünü müderris olarak geçiren İsmail Müfid İstanbûlî’dir. Bu makalede farklı alanlarda çok sayıda eser telif eden velûd bir âlim olmasına rağmen kaynaklarda hakkında çok az bilgi bulunan İsmail Müfid’in Ramazan 1197/1783’nin ilk meclisinde takrir ettiği Enfâl suresi 26. ayetin tefsirine dair Süleymaniye Kütüphanesinde kayıtlı olan tek nüshası incelenmiştir. Çalışmada İsmail Müfid’in hayatı, eserleri ve katıldığı huzur derslerinden bahsedildikten sonra risale, muhteva ve metot itibariyle analiz edilmiş, metnin kaynakları üzerinde durulmuş ve huzur dersleri sistematiği açısından değerlendirmesi yapılmıştır. Son kısımda ise risalenin tahkikli neşrine yer verilmiştir. Huzur derslerinin muhtevalarına ilişkin günümüze ulaşan belgeler sınırlı sayıdadır. Özellikle ilk döneme ait kayıtlar yok denecek kadar azdır. Kaynaklarda 1197/1783 yılının ilk meclisinde İsmail Müfid’in mukarrir olarak görev aldığı nakledilse de dersin muhtevasına ilişkin bilgi verilmemektedir. Konuyla ilgili yapılan bir çalışmada huzur derslerine ait günümüze ulaşan en eski tarihli ders metninin 1177/1764 yılına ait olduğu tespit edilip neşri yapılmıştır. Aynı çalışmada tarih itibariyle ikinci sırada gelen metnin ise 1200/1786 yılına ait olduğu ifade edilmiştir. Derslerle ilgili işlenen ayetleri esas alarak kronolojik bir tasnif denemesinin yapıldığı bir başka çalışmada ilk döneme dair bazı tespitlere yer verilse de bizim makalemizde üzerinde durduğumuz İsmail Müfid ve 1197/1783 yılının ilk meclisinde takrir ettiği Enfâl 26. ayet ile ilgili herhangi bir bilgi paylaşılmamaktadır. Yazma eserler arasında tevafuk ettiğimiz bu nüsha ise 1197/1783 yılında icra edilen ilk meclise ait olup şu ana kadar gün yüzüne çıkarılan en eski tarihli ikinci metin olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda makalede huzur derslerinin ilk dönemine ışık tutan oldukça eski tarihli ve kaynaklarda ismi hiç zikredilmeyen bir metin neşredilip tahlil edilmiştir. Dolayısıyla bu çalışma, huzur dersleriyle ilgili yapılan araştırmalara önemli bir katkı sunması ve bu alandaki literatürü zenginleştirmesi açısından ayrı bir öneme sahiptir. İsmail Müfid’in risalede huzur derslerinin ana kaynağı olan Beyzâvî tefsirinin izinden giderek dilbilimsel ağırlıklı dirayet metodunu kullandığı görülmektedir. Kaynak olarak dersin ana metni olan Beyzâvî tefsiriyle yetinmeyen müellif, Zemahşerî, Râzî, Ebû Hayyân, Ömer en-Nesefî gibi müfessirlerden de istifade ederek meseleleri çok yönlü olarak tahlil etmiş ve bunun sonucunda sağlam bir metin ortaya koymuştur. Buradan hareketle müellifin ders öncesinde ciddi bir hazırlık yaptığı sonucuna ulaşılabilir. Risale ile ilgili dikkat çeken bir başka husus ise metnin titizlikle hazırlanan orijinal bir metin olmasıdır. Tefsir metinlerinde önceki kaynaklardan yapılan uzun alıntılara ve birbirinin tekrarı olan cümlelere sıkça yer verildiği görülmektedir. İsmail Müfid’in takriri bu gözle incelendiğinde risalede bire bir alıntılara çok az rastlanması metnin özgünlüğünü ortaya koymaktadır. İsmail Müfid’in Enfâl suresi 26. ayetin tefsirine ilişkin kısa bir risalede yer verdiği bilgiler, zaman zaman yaptığı tahlil, tercih ve değerlendirmeler tefsir ilmindeki dirayetine dair önemli veriler sunmaktadır. Bu konuda daha net değerlendirme yapabilmek için tefsir ile ilgili tüm çalışmalarının irdelenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu makalenin ardından özellikle Beyzâvî tefsiri üzerine kaleme aldığı haşiye çerçevesinde müellifin müfessir yönünü araştıran ve tefsir ilmine katkılarını ortaya koyan bir çalışmanın yapılmasına ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Bu doğrultuda yapılacak bir araştırmanın alandaki boşluğu dolduracağı düşünülmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
36

Nas, Hasan. "Kur’an Meallerinde Göz Ardı Edilen Bir Yerel Motif: Tâhâ 20/102 Âyeti Örneği." Journal of The Near East University Faculty of Theology 11, no. 1 (2025): 57–77. https://doi.org/10.32955/neu.ilaf.2025.11.1.03.

Full text
Abstract:
Allah’ın insanlığa son hitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’in ilk muhatabı Arap toplumu olduğu için Kur’an onların dillerinde, Arapça nazil olmuştur. Kelâmullah’ın Arapça olması, onun Arap kültürü ve dil yapısına uygun bir mahiyet taşıdığını gösterir. Kur’an, ilk muhataplarına 'apaçık Arapça bir lisan'la seslenirken, onların kültürlerini ve dünya görüşlerini dikkate alarak evrensel mesajlarını iletir. Bütün diller, o dil üzerinden konuşup anlaşan milletlerin dünya görüşlerini ve yaşam tarzlarını bünyesinde barındırmaktadır. Bu yüzden Kur’an’ı Allah’ın muradına uygun olarak anlayabilmek için onda yer alan anlatımları, imgeleri ve tasvirleri öncelikle ilk muhatapların muhayyilesi ve zihniyeti çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Renkler de dilin ve toplumsal kültürün bir parçasıdır. Bu nedenle, Kur’an’da renklerle verilen mesajları anlamak için o toplumun renklere yüklediği anlam dikkate alınmalıdır. Kur’an’da inkârcıların/mücrimlerin ahiretteki dehşetli halleri birçok yerde ayrıntılı bir şekilde tasvir edilmektedir. Bunlardan biri ve konumuz olan Tâhâ sûresi 102. âyette de onların mahşer meydanındaki perişanlıkları ve içinde bulundukları korkunç halleri yansıtılmaktadır: “Sura üfleneceği gün biz o günahkârları gözleri gömgök vaziyette/mavi gözlü olarak haşredeceğiz.” Bu âyette Allah’ın, cehennemlikleri tasvir ederken, onları “gök gözlü/mavi gözlü” anlamına gelen zürkan kelimesi üzerinden betimlemesi dikkat çekicidir. Kur’an’da sadece burada geçen ve “mavi” anlamına gelen zürkan kelimesi ile Arapların nefret ettiği, uğursuz saydığı ve ayıpladığı bir göz rengi olan mavi göz figürü kullanılmış olmaktadır. O dönem Arap toplumunun mavi renge yüklediği olumsuz anlamı yansıtan Kur’an’daki bu ifadenin Câhiliye şiirlerinde, hadislerde ve Arap edebiyatında da benzer anlamda kullanıldığı görülmektedir. Cahiliye dönemi şiirlerinden birinde, korkunç görünümlü hayalî bir yaratık olan gulyabani bu şekilde mavi gözlü olarak tasvir edilmektedir. Hz. Peygamber’den gelen rivayetlerde de kabirde görevli meleklerin siyah tenli ve mavi gözlü oldukları bildirilmekte ve mavi gözlü bir münafığın “şeytan gözlü” olarak betimlendiği görülmektedir. Arap edebiyatına dair ilk döneme ait bazı eserlerde de Arapların adi, alçak ve aşağılık gördükleri kimseleri mavi gözlü olarak tasvir ettikleri anlaşılmaktadır. Arapça lügatlerde, Kur’an sözlüklerinde ve bazı tefsirlerde Tâhâ sûresi 102. âyette geçen zürkan kelimesi izah edilirken Kur’an’ın ilk muhataplarının algılarının dikkate alınmadığı görülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla onlar inkârcıların durumunu tasvir eden bu âyeti, onların içinde bulundukları dehşeti betimleyen diğer âyetler ışığında anlamaya çalışmışlardır. Bu sebeple zürkan kelimesini umumiyetle “kör olarak, aşırı susamış ve simsiyah kesilmiş halde ve şiddetli korkudan dolayı bakışların donuklaşması ve gövermesi” şeklinde izah etmişlerdir. Nitekim Kur’an’da farklı yerlerde cehennemliklerin mahşer alanındaki acıklı halleri bu şekillerde tasvir edilmektedir. Bu izah şekli, ilgili âyette geçen zürkan kelimesinin dolaylı bir açıklaması olarak değerlendirilebilir. Çünkü kelimeye öncelikli olarak bu anlam verilmesi halinde kelimenin kökünde bulunan “gök gözlü, mavi gözlü” anlamında mündemiç olan yerel motif kaybolacaktır. Klasik ve modern birçok tefsirde ise Tâhâ sûresi 102. âyet açıklanırken Kur’an’ın ilk muhataplarının mavi renk ve mavi gözle ilgili algılarına dikkat çekilmektedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla tefsirde ilk olarak Zemahşerî ile başlayan bu izah şekli sonraki birçok tefsirde de karşılık bulmuştur. Günahkârların mahşer meydanındaki durumlarını betimleyen bu âyette zürkan kelimesiyle onların yüzlerindeki derin üzüntü ve dehşet, mavi göz motifi üzerinden böylece etkili bir şekilde yansıtılmış olmaktadır. Gerek mücrimlerin içinde bulundukları korkunç durumdan gerekse ilk muhatapların mavi renkle ilgili algılarından dolayı, her ne sebeple olursa olsun, ilahî kelam onların bu muhayyilelerini dikkate alarak cehennemliklerin mahşer alanındaki trajik hallerini bu şekilde zihinlere yaklaştırmaktadır. Klasik ve modern birçok eserde âyetteki bu inceliğe dikkat çekilmekle birlikte ülkemizdeki belli başlı meallerin hiç birinde bu yönde bir vurguda bulunulmadığı ve bu yerel motifin tamamen göz ardı edildiği görülmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
37

Mousa, Smail. "Abdulkadir al-Koyî and His Works on Tafsir." Van İlahiyat Dergisi 7, no. 10 (2019): 1–19. https://doi.org/10.5281/zenodo.3250294.

Full text
Abstract:
<em>In this article, the 18th century. Towards the end of the city of arbil (in northern iraq), abdulkadir al-koy&icirc;, who lives in the area of the eastern side of the city of arbil, will try to illuminate his life and commentary.</em> <em>In the first part of this study, the life and scientific personality of the mufessir, as well as the beliefs and disciplines, as well as the sects, students and scientific value of the sect, as well as the prominent features of his time period will focus on issues. In the second part, the subject of our study will be introduced. In addition to this, the features of the commentaries (Zemahşer&icirc;, Bağav&icirc;, Beydav&icirc; and Celaleyn) which are among the sources of the curriculum will be explained. In addition, the author will examine the reason for preparing the exegesis. In the third chapter, the method followed by the researcher will be examined. Some examples will indicate the positive and negative aspects of exegesis.</em> <em>The reason I chose this work is to revive the works of our old scholars, and to bring the life of a scholar and advisor to the science of science.</em>
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
38

Şükrü, Maden. "Dursunzâde Abdülbâkî Efendi'nin Şuarâ Sûresi'nin Tefsiri Üzerine Yazdığı Hâşiyenin Tahkik ve İncelemesi." Tahkik İslami İlimler Araştırma ve Neşir Dergisi 5, no. 1 (2022): 51–124. https://doi.org/10.5281/zenodo.6768626.

Full text
Abstract:
Tefsir haşiyelerinin m&uuml;stakil tefsirlere g&ouml;re &ouml;ne &ccedil;ıkan y&ouml;nleri, &acirc;yetlerin tefsiri sırasında ortaya &ccedil;ıkan meseleleri daha da derinleştirebilmeleri ve eksik hususları ikm&acirc;l edip eleştiri ve tashihler yapmak suretiyle kendilerinden &ouml;nceki birikime il&acirc;ve katkılar sunabilmeleridir. Osmanlı &acirc;limlerinden Dursunz&acirc;de Abd&uuml;lb&acirc;k&icirc; Efendi (&ouml;l. 1015/1607), Şuar&acirc; s&ucirc;resinin &ouml;nceki peygamberlerin kıssalarından bahseden 7-8, 64-67, 90-91, 94-98 ve 100-103. &acirc;yetleri &uuml;zerine h&acirc;şiye formunda bir tefsir ris&acirc;lesi kaleme almıştır. Abd&uuml;lb&acirc;k&icirc; Efendi&rsquo;nin bu eserinin dikkat &ccedil;eken iki y&ouml;n&uuml; bulunmaktadır. Birincisi, ris&acirc;lenin tek bir tefsir &uuml;zerine değil; Begav&icirc;, Necmedd&icirc;n &Ouml;mer en-Nesef&icirc;, Zemahşer&icirc;, Eb&ucirc; Bekir er-R&acirc;z&icirc;, Beyz&acirc;v&icirc;, Eb&ucirc; Hayy&acirc;n, Sem&icirc;n el-Haleb&icirc;, Sa&lsquo;d&icirc; &Ccedil;elebi, İbn Kem&acirc;l Paşa ve Ebussu&ucirc;d Efendi&rsquo;den oluşan 10 m&uuml;fessirin Şuar&acirc; s&ucirc;resinin tefsirine dair a&ccedil;ıklamaları &uuml;zerine kaleme alınmış olmasıdır. Abd&uuml;lb&acirc;k&icirc; Efendi&rsquo;nin diğer eserlerinde de rastlanan bu y&ouml;ntem aynı zamanda onu diğer tefsir h&acirc;şiyelerinden ayıran bir husustur. Eserin ikinci &ouml;zelliği ise ağırlıklı i&ccedil;eriğinin eleştiri ve tashihlerden oluşmasıdır. Abd&uuml;lb&acirc;k&icirc; Efendi, h&acirc;şiyesinde m&uuml;fessirlerin mana tevcihlerini sıklıkla eleştirmekte ve kendi g&ouml;r&uuml;ş&uuml;n&uuml; gerek&ccedil;eleriyle a&ccedil;ıklamaktadır. O, m&uuml;fessirlerin beyanlarını genellikle iki a&ccedil;ıdan eleştirmiştir: Birinci olarak m&uuml;fessirlerin bazı kelimelere verdikleri anlamları, o kelimelerin Arap&ccedil;adaki kullanımlarına uygun bulmamıştır. İkinci olarak ise m&uuml;fessirlerin &acirc;yetlere y&uuml;kledikleri anlamın, ilgili &acirc;yetlerin metin i&ccedil;i bağlamı a&ccedil;ısından sorunlu olduğunu belirtmiştir. İki kısımda ele alınan makalede &ouml;ncelikle Abd&uuml;lbaki Efendi&rsquo;nin hayatı, eserleri ve s&ouml;z konusu haşiyenin muhtevasına dair bilgiler verilip değerlendirmeler yapılmaktadır. İkinci kısmında ise Abd&uuml;lb&acirc;k&icirc; Efendi&rsquo;nin bu h&acirc;şiyesi T&uuml;rkiye k&uuml;t&uuml;phanelerindeki d&ouml;rt n&uuml;shası karşılaştırılmak suretiyle tenkitli olarak neşredilmiştir. Bu makale ile tefsir h&acirc;şiyeciliği ve Osmanlı d&ouml;nemi tefsir literat&uuml;r&uuml;ne dair mevcut bilgilerimizin ayrıntılandırılmasını sağlayacak tespitlere ulaşılması beklenmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
39

ÇİÇEK, Hacı. "Magrâvî'nin "el-Müfessirûn" Adlı Eserinde Bazı Müfessirleri ve İmam Gazzâlî'yi Eleştirmesi Üzerine Bir Değerlendirme -İhyâu Ulûmi'd-Dîn'in Yakılması Örneği-." International JOURNAL of SOCIAL and HUMANITIES SCIENCES RESEARCH (JSHSR) 10, no. 97 (2023): 1433–43. https://doi.org/10.5281/zenodo.8196537.

Full text
Abstract:
Eb&ucirc; H&acirc;mid Muhammed el-Gazz&acirc;l&icirc;&rsquo;nin (&ouml;.505/1111), İsl&acirc;m Medeniyeti k&uuml;lt&uuml;r tarihinde &ouml;nemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Kendisi, bir&ccedil;ok konuda değerli eser kaleme almıştır. Onun asırlar boyunca meşhur olan eseri, <em>İhy&acirc;&uuml; Ul&ucirc;mi&rsquo;d-D&icirc;n </em>adlı &ccedil;alışmadır. İ&ccedil;erik olara<em>k </em>İhy&acirc;<em>&rsquo;</em>nın, M&uuml;sl&uuml;manlarda ortaya &ccedil;ıkan manev&icirc; hastalıkları teşhis ve tedavi etme amacıyla yazıldığı s&ouml;ylenebilir. Başka bir ifadeyle İhy&acirc;, İmam Gazz&acirc;l&icirc;&rsquo;nin M&uuml;sl&uuml;manlar i&ccedil;in bir ıslah ve ahlak&icirc; erdem kazandırma projesi olarak kabul edilmiştir. İhy&acirc; adlı eser, M&uuml;sl&uuml;manlar i&ccedil;in ibadet gibi değerlerin yanı sıra insanı inş&acirc; ve helak eden fakt&ouml;rleri ele almıştır. Bilindiği &uuml;zere neredeyse her eser, bazı &ccedil;evreler tarafından takdir edildiği gibi bazı kesimler tarafından da eleştirilmiştir. Bu durum, İmam Gazz&acirc;l&icirc;&rsquo;nin İhy&acirc; adlı eseri i&ccedil;in de ge&ccedil;erlidir. Nitekim bazıları kutsal metin kategorisinde İhy&acirc;&rsquo;yı kutsayacak kadar ileri gitmiş, bazıları ise onu fitne ve fesadın kaynağı olarak kabul etmiş; bazı resm&icirc; makamlar tarafından evlerde bulundurmayı yasaklamış, hatta halkın huzurunda yakacak kadar ileriye gitmişlerdir. Buna Magrib Sultanı Ali b. Y&ucirc;suf b. T&acirc;şf&icirc;n (&ouml;.537/1143) &ouml;rnek olarak verilebilir. Ali b. Y&ucirc;suf&rsquo;un bu davranışı, bir&ccedil;ok kimseyi cesaretlendirmiş, aşırıya gitmelerine neden olmuştur. Bu olumsuz bakış a&ccedil;ısı, halen hayatiyetini s&uuml;rd&uuml;rmektedir. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde İmam Gazz&acirc;l&icirc;&rsquo;nin İhy&acirc;&rsquo;sını olduk&ccedil;a sert eleştirenlerden birisi de Eb&ucirc; Sehl Muhammed el-Magr&acirc;v&icirc;&rsquo;dir. Kendisi kelam&icirc; bağlamda Selef&icirc; d&uuml;ş&uuml;nceye sahiptir. Eleştiride normal standartlara bağlı olmayan Magr&acirc;v&icirc;, İhy&acirc;&rsquo;nın yakılmasını normal bir davranış olarak g&ouml;rmektedir. Magr&acirc;v&icirc;, eleştiride Gazz&acirc;l&icirc; ile yetinmemiş, bir&ccedil;ok alimi ağır eleştirmekten geri durmamıştır. Mesela C&acirc;rull&acirc;h ez-Zemahşer&icirc; (&ouml;.538/1144), Fahrudd&icirc;n R&acirc;z&icirc; (&ouml;.606/1209) Beyz&acirc;v&icirc; (&ouml;.683/1286), Ebussu&ucirc;d Efendi (&ouml;.982/1574) ve İsmail Hakkı Bursev&icirc; (&ouml;.1137/1725) onlardan bazılarıdır. Magr&acirc;v&icirc;, Ebussu&ucirc;d Efendi&rsquo;yi eleştirirken T&uuml;rklerin hep Hanef&icirc;-M&acirc;t&uuml;rid&icirc; akideye bağlı kaldıklarını ve Selef&icirc; d&uuml;ş&uuml;nceye uzak durduklarını s&ouml;yleyerek eleştirisini bireyden daha &ccedil;ok, topluma teşmil ederek M&uuml;sl&uuml;man T&uuml;rklere ithamda bulunmuştur. Bu &ccedil;alışmada Magr&acirc;v&icirc;&rsquo;nin, Gazz&acirc;l&icirc;&rsquo;ye ve bazı m&uuml;fessirlere y&ouml;nelttiği eleştiriler ele alınmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
40

AVCI, Hüseyin. "Zemahşerî Şiirlerinde Mersiye." Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, March 15, 2021. http://dx.doi.org/10.51702/esoguifd.842277.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
41

DAĞ, Mehmet. "ZEMAHŞERÎ ÖZELİNDE KUR'AN'IN MUTEZİLÎ YORUMUNA ELEŞTİRİLER -Ekmelüddîn Bâbertî Örneği-." December 31, 2013. https://doi.org/10.5281/zenodo.3265161.

Full text
Abstract:
Mutezil&icirc; tefsir denildiğinde ilk akla gelen ş&uuml;phesiz Zemahşer&icirc;&rsquo;nin el-Keşş&acirc;f adlı eseridir. Bu eser bir takım &ouml;zellikleriyle tefsir tarihinde &ouml;ne &ccedil;ıkmıştır. Bunlardan biri onun ayetleri Mutezile ekol&uuml;n&uuml;n temel prensiplerine g&ouml;re yorumlamasıdır. Diğeri de belagat esasları yanında Kur&rsquo;an&icirc; kavram ve deyimleri m&uuml;kemmel bir şekilde a&ccedil;ıklaması, Kur&rsquo;an&rsquo;ın i&rsquo;caz y&ouml;nlerini, edebi ve nazım g&uuml;zelliğini ortaya koymasıdır. Bu nedenle yazıldığı g&uuml;nden itibaren &acirc;limlerin ilgisini &ccedil;ekmiş ve &uuml;zerine bir&ccedil;ok şerh ve haşiye yapılmıştır. Bunlardan biri de B&acirc;bert&icirc;&rsquo;nin H&acirc;şiyet&uuml; Keşş&acirc;f adlı eseridir. Sadece &uuml;&ccedil; sureyi i&ccedil;ine alan bu &ccedil;alışmada B&acirc;bert&icirc;, sadece Zemahşer&icirc;&rsquo;nin retorik inceliklerle bezediği ifadelerini a&ccedil;ıklamamış, aynı zamanda ona bir takım tenkitler y&ouml;neltmiştir. Bu makale de, B&acirc;bert&icirc;&rsquo;nin, Zemahşer&icirc;&rsquo;ye hem tefsir tekniği hem de i&rsquo;tiz&acirc;l&icirc; g&ouml;r&uuml;şleri bakımından y&ouml;nelttiği eleştirileri incelemeyi ama&ccedil;lamaktadır. ABSTRACT Criticisms of the Mu&rsquo;tazilite Comment of the Quran in Private of Al-Zamakhshari -The Example of Ekmel&uuml;dd&icirc;n B&acirc;bert&icirc;The first thing that comes to mind when one mentioned Mu&rsquo;tazilite interpretation, is undoubtedly the book named as el-Keşş&acirc;f, created by Zemahşeri. This work came to the fore in commentary history through a number of features. One of them is that it interpreted verses according to the fundamental principles of Mu&rsquo;taziliyyah cult. Besides principles of rhetoric, the other feature is its excellent description of the Qur&rsquo;anic concepts and statements and it demonstrated the beauty of poetry and literary of Qur&rsquo;an and its laconic aspects. For this reason, since the day it was written, it had attracted the attention of many scholars and many paraphrases and annotations were written over it. One of them is the book of B&acirc;bert&icirc; named &lsquo;H&acirc;şiyet&uuml; Keşş&acirc;f&rsquo;. In this work which contains only 3 suras of Quran, B&acirc;bert&icirc; not only explained Zemahşer&icirc;&rsquo;s statements covered with rhetoric elegancies but also he criticized him in some aspects. This article aims to investigate B&acirc;bert&icirc;&rsquo;s criticism to Zemahşeri in terms of both the interpreation tecniques and i&rsquo;tiz&acirc;l opinions.&nbsp;
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
42

Abacı, Harun. "ZEMAHŞERÎ’NİN EL-KEŞŞÂF TEFSİRİNDE İMRUÜLKAYS’IN (Ö. 540~ M.) ŞİİRLERİYLE İSTİŞHÂD." Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, November 26, 2024. https://doi.org/10.17859/pauifd.1526323.

Full text
Abstract:
Zemahşerî, el-Keşşâf’ta dilbilimsel konularda istişhâda başvururken İmruü’l-Kays’ın şiirlerine ayrı bir önem vermiştir. Zira İmruü’l-Kays, Hz. Peygamber’in ifadesiyle şairlerin öncüsü ve bayraktarı kabul edilmektedir. Bu çalışmada, Zemahşerî’nin el-Keşşâf adlı tefsirinde İmruü’l-Kays’ın şiirleriyle istişhâd edilen konular tespit edilmiş ve müfessirin şevâhid hakkındaki değerlendirmeleri ele alınmıştır. Çalışmanın amacı; Zemahşerî, İmruü’l-Kays’ın şiirlerinin Kur’ân’ı anlamaya katkısını ne şekilde ortaya koymuştur? Zemahşerî, İmruü’l-Kays’ın şiirlerini kendi mezhebî düşüncesini desteklemek için kullanmış mıdır? O, hangi dilbilimsel konulara istişhâd için söz konusu şairin şiirlerini kullanmıştır? vb. sorulara cevap aramaktır. Çalışmada doküman analizi yöntemiyle Zemahşerî’nin el-Keşşâf tefsirinde istişhâd edilen İmruü’l-Kays’ın şiirleri, lügat, nahiv, şiir ve tefsir ilimlerinin birincil kaynaklarından destek alınarak tahlil edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
43

Batur, İslam. "Zemahşerî’nin el-Keşşâf İsimli Eserinde Bir Üslûp Değişimi ve Şahıslar Arası Geçiş Olarak İltifât Sanatına Yaklaşımı." Van İlahiyat Dergisi, November 14, 2024. http://dx.doi.org/10.54893/vanid.1527401.

Full text
Abstract:
Bu makalede Zemahşerî’nin el-Keşşâf başlıklı eserinde bir üslûp değişimi ve şahıslar arası geçiş olarak ele aldığı iltifât sanatı incelenmiştir. İltifât, genel olarak bir ifade içinde yön değiştirerek üslûp farklılığı yaratma sanatı olup dikkat çekme ve vurgu yapma gibi amaçlara hizmet eder. Zemahşerî, iltifât sanatının iki temel işlevi olduğunu belirtir: Birincisi, âyetlerin öne çıkarılması ve konuşmanın rutinini değiştirerek muhatabın dikkatini çekmektir. İkincisi ise konuşmanın bağlamıyla ilgili anlamsal bir boyuttur. Zemahşerî, kendisinden önce daha çok Meânî ilmi içerisinde değerlendirilen iltifât sanatını beyan ilminin bir alt dalı olarak kabul eder ve bu sanatın Arap belâgatı üzerindeki etkisini büyük ölçüde ortaya koyar. Zemahşerî, iltifâtı üç çeşide ayırır: Gâipten (üçüncü şahıs) muhataba (ikinci şahıs) iltifât, muhataptan gâibe iltifât ve gâipten mütekellime (birinci şahıs) iltifât. Bunların yanı sıra müellifin eseri incelendiğinde mütekellimden gâibe, mütekellimden muhataba ve muhataptan mütekellime iltifât çeşitlerini de işlediği görülmektedir. Bu çeşitler, Kur’ân’da farklı bağlamlarda etkili bir şekilde kullanılır. Zemahşerî’nin, iltifât sanatının yalnızca zamir değişiklikleriyle sınırlı olmadığı, genel olarak üslûp değişimleri ve anlatımın zenginleştirilmesi olarak geniş bir kapsamda ele alınması gerektiği kanaatini taşıdığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Zemahşerî, Kur’ân âyetlerini buna göre incelemiş ve analiz etmiştir. Dikkat çekme ve vurgulama, anlamsal derinlik katma, üslûp zenginliği, etkili iletişim, çeşitlilik ve dinamizm gibi hususlar, Zemahşerî’nin iltifât hakkındaki yorumlarının hülasası mahiyetindedir. Öte yandan Zemahşerî, iltifâtın sadece yüzeysel bir üslûp değişikliği olmadığını, âyetlerin anlamını derinleştirdiğini ve dinleyicinin dikkatini canlı tuttuğunu belirtir. Zemahşerî, iltifâtın farklı türlerini ve işlevlerini detaylandırarak, bu sanatın Arap belâgatı üzerindeki etkisini vurgular. Onun iltifât sanatı konusundaki yaklaşımları, kendisinden sonra gelen âlimler üzerinde büyük bir etki yaratmış ve Arap belâgatında uzun süre hâkim olmuştur. Zemahşerî’nin iltifât sanatına katkıları önemli olmakla birlikte, bazı eleştirilerle de karşılaşmıştır. İbnü’l-Esîr, el-Mes̱elü’s-sâʾir kitabında Zemahşerî’nin iltifâtın amacının dinleyicinin ilgisini canlı tutmak olduğu düşüncesine karşı çıkarak, bu yaklaşımın konuşmanın kalitesine zarar verebileceğini savunur. İbnü’l-Esîr’e göre, iltifât sadece üslûp değişikliği için değil, anlamın derinliğini yansıtmak için kullanılmalıdır. Onun söz konusu eleştirileri literatürde çeşitli itirazları da beraberinde getirmiş ve Zemahşerî’nin iltifât sanatına olan yaklaşımı birçok araştırmacı tarafından savunulmuştur. Bu makale, Zemahşerî’nin iltifât sanatını inceleyişini ve iltifâtın Arap belâgatındaki yerini ortaya koymayı amaçlar.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
44

GÖZELER, Esra. "Zemahşerî Araştırmaları: Bir Literatür İncelemesi." KELAM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 14, no. 1 (2016). http://dx.doi.org/10.18317/kader.82800.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
45

Birinci, Züleyha. "Kıyamet Alâmetlerine Mu'tezilî Bakış -Zemahşerî Örneği-." Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, April 15, 2024. http://dx.doi.org/10.17120/omuifd.1420379.

Full text
Abstract:
Klasik dönem Sünnî kelâm eserlerinde çok fazla yer verilmeyen meselelerden olan kıyâmet alâmetleri, özellikle son devirlerde daha çok tartışılmış ve konuyla ilgili farklı görüşler benimsenmiştir. Tartışmalar daha ziyade kıyâmetin kopmasına yakın bir zaman önce gerçekleşeceği ifade edilen büyük alâmetler etrafında cereyan etmiştir. Bu bağlamda bu alâmetleri bir inanç meselesi olarak görenler olduğu gibi bu kategoride görmeyenler de olmuştur. Bu makale, farklı fikirlere ve soru işaretlerine konu olan bu mevzuyu Mu‘tezile açısından incelemeyi hedeflemiştir. Bunun için Mu‘tezile içinde konu hakkında nispeten daha çok malumat veren Zemahşerî’nin fikirleri üzerinde durulmuştur. Nitekim literatürde Mu‘tezile’nin ve Zemahşerî’nin bu konuya ilişkin görüşlerini müstakil ve detaylı olarak ele alan bir araştırma olmadığı görülmüştür. Makalenin amacı kıyâmet alâmetleri hakkında Zemahşerî’nin görüşlerini tespit etmek ve buradan hareketle Mu‘tezile’nin konuya yaklaşımıyla ilgili bir fikir edinebilmektir. Çalışmada dokuman analizi metodu kullanılarak Zemahşerî’nin Keşşâf adlı eseri incelenmiştir. Ayrıca el-Minhâc ve Esâsü’l-Belâğa eserlerine müracaat edilmiştir. Zemahşerî’nin Keşşâf isimli eserinde çoğunlukla rivayetleri dikkate almak suretiyle kıyâmet alâmetlerini kabul ettiği görülmüştür.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
46

Tözluyurt, Mehmet. "Ömer b. Muhammed ez-Zemahşerî’nin Umut Anlayışı." İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, May 2, 2024. http://dx.doi.org/10.69576/ihya.1445087.

Full text
Abstract:
Kişinin verdiği sözü yerine getirmesinde sorumluluk baş rol oynar. Sorumluluk sabır ve umutla devam ettirildiğinde ancak yerine getirilmiş olur. Sabır, umudun destekçisi ve güvencesidir. İnsan bireysel olduğu kadar sosyal yönü de olan bir varlıktır. Kişiyi inşa etmede bir diğer önemli husus ise umut etmektir. İnsanın bir Yaratıcı’nın var olduğuna inandığı anlardan biri umutsuzluk halidir. Kişi umutsuzluk anında bilinçlenmekte ve Yaratıcı’yı keşfedebilmektedir. Allah, çoğu ayette insanların kendisine umut bağlamalarını haber etmektedir. Zemahşerî son dönemlerde rasyonalist görüşleriyle yeniden ön plana çıkmaya başlayan bir alimdir. Bu açıdan onun umut anlayışının ortaya konması da önem arz etmektedir. Zira o, ayetlerdeki tasvir, temsil ve mecazlarla ilgili tutarlı ve aklın ilkeleriyle uyumlu görüşlere sahiptir. Zemahşerî umut kavramının karşılığı olarak daha çok recâ kelimesini tercih etmiştir. O, bu kavrama Allah’tan mağfiret dilemek ve beklenti anlamını vermiştir. O, umutlu olma halinin yok olması durumunda inancın varlığını sürdürmesini mümkün görmez. Allah, Kur’an’da müminlerin velisi olduğunu bildirerek insanların ümitsizliğe kapılmalarına gerek olmadığını bildirir. Umutlu olanları üç sınıfta değerlendiren Zemahşerî, birincisinin iyilik yaparken samimi davrananlar; ikincisinin günah sonrasında tövbe edenler ve üçüncüsünün günah sonrasında tövbe etmemekle birlikte affedileceklerini umanlar olduğunu zikreder. Ona göre üçüncü tür umut sadece boş temenniden ibarettir. İnsan için hayati öneme sahip olan umut, bazen içinde olumsuz etkiyi de barındırır. Bireyi yanlış yollara sevk edecek hususlar gücünü umuttan alır. Bu tarz umut, Zemahşerî tarafından aldatıcı olarak nitelendirilmektedir. Aldatıcı umuda kapılan inkârcılar, Allah ile karşılaşma beklentisi içerisinde olmadıkları gibi O’nun karşısına kötü şeylerle çıkmaktan da korkmazlar. Bu kişiler, değişme deneyimi yaşamadıkları halde inananların dinlerinden dönmek suretiyle değişebileceklerini umanlardır. O, büyük günah işleyip ardından tövbe etmeyenlerin de inkârcılar gibi aldatıcı umuda kapıldıklarını belirtir. Bu çalışmada Zemahşerî’nin mümin, büyük günah işleyen ve inkârcı kimselerin umutları hakkındaki görüşleri ele alınacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
47

ÇATAL, Şafak, and Mustafa KARA. "ZEMAHŞERÎ VE TABÂTABÂÎ’NİN KUR’ÂN’DA MUHKEM VE MÜTEŞÂBİHLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİN MUKAYESESİ." Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, June 23, 2022. http://dx.doi.org/10.47098/bayburt-ilahiyat.1113076.

Full text
Abstract:
Bu makalede Zemahşerî ve Tabâtabâî’nin Kur’ân’da muhkem ve müteşâbihle ilgili görüşlerinin mukayesesi yapılmaktadır. Çalışmanın amacı, bu iki müfessirin muhkem ve müteşâbihle ilgili görüşlerini kıyaslamaktır. Araştırma, Zemahşerî ve Tabâtabâî’nin muhkem ve müteşâbih hakkındaki görüşleri ile sınırlı tutulmaktadır. Çalışma, nitel bilgi toplama yöntemlerinden yazılı doküman incelemesine dayanmaktadır. Bu kapsamda, literatür taramasından elde edilen veriler, bütüncül bir bakış açısıyla metin analizine tabi tutularak değerlendirilmektedir.&#x0D; Muhkem, “anlaşılmasına yönelik hiçbir şüphe olmayan ve herhangi bir açıklamaya gerek kalmadan kolaylıkla anlaşılan söz” demektir. Müteşâbih ise “birden fazla manaya ihtimali olan ve anlamlarını tespit etmek için başka karinelere ihtiyaç duyulan ifade” anlamına gelmektedir. &#x0D; Kur’ân’da muhkem ve müteşâbih kavramlarına işaret eden üç âyet bulunmaktadır. Bu çerçevede Âl-i ‘Imrân 3/7. âyet, Kur’ân âyetlerinin muhkem ve müteşâbih olmak üzere ikiye ayrıldığını; Zümer 39/23. âyet, Kur’an’ın müteşâbih bir kitap olduğunu; Hûd 11/1. âyet ise Kur’an âyetlerinin muhkem kılındığını bildirmektedir. &#x0D; Mu‘tezile ekolüne mensup bir âlim olan Zemahşerî ve Îran’da Şiî kültürü ile yetişmiş bir müfessir olan Tabâtabâî, tefsirlerinde Kur’ân’da muhkem ve müteşabihi konu edinen âyetleri yorumlamışlardır. Bu doğrultuda sözü edilen müfessirlerin görüşlerinde “müteşâbih âyetlerin râsih kimselerce muhkem âyetler ışığında te’vîl edilebileceği” konusunda benzerlik söz konusu iken, “râsih kimselerin kimler olduğu” noktasında farklılık vardır. Bu bağlamda Zemahşerî’ye göre râsih kimselerden maksat “ilimde derinlik kazanmış kişilerdir.” Tabâtabâî ise râsih kimselerden kastın “ehl-i beyt imamları ile masum imamlar” olduğunu dile getirmektedir. Bu görüş farklılığında, mezhep mensubiyetinin etkili olduğu söylenebilir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
48

KILIÇASLAN, Mustafa. "ZEMAHŞERÎ’NİN NESİH ANLAYIŞI VE NESİH-MASLAHAT İLİŞKİSİ." Kilis 7 December University Journal of Theology, November 28, 2022. http://dx.doi.org/10.46353/k7auifd.1097368.

Full text
Abstract:
Kur’an’ın önemli kavramlarından biri olan nesih, asırlardır müslümanların zihinlerini meşgul eden mühim bir meseledir. Nesih konusu ile ilgili pek çok çalışma yapılmış ve müstakil eserler yazılmıştır. Bu konuda düşüncelerini açıklayan müfessirlerden biri Zemahşerî’dir (ö. 538/1144). Zemahşerî’nin nesih konusundaki görüşleri meselenin doğru bir zeminde tartışılmasına ciddi katkılar sunacak niteliktedir. “Keşşâf” adlı tefsirinde pek çok âyetin açıklamasında nesihle ilgili görüşlerini ortaya koyan Zemahşerî, nesih-maslahat ilişkisi üzerinde özellikle durmaktadır. Nesih yolu ile Yüce Allah hem konjonktürü hem de tarihsel bağlamı dikkate almıştır. Zemahşerî, neshin gerekçesinin sebep ve şartlardaki hikmet boyutunda aranması gerektiğini belirtmektedir. Nüzûl sebepleri dediğimiz olgusallık esasen neshin vuku bulmasındaki gâî çerçeveyi temsil etmektedir. Bu çalışmada tefsir âlimi Zemahşerî’nin, Kur’an’ın anlaşılmasında kilit bir kavram olan nesih hakkındaki görüşleri irdelenmiş ve özellikle nesih-maslahat ilişkisi değerlendirilmeye gayret edilmiştir. Neshin hikmet boyutu ile vahyin genel prensipleri arasındaki bağ analiz edilmeye çalışılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
49

Dinçer, Ferit. "Kıraat Farklılığından Dolayı Oluşan Zamir İltifatı: Zemahşerî Örneği." Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, October 7, 2019. http://dx.doi.org/10.18506/anemon.520713.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
50

Turaev, Laziz. "MAHMÛD EZ-ZEMAHŞERÎ' "REBÎ'U’L-EBRÂR" ESERINİN ÖZBEKÇE NÜSHALARININ TANIMI." İmgelem, June 10, 2024. http://dx.doi.org/10.53791/imgelem.1462585.

Full text
Abstract:
Eski el yazmalarının tespiti, araştırılması, bilimsel olarak tanımlanması ve dünya şarkiyat çalışmalarında büyük önem taşımaktadır. Özellikle IX-XII yüzyıllarda büyük keşifleri, araştırmaları, zengin bilimsel ve manevi mirası ile dünya biliminin gelişmesine değerli katkılarda bulunan, el yazması eserler üzerinde yeni bilimsel araştırmalar yapan bilim adamları insanlık için büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde modern bilimin gelişimi. Herhangi bir elyazması kaynağın tanımlanması, bilimsel analizi, elyazması hakkındaki bilgilerin kamuoyunun dikkatine sunulması, kaynak çalışmalarının temel görevlerinden biridir. Bu makale, "Ustaz ud-dunya" (Tüm dünyanın öğretmeni), "Jârullâh" (Tanrı’nın komşusu) gibi unvanlarla onurlandırılan Mahmûd ez-Zemaḫşerî'nin önemli eserlerinden biri olan Rebî'u’l-ebrâr el yazmasını ele almaktadır. Makale, Özbekistan koleksiyonlarında saklanan "Rebî'u’l-ebrâr" el yazmalarının kodikolojik analizini içeriyor ve üç nüshanın değerini ortaya koyuyor.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!